İran rejimi, hazırlıksız bir Batı'da sessizce kaos yayıyor: "Evet, seni tehdit ediyorum"

Tahran rejimi muhalefeti bastırmak için dünyanın dört bir yanındaki muhaliflere saldırıyor, her taşın altına bakıyor. Öte yandan hükümetlerse yardım etmek için çok az şey yapıyor

Bu tehdit ve gözdağı selinin bir etkisi oluyor (AFP)

Medis, İran rejim güçlerinin kendisini böylesi bir hiddetle hedef almasına tam olarak neyin yol açtığından hâlâ emin değil. Bir gün yurtdışında göçmen olarak yaşayan çok sayıda çalışkan İranlıdan biriydi. Bir diğer günse Avrupa'da yaşayan, her gün cinayet ve tecavüzle tehdit edildiği onlarca e-posta alan 35 yaşındaki bir doktor ve açık sözlü bir aktivist oldu. Telefonu, ellerinde bıçak tutan adamlardan gelen video mesajların da aralarında bulunduğu tehditkar aramalarla dolup taşıyordu.

Ardından, yaşadığı Avrupa ülkesinin başkentindeki bir pazarda yanına yaklaşan, tanımadığı rasgele bir İranlı kendisine "fahişe" demişti. Ve rejim güçleri İran'daki yaşlı ebeveynlerini arayarak kızlarını susturmalarını, aksi takdirde icabına bakacaklarını söylüyordu. "Anneme 'Kızına öyle zalimce şeyler yapacağız ki cesedini bile tanıyamayacaksın' demişler" diye konuşan Medis, kendisi ve ailesinin güvenliğinden endişe duyduğu için soyadının yayımlanmasını istemiyor.

Daha da kötüsü, yaşadığı Avrupa Birliği ülkesinin hükümetinin yetkilileri endişelerini önemsiz görerek kendisine hiçbir ek koruma sağlamıyor.

Dışarı çıktığımda korkuyorum. Taşınmak zorunda kaldım ve sokaka bulunduğum süreyi sınırlamak adına metroya yakın bir yer buldum. Tek başıma dışarı çıkmıyorum.

İran'da Mahsa Emini'nin eylüldeki ölümüyle tetiklenen protestolar şiddetli baskılar karşısında büyük ölçüde yatışmış olsa da rejim son derece tetikte kalmayı sürdürüyor. İslam Cumhuriyeti sadece içerideki İranlıları bastırmakla kalmayıp, yurtdışındaki muhaliflerin peşine düşerek onları susturmak için çeşitli yöntemlere başvurmaya kararlı görünüyor. Ne hükümetler ne de yurtdışındaki diaspora ağları bununla pek de baş edebilecek durumda olmadığından mağdurlar çoğunlukla kendi başının çaresine bakmak zorunda kalıyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Rejimin taktikleri, diasporada önde gelen isimleri tehdit eden isimsiz e-postalardan, başlı başına suikast planlarına kadar uzanıyor. Geçen ay Birleşik Devletler'den yetkililer, rejimin New York'ta yaşayan, önde gelen muhalif ve açık sözlü aktivist Masih Alinejad'ı öldürmek üzere Doğu Avrupalı bir suç şebekesiyle bağlantılı olduğu iddia edilen birkaç kişiyle anlaştığını iddia etti.

FBI Başkanı Christopher Wray yaptığı basın açıklamasında, "Bu davranış, İranlı aktörlerin muhalifleri susturmak için ne kadar ileri gidebileceklerini, hatta Amerikan topraklarında bir ABD vatandaşına suikast girişiminde bile bulunabileceklerini gösteriyor" dedi.

İran'ın Avrupa'daki büyükelçilikleri ve Tahran'daki Dışişleri Bakanlığı, yurtdışındaki operasyonları hakkında sorular sorulan e-postalara yanıt vermedi. İranlı yetkililer yurtdışı operasyonlar yürütmek için başka ülkelerdeki diplomatik yerleşkelerini kullandıklarını uzun zamandır şiddetle reddediyor. Tahran rejimini savunanlar sık sık ABD ve İsrail'in, geçmişte yurtdışında yaşayanları ülkelerine teslim etmesi ya da bu kişilere yönelik suikastlar düzenlemesine vurgu yapıyor. Diğer ülkelerin yanı sıra Suudi Arabistan, Çin ve Rusya da zaman zaman dış temsilciliklerini kullanarak yurtdışındaki muhalifleri kaçırmaya ya da öldürmeye çalışıyor.

Ancak Tahran rejiminin yurtdışındaki herhangi bir birleşme hareketinden korkmak için geçerli sebepleri olabilir. Rejim, kısmen 1979'da Şah Muhammed Rıza Pehlevi'ye karşı diasporada örgütlenen aktivistlerin omuzlarında, Paris'te yaşayan Ayetullah Ruhullah Humeyni'nin İran'da yayımlanan ya da kasetlerle dağıtılan konuşmalarında monarşiye karşı çıkmasıyla iktidara geldi. Tahran rejimi başından beri değerlerini saldırganca yurtdışına ihraç etmeye ve ülke dışındaki düşmanları hedef almaya çalıştı. Batılı istihbarat yetkililerine ve onlarca yıldır görülen birçok bilindik davaya göre yurtdışında çok sayıda suikast ve suikast girişiminin arkasında Tahran rejimi yer aldı.

Beyrut Amerikan Üniversitesi Issam Fares Kamu Politikaları ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü'nde İran uzmanı olan Ali Fathollah-Nejad, "İslam Cumhuriyeti kuruluşundan bu yana ideolojisi kadar varlığını sürdürmeye yönelik çıkarlarını da sınırlarının ötesine taşıma hırsıyla fazlasıyla ideolojileşmiş bir devlet oldu" diyor.

Sürgündeki muhaliflerin hedef alınması, rejimin İran'daki iç durumu etkileyebilecek bir dış muhalefetten korktuğuna da işaret ediyor.

Gerçekten de İran'ın görevden alınan merhum şahı Rıza Pehlevi'nin oğlu yurtdışındaki muhalifleri harekete geçirirken, gazeteci Alinejad gibi kışkırtıcı isimler de rejimi insan hakları sicili ve kadınlara yönelik muamelesi nedeniyle yüksek sesle kınıyor.

İran'ın yurtdışındaki muhaliflere yönelik operasyonları Londra, Manchester, Newcastle, Birmingham ve Glasgow'daki Tahran destekli İslami merkezler de dahil, muhtemelen dünyanın dört bir yanındaki diplomatik ve kültürel yerleşkelerle bağlantılı güçlü bir muhbirler, rejime sadık olanlar ve gizli ajanlar ağına da işaret ediyor. Bazı durumlarda rejim ajanları ya aktivistlerin hareketlerini takip ediyor ya da muhaliflerin yerini tespit etmelerini sağlayan elektronik verilere erişiyor gibi görünüyor. Yetkililer, yurtdışındaki muhaliflere yönelik peş peşe suikastlara rağmen ağları çökertmek için pek bir şey yapmıyor.

Medis, "Bizi izliyorlar" diyor.

Adamları var, bazıları büyükelçilikte çalışıyor. Fotoğraflarımızı çekiyorlar. Casuslar gönderiyorlar. Kim olduklarını biliyoruz.

İranlı gazeteci Nejat Bahrami, son 18 aydır yaşadığı Türkiye'de, rejimin aktivistleri hedef aldığına dair haberlerden şüphe duyuyordu. Bahrami, "Sığınma taleplerini desteklemek için hikayeler anlattıklarını düşünürdüm" diyor.
 


Sözünü sakınmayan 44 yaşındaki Bahrami, sosyal medya kanallarında kendisini öldürmeye, "mezara gömmeye" ya da kaçırıp İran'a geri getirmeye yemin eden tehditkar mesajlar almaya başladığında bile bunların rejim destekçilerinin hastalıklı şakaları olduğunu düşünerek önemsemiyor.

Arkadaşlarıyla birlikte İstanbul'u ziyaret ettikten sonra bu durum değişiyor. Kısa bir süre sonra, mesajlaşma uygulaması Telegram'da tam da gezdiği yerlerin fotoğraflarını almaya başlıyor; her fotoğrafta yüzü kırpılmış bir adamın görüntüsü bulunuyor. Birileri ya onu şehirde takip etmişti ya da belki de daha rahatsız edici bir şekilde, Türkiye mobil ağına sızarak ziyaret ettiği yerleri tespit etmeyi başarmıştı. Birçok kişi Ankara ve Tahran rejimi arasında işbirliği olabileceğinden korksa da Türkiye bu tür bağlantıları reddediyor.

Bahrami, "Önceleri ciddi bir şey yoktu, sadece küfürler vardı" diyor.

Ama bu beni tedirgin etti çünkü işlevsel bir unsuru vardı.

Türkiye'deki bir başka aktivist Sharareh, günlük yaşamında sık sık gittiği dükkan ve kafelerle ilgili detaylı WhatsApp mesajları almaya başlıyor. Mesajlarda adresine erişmekle böbürleniliyor. Sharareh, "'Yüzüne asit atacağız' diyorlardı" diye anlatıyor.

Aktivist, sim kartını değiştirip telefonundaki tüm mesajlaşma uygulamalarını silse de meydan okumaya devam ediyor.

Beni her tehdit ettiklerinde, beni daha da sert bir duruşla konuşmaya itiyorlar.

Ancak bu tehdit ve gözdağı selinin bir etkisi oluyor. Sharareh, Türkiye'deki diğer aktivist ve yetkililerden çok az destek almış ve bir korku ve yalnızlık balonunun içine çekilmiş. İran televizyon kanallarına röportaj vermeye devam etse de evine kapanmış, dışarı çıkmaya korkar hale gelmiş. Gözyaşları içinde "4 ayda 4 kez dışarı çıktım" diyor.

Geceleri uykuya dalarken evime baskın yapacaklarından korkuyorum. Dehşet içindeyim. Bu tehditlerle herkesi rehin tutuyorlar.

Rejimin, aktivistlerin halen İran'da bulunan aile üyelerine de baskı uyguladığı görülüyor. Medis, ailesine yönelik tehdit telefonlarına ilaveten, yurtdışındaki aktivizminin cezası olarak ülkedeki yakın aile üyelerinin hepsinin işlerinden uzaklaştırıldığını söylüyor.

Geçen ay yayımlanan sıradışı bir ses kaydında Paris'te yaşayan aktivist Massi Karmi, İran'da ailesini arayıp tehdit eden görevliyle yüzleşiyor. Görevli ısrarla sosyal medya paylaşımlarının ve protesto gösterilerinin İran yasalarını ihlal ettiğini söylüyor. Karmi ise ifade ve toplanma özgürlüğünün kanunda yer aldığı Fransa'da olduğunu söylüyor.

Ama görevli boyun eğmiyor. Rejim görevlisi, BBC'nin Farsça edisyonu tarafından kesitleri yayımlanan kayıtta "Yurtdışında İslam Cumhuriyeti'ne karşı yaptığın her eylem suçtur ve buradaki ailen bunun hesabını verecek" diyor. "Annen ve babanın Evin Hapishanesi'ne gitmesini ister miydin?" diye konuşan görevli ekliyor:

Evet, seni tehdit ediyorum.

Kanada ve Birleşik Krallık'taki İranlı aktivistlerin de hedef alındığı, rejim yanlısı görevlilerin ya da elçilik çalışanlarının gösterilere katılıp katılımcıları taciz etmeye ya da fotoğraflarını çekmeye başladıkları iddia ediliyor. Londra ve Milano'daki olayların da aralarında bulunduğu, videosu çekilen bazı karşılaşmalar İran sosyal medya kanallarında viral oldu.

Aktivistler, elçilik çalışanlarının ve devletin finanse ettiği cömert burslardan yararlanarak yurtdışında okuyan öğrenciler de dahil diğer rejim yaverlerinin, aktivistler hakkında bilgi toplayıp İran'a gönderdiğinden şüpheleniyor. Bu bilgiler, rejimin muhalefeti bastırmak için kullandığı iki temel araç olan Devrim Muhafızları veya İran İstihbarat ve Güvenlik Bakanlığı'nın eline geçiyor.

Medis, bir protestodan sonra başka bir aktivist kılığında kendisine yaklaşan birinin yakın zamanda bir televizyon kanalına verdiği röportajı sorduğunu anlatıyor. Medis daha sonra bu kişinin aslında bölgedeki İran Büyükelçiliğiyle bağlantılı olduğunu anlıyor.

Aktivist bundan üç hafta sonra, kasım civarında, ilk tuhaf telefonunu alıyor. Medis, "Biri arayıp adresiniz hâlâ burası mı diye sordu" diye anlatıyor.

Ben de aynı dedim. Sonra aniden telefonu kapattı.



https://www.independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: İpek Uyar

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU