Siyasi partilerde parti içi demokrasi sorunu

Dr. Kerem Yavaşça Independent Türkçe için yazdı

Demokratik rejimlerde siyasi partiler, rejimin işleyişinde oldukça büyük bir rol oynamaktadır. Öyle ki, siyasi partileri demokrasilerin taşıyıcı kolonları olarak nitelemek pekâlâ mümkündür.

Ancak demokratik sistemin varlığı, siyasi partilerin kendiliğinden demokratik işleyiş mekanizmalarını içselleştirmesini garanti etmiyor.

Bir başka ifadeyle, siyasi partilerin demokratik rejim içinde yer almaları, onları demokratik kurumlar olarak nitelendirmeyi peşi sıra getirmiyor.

Türkiye'de siyasi parti yapıları genel olarak değerlendirildiğinde, demokratik yönetim anlayışını yeterli ölçüde içselleştirdiklerini söylemek pek mümkün değildir.

Şüphesiz tüm partileri aynı keseye atarak bir değerlendirme yapmak doğru değil. Zira ülkemizde parti içi demokrasi konusunu önceleyen partiler olduğu gibi, bunu sadece Siyasi Partiler Kanunu'nun ön gördüğü asgari çerçevede tutan partiler de mevcuttur.

Ne var ki kamuoyunda geniş ölçüde bilenen/tanınan partilerin, parti içi demokrasi konusunda bir ortalamaları alındığında, ortaya çıkan karnenin oldukça zayıf olduğu söylenebilir. 


Esasen, ülkemizde siyasi partilerin yönetim yapıları, sorunlu bir demokratik yapı arz etmekten çok daha öte, birçok yönden krallıklara benzetilebilir.

Yani yalnızca parti liderinin kişisel karizmasına bel bağlamış ve adeta onun özel mülkü gibi işleyen kurumlar söz konusudur. 

Lider ile partinin özdeş hale gelmesi, farklı fikirlerin yaşamasına alan bırakmaması sebebiyle parti içi demokrasi açısından temel bir sorundur.

Keza Kral'ın çevresinde, yönetimde etkili olmak amacıyla hareket eden dar bir çevrenin oluşması da kaçınılmazdır.

Partilerde bir elin parmaklarını geçmeyen ve alameti farikası "liyakat değil sadakat" olan azınlık, Kral'ın çevresinde birinci çemberi oluşturarak oligarşik yapının tesis ve tahkim edilmesini sağlamaktadır. 

Kral'ın çevresini kuşatıp, sorunların ona ulaşmasına mâni olmak amacıyla her şeyin süt liman olduğunu veya işlerin yolunda olduğunu göstermek birinci çemberdekilerin ana misyonudur.

Zira kurulan sistem başarısızlık ürettiği durumda Kral'ın kutsal konumundan ötürü ona bir şey olmayacağını, sistemin taşıyıcısı oldukları için başarısızlığın sorumlusu olarak kendilerinin işaret edileceğini iyi bilmektedirler.

Bu sebeple, gerçeklerin perdelenmesi ve algı manipülasyonu için istişare ve tartışma ortamları devamlı olarak kontrol altında tutulmaya gayret edilir.

Bu katı oligarşik yapıların gücü elinde tuttuğu kurumlarda ise demokratik ilke ve değerleri içselleştirerek, demokratik mekanizmaların partilere adapte edilmesini beklemek pek gerçekçi değildir.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Siyasi partilerde anti demokratik yapıların ortaya çıkışının tek müsebbibi yok. Kültürel sebepler de bunlardan bir tanesi.

Parti liderlerini kutsallaştıran, olağanüstü meziyetleri olduğuna dair inancı besleyen, adeta onu bir kurtarıcı/kahraman gören anlayış maalesef partilerimizin büyük çoğunluğunda hakimdir.

Ayrıca güç merkezine yakın durarak, gücün nimetlerinden faydalanmak yani bir nevi kapıkulluğu olarak ifade edilebilecek anlayış toplumumuzda yaygındır.

Dahası parti içinde farklı seslerin varlığının, liderin partisine hâkim olamadığı, partisine hâkim olamayanın da ülkeye hâkim olamayacağı anlamına gelmesi gibi anti demokratik yapılara zemin hazırlayan bir anlayış var maalesef.

Bu noktada parti liderlerini Kral gibi davranmaya, partileri de Krallık gibi inşa etmeye yönlendiren bir siyasal kültür olduğunu söylemek gerekiyor.


Ne var ki toplumsal ve siyasal kültürün oligarşik yapılara zemin hazırlayan yönlerinin güçlü olması, anti demokratik yapıların ilanihaye kabul göreceği anlamına gelmiyor.

Bu sebeple, kültürel kodların kendiliğinden yavaş biçimde değişmesini beklemek yerine, zorlayıcı yasal düzenlemeler üzerinde düşünmekte fayda var.

Bu bağlamda, öncelikle, partilerde lider sultasının zayıflatılması için Siyasi Parti Kanunu'na parti içi demokrasiyi zorunlu kılacak spesifik maddeler eklenmelidir.

Örneğin milletvekili aday belirleme usulü olarak ön seçimin zorunlu tutulması, cinsiyet ve gençlik kotalarının zorunlu hale getirilmesi, kurul seçimlerinde çarşaf liste usulünün zorunlu olması gibi düzenlemeler yapılabilir.


Ayrıca partilerde keyfî yönetimleri engellemek için yasal düzenlemelere ihtiyaç vardır. Bu kapsamda parti tüzüklerinin eksiksiz uygulanması amacıyla zorlayıcı tedbirlerin alınması düşünülebilir.

Örneğin parti tüzüklerinde ön görülen parti içi demokrasi uygulamalarının işletilmediği durumlarda, partilerin cezai yaptırımlara tabi tutulması yönünde yasal düzenlemeler yapılabilir.

Sonuç olarak, "hangisi diğerini daha çok etkiliyor?" sorusu tartışma götürecek bir soru olsa da, demokrasi ile siyasi partiler arasında çok boyutlu ve doğrudan bir ilişki olduğu şüphe götürmez bir gerçektir.

Son tahlilde, siyasi partilerin demokrasiyi ve demokratik işleyiş mekanizmalarını içselleştirmedikleri koşulda, ülke bazında da daha kaliteli bir demokrasi inşa etmenin mümkün olamayacağı söylenmelidir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU