Türkiye ve BAE arasında stratejik dosyalar: Suriye ve Libya

Batu Coşkun Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: WAM

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Devlet Başkanı Şeyh Muhammed bin Zayed geçen hafta Türkiye'ye gelerek UEFA Şampiyonlar Ligi finalini Cumhurbaşkanı Erdoğan ile izledi.

İki lider arasındaki sıcak görüntüler esasında Ankara-Abu Dabi ilişkilerinin geçen iki sene içerisinde geçirdiği dönüşümü doğrular nitelikteydi. 
 

2.jpg
Cumhurbaşkanı Erdoğan, UEFA Şampiyonlar Ligi final maçını Atatürk Olimpiyat Stadı'nda BAE Devlet Başkanı Muhammed bin Zayid Al Nahyan ile birlikte izledi / Fotoğraf: tccb.gov.tr

 

Çok uzak olmayan geçmişte bazı Türk makamlarının ve iktidara yakın medya organlarının BAE'yi 15 Temmuz darbe girişimi ile ilişkilendirmeye varan iddialarını düşünürsek gerçekten de iki başkent arasında kapsamlı bir normalleşmenin yaşandığını söylememiz mümkün. 

Yakın zamanda yürürlüğe giren Türkiye-BAE Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Anlaşması iki ülke arasındaki bu dönemin teknik altyapısını niteler gözüküyor.

BAE geçmişte Türkiye iç siyasetinde bir tartışma meselesi olmanın da ötesinde Ankara'nın önemli bir bölgesel rakibiydi, fakat artık bu parametre de değişme emareleri gösteriyor. 

UEFA finalini izleyen uluslararası konuklar arasında Libya Ulusal Birlik Hükümeti başbakanı Abdülhamid Dibeybe de vardı. 

Erdoğan, Zayed ve Dibeybe'nin kucaklaştığı daha sonra da beraber bir masada oturduğu görüntüler de basında yer aldı. 
 

3.jpg
Şampiyonlar Ligi finalini izleyen Erdoğan ve Al Nahyan'a, locada Libya Ulusal Birlik Hükümeti Başbakanı Abdulhamid Dibeybe de eşlik etti  / Fotoğraf: tccb.gov.tr

 

Pek çok uluslararası gözlemcinin aklındaki soru daha önce rakip hükümetleri destekleyen Türkiye ve BAE'nin ikili ilişkilerdeki yumuşamayı Libya sahasına taşıyıp taşımayacağı ve artık donuk bir ihtilaf olma yolunda giden bu krizi ortak bir akılla ele alıp alamayacağı. 

Esasında Türkiye ve BAE geçen seneden beri Libya özelinde şu an fazla görünürde olmayan ama etkin sonuçlar doğuran bir işbirliğini başlatmış gözüküyor ve bu işbirliğinin temelinde de Libya'daki güç dengelerine dair ortak bir anlayış yatıyor. 

Bunun net belirtilerinden birinin geçen sene temmuz ayında Libya Ulusal Petrol Kurumu'nun başkanının Mustafa Sanalla yerine hem Ankara hem Abu Dabi hem de Dibeybe yönetiminin üzerinde mutabık kaldığı Ferhat Bengdara ile değiştirilmesi olduğunu söyleyebiliriz. 

Libya'da petrol ihracatı gibi stratejik bir sektörde bu işbirliğinin kendini göstermesi oldukça önemli. 

Dibeybe'nin yönetimine yapılan ortak yatırım ve Dibeybe'ye Libya'nın parçalanmış güç aritmetiği içerisinde hem Doğu hem de Batı'da alan açma girişimleri şu noktada Ankara ve Abu Dabi'nin ortak aklını yansıtır gözükmekte. 

İki ülke arasındaki ilişkilerin hızla geliştiği bu dönemde ise daha açık ve çoklu formatlarda da Türkiye-BAE ortaklığını Libya özelinde hissetmemiz mümkün olacak. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Ankara ve Abu Dabi hattının bir diğer meselesi de Suriye krizini nihayetlendirmeye yönelik girişimler. 

Abu Dabi zaten Esad'a karşı olan tavrını ilk değiştiren Arap devletlerinden biri olarak Şam ile 2018'den beri büyükelçilik düzeyinde ilişkilerini yürütüyor.  

Şimdi Arap dünyasında Esad ile normalleşme özelinde daha kapsamlı bir mutabakat oluşmuş durumda, zira Suudi Arabistan da artık bu sürece dahil oluyor.  

Türkiye de bir süredir Moskova üzerinden yapılan görüşmelerde Esad ile normalleşmenin yollarını değerlendirirken, bu noktada BAE'nin önemli bir rolü olabileceği artık ciddi bir ihtimal olarak karşımıza çıkıyor. 

Türkiye'nin Suriye ile müzakereleri uzun bir süredir Moskova ve Tahran'ın tekeline bırakılmış durumda. 

Bu müzakerelerde de her ne kadar mesafe kat edilse de ciddi bir sonuç henüz doğmuş değil. 

Bu noktada Türk karar vericiler için Arap rotası - yani Arap Ligi üzerinden Esad ile normalleşme girişimleri daha sağlıklı sonuçları doğurabilir.
 

AFP (Arşiv).jpg
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad / Fotoğraf: AFP (Arşiv)

 

Lübnan ve Ürdün gibi ülkeleri de ilgilendiren Suriyeli sığınmacı meselesi de böylece bölgesel ve daha kapsamlı bir formatta çözülme rotasına girebilir. 

Ülkesinde Moskova ve bilhassa da Tahran'ın nüfuzunu dengelemek isteyecek olan Esad'ın da böyle bir rotaya olumlu bakması ihtimaller dahilinde.

Esad ile normalleşme ve bilahare başlayacak olan Suriye'nin kendi içerisinde yaşayacak normalleşme süreci ilk olarak bir Arap meselesi olarak karşımıza çıkıyor: Arap başkentleri, buna Körfez ülkeleri de dahil olmak üzere, bu meseleyi böyle irdeliyor. 

Türkiye'nin de Arap dünyasıyla derinleşen ilişkileri göze alındığında bu sürece eklemlenmesi hem Esad ile gelişecek normalleşmiş ilişkileri daha etkili kılacaktır hem de bu süreci Rusya ve İran'ın nüfuzundan ayrıştıracaktır. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan eğer Esad ile yüz yüze bir görüşme gerçekleştirecekse bunun için uygun olan mekan Moskova'nın aksine Abu Dabi olabilir.  

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU