Kolombiya seçimleri ve Petro: 8 maddede siyasal ve ekonomik yansımalar

Hüsamettin Aslan Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AFP

Güney Amerika ülkesi Kolombiya'da geçen hafta başkanlık seçimleri yapıldı. Sol koalisyon Pacto Historico'nun (Tarihi Pakt) adayı Gustavo Petro, oyların yüzde 50,44'ünü alarak Kolombiya'nın cumhurbaşkanı seçildi.

Petro'nun rakibi "Kolombiyalı Trump" olarak lanse edilen sağcı Rodolfo Hernandez ise yüzde 47,04 oy aldı. Böylelikle Petro, Hernandez'i 700 binden fazla oyla geçerek Kolombiya'da seçilen ilk solcu cumhurbaşkanı oldu. Yardımcısı Franca ise ilk Afro-Kolombiyalı Başkan yardımcısı oldu.

Ülkede 39 milyon seçmenin yaklaşık 21,6 milyonu sandık başına gitti. Seçime katılım yüzde 58 civarındaydı. Özellikle Kovid-19 salgını, Kolombiya'daki sosyal koşulları ciddi bir şekilde kötüleştirdi. Resmi verilere göre ülke, 140 bin ölümle bölgedeki en yüksek Kovid ölüm oranlarından birine sahipti. 

Salgın, ülkenin yoksullukla mücadele çabalarını en az 10 yıl geriye attı. Resmi rakamlar, Kolombiyalıların yüzde 39'unun geçen yıl ayda 89 ABD dolarının altında bir gelirle yaşadığını gösteriyor.

Latin Amerika'nın üçüncü en büyük ülkesi olan Kolombiya, şimdi koronavirüs pandemisinin ekonomik ve sosyal nedenlerinden ötürü bölgede sola kayan en son ülke oldu.

Kolombiya gibi bölgenin en muhafazakar ülkelerinden birinde Petro'nun zaferi, yaygın hoşnutsuzluğun statükoyu nasıl sarstığının çarpıcı bir örneği oldu.

Aynı dönemde 3,6 milyon Kolombiyalı yoksulluğa sürüklendi ve işsizlik 2021'de tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştı.

Kolombiya nüfusunun yüzde 40'ının yoksulluk sınırının altında yaşadığı ülkede işsizlik yüzde 11 seviyelerine çıktı. Yıllık enflasyon yüzde 10, genç işsizlik oranı ise yüzde 20'ye ulaştı.

Dünya Bankası, Kolombiya'yı "dünyanın en eşitsiz ülkelerinden biri" olarak tanımladı. Latin Amerika ve Karayipler'de Brezilya'nın ardından en eşitsiz ikinci ülke ve OECD üyeleri arasında en eşitsiz ülke.

Duque yönetiminin Kovid-19 sürecini kötü yönetmesi sosyal koşulları derinleştirdi ve milyonlarca Kolombiyalıyı daha da yoksulluğa sürükledi.

Bu şiddetli toplumsal kriz, yüz binlerce öfkeli Kolombiyalı işçiyi ve genci sokaklara çıkardı. Özellikle 2019 ve 2021'den en şiddetlisinin gerçekleştiği  ulusal grevleri teşvik etti.

Nihayetinde de 2022'de Solcu Petro'yu zafere götüren en önemli etken ekonomik ve sosyal eşitsizlikler oldu.

Ancak Başkan Petro'nun çözmesi gereken birçok siyasi ve ekonomik tartışmalı konu söz konusu.

Bunlar: 


1. Petrolden yenilenebilir enerjiye geçebilir mi?

Petro'nun sosyo-ekonomik değişime yönelik en çok tartışmaya neden olan konu hidro-karbon endüstrisini yenilebilir enerjiye tercih edeceği oldu. Kolombiya ihracatının ana kaynağı olan petrol ve kömür yerine yeşil enerjiyi tercih edeceğini savunuyor.

Politik olarak, Petro, petrol ekonomisinden uzaklaşmak istiyor. Ancak "Kolombiya buna hazır mı?" sorusu başka bir siyasi ve ekonomik sorunsalı başlatıyor.

Her ne kadar Petro, tüm petrol endüstrisini bitirmekle ilgisinin olmadığını; teklif ettiği şeyin petrol arama çalışmalarına son vermek olduğunu açıkladı.

Model olarak Hollanda tarzı yeşil bir ekonomiye doğru ilerlemek istiyor. Çünkü Petro, petrol ve kömür ekonomik sistemi bozduğuna, petrol ihracatının; zengini daha zengin ve fakiri daha fakir hale getirdiğini ve ülkenin yasadışı kokain işine aşırı derecede bağımlı olduğuna inanıyor.

Tüm yeni petrol aramalarının durdurulmasını ve diğer endüstrilerin geliştirilmesi için geçiş yapılmasını savunuyor.

Ancak şu anda bir varil ham petrol 100 ABD dolarının üzerinde işlem görüyor. Dünyada petrol, doğalgaz ve kömüre yoğun bir talep var. Kolombiya'nın ekonomik koşulları dikkate alındığında enerjiden gelen paraya ihtiyacı var.

Uzun vadeli yatırımlar göz önünde bulundurulduğunda Petro'nun hidrokarbon endüstrisini dolayısıyla bütçe açığı, devlet şirketi Ecopetrol'ün geliri ve seçi kampanyasında vadettiği sosyal politikaları uygulamak için paraya ihtiyacı var.

Dolayısıyla Petro'nun petrol ve kömür endüstrisine yönelik alacağı radikal bir kararın siyasi ve ekonomik ağır sonuçları doğurabilir.

Nitekim Kolombiya Petrol ve Gaz Birliği mayıs ayında, yeni petrol sözleşmelerinin iptal edilmesi durumunda hükümete 2026 yılına kadar yaklaşık 4,5 milyar dolarlık vergi gelirine mâl olabileceğini açıkladı. 


2. Ordu ile anlaşamazsa; koltuğu koruyamaz

Başkan Petro ve ordu arasındaki güvensizlik meselesi önemli bir konu. Hatta Kolombiya ordusu, Biden-ABD'sinin baskısı yüzünden Petro'nun seçilmesine müdahale etmedi.

Ancak Silahlı Kuvvetlerin Petro'ya ne kadar sabredeceği büyük bir muamma olarak duruyor. Petro, askerlerin saygısını ve güvenini kazanan birini atamak zorunda.

Aksi takdirde, geçiş sürecinde bir karmaşa yaşaması muhtemeldir. Bir askeri darbe bile sürpriz olmaz.

Bu bağlamda Savunma Bakanı olarak atayacağı kişi Ordu ile Hükümet arasında köprü vazifesi görecek ve iki tarafında kabul edeceği bir isim olmak zorunda.

Ayrıca Petro, protestoculardan gelen artan baskıyla karşı karşıya kalacak. Çünkü Duque'nin bıraktığı ekonomik ve sosyal enkaz aynen duruyor.

Ayrıca 2021 protestolarına verdiği destek nedeniyle Petro-polis ilişkisi yıprandı. Dolayısıyla olası bir protesto gösterisinde Petro'nun "polise insan hakları eğitimini artırılmasını" savunan görüşü aynı zamanda bu ilişkiyi test edecektir. 

Bu yüzden Petro, seçim kampanyanın son haftasında "Kolombiya asker ve polisine" bir mektup yazdı. Hükümet programının ana noktalarından birinin "ulusal topraklarda tam barışı sağlamak için kamu gücünün ve üyelerinin refahının güçlendirilmesi" olduğunu ilan etti. Ancak bu mektubun etkisinin ne kadar etkili olduğunu birazda zaman gösterecektir.

Sonuç olarak Petro ticaret ve askeri statüko ile bağların hemen koparamayacağı için Kolombiya geleneksel dış politikasının ABD'den uzaklaşmayacağına dair bir güvence verecektir. Bu yüzden de ılımlı bir dışişleri bakanı ve savunma bakanı ataması gerekecektir.


3. Tarım reformu

Petro kırsaldaki eşitsizliği azaltmaya çalışacağına ve kırsaldaki mülklerin vergilerini artıracağına söz verdi. Ancak özel mülkiyeti kamulaştırmayacağını defalarca kez vurguladı.

BBC Mundo, "Kolombiya'da Tarım reformu konusunun 1930'lardan beri askıda" olduğunu açıkladı.

Kolombiya topraklarının yarısından fazlası yani yüzde 52'si nüfusun yüzde 1,5'inin elinde. Bu yüzden de tarım reformu yapılamıyor. Çünkü tarım topraklarının büyük kısmı elit bir kesimin elinde.

İşte Kolombiya silahlı çatışmasının temelinde bu sorun yatıyor. 1930'larda, 1960'larda, 1990'larda ve FARC gerillalarıyla yapılan son barış anlaşmasında da başarısız olundu.

Bu yüzden Petro, tarım reformu sayesinde "köylülerle tarihi bir borcu kapatmanın bir yolu" olduğuna inanıyor. Petro'nun bu reformu başarması mümkün ancak siyaseten kolay olmayacaktır.


4. Yeni bir emeklilik sistemi

Petro ayrıca, ülkenin emeklilik sistemine devlet katılımını artırma sözü verdi. Hastaların ödeme gücüne bağlı olmayan, tek, kamusal ve evrensel bir sistem kuracağını söyledi.

Kolombiya halkının şikayet ettiği konuların başında gelen emeklilik ve sağlık sistemi Petro'nun çözmesi gereken bir diğer konu olarak önünde duruyor.


5. Ekonomik zorluklar

Kolombiya'nın kısa vadeli ve uzun vadeli zorluklar var. Çünkü giden Duque hükümeti pandemi nedeniyle Kolombiya tarihinin en yüksek kamu borcu ve aynı zamanda çözülmesi gereken bir mali açık bırakıyor.

Ortada duran bu ekonomik tablo; seçim kampanyası sırasında Petro tarafından verilen ve sosyal konularda önemli vaatlerle açıkça çelişiyor.

Bu nedenle, mali zorluk karşısında bu vaatleri nasıl yerine getireceği önemli bir unsurdur. Petro'nun yoksulluk ve açlığı gidermek için kullanmayı planladığı sosyal programlar için paraya ihtiyacı var.

Eldeki mevcut gelir ve ödeme taahhütleri düşünüldüğünde bu sosyal yardımların neredeyse imkansız hale geleceğini söylüyor.

Üstelik Petro, Petrol ve Kömür endüstrisinin yeni sözleşme yapmasını istemiyor. Petro'nun sosyal politika yardımları 60 ile 120 trilyon pesoya (yani 15,3 milyar dolar ile 30,7 milyar dolar) mâl olacak.

Dolayısıyla ortaya çıkan bu tablo Kolombiya ekonomik koşullarıyla çelişen ve karşılanamaz bir resim çıkartıyor.

Hatta Petro yapısal bir vergi reformu sunmayı ve onaylamayı başarsa bile, hükümeti 25 trilyon Peso (6,3 milyar dolar) toplayacak; buna rağmen seçim vaatlerini yerine getirmek için yetersiz.


6. Kongre kararnamelerle idare edebilir mi?

Petro'nun sol partilerden oluşan Tarihi Pakt koalisyonu, 188 sandalyeli Kongre alt meclisinde 25 sandalyeye ve 108 sandalyeli Senato'da sadece 16 sandalyeye sahip.

Petro, gündem maddelerinin bazılarını gözden geçirme şansına sahip olmak için Liberal Parti, Radikal Değişim ve U Partisi gibi merkez ve merkez sağ partilerin milletvekillerine müzakere ve anlaşma yapmak zorunda kalacak.

Başkan olarak Petro, Senato'da üst mecliste karar verme yetkisini elinde tutan Liberal Parti ve U Partisi ile müzakere yapmakta zorlanacak.

Ayrıca, geleneksel partiler veya oligarklarla taviz ittifaklarını pek hoş karşılamayan başkan yardımcısı Francia Marquez'i de ikna etmek zorunda kalacak.

Dolayısıyla diğer partilerle yapacağı ittifak Petro hükümetinin vergi, emek ve emeklilik reformlarının geleceğini belirleyecek.  

Petro kararname ile ülkeyi yönetemeyeceğine göre illa ki statüko ile bir ittifaka gitmesi kaçınılmaz gözüküyor.

Bunun dışında son 20 yılda, iki kez başkan olan Alvaro Uribe, Kolombiya siyasetinde fenomen bir figür. Sadece iktidarı kullanmakla kalmadı, başkalarını da cumhurbaşkanlığına koydu. Kolombiya bürokrasinde de ciddi bir ağırlığı var.

Venezuelalı birçok muhalefet siyasi lideri için referans figürü olan Uribe, aynı zamanda bir dizi dava süreçleriyle de karşı karşıya.

Dolayısıyla bu durum bir Petro-Uribe ittifakını da beraberinde getirebilir. Ancak Kolombiyalı seçmen bunu iyimser karşılar mı; bu sorunun cevabından çok emin değilim.


7. Biden ABD'si Petro'nun seçilmesinden memnun; ama Pentagon değil

ABD Kolombiya'yı uzun zamandır bölgedeki en önemli ve istikrarlı müttefiki olarak görüyor. Başkan Biden, Kolombiya'yı yarım küredeki demokrasinin "kilit taşı" olarak nitelendirdi.

Nitekim ABD, 2021 mali yılında Kolombiya'ya 500 milyon dolardan fazla yatırım yaptı. Paranın yaklaşık yarısı ekonomik ve kurumsal desteğe, geri kalanını ise askeri ve polis yardımına gitti.

Kolombiya son yıllarda Latin Amerika'da en çok ABD yardımı alan ülkelerden biri olduğu için, Petro'nun Washington'a yakın politika izleyen bir dışişleri bakanı ve savunma bakanı atayacaktır. 

Petro, son birkaç yılda uyuşturucuyla mücadele politikalarının başarısız olduğunu ve koka'nın havadan ilaçlanarak yok edilmesinin Amerika Birleşik Devletleri'ne kokain akışını azaltmadığını savunuyor.

Bunun yerine mahsul ikamesine odaklanma sözü verdi. Ayrıca iki ülke arasındaki suçluların iadesi anlaşmasının değiştirilmesini önerdi.

Petro'nun 7 Ağustos'ta başkanlığı devralması beklenirken; kabinesinin ilk üyesi olarak eski barış müzakerecisi Alvaro Leyva Duran'ı yeni dışişleri bakanı olarak atadı. Bu bağlamda şimdi gözler kimin Savunma Bakanlığı'na getirileceğinde olacak.

Dışişleri Bakanı Antony Blinken yaptığı açıklamada, "ABD adına, özgür ve adil bir başkanlık seçiminde sesini duyuran Kolombiya halkını tebrik ediyorum. ABD-Kolombiya ilişkisini daha da güçlendirmek ve ülkelerimizi daha iyi bir geleceğe taşımak için Seçilmiş Başkan Petro ile birlikte çalışmayı dört gözle bekliyoruz" dedi.

Ancak AFP, Kolombiya Emekli Subaylar Derneği (ACORE) başkanı emekli albay Jose Marulanda'nın, ordunun bir bölümünün Petro'ya "belirli bir korku ve endişe" ile baktığını söyledi.

Hatta Kolombiya seçimlerinden önce CIA Başkanı Burns, Kolombiya seçim güvenliği için 2 kez Kolombiya'yı ziyaret etmiş Cumhurbaşkanı Duque ve Askeri yetkililerle görüşmüştü.

Yeni Kolombiya hükümetinin, Kolombiya'daki stratejik üsleri bulunan ABD ile ilişkilerini nasıl geliştireceği hala belirsiz. Ancak Biden-ABD'sinin Petro'nun seçilmesinden memnuniyet duyduğu; Pentagon'un ise süreci istemsizce takip ettiği açık bir gerecek olarak ortada duruyor.


8. Kovid-19, sol tsunami oluşturup; sağcı başkanları koltuğundan etti

Gustavo Petro'nun zaferi ile Kolombiya, Latin Amerika'da iktidara gelen sol hükümetler dalgaya katılıyor. Şili, Peru, Bolivya, Guetemela ve Honduras'ta solcu başkan adayları seçimlerin kazandı.

Brezilya'da Ekim ayında yapılacak seçimlerde de solcu Lula da Silva'nın Sağcı Bolsonaro'yu mağlup etmesi bekleniyor.

Dolayısıyla pandeminin kötü yönetimi, ekonomik sıkıntılar ve eşitsizlikler bölgede makro siyaseti de değiştirdi. Şili'de Pinera, Bolivya'da Anez, Guetemela'da Morales, Kolombiya'da Duque, Ekvador'da Moreno, Honduras'da Hernandez, Peru'da 3 ayrı başkan (Vizcarra, Moreno ve Sagasti) ve Brezilya'da kuvvetle muhtemelen Bolsonaro gibi sağcı isimler; ya seçimlere katılamadı veya halk tarafından sandıkta cezalandırıldılar

Seçilen başkan Gustavo Petro ve başkan yardımcısı Francia Marquez, Meksika'dan mevkidaşları Manuel Lopez Obrador, Şili'den Gabriel Boric ve Arjantin'den Alberto Fernánez ile solcu eksen oluşturmayı önerdiler. Zaten Latin Amerika'da yeni bir sol dalga doğuyordu.

İlki 2000 ile 2010 yılları arasında başlamış olan bu sol dalga; 2019-2020'de başlayan ikinci dalgadan daha güçlüydü.

Çünkü İlk dalga soğuk savaş sonrasının doğurduğu siyasal zorluklardan ve ham madde ihtiyaçlarının doğal bir süreç içinde gerçekleşmişti.

İkinci sol dalga ise Kovid-19'un sosyal ve ekonomik etkisiyle siyasi sonuçlar doğurdu. Bu yüzden Latin Amerika ülkelerinde iktidarı ele geçiren sol hükümetleri ekonomik, sosyal ve siyasal zorluklar bekliyor.

2000'lerde de solcu adaylar bir rüzgarla birçok ülkede cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazandılar, örneğin Venezuela'daki Hugo Chavez; Brezilya'da Lula da Silva; Arjantin'de Nestor Kirchner; Şili'de Michellle Bachelet, Uruguay'da Jose Mujica, Bolivya'da Evo Morales;  Ekvador'da Rafael Correa,..gibi siyasetçiler Devlet Başkanı seçildi.

Ancak 2000'lerdeki Chavez'in radikal bir solu ile Lula da Silva ve Bachelet'in ılımlı soluyla karşılaştırılamaz. Çünkü her ülkenin farklı bir siyasi ve toplumsal gerçekliği var.

Bu bağlamda 2022 Latin Amerika'sındaki solcu aktörlerin çoğu ılımlı ve merkez solcular; sağcı hükümetlerden miras kalan ekonomik ve sosyal zorluklarla uğraşmaya devam edecekler.

Dolayısıyla kapitalist dünya ile barışık; sosyal liberal politikaları benimseyen sol politikaları uygulamaya çalışacaklar.

Nitekim Gustavo Petro'nun seçilmesi, sol eğilimli Latin Amerikalı liderler arasında da sevinç yarattı.

Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro neşeliydi. "Kolombiya halkının iradesi duyuldu, demokrasi ve barış yolunu savunmak için yola çıktı" dedi.

Arjantin Devlet Başkanı Alberto Fernandez Twitter'da, "Zaferiniz demokrasiyi ve kardeş halklar arasında azami dayanışma talep ettiğimiz bu zamanda entegre bir Latin Amerika'ya giden yolu sağlıyor" paylaşımında bulundu. 

Bolivya'dan Luis Arce, "Latin Amerika entegrasyonu güçleniyor" diye ekledi. Meksika Devlet Başkanı Andres Manuel Lopez Obrador, "Bugünün zaferi, bu lanetin sonu ve bu kardeş ve onurlu halkın uyanışı olabilir" ifadelerini kullandı.  

Şili Devlet Başkanı Gabriel Boric, Petro'nun zaferinin "Latin Amerika için bir sevinç" olduğunu söyledi. Peru'dan Pedro Castillo, bir müttefikle çalışmayı dört gözle beklediğini söyledi. 


Sonuç olarak Latin Amerika tekrar sola dönüyor. Bolivya, Peru, Guetemela, Honduras ve Şili'nin ardından son olarak 2022'de Kolombiyalılar da sağcı yönetimler yerine Solcu ve Sosyal-Liberal siyasi aktörleri tercih etti.

Kuvvetle muhtemel önümüzdeki aylarda gerçekleşecek olan Brezilya seçimlerinde de benzer bir durum yaşanacak.

Ancak Kolombiyalılar solcu ekonomik ideallere oy vermekten ziyade sağcı statükoyu sona erdirmekle daha fazla ilgilendi.

Dolayısıyla Kolombiyalılar kariyerli bir politikacı yerine yerel aktörlerle ilgilendi. Bu yüzden de hem Hernandez hem de Petro'yu statükonun alternatifleri olarak gördüğü için ilk iki tura taşıdı. Bu ikili arasından Petro'yu seçti.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU