Dünya Sosyal Adalet Günü için bir şeyler yazmaya başladığımda zorlandığımı fark ettim. Bunun sebebi sosyal adaletin önemine inanmamam değil, bu terimin artık aşağılayıcı sayılan; korku, şüphecilik ve alaya davetiye çıkaran "sosyal adalet savaşçısı" terimiyle bağlantılı olmasıydı.
"Sosyal adalet savaşçısı" bir zamanlar sosyal adalet aktivizmiyle haşır neşir kişileri ifade ederdi, ta ki Twitter'da hakaret olarak kullanılmasına ve daha sonra da sağcılarla internet trollerinin ilerici görüşlere sahip herkesi küçümsemenin yolu olarak bu terimi benimsemesine dek.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Terimin olumsuz çağrışımları, erkek oyuncuların "oyun gazeteciliğinde etiği" önemsediklerini ileri sürerken kadınları taciz ettiği, onların bilgilerini yaydığı ve onlara gözdağı verdiği 2014 Gamergate tartışması sebebiyle ana akım haline geldi. Bu acıklı destan, video oyunlarının çeşitliliği için verilen bir kültür savaşı olarak tanımlandı. Gamergate'in çevrimiçi taciz kampanyasına katılanlar sağ olsun, "sosyal adalet savaşçısı" terimi artık dar görüşlü, sinir bozucu ve kendini beğenmiş kişilere yönelik bir kısaltma oldu.
Dünya Sosyal Adalet Günü vesilesiyle* gelin temel meselelere dönelim. Adalet hakkaniyet veya eşitlik anlamına gelir. Sosyal adaletin toplumda zuhur etme şekli hakkaniyettir ve yaşama hakkınız, adil yargılanma hakkınız, özgürlük ve güvenlik hakkınız gibi insan haklarıyla ilgilidir. Barınma, beslenme, eğitim gibi temel ihtiyaçlara erişimle ve topluma katılarak sesinizi duyurabilmekle ilgilidir. Sosyoekonomik ve siyasi yapılarımızda kök salan, dünyanın dört bir yanındaki insanları yoksul ve dışlanmış bırakan eşitsizlikle mücadele etmekle de ilgilidir.
Birleşmiş Milletler şöyle açıklar:
Genel anlamıyla sosyal adalet, ekonomik büyümenin meyvelerinin adil ve merhametli bir şekilde dağıtılması olarak anlaşılabilir.
Benim için buradaki anahtar kelime merhamet. Sömürüden, servet istifinden ve önyargıdan arınmış, merhametli ilkeler etrafında inşa edilmiş toplum, çabalamamız gereken bir şeymiş gibi geliyor.
Sosyal adalet kavramına (ya da sosyal adalet için didinen kişilere) küçümsemeyle tepki vermek mantıksız görünüyor. Neden herkes için daha adil bir dünya kurmaya katkı sunmak istemeyesiniz ki? Neden kendini yoksulluğu ve eşitsizliği ortadan kaldırmaya adamış kişiler saygımıza layık olmasın?
Sosyal adalet hepimiz için iyi. Bireye (vazgeçilmez insan haklarımıza) ve ulus devletlere (özünde müthiş büyük bir sosyal adalet projesi olan Ulusal Sağlık Hizmetleri'mizi düşünün) faydalarından, daha geniş küresel (bize Kovid'le mücadelede kazanma şansını tanıyacak aşı eşitliği) faydalarına, sosyal adalet herkesin haysiyetle yaşamasını sağlamak için hayati önem taşıyor.
İnsanlığın karşı karşıya kaldığı en büyük zorluklar (iklim krizi ve Kovid-19) sosyal adalet ilkelerini baz alarak kurulmuş küresel stratejilere yönelik ihtiyacı açıkça gözler önüne seriyor.
Ne yazık ki insan haysiyetinin ve ahlakının teşviki her zaman nazik ve doğru bir şekilde değerlendirilmiyor. Tam olarak adil olmayan meselelere dair farkındalığınız olduğu anlamına gelen "duyarcı" sıfatının artık nasıl kullanıldığını ya da Siyahi Hayatları Önemlidir gibi önemli hareketleri korku ve yanlış bilgilendirmenin nasıl çevrelediğini düşünün.
Sosyal adalet hâlâ devrimci bir fikir çünkü henüz yoksulluktan veya eşitsizlikten arınmış bir dünyada yaşamıyoruz. Statükoyu korumakta kazanılmış çıkarları olanların bunun karşısında yer alması şaşırtıcı değil. Bunlar gelir eşitsizliğinden, sömürücü çalışma uygulamalarından ve hak edilmemiş ayrıcalıklardan nemalanıyor. Neden değişim istesinler?
Öyleyse kendinize karşı dürüst olun: Sosyal adalette sinirinize dokunan ne var? Bariz şekilde yoksulluk ve önyargının neden olduğu bu ıstıraptan memnun musunuz? Eşitliği ve adaleti teşvik edenlerin çabaları size yetersiz mi hissettiriyor? Yoksa nasiplendiğiniz bir tür ayrıcalığın bir gün sona erebileceğini düşünmek mi sizi korkutuyor?
Daha adil bir dünya, uzay gezilerine para saçacak kadar tiksinç şekilde, hayal edilemeyecek kadar zengin birkaç adam dışında hepimizin yaşamlarını iyileştirirdi. Jeff Bezos'tan bahsetmişken, büyük çoğumuzun evsizliği deneyimleme olasılığı, uzay milyarderi olma olasılığından daha fazla.
Sosyal adalet, küresel toplumun sağlığı için olduğu kadar her bireyin gelişmesi için de hayati önem taşır. Düşününce, "sosyal adalet savaşçısı" olmak aslında kulağa epey iyi geliyor.
*Harriet Wiliamson'ın yazısı 20 Şubat Dünya Sosyal Adalet günü vesilesiyle kaleme alınmıştı.
https://www.independent.co.uk/voices
Independent Türkçe için çeviren: Onur Bayrakçeken
© The Independent