Rusya-Ukrayna savaşını Herakleitos ve Nietzsche'yle yorumlamak

Doç. Dr. Umut Hacıfevzioğlu Independent Türkçe için yazdı

Görsel: Reuters

Panta rhei.

"Her şey akar ve hiçbir şey kalıcı değildir"; "aynı nehre iki kez girilmez." 

Evet, bu sözler Antik Çağda Efes'te yaşamış Sokrates öncesi Yunan filozoflardan Herakletios'a ait.

Herakleitos'a göre, evrende her şey değişim ve oluş içindedir. Değişimi belirleyen ise logos'tur. Logos, değişmenin mantığını, kurallarını belirleyen yasadır.

Filozofa göre, her şeyin başlangıcını varlıklar arasındaki karşıtlık oluşturur ve karşıtlar arasındaki sürekli mücadele varlıkların var olma nedenidir.

Her şey sürekli değişirken, sabit kalan ve evrendeki sonsuz değişimi yöneten; düzen, söz, yasa, akıl anlamlarına gelen ve evrendeki tüm olaylara hükmeden logosun dili ise kutupluluktur.

Logosun dili olan kutupluluk aynı şeyin, yani "bir"in ayrı ayrı yanlarını ifade eder.

Varlığın ortaya çıkmasını mümkün kılan hareketin nedeni olarak karşıtlıkların çatışması ve kaynaşmasına dikkat çeken, "savaşın her şeyin babası ve kralı olduğunu; kimini tanrı, kimini insan olarak ortaya çıkardığını; kimini köle, kimini ise özgür kıldığını" söyleyen Herakleitos'un gözünde savaş ortaklaşa ve herkes içindir.

Evet, Herakleitos yaşamın sürdürücüsü ve kaynağı olan sürekli hareketin temelinde mücadele ve çatışma ilkesini görüyordu.

Öyle görünüyor ki Herakleitos'un kozmik düzeni yöneten değişim ve dolayısıyla da oluş üzerine ortaya koyduğu düşünceleri toplumlar için de bir anlam ifade etmektedir.

Gerçekten de insanlık tarihine şöyle bir dönüp baktığımızda Herakleitos'a katılmamak elde değil.


Peki, günümüz dünyasında egemen olan jeopolitik dengeyi Herakletios'un perspektifinden nasıl yorumlayabiliriz?

Dünyamızda egemen olan jeopolitik dengenin 19'uncu yüzyıl, 20'nci yüzyıl ve 21'inci yüzyılda değişmeden aynı kaldığını söyleyebilir miyiz?

Tabii ki hayır. O halde söz konusu dengenin de sürekli bir değişim içinde olduğu aşikâr.

Madem dünyamızda egemen olan jeopolitik denge evrendeki diğer şeyler gibi sürekli bir değişim içinde, Rusya-Ukrayna savaşı üzerine yapılmakta olan tartışma ve yorumlarda bu değişim olgusunun dikkate alınması ve şu sorulara cevap aranması yerinde bir yaklaşım olacaktır;

"Küresel jeopolitik denge 21. yüzyılda değişiyor mu?"

"Eğer değişiyorsa değişimin yönü nedir?"

"Jeopolitik dengenin değişmesine ilişkin olası senaryoları göz önünde bulundurursak Türkiye bu değişimden nasıl etkilenebilir?"


Öte yanda, Rusya-Ukrayna savaşı büyük güçlerin güç istencinin bir tezahürü görünümündedir.

Tam da bu noktada sözü Alman filozof Nietzsche'ye bırakalım:

Nerede bir canlı gördüysem, orada güç istemini gördüm; ve hizmet edenin isteminde bile efendi olma istemini gördüm. Zayıf olanın güçlü olana hizmet ettiğine ikna eder istemi, daha da zayıfların üstünde efendi olmak isteyenini.


Sözlerinden de anlaşılacağı üzere Nietzsche'nin gözünde her şey yalnızca güç istencidir ve var olan her şey güç parçacıklarının bir kümelenmesi olarak bir güç odağıdır.

Her bir güç odağı, bir güç istenci olarak, kendi gücünü artırmaya çabalar.

Gücünü artırmak için, bir güç odağı diğeriyle sürekli mücadele içindedir; çünkü güç artışı ancak diğer odakların güçleri pahasına mümkündür.

O halde Nietzsche de tıpkı Herakletios gibi dünyada sürüp giden bir güç mücadelesi olduğunu düşünmektedir.

İşte sürüp giden bu güç mücadelesinin bir sonucu olarak dünyamızda her şey sürekli bir akış halindedir; dünya hiç durmadan değişmekte, bir güç odağının gücü artarken diğerininki azalmaktadır.


Tam da bu nedenle, Nietzsche tıpkı Herakleitos gibi dünyanın varlık değil, oluş dünyası olduğunu düşünür.

Oluş dünyası içinde yaşamlarını süren insanların "iyi" ya da "kötü" olarak tanımladıkları şeyler ise aslında gücün artması ya da azalmasıyla ilgilidir.

Sonuçta Ukrayna halkı dünyamızda egemen olan büyük güçlerin güç istencinin nesnesi kılınmıştır.

Tıpkı Suriye, Irak, Afganistan ve Libya halklarının deneyimledikleri gibi. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU