İşlenmiş ve aşırı işlenmiş gıda tabirlerini benden yüzlerce kere, belki bin kere, sayısız kere duymuş, yazılarımda okumuş olmalısınızdır.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Bugün size benim de dilimden düşmeyen bu "işlenmiş" sıfatının nasıl şeytani bir kelime olduğunu; nasıl sinsice gıdalar sokulduğunu anlatmak istiyorum.
İşlenmiş kelimesi insan zihninde müspet algı yaratan bir kelimedir.
Çünkü işlemek demek bir hammaddenin birtakım işlemlerden geçmesi onun üzerinde çalışılması onun daha değerli kılınması şeklinde bir algı yaratır.
Bu tabii ki bazı ürünler için yüzde 100 doğrudur.
Mesela ham petrol vardır, bunun işlenmesiyle uçak benzini yapılır ve ham petrol bu dönüşümle çok daha değerli çok daha fazla paraya satılan bir ürün haline gelir.
Gene işleme kelimesi kadınların nakışlarını oyalarını dantellerini de çağrıştırır ve bunlar da göze hoş gelen şeylerdir.
İşte bu işlenmiş gıda ya da aşırı işlenmiş gıda tabirleri de insanların aklında o gıdanın daha değerli olduğu algısı yaratabilir.
Bu sebeple bu tür gıdalara yoz veya yozlaştırılmış gıdalar denmesinin insan sağlığı bakımından çok daha doğru olduğu kanaatindeyim.
Yoz ve yozlaştırılmış arasındaki fark şu, mesela bir gıdanın tabiatta bir benzeri yoksa bir şekerleme, gofret, cips gibi bir ürün… bunların tabiatta bir karşılığı yok. Bunlara yoz gıda diyeceğim.
Yozlaştırılmış ise tabiatta onun temeli olan bir gıdanın çeşitli fiziki, kimyasal işlemlerle yoz hale getirilmesine ise yozlaştırma gıda diyeceğim.
Mesela, elma. Bu tabiatta olan bir meyve ama bu elma şekerlendirip renklendirip bir elma şeker haline getirdiğiniz zaman bu yozlaştırılmış bir gıda olmaktadır.
Fıstık mesela. Fıstık tabiatta olan bir kuru yemiştir ama siz bu fıstığı kavurursanız, ona glutamat eklerseniz, şeker, tuz, boya koyarsanız, bozulmasın diye bazı kimyasallar koyarsanız artık o fıstık olmaktan çıkar yozlaştırılmış gıdaya dönüşür.
Bu yozlaştırılmış gıdaların insan sağlığı için çok zararlı olduğunu defalarca söyledim ama bir kere daha tekrarlamakta hiçbir mahsur yok, aksine faydalı.
Günümüzde adet salgın haline gelen hastalıklar var.
Obezite, diyabet, kalp damar hastalıkları, kalp krizleri, felçler, astım, alerji, egzama, depresyon, parkinson, alzheimer aklınıza ne geliyorsa bu hastalıkların tümünün altında bu yoz ve yozlaştırılmış gıdalarla beslenmenin rolü var.
Çünkü bu gıdalar insan vücudunda bağırsaklardaki bağırsak mikrobiyotası adını verdiğimiz o mikrop dengesini bozduklarını sayısız araştırma ile bilim adamları gösterdiler.
Bu dengenin bozulması vücutta kronik bir enflamasyona yani kronik bir iltihaba yol açıyor. Burada herhangi bir mikrobun etkisi söz konusu değil.
Bu tamamen bağırsaktaki mikrop dengesinin değişmesine bağlı olarak gelişen bir durum.
İşte bu kronik enflamasyon bütün bu kronik hastalıkların temelinde yatan esas mekanizmadır ve bun neticesi olarak ortaya çıkan kanda ölçülebilen oksidatif stres adı verilen olay da bunun altında yatan mekanizmalardır.
Günümüzde bir kişiye diyabet teşhisi konduğu zaman, tansiyon yüksekliği teşhisi konduğu zaman ilk yapılan şey bunlara ilaç yazmak oluyor.
Bu son derecede yanlış bir şey. Çünkü bu hastalıkların sebebi kanda o kimyasal maddenin o ilacın eksik olması değil. Bu hastalıklar hayat tarzındaki yanlışlardan kaynaklanıyor.
Dolayısıyla bu kişilere yapılması gereken şey ilaç vermek değil tam aksine hayat tarzındaki eksikleri, yanlışları bulmak ve bunları yoluna sokmak olmalıdır.
Böyle yapılmadığı takdirde yani bir şeker hastasına, bir tansiyon hastasına daha ilk şeker yüksekliğinde ilk tansiyon yüksekliğinde hemen ilaç yazıldığı zaman bu kişi de şöyle düşünüyor:
Benim beslenmeme, hareket etmeme, uykuma, strese ona buna dikkat etmeme hiç gerek yok. İlacımı alıyorum. O halde her şeyi yerim, her şey yaparım; bana bir şey olmaz.
Allah sizi yoz ve yozlaştırılmış gıdalardan uzak tutsun.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish