Tövbe tövbe, savaşta bile yapılmayacak bir suçlama bu yahu...

Mayis Alizade, Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: X

Geçen 1 Eylül'de gerçekleştirilen parlamento seçiminden bir süre önce açıklanan aday listesinde, Şubat 2006'dan bu yana Azerbaycan'ın Moskova Büyükelçisi görevini yürüten Polad Bülbüloğlu'nun da ismi yer aldığında, Şuşa bölgesinden mazbata alacağı kesinleşmişti.

1988-2006 yılları arasında Azerbaycan'ın kültür bakanı görevinde bulunmuş şarkıcı Polad Bülbüloğlu, 1992-2006 yılları arasında merkezi Ankara'da bulunan TÜRKSOY'un genel müdürlüğünü de yapmıştı.

Bakan Bülbüloğlu, genel müdür ve büyükelçi koltuklarında aralıksız 36 sene oturmuş bir şarkıcı olarak, sonuçta 79 yaşında siyaset sahnesine de atılmayı uygun bulmuştu.

Milletvekili aday listesi açıklanırken büyükelçi görevinden istifa etmeden seçim gününü bekleyen Bülbüloğlu, mazbatası onaylandıktan sonra Moskova'daki görevinden istifa ederek bürokrat koltuğuna veda etmişti.

Moskova Büyükelçisi görevine Rahman Mustafayev atandığında, Rusya'nın Kommersant gazetesi 3 Ekim 2024 tarihli sayısında, Sovyet döneminden kalma gazeteci-yazar Sergey Strokan'ın imzasıyla "Asla Bülbül Değil" başlıklı bir yazı yayımlamıştı.

Yazı, yeni büyükelçinin Moskova'nın kendi elinde büyüttüğü bir diplomat olmasının yanı sıra, Batı karşıtı söylemlerinin altını çizmek amacını taşıyordu.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Aynı zamanda yazıda, Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev'in, büyükelçiden 3 sene önce Moskova Devlet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü'nden mezun olmasına dikkat çekilerek, iki ülke arasındaki ilişkilerin bundan sonraki dönemde yeni büyükelçiyle birlikte daha üst düzeye çekileceğinden emin olunduğu ifade edilmişti.

Yani, "kendi çocuğumuzdur" havasındaki o yazı, Azerbaycan-Rusya ilişkilerinin durumuna, gelişme dinamiğine ve lafzına tam uyuyordu.

Zaten Devlet Başkanı Aliyev, bu ülkeyle ilişkilerin mevcut durumundan ve gelişme temposundan hep memnuniyet ifade ederken altını çizdiği hususlar arasında "Azerbaycan'da Rusça bilenlerin sayısının çok olması, Moskova'nın iki üniversitesinin Bakü'deki şubelerinin yanı sıra, Slav Üniversitesi'nin, Rusça eğitim veren sayısız ilk, ortaokul ve lisenin, kültür merkezlerinin bulunması ve bilim insanlarının kaynaklara Rusça üzerinden ulaşması" gibi unsurlar yer alıyordu.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in geçen 18-19 Ağustos tarihlerinde Bakü'ye yaptığı ziyaret sırasında medyaya yansıyan samimi fotoğraf ve video görüntüleriyse ilişkilerin en üst düzeyde olduğunun somut örneğiydi.

40 senelik diplomasi deneyiminden sonra siyasete atılarak AK Parti kurucuları arasında yer almış ve ilk hükümette kısa süre dışişleri bakanı görevinde bulunmuş rahmetli Yaşar Yakış'tan dinlemiştim: 

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, üniversite öğrencileri önünde yaptığı konuşmanın basına açık kısmında Türkiye aleyhine bazı sözler sarf etmişti.

Sayın Yaşar Yakış, "Toplantının basına açık bölümünde bu kadar sert konuşabilmişse, bir de kapalı bölümünde söylediklerini gözünün önüne getir" diyerek, diplomasi alanındaki buluşmalarda yapılan resmî açıklamaların dilini ve ruhunu her zaman yansıtmayabileceğini belirtmişti.

Bu yüzden Galuzin-Mustafayev buluşmasının perde arkasında hangi dil ve üslubun hâkim olduğunu bilmememize rağmen, Bakü'deki "Rus Evi" önünde hazırlanan bir TV haberinde bu mekanın aslında bir casusluk yuvası olduğunun ifade edilmesi, Moskova'yı hoşnut etmedi.

Nitekim bu hoşnutsuzluk, Moskova'dan yapılan başka bir açıklamaya da yansıdı, haberi yapan kanal ve kadın sunucu mahkemeyle tehdit edildi.

Rusya Federasyonu'nun Bakü Büyükelçisi de Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı'na çağrıldı ve kendisiyle gereken görüşmenin yapıldığı açıklandı.

Şimdilik, "Rus Evi"nin aslında bir "casusluk yuvası" olduğuna ilişkin Baku TV'nin ortaya attığı iddianın ardından gerildiği görünen ilişkilerin nasıl bir rota izleyeceğini önümüzdeki günler gösterecektir.

İki başkentte de büyükelçilerin dışişleri bakanlıklarında gerçekleştirdikleri görüşmelerin, konunun gündemden düşürülmesine yetip yetmeyeceği ise yakında belli olacaktır.

Bu bağlamda şu soruları gündeme getirmek yerinde olacaktır:

  1. Devlet Başkanı Aliyev, Rusya ile ilişkilerin düzeyinden hep rakamlar ve örnekler vererek büyük bir memnuniyet ifade ederken, Bakü'deki "Rus Evi"nin aslında bir casusluk yuvası olduğuna ilişkin haberin, hem de o evin önünde çekim yapılarak yayımlanması, geçen 25 Aralık'ta Azerbaycan Hava Yolları'na ait yolcu uçağının Rusya'da vurulmasıyla mı ilintili? Yoksa iki ülke arasında bizim bilmediğimiz farklı gerilimler de mi söz konusu?
     
  2. İlişkiler bu kadar iyiyken, "Rus Evi"nin aslında bir casusluk yuvası olduğuna ilişkin yayının Baku TV tarafından yapılması için herhangi bir talimat mı verildi? Yoksa sunucu kadın tamamen kendi inisiyatifiyle mi böyle bir yayın yapmayı uygun gördü?
     
  3. Eğer bu yayın için bir talimat verildiyse, bunu kim verdi? Öyle ya, devlet başkanının bu kadar memnuniyet duyduğu bir konuda, aralarında Stratejik Müttefiklik Antlaşması bulunan bir ülkeyi böylesine ağır bir ithama maruz bırakan bir yayının talimatını vermeye kim cesaret edebilir?
     
  4. Azerbaycan yönetimi, Baku TV'nin bu yayınının arkasında duracak mı? Azerbaycan'ın Moskova Büyükelçisi Mustafayev, bu konuda Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısına herhangi bir şey söyledi mi? Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı, Rusya Federasyonu'nun Bakü Büyükelçisine bu konuda herhangi bir tutum belirtti mi?
     
  5. Konunun gündemden düşürülmemesi ve üstünün kapatılmaması durumunda, Rusya ile Azerbaycan arasındaki yakın ilişkiler zarar görecek mi?

İstihbarat faaliyetleri tamamen gizlidir ve bu tür çalışmalardan yüzde 100 emin olunduğu durumlarda bile, her şey gizli tutulur.

Hiçbir ülke, diğerine açıkça "Sen burada falanca kılıf altında aslında istihbarat yapıyorsun" demez.

Dünya savaşlarının sonunda bile, galip ülkeler mağlup ülkelerin devlet yapılarını didik didik incelerken, istihbarat kurumlarının çalışmalarına dair bilgileri mümkün olduğunca paylaşmama eğilimi gösterdiler.

Çünkü bu alandaki en ufak bir bilginin paylaşılması veya sızması, ilerleyen dönemlerde yürütülecek çalışmaları zorlaştırır.

Bu nedenle Baku TV'nin, "Rus Evi"nin aslında bir casusluk yuvası olduğuna ilişkin yayını, bir dizi soruyu da beraberinde getirdi.

Geçmişe baktığımızda, Azerbaycan'da bu konuyla ilgili trajikomik örnekler de karşımıza çıkıyor.

Örneğin, 2018 yılında cumhurbaşkanının basınla ilişkilerden sorumlu danışmanı Ali Hasanov, bir açık hava gösterisinden sadece birkaç dakika sonra, muhalif bir kadının Avrupa Birliği'nin Bakü temsilcisiyle yaptığı telefon görüşmesini bir TV kanalında yayınlatarak bununla böbürlenmişti.

Kuşkusuz, "Rus Evi = casusluk yuvası" yayınına ilişkin Rusya Federasyonu da kendi çalışmalarını yapmıştır.

Bu yayının neden yapıldığını; birilerinin talimatıyla mı, yoksa kadın sunucunun kendi inisiyatifiyle mi gerçekleştirildiğini büyük olasılıkla belirlemiştir.

Rusya'nın, Azerbaycan yönetiminden bilgi alması zor olmadığı gibi, bu ülkedeki en yakın bağlantılarını kullanarak bilgi toplaması da işten bile değil.

Bu nedenle, önümüzdeki günlerde bu konunun gündemden düşürülüp düşürülmeyeceği, birçok sorunun yanıtının bulunmasına da yardımcı olacaktır.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU