6'lı masanın temel motivasyon kaynakları

Dr. Kerem Yavaşça Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf : Twitter 

Geçmiş yazıları tararken, bundan iki yıl önce Kurban Bayramı'nın ilk günü yayımlanan yazımdaki bir cümle dikkatimi çekti. 

Yüzde 50+1'in yegâne iktidar formülü olduğu mevcut şartlarda yaklaşık yüzde 25-30'luk bir seçmen desteğini haiz CHP'nin birbiri ile uzlaşmaz çizgide olduğu varsayılan siyasi gelenekler arasında bir köprü vazifesi görme ihtimali, iktidar formülünün hayata geçirilmesinde oldukça önemli bir eşiğe tekabül ediyor.


Bugün gelinen noktada, Kılıçdaroğlu'nun 2019 yerel seçimlerinden bu yana sürdürdüğü çabaların sonuç verdiği ve bu yılın başından itibaren muhalefetin ana çatısı haline dönüşen 6'lı masanın bu arayışlar sonucunda husule geldiği söylenebilir.

Bu çerçevede 6'lı masanın oluşum süreci ve bugüne değin hakkında yapılan yorumlar özelinde bir özet yapmak faydalı olacaktır. 

Yaklaşık 5 ay önce, 12 Şubat'ta Kılıçdaroğlu'nun davetiyle 6 liderin bir akşam yemeğinde buluşması, bazı çevrelerde endişe yaratırken bazı çevrelerde ise heyecan yarattı.

Zira uzun yıllardan beri ilk defa, parti liderleri ülkenin sorunlarını konuşmak üzere bir araya geliyordu.

TV programlarında bile herhangi iki liderin karşı karşıya gelmekten imtina ettiği bir ortamda, sağ ve sol siyaseti temsil eden ve çok farklı tabanlara hitap eden partilerin bir araya gelmesi yakın tarihte rastlanan bir durum değildi. 
2019 seçimlerinde kurulan ittifakın genişletilerek, 6'lı masanın ortaya çıkmasının yarattığı heyecan ve endişe temel olarak, önümüzdeki seçimlerde iktidarın değişebileceğine dair algının güçlenmesine ve bu hususta varılan önemli bir eşiğe işaret ediyordu.

Keza Cumhurbaşkanı'nın şu ifadeleri bu durumu açıkça ortaya koyuyor: 

Bu şehirlerdeki [İstanbul ve Ankara] seçimlerin oy oranlarımız gerilediği için değil, rakiplerimizin tamamı karşımızda birleştiği için kaybedildiği bir gerçektir.


Muhalefetin bir araya gelerek ortak hareket etme çabası olarak nitelenebilecek 6'lı masanın bugüne değin açıkladığı en önemli belge "güçlendirilmiş parlamenter sistem" (GPS) mutabakatı oldu.

Oldukça kapsamlı olduğu söylenebilecek bu rapor, özellikle açıklandığı tarih üzerinden (28 Şubat) ve liderlerin yalnızca imza atarak görüntü vermeleri üzerinden eleştiriye tabi tutuldu.

Liderlerin konuşmama tercihi sebebiyle raporun yeterince büyük bir heyecan dalgası yaratmadığı ve sönük kaldığı yorumları öne çıktı. 


Esasen liderlerin benimsediği bu tarzın münferit bir iletişim stratejisi hatası olmadığı, bilinçli bir tercih olduğu sonraki aylarda yapılan toplantılarda daha net anlaşıldı.

Mart, nisan, mayıs ve haziranda 4 toplantı daha yapıldı. Bu toplantılarda da benzer biçimde toplantı içeriğine dair kapsamlı beyanatlar verilmesi yerine birkaç sayfalık metinler ile kamuoyuna bilgi verilmesi tercih edildi. 

Nisan ayı toplantısında, "GPS'ye geçişin yol haritası, seçim güvenliği, temel ilke ve hedefler" olmak üzere 3 çalışma grubu oluşturulması kararlaştırıldı ve genel başkan yardımcıları nezdinde bu çalışmalar yürütüldü.

Sonraki aylarda bu çalışma gruplarında anayasal ve yasal reformlar, kurumsal reformlar, göç politikası gibi alanlarda komisyonlar oluşturularak çalışma alanları genişletildi. 


6'lı masanın bu çalışmalarına Türkiye, demokrasi, millet vb. gibi özel isim verme yönünde bir çabası olmadı. Bu birlikteliğin "ittifak değil, iş birliği" olduğu büyük harflerle vurgulandı.

Aslında 6'lı masanın bir arada olma motivasyonunu, gelecekteki yönelimlerini ve çalışma prensiplerini anlamak için bu vurgu oldukça önemliydi.

Zira 6 lider önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanmanın ve iktidarı devralmanın yegâne yolunun güç birliği yapmaktan geçtiği bilinciyle bir araya gelmişler, asgari müşterek noktalarını belirleyerek yalnızca bu konuda iş birlikleri yapmışlardı.

Yani onları ittifaka dönüştürecek "süreç odaklı ve güçlü bağlardan" öte, gevşek bağlı ve sonuç odaklı bir iş birliği yaklaşımını benimsediler.

DEVA Partisi'nin erken sayılabilecek bir tarihte parlamento seçimlerine kendi logosuyla tek başına gireceğini ilan etmesi bu yaklaşımı pekiştirdi.

Hatta kısa bir süre "masa dağılıyor mu?" sorusunu gündeme getirdi. 

Bu çerçevede 6'lı masanın iki farklı motivasyon kaynağı olan bir oluşum olduğu söylenebilir:

CHP ve İYİ Parti, toplumsal karşılıkları çerçevesinde, masanın iki büyük taşıyıcı kolonu olarak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde özellikle muhafazakâr seçmenin ilgisini çekmek ve masanın "kapsayıcı" imajını güçlendirmek amacıyla diğer 4 partiyle iş birliği yapıyor.

Toplumsal karşılığı sınırlı olan diğer 4 parti ise, iktidarın bir parçası olmak ve oyları nispetinden daha büyük bir etki sahibi olmak için iş birliğini tercih ediyor.


Sonuç olarak farklı motivasyon kaynakları olmasına ve asgari müşterekte sınırlı bir iş birliği tercih edilmesine rağmen, 6'lı masanın Türkiye'de siyasi hayat açısından oldukça önemli bir gelişmeye işaret ettiği ve 2018 seçimlerinden bu yana siyasette dengeleri değiştiren en kritik hamle olduğu açıktır.  

Ayrıca net biçimde ifade etmek gerekir ki, 6'lı masa -tüm zaaflarına rağmen- süreci şu ana kadar iyi idare etti ve siyasette yeni bir güç merkezi oluşturabildi.

Dahası 20 yıllık bir iktidarın gölgesinde sınırlı olanaklara rağmen, iktidar bloğu karşısında güçlü bir alternatif olduğu algısı yaratabildi.

Böylece iktidar bloğunun muhaliflerin bir araya gelmemesi üzerine kurguladığı strateji büyük oranda işlemez hale geldi.


Şimdi 6'lı masa açısından esas mesele, ortak cumhurbaşkanı adaylığı konusunda -pek görünür olmasa da- ince mesajlarla ve karşılıklı nabız yoklamalarıyla yapılan siyasi mücadelenin, yani masa altındaki itişmenin, uzlaşıyla bir nihayete varıp varamayacağıdır.

Unutmamak gerekir ki, iktidar bloğunun tüm oy kayıplarına rağmen, muhalefet açısından tek aday üzerinde uzlaşmak hala seçimi kazanmanın bir numaralı koşulu. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU