Muhalefetin "basiret"i...

Hakan Gülseven Independent Türkçe için yazdı

CHP'de enteresan bir kongre sürecine doğru ilerleniyor. Ne diyelim, Allah kolaylık versin.

Kasımdaki kongrede ne olur ne olmaz, onu konuşmadan evvel genel olarak muhalefete bir bakmak lazım...

Seçimlerin hemen ardından yine burada yaptığım değerlendirmede, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kritik döneminin başladığını, bir karşıdevrim süreci yaşandığını, muhalefetin topyekun son derece basiretli davranması gerektiğini vurgulamıştım.

Ne yazık ki muhalefet genel bir basiretsizlik sergilemeyi becerdi; tarihimizin en ciddi ekonomik çöküş sürecinde ve iktidarın her manada pervasızlaşarak cumhuriyet kurumlarını yok ettiği vahim bir dönemeçte, halkın acılarını dindirecek bir alternatif yaratmak ve yaklaşan yerel seçimleri bir güven oylamasına çevirmek şöyle dursun, muhalefet saflarında herkes birbirine düştü.

Mesuliyetlerinin farkında değiller.

Hakikaten inanmak çok zor.
 


Bir kere seçim sürecinde tam olarak ne yaşandığını anlamak ve halka anlatmak için hiçbir çaba sarf etmeden, sağlıklı bir muhasebe yapmadan müthiş bir yaygara koparmayı becerdiler.

Öyle ya, seçmen sayısındaki anormal artıştan kimi bölgelerde MHP ve Yeniden Refah lehine çıkan izah edilemez oy oranlarına kadar araştırılmayı, izah ve teşhir edilmeyi bekleyen onca iddia ortada duruyordu.

Ama muhalefet şirazeyi kaybetti.

Seçim öncesi rest çekip 'altılı masa'dan kalkan, sonra tekrar 'masa'ya oturan ve etki alanını kaybeden Meral Akşener'in içinden öyle bir 'Hırçın Yenge' çıktı ki, seçim dönemine dek oynadığı 'Yapıcı Abla' müsameresini tamamen hafızalardan sildi attı.

Onu anlayabiliyoruz. Üzerinde durduğu zemin kaygan. Bir yandan 'merkez sağ' inşa edip bir yandan ülkücülükten gelen ve tıpkı MHP'nin dağıttığı türden ayrıcalıklar bekleyen lümpen kadroları memnun etmek hiç kolay değil.

Evet, bu avanta ve iltimas beklentisi bir vakıa.

Ne yazık ki, Tayyip Erdoğan ve AKP Türkiye'de çok kötü bir anlayış yerleştirdi: İktidara bir kez yerleştiniz mi gönlünüzce hareket edebileceğiniz bir keyfiyet rejimi yarattılar.

Bu keyfiyet rejiminin tepesine geçmek ve 'geçiş süreci' diye en az bir dönem tıpkı Tayyip Erdoğan gibi yönetmek muhalefetin içinde de pek çok kişinin gözlerini kamaştırıyordu.

CHP'nin mevcut lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun ifadelerinden anlıyoruz ki, 'altılı masa'da, hatta CHP'nin kendi içinde Saray Rejimi'nin yarattığı müteahhit çeteleriyle ve ülkeyi saran mafya düzeniyle barışık bir 'yeni dönem' hayali kuranlar vardı.

Böylece yeni bir kâr dağılımı tesis edilecekti.

Akşener'in bu işin temsilcisi olduğuna dair pek çok emare var.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu isminin 'kazanacak aday' diye ortaya atılması ve Kılıçdaroğlu'na yönelen ağır saldırılar hep bu sürecin eseriydi.

Zira, Kılıçdaroğlu Türkiye'de yeniden az çok nizami bir sermaye düzeni tesis etme çabasını temsil ediyor, 'kara' ilişkilerle zıvanadan çıkmış olan ekonomiyi uluslararası finans kuruluşlarıyla yeniden dünya sistemi içine sokmayı planlıyor ve bu anlamda bir normalleşme sağlayabilmek için Saray rejiminin tortularından kurtulmayı vaat ediyordu.

Kılıçdaroğlu müteahhit/mafya güruhuyla barışık bir 'geçiş süreci'nin adayı olamazdı.

Oysa herhangi bir siyasi ve fikri prensibi olmayan İmamoğlu pekala bu sürecin adayı olabilirdi.

Meral Akşener promosyonuyla adaylık konusunda pek heveskar davranması ve en başta kendi partisini zor durumda bırakması onun pek umurunda olmadı.

Hayat bazen böyle işler: Kimileri bir misyonu temsil ederken kimileri sadece iktidar için iktidar peşindedir.

Böyleleri için iktidar güç ve daha fazla para demektir.

Seçim öncesi muhalefetteki yarılmanın esası budur.

Yarılmanın müsebbibi Meral Akşener seçim sürecindeki yalpalamaları ve seçim sonucuna bakıldığında ortaya çıkan mutlak başarısızlığı ile büyük vebal altında.

Siyasi varlığını ve iddiasını sürdürebilmek için bizzat CHP'nin içinde de kimilerinin 'günah keçisi' haline getirdiği Genel Başkan Kılıçdaroğlu'na hücum etmesi, tabii bir yandan ittifakı sorumlu göstermesi, gayet konforlu bir savunma alanı yaratıyor.

Ama olmaz...

Meral Akşener sorumluluğu üzerinden bu basit hamlelerle atamaz.

Önümüzdeki dönemde bunu daha iyi anlayacağı kanaatindeyim.

Gelelim CHP'ye...

Ana muhalefet partisinden beklenen, seçimlerin sağlıklı bir değerlendirmesini yapıp, seçim hilelerini tespit ve teşhir edip, yerel seçimlerde seçim güvenliğini sağlamak için sağlıklı bir plan açıklamasıydı.

Elbette AKP'nin seçim öncesi bol keseden savurduğu paraları halktan misliyle geri aldığı şu süreçte sağlam bir muhalefet kurgusu geliştirmelerini ve başta da vurguladığım üzere yerel seçimleri bir güven oylamasına çevirmelerini beklerdik.

Yapamadılar.

İktidar mücadelesini parti içine çevirdiler.

Böylelikle yerel seçimlere güçlü biçimde hazırlanıp iktidarı sıkıştırmayı, daha önemlisi yoğunlaşan karşıdevrim hamlelerini durdurmayı değil, bu kritik süreçte iç yarışı tercih ettiler.

Arzuları bilir.

Tarihe nasıl geçeceklerini kendileri düşünsün.

Ekrem İmamoğlu için hava hoş. Sürekli yoklama halinde. Bir gün cumhurbaşkanı adaylığını yokluyor, bakıyor olmadı geri çekiliyor, seçim yenilgisinin ardından CHP'nin başına hamle yapıyor, delegeleri İstanbul'da bile belirleyemeyince 'belediye'nin güvenli sınırlarına ricat ediyor...

Bakın, iddialı söylüyorum, yarın belediye başkanlığını kazanamayacağını anlasın, anında adaylıktan çekilir ve yeni bir plan geliştirir. Üstelik faturayı başkalarına çıkararak.

İmamoğlu, şimdilerde CHP genel başkanlığına aday olarak ortaya çıkan Özgür Özel'i destekliyor.

Aralarında bir çeşit mutabakat sağlanmış olmalı.

Özgür Özel, tanıdığım kadarıyla, kimseye diyet borcuna girmeyecek kadar zeki bir siyasetçi. Ne var ki, İmamoğlu'ndaki manevra kabiliyetini hiç yabana atmamak lazım...

Bir de arkada hizaya geçen diğer isimlere bakınca manzara iyice acayipleşiyor...

Neticede, Özgür Özel'in adaylık çıkışı güçlü bir hamle izlenimi vermiyor. Delege gücünün hâlâ Kılıçdaroğlu'nda olduğunu biliyoruz.

Dahası, böyle apar topar 'değişim' hamleleri CHP gibi tarihsel misyonu olan partilerde bir yönetim değişikliğine yol açsa bile ortaya güçlü bir liderlik ve yönetim çıkması oldukça zor.

Kendi adıma bu acelenin nedenini anlayamadım.

Üstelik Özgür Özel, tarihin olağan akışında CHP'nin başına geçmesi hiç de şaşırtıcı olmayacak birkaç isimden biriydi zaten.

Aklıselimle, mutabakatla, iyi planlanmış bir mücadele ve yerel seçim sürecinin ardından gerçekleşecek bir yönetim değişikliği ihtimalini harcayıp, işi her türlü etkiye açık bir keşmekeşe dönüştürdüler.

Bunu elbette Kılıçdaroğlu ve diğerlerini dışarıda tutarak söylemiyorum. En başta Kılıçdaroğlu böyle bir planı açıkça tarif edip partisi ve kamuoyu ile paylaşmalıydı.

Herkesin kafasında net bir 'yenilenme' planı olduğu takdirde ülkeyi felakete sürükleyen AKP'yi durduracak bir süreç de daha kolay tarif edilebilirdi.

Kılıçdaroğlu o bildik sakinliğini korudu ama bu her zaman işe yaramaz.

Eren Erdem gibi bir ismin medya işlerinin başına getirilmesinden ya da kimsenin anlam veremediği 'danışman' skandallarından hiç söz etmiyorum bile!

Bu tuzakları Kılıçdaroğlu'na kim kurdu, o bunları nasıl fark edemedi, kendi adıma anlamış değilim. Belki de hiç göremediğimiz hususlar var...

Zaten CHP'yi anlamak imkansıza yakın. Acayip bir parti...

Şimdi kimileriniz soracak, "O halde CHP üzerine niye bu kadar konuştun? Niye inanmadığın bir partinin iç meselelerini uzun uzun tahlil etmeye giriştin" diye...

Vallahi açık söyleyeyim, 100 yıllık cumhuriyetin çöktüğü, lümpen bir karşıdevrim sürecinin işletildiği şu süreçte her türden frene ihtiyaç var.

Neticede halkın bir kesiminin tek alternatif olarak gördüğü, ciddi oy ve etkiye sahip bir partiden söz ediyoruz.

Çöken cumhuriyetin kurucu partisindeki basiretsizlik bu milletin hayrına işlemez.

Sadece CHP'nin değil, bu topraklara ve insanına karşı sorumluluk hisseden her kesimin hayatında hiç olmadığı kadar sorumlu davranması gereken bir süreç yaşıyoruz ve ne yazık ki pek az kişi bunun şuuruna sahip...

Ne diyeyim, hepimize kolay gelsin...

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU