Bursa Özel Tip Cezaevi'nde kalıyoruz. Tarih 1997 sonları veya 1998'in başları olmalı.
Kıymetlimiz İsmail Beşikçi'nin "Hayali Kürdistan" kitabının son kısmına geliyorum, bitirmek üzereyken okuduklarım canımı sıkıyor.
İsmail Hoca ile farklı bloklarda kalıyoruz ama aynı komündeyiz. Aile ziyaretlerinde de birbirimizi görebiliyoruz.
Derdimi anlatmak için gittiğim odasında bulamıyorum, blokundaki arkadaşlara 'İsmail Hoca'nın nerede olduğunu' sorunca, "ziyarette" dediler.
Ziyaret yerine gittim. Ziyaret bitiminde uygun olduğunu görünce kitabın son kısmıyla ilgili görüşlerimi anlatmaya başladım:
"Hayali Kürdistan" kitabını okuduğumu, yararlı bir kitap olduğunu ancak tartışmalı yanlarının da olduğunu belirttikten sonra, bir nokta var ki en azından bilgi eksikliği olduğunu, bu şekliyle kabul edilemeyeceğini, yazdığı gibi Mahir Çayan'ın 'orduya karşı tavırsız olmadığını',, aksine yeni sömürgecilik, 'iç savaşa göre şekillenme' ve benzeri temel soyutlamalarla emperyalizme bağladığını, Kızıldere'de ordu, devlet ve özel harp güçlerine karşı direnişi tercih ettiğini, bu tutumunun bedelini yoldaşlarıyla birlikte hayatıyla ödediğini… Mahir Çayan'ı bu şekilde değerlendirmesinin tarihsel gerçekle örtüşmediği gibi kendisine de uygun düşmediğini ifade ettim.
İsmail Hoca, Türkiye solunun Kürt meselesi, ordu, devlet gibi konularda sorunlu olduğuna inandığından, solun tahlillerine ve tutumlarına karşı duyarlı idi, dolayısıyla kendisinden karşı görüş bekliyordum.
Öyle yapmadı. Her zamanki gibi dostça bir tutumla elimi tuttu odasına götürdü. Kısa bir hoş beş eşliğinde bir Nescafe hazırladı geldi karşıma oturdu. Ben daha bir şey sormadan anlatmaya başladı.
Anlattıklarını hatırladığım kadarıyla şu minvalde toparlayabilirim:
"Yıl 1969'idi…Erzurum Üniversitesi'nde asistandım.
Bir gün Ankara'dan şu sıralar (…) TV'de çalışan (…) adlı bir devrimci kadın hanım ziyaretime geldi. Kardeşi görev yaptığım üniversitede öğrenciymiş. Kardeşini görmeyi vesile ederek gelmiş.
Bana, 'Beni size Mahir Çayan gönderdi. Biz Mahir Çayan'ın liderliğinde bir parti örgütlenmesi yapıyoruz. Kürt meselesi ile ilgili sizin görüşlerinizi almak araştırmalarınızı, değerlendirmek istiyoruz' dedi. Birkaç gün kaldı. Konuştuk. Görüşlerimi ve gözlemlerimi paylaştım…
Aradan bir yıl kadar bir zaman geçti. Hüseyin Cevahir ziyaretime geldi. O da 'kendisini Mahir Çayan'ın gönderdiğini geçen yıl kadın arkadaşın benimle yaptığı görüşmenin devamı olarak görüşlerimi gözlemlerimi almaya geldiğini' ifade etti. Görüşlerimi ve gözlemlerimi Hüseyin Cevahir'e de aktardım. Bu arada 'Kürt meselesiyle ilgili bölgede araştırma yaptığını ancak Mahir Çayan'ın bunu yetersiz bulduğunu' da söyledi."
Şimdi tam bu noktada İsmail Hoca'ya ne demem gerekiyordu?
1969-70 yılları, Mahir Çayan henüz 23-24 yaşlarında…
Kemalizm'in sol hareket içinde zirve yaptığı bir dönem.
O kadar ki Kemalistler ordu içinde sol darbe tasarlayacak kadar güçlüler.
Kemalistlerin, Kürt meselesine nasıl baktıkları da sır değil.
Buna rağmen Mahir Çayan Kürt meselesine eğiliyor. Üstelik bu meselede yol almak için İsmail Beşikçi'yi keşfediyor.
Kürt meselesinde dönemin bilinen en ileri araştırmalarını yapan bilim insanı İsmail Beşikçi'yi bir kere değil iki kez arıyor.
Belki daha fazla arayabilirdi. Ancak buna ömrü yetmiyor, bilindiği üzere Kızıldere'de katlediliyor.
İlkinde hareket içinde ileri bir devrimci kadın yoldaşını, bir süre sonra da Hüseyin Cevahir'i gönderiyor. O Hüseyin Cevahir ki hareketin en ileri insanlarından…
Bilebildiğim kadarıyla Kürt meselesi ve Kürdistan ile ilgili araştırmalarından ötürü Türkiye'nin tanınmış birçok aydını İsmail Beşikçi'yi yıllarca suçladı. Bazısı da haddini ziyadesiyle aştı, onu "İngilizlerin adamı", "ajanı" vb. olmakla yaftaladı…
Mahir Çayan ise evet, daha 23-24 yaşlarında…
Solun içinde bulunduğu ideolojik karmaşa ve yetmezlik ortamında İsmail Beşikçi'ye başvurmakla, Kürt meselesine ve Kürdistan kavramına nasıl yaklaştığını ve yaklaşma potansiyelini ortaya koymuş oluyor.
Mahirlerle ilgili "Hayali Kürdistan" kitabının son kısmı yeni baskılarında ne oldu bilemiyorum. Ben cevabımı almıştım.
Mahir Çayan'ın yetersiz bulduğu Hüseyin Cevahir'in bölgedeki Kürt sorunu araştırmalarına gelince…
Bu metni 22 yıl önce kaybettiğimiz Kamer Teyhani yoldaşımla beraber 1976 yılında gittiğimiz İstanbul Cağaloğlu'nda bulunan Yöntem Yayınları ilgilisinden almış, okumuştuk. Daha ziyade bölgedeki yaşanmışlıklara ve Ağa-Köylü çelişkisine değinen rapor kapsamında bir metindi.
Devamı yarın...
1. Hayali Kürdistan, İsmail Beşikçi… (1997-98 de Cezaevinde okumuştum, yayınevi ve baskısını hatırlayamıyorum)
2. Doğu Anadolu Raporu, Hüseyin Cevahir… (1976'da okumuştum, broşür olarak hatırlıyorum)
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish