Bağdat'ı 12 yıl aradan sonra ve Erbil'i tarihte ilk kez 22 Nisan'da (bugün) ziyaret edecek olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bu ziyaretini, ülkesinin 21 yıllık ABD işgalinden kurtulması için şu an ABD'de bulunan Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani şöyle yorumladı:
Türkiye Başkanı'nın Irak ziyareti gelir geçer türden bir ziyaret olmayacaktır.
Erdoğan, Bağdat'tan sonra tarihte ilk kez Irak Kürdistan Bölgesi'nin (IKBY) başkenti Erbil'i de ziyareti tarihi önemde.
Bu, en az 21 yıldır kan ve ateş ortasında debelenip duran Irak için can suyu olarak görülen Kalkınma Yolu Projesi için de hayati derecede önemli.
Çünkü Irak, Osmanlı'dan İngilizler tarafından koparıldıktan sonra facialarla dolu 4 dönem yaşadı.
I. Dönem (1922-1958): İki Faysal arasındaki Gazi ve Nuri Said dâhil olarak tüm kralcıkların öldürüldüğü monarşi dönemi
II. Dönem (1958-1979): Kasım ve Saddam arasında darbeciler,
III. Dönem (1979-2003): Saddam Hüseyin'le aralıksız savaş dönemi
IV. Dönem (2003-…..): Nisan 2003'ten beri Irak'ı işgal eden ABD dönemi
ABD'nin bir leş gibi İran'ın önüne attığı Irak, son çare olarak Türkiye'ye sarılmış durumda.
Dünyadaki petrolün yüzde 10'una sahip olan Irak, aç, susuz ve can derdine düşürülmüş durumda. Bu nedenle Şiiler ve Kürtler dahi Türkiye'yi kurtarıcı olarak görüyor.
Bu süreçten rahatsız olan ana güç ise Avrupa ve ABD, yani (AB-D)dir. İran da Osmanlı olarak gördüğü Türkiye'nin Irak'taki varlığından rahatsızlık duyuyor. Oysa burada kazan kazan kardeşçe çalışmalıyız.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Erdoğan'ın ziyaretinden önce AB-D ve/ya İsrail (çünkü Irak ve Suriye'nin hava sahası ABD kontrolünde) kuzeydeki Babil yakınlarındaki Kalsu ve Bağdat'ın güneyindeki Haşdi Şabi'nin (HŞ) ana karargâhı olan El Meda üssünü füze ve SİHA'larla vurdu.
Saldırı sonrası HŞ'nin lideri Ebu Fadak olay yerine geldi. Süleymani, Mühendis, Ebu Bekir Saadi ve Zahid'ten sonra ona da kısa bir süre şehadet nasip olacak gibi görülüyor.
Bereketli Hilal'de son durum
Gündüzleri oruç namına olmasa bile aç, susuz, iftarı katıksız ve saatsiz biten 100 bin kişinin şehit olduğu tahmin edilen bir ramazan ayında, yerden ve gökten yağan, kan ve ateş arasında yaşayan Gazze'nin gözyaşları soframıza düştü.
Çocuklarımızın yüzüne bakamıyoruz ki Ramazan Bayramı da bu acılarla devam etti.
Oysa burası dünyanın, su, toprak, jeostrateji ve enerji merkezidir. Hazar, Basra ve Doğu Akdeniz Bereketli Hilal'in havuzlarıdır.
Son 2 asırda burada güç boşluğu yaşanıyor.
AB/D en az 3 sebepten dolayı Ortadoğu'yu kontrol altında tutuyor:
- Bölgenin Rusya, Çin ve Batı arasında kavşak noktası olması ve küresel hâkimiyet için vazgeçilmezliği
- Doğu Akdeniz ve Basra Körfezi'nin dünyanın enerji merkezi olması
- İslam Dünyasına yönelik tarihi düşmanlık
Batı, Osmanlı'dan sonra buraya hâkim olmuşsa da Rusya ve Çin de buraya ayak bastı.
Hindistan'ın (IMEC) ve Çin'in kuşak yol (BRI)projeleri çatışıyor. İsrail'in Gazze'deki hedefi IMEC ve Ben Gurion Kanalı'dır. Bu nedenle Gazze yok ediliyor.
21'inci yüzyıl dünyası buradan şekilleniyor. IMEC'ten dışlanan Türkiye ise Kalkınma Yolu Projesini desteklemektedir.
1 Nisan'da İsrail İran'ın Şam'daki konsolosluğunu vurdu. İran buna 13 gün sonra 300 füze ve SİHA ile cevap verdi.
İran ilk kez topraklarından İsrail'e doğrudan fırlattı. Füzeleri ABD ve Ürdün karşıladı. Ancak Mescidi Aksa üzerindeki Balistik füze geçişi muhteşemdi.
İsrail ise bu kontrollü gerginliğe İsfahan'a içerden kuş dronlarla cevap verdi. Elinde 14 adet F15, 16 ve 35 filosu olmasına rağmen cevap vermedi.
Çünkü İran'ın en zayıf noktası hava kuvvetleridir. İran bu açığını füze ve dronlarla gidermeye çalışıyor. Bu arada S400'ün ne kadar önemli olduğu bir kez daha görülüyor.
İran bugün Irak'ta 72 parçadan oluşan Haşdi Şabi, Lübnan'da Hizbullah ve Yemen'de Ensarullah örgütleri üzerinde direniş ekseni kurmuş durumda.
3 Ocak 2020 tarihinde ABD-İsrail tarafından öldürülen Kasım Süleymani, 3 Sünni başkent olan Şam, Bağdat ve Tahran'ı kontrol ettiğini iddia etmiş ve 2016 yılında Hizbullah tarafından verilen destekle Esed rejiminin kontrolüne geçen bugün Halep dahi bugün hızla Şiileştirilmektedir ki; bundan Esed dahi rahatsız oluyor.
Libya, Sudan, Suriye ve Irak, Filistin kadar olmasa da zor durumdadır. Irak'ın kurtuluşunun tek yolu ise Türkiye'dir.
Bir Osmanlı kahramanı olan İzzeddin El Kassam'ın evlatları Kuvayı Milliye ruhuyla ülkesini Siyonist ve satanistlerin şerrinden korumaya çalışıyorlar.
199 gündür dünyanın en dar savaş alanında dünyanın en büyük ateş gücüne sahip, AB-D'nin ileri karakolu, İsrail'e karşı tarihin en büyük destanlarından birini yazıyor.
Baybars'ın Moğolları yendiği, Yavuz'un karargâhı ve Osmanlı'nın son bayrağı olan Gazze'de.
İsrail'in en büyük korkusu Ortadoğu'da nükleer tekelinin kırılmasıdır. Irak ve Suriye'ye bu anlamda saldırılar düzenlemiştir.
Bu süreci İsfahan'la tamamlama aşamasında bulunduğu söyleyebilirim. F35'lerin ana amacı budur.
Çünkü İsrail, Suriye'deki Deyr Zor bölgesindeki El Kubar nükleer araştırma çalışmalarına 2007 yılında saldırmış ve tamamlanma aşamasına gelmiş olan reaktör binasını yıktığını 11 yıl sonra itiraf etmişti.
Saldırı sonrasında İsrail uçakları boşalmış yakıt tanklarını Türkiye topraklarına atmıştı. Daha önceki (1981) saldırıyı ise Irak'ın Osirak tesislerine yapmıştı.
İngiliz ve Yahudi çetesi İsrail, kendini ABD'nin arkasında epey gizledi. 300 nükleer bombaya ve F15,16 ve 35 uçaklarından 14 filoyla dünyanın en gelişmiş silahlarına sahip olan İsrail'e karşılık, Türkiye, Mısır, Pakistan ve İran olarak aynı emsalde işbirliği yapmalıyız.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Irak ziyaretinin önemi
Tek tek değil de bir paket halinde ve tüm sorunların çözülmesi için hazırlanan en az 30 anlaşmanın imzalanması beklenen Erdoğan'ın Irak ziyaretine, Rusya ve Çin mutlu görülürken AB/D sinirli görünüyor.
Bu sürecin başı ise Başbakan Adnan Menderes ve Dışişleri Bakanı Fuad Köprülü'nün 6-14 Ocak 1955'de yaptığı Bağdat'taki konuşmasında ziyaretinde görülüyor:
Türkiye ve Irak, Ortadoğu'da istikrar ve güvenliğin sağlanması ve yaygınlaştırılması konusunda işbirliği için bir an önce bir antlaşma imzalanmasına karar vermişlerdir…
İşbirliğimizi kurarken ne Türkiye ne de Irak kendisi için maddî ve manevî bir menfaat sağlamak veya her hangi bir üstünlük kurma düşüncesinde değildir.
İmam-ı Azam'ın türbesinden heyetten sonra göz yaşları içinde çıkan Menderes ise şöyle der:
Yarın ne olacağı bilinmez. Ancak amacımız Komünizm karşıtlığı perdesi altında mümkün olduğu kadar Müslümanları yakınlaştırmaktır.
Türk heyeti Bağdat'tan ayrıldıktan sonra Şam ve Beyrut'u da birer gün arayla yani 14 ve 15 Ocak 1955 tarihlerinde ziyaret etti.
Bugün de aynı durumdayız. 2 yıl sonra Menderes ve Osmanlı hanedanından bir kızla evlenmeye hazırlanan Kral II. Faysal bunu hayatıyla ödeyeceklerdir.
Ancak artık Büyük Türkiye vardır ve Irak da eski Irak değil ve bize çok yakın.
Irak, Ocak ayında PKK'yı terör örgütü ilan etti ve Türkiye'nin her türlü askeri tedbirini kabul etti.
Çünkü güvenlik olmadan ne Yumurtalık-Kerkük boru hattı ne de Kalkınma Yolu Projesi hayata geçebilir.
Bugün itibarıyla ABD tarafından 50 adet SİHA'nın PKK'ya verildiği medyaya yansımış durumda.
Erdoğan'ın Erbil ziyareti ise şu açıdan tarihi;
Öncelikle şu noktaya dikkat çekmek gerekir:
Irak, darmadağınık olduğu gibi IKBY de dağınık. IKBY'nin kurumsallıktan uzak bir yapısı var ve her siyasi parti müstakil askeri, sosyal yapı, il-ilçe, ekonomik ve siyasi kurumlara sahip.
Erbil'in düşmanlığına rağmen, Süleymaniye'nin PKK'ya yakınlığı, ideolojik ve coğrafi kaynaklı.
PKK, CHP'yle birlikte üye olduğu Avrupa sosyal demokrat parti kulübü üyesi KYB'yi ne kadar seviyorsa Muhafazakâr siyasi düşünceye sahip AK Parti benzeri siyasi düşünceye sahip HDP/DEM gibi KDP'den de o kadar nefret ediyor.
13 yıllık MİT Başkanlığından sonra, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, göreve gelmesinin hemen ardından 22-24 Ağustos 2023 tarihleri arasında Bağdat'a ve Erbil'e gitmişti.
Erdoğan ise ilk kez Erbil'i ziyaret ediyor. Bundan önceki sekiz ayda Türkiye ve IKBY arasında bugüne kadar ki en kapsamlı ziyaret ve görüşme trafiği yaşanmıştı.
Bu süreçte Millî İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın, Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Metin Gürak, Bağdat ve Erbil'i kapsayan kapsamlı bir ziyaret düzenledi.
Ayrıca 13 Şubat 2024 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dünya Hükûmetler Zirvesi vesilesiyle bulunduğu Birleşik Arap Emirlikleri'nde (BAE) Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başbakanı Mesrur Barzani ile de bir görüşme gerçekleştirdi.
Türkiye'nin, Türkiye'ye direk uçuşlarını yasakladığı Süleymaniye'ye yönelik ambargodan sonraki dost uyarılı, havuç-sopa siyaseti, halen tam olarak etkisinin gösterebilmiş değil.
Bunun üzerine Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Süleymaniye'nin PKK'yla arasına Erbil gibi mesafe koyması halinde uçuşların serbest kalacağı, aksine daha sert tedbirleri almaktan çekinmeyeceği uyarısı da yapıldı.
Türkiye ve Irak arasındaki son altı aylık görüşmelerde güvenlik ve ekonomi ön plana çıkıyor:
- PKK'nın özellikle Süleymaniye'deki himaye durumu,
- Mevcut ticaret ve Irak Kalkınmaya Projesi,
- Dicle ve Fırat suyu,
- DAİŞ ve PKK'nın bölgedeki faaliyetleri,
- Mart ayından beri akımı duran Kerkük-Yumurtalık petrol boru hattı,
- IKBY petrolü,
- Süleymaniye'nin PKK ile ilişkileri,
- Şengal ve Suriye hattı.
Paris merkezli Uluslararası Ticaret Odası, "Bağdat'ın onayı olmadan" 2014 ve 2018 yılları arasında IKBY den Bağdat'ın izni olmadan petrolü ihraç ettiği gerekçesi ile Türkiye'yi yaklaşık 1,5 milyar dolar tazminata mahkûm etmişti.
Kararın hemen ardından, Türkiye 25 Mart'ta Kerkük-Ceyhan ve Kürdistan hattı üzerinden sevkiyatı durdurmuştu.
Çünkü 30 milyar dolar civarın satışın olduğu IKBY petrol sevkiyatının aracı kurumu olarak bir Türk bankası olduğu iddia edilmiş ve 20 yıldan beri de boru hatlarına bakım yapılmamıştı.
Türkiye'nin petrol akışındaki kesintiden kaynaklanan gelir kaybının yıllık 1 milyar doların biraz üzerinde olduğu tahmin edilirken bunun Irak'a 13 aylık maliyeti 8 milyar doları aşmış durumda.
Son 10 yılda 13 milyar dolarlık satış yapan boru hatları, IKBY'nin de dışında can damarı olarak görülüyor. PKK, bu nedenle boru hatlarına defalarca sabotaj düzenledi.
Bugün, IKBY'nin Türkiye'nin resmen Almanya'dan sonra ikinci sırada ancak gayri resmi ticarette eklenince, Almanya'dan daha fazla olan ihracatın, esasen IKBY'ye yapıldığını 2016 yılında Habur Sınır Kapısı'nda yaptığım saha çalışmasında raporlandı.
Örneğin, 2023 yılındaki 1,5 milyar dolarlık sadece un ihracatının 551 milyon doları Irak'a yapılmıştır ki; diğer tüm kalemlerdeki ihracat gibi burada da bu ticaretin yarısından çoğu IKBY'ye yapıldı.
2 trilyon dolar kapasitesine sahip olan ve 3 yıl sonra bitmesi planlanan Türkiye-Irak Kalkınma yolunun açılmasıyla da bu ticaret katlanacaktır.
Dubai'de sokaklarda yüzen balıklar ve ülkemizdeki depremlerin bu şeytan saldırısıyla alakası olup olmadığını düşünüyorum.
Çünkü Armageddon için Siyonist ve evangelistler satanizm şemsiyesi altında faaliyet gösteriyor…
Bugün Gazze ve İran'a saldıranlar yarın Türkiye'ye saldıracaklardır. PKK-PYD bu savaşın mankurtlarıdır.
BOP henüz bitmedi. İran'dan sonra sıra Türkiye'dedir. Acilen Türkiye, Mısır, Pakistan ve İran arasında Bereketli Hilal Paktı kurulmalıdır.
Ben bu satırları yazarken Mısır Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'la, Hamas'ın siyasi lideri İsmail Heniyye de Erdoğan'la görüşmekteydiler.
Umarım bu şerden hayır çıkacaktır. Ben Netanyahu'dan daha umutluyum. Çünkü Batı(l) batmaya mahkumdur.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish