"Evet, nerede kalmıştık?" diye buyurdu Marco Rubio...

Mayis Alizade, Independent Türkçe için Güney Azerbaycan Ulusal Uyanış Hareketi lideri Mahmudali Çehregani ile konuştu

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio / Fotoğraf: Reuters

Daha Senato'nun onayını almadan nükleer konuda İran'a "hiçbir tavizin verilmemesi gerektiğine" vurgu yapan ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio'nun sözleri, Suriye'de yenen darbeden sonra "tabuta çivi çakma" amaçlı mı yoksa zaten daha önceki Trump yönetiminin uyguladığı politikaların "bismillah" der demez uygulamaya konmasının somut sinyali mi?

Baksanıza, ne kadar serinkanlı ve tarafsız okursanız okuyun, insanın ödünü koparıyor:

Bölgede güvenliği ve istikrarı sağlayacak her türlü anlaşmalara açık olmamız gerektiğini düşünüyorum, ancak bunu yaparken uzak görüşlü olmalıyız. İran rejimine vereceğimiz her bir tavizi eskiden olduğu gibi onlar, kendi askeri potansiyelini artırmak ve Hizbullah ile onunla bağlantılı diğer örgütlerin sponsorluğuna yeniden başlama girişiminde bulunmak amacıyla kullanacaklar. Çünkü onlar, bölgede esas güç olmaya çalışıyorlar. Bölgedeki son olaylardan ve Batı yaptırımlarından dolayı İran belki eskide hiçbir zaman olmadığı kadar zayıflamıştır ve Washington bu fırsat penceresini Tahran'ın hiçbir koşulda nükleer silah elde etmemesi ve ABD ile İsrail'i tehdit etmemesi için kullanmalıdır.


Başkan Trump'ın yakın dönemde İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile gerçekleştireceği yüz yüze görüşmesinde de İran'ın nükleer enerjisi meselesinin ana konulardan biri olacağı ifade ediliyor.

Önceki Başkan Biden'ın görevi devraldığı 2021 yılında Tahran ile başlatılan nükleer alanındaki müzakerelerin 2022 yılında tamamen durduğu da biliniyor.

Nükleer konuda müzakerelerin yeniden başlaması veya başlayıp da sürdürülememesi durumunda başta ABD olmak üzere Batılı ülkeler hangi adımları atacak?

18 Ekim'e kadar BM Güvenlik Konseyi'nin İran'a karşı yeni yaptırımının gelmesi durumunda Tahran rejimi, Batıyı nükleer alanındaki müzakereler sürecinden çıkmakla tehdit ederken bu tehdit ne ölçüde etkili olabilir?

Independent Türkçe'nin bu konudaki sorusunu İran'ın Azerbaycan bölgelerinin hakları uğruna mücadele veren Güney Azerbaycan Ulusal Uyanış Hareketi'nin (GAMOH) ABD'nin başkenti Washington'da ikamet eden lideri Mahmudali Çehregani yanıtladı.
 

Mahmud Ali Çehrekani.jpg
Güney Azerbaycan Ulusal Uyanış Hareketi lideri Mahmudali Çehregani

 

"Marco Rubio da İran karşıtı tutumlarıyla ünlüdür"

20 Ocak'ta yemin ederek göreve başlayan ABD Başkanı Donald Trump, İran'da ciddiyeti, acımasızlığı ve tavizsizliğiyle tanınan bir kişilik olduğunu vurgulayan Mahmudali Çehregani, "Trump'ın Dışişleri Bakanı Marco Rubio da İran karşıtı tutumlarıyla ünlüdür. Onun da İran'a taviz vermesi söz konusu olmayacak ve bu ekip elinden geldiğince mollalar rejimini hırpalamaya çalışacak" dedi.


"İran'daki mollalar rejimi ağır darbe almış durumda"

İran'daki mollalar rejiminin kısa süre önce çok ağır bir darbe yediğini hatırlatan Çehregani, "Kendine göre bir 'Direniş Ekseni' kurmuş, Irak'a, oradan Suriye'ye, oradan Lübnan'a ve deniz yoluyla Yemen'e kadar gidiyordu. Şimdi ağır bir darbe almış durumda. En önemlisi ise karayolunu elinden almışlar ve Suriye toprakları, İran güçlerinden tamamen arındırıldı. Irak'tan Suriye'ye girmesi ve elini Lübnan Hizbullahı'na uzatması imkansız" şeklinde konuştu.

Nükleer silah konusu ile ilgili ise Mahmudali Çehregani, "Ben eski İran Parlamentosunun Başkanı Ali Laricani'nin konuşmasını dinledim. Şimdi onların hepsi dini lider Hameney'in yanında danışmanlar. Laricani diyor ki: 'Hoşumuza gitse de gitmese de biz ABD ile her tür görüşmeye hazırız.' Bence, İran rejimi birazcık hoplayıp zıplayabilir ancak bu kadar güç kaybetmesinden sonra nükleer programını geliştiremez, geliştiremeyecek. Böyle bir girişimde bulunması durumunda çok ağır darbeler yiyecek" değerlendirmesinde bulundu.

 

"Milletin yüzde 90'ından fazlasının artık canı boğazına geldi"

İsrail ile söylemlerinde sessizliği seçtiği gibi eski tehditler de ortadan kalktı" diyen Mahmudali Çehregani, sözlerini şöyle sürdürdü:

Kısa süre öncesine kadar Hamaney, 'İsrail rahat durmayıp da bize darbe indirmeye kalkışarsa Tel Aviv'i ve Hayfa'yı yerle bir edeceğiz' demişti, bu videosu çok ünlüdür. Oysa rejimin şimdiki politikası, İsrail ve ABD'yi kızdırmamak, sinirlendirmemek, tahrik etmemek üzerine kurulacaktır. İçeride ise Fars-molla rejimi yüzde 95 ölçüde meşruiyetini kaybetmiştir. Geride kalan yüzde 5-yüzde 7 ise hiçbir uzmanlıkları olmayan, alınlarından ter dökülmemiş, elleri nasır olmamış, hırsızlıkla milletin servetini talan eden yöneticilerdir. Yani mollalar, üst düzey askerler ve gizli istihbarat elemanlarıdır. Onlar rejimin kaderini değil, milletten çaldıkları serveti düşünüyorlar. Türkiye'de on binlerce İranlı gayrimenkul sahibi oldu. Benim hesaplamama göre bunun en az yarısı rejimin memurlarıdır ve Türkiye'nin en pahalı yerlerinde evler almışlardır. Onun için kendi servetlerinin kaderini düşünerek rejimi savunuyorlar. Milletin yüzde 90'ından fazlasının artık canı boğazına geldi.


"Rejimin imdadına yetişecek kimse kalmadı"

Çehregani, "Onlar bu rejimi sona erdirmek için her türlü fedakarlığı sergilemeye hazırlar. Sürprizlerin olabileceğinin ve en geç iki yıl içinde molla rejiminin de Suriye'deki gibi devrilebileceğinin asla yabana atılmaması gerekir. Rejimin imdadına yetişecek kimse kalmadı. Bunlar utanmaz insanlardır. Rusya'ya bu kadar ihtiyaçlarının olmasına rağmen, Suriye'de Esad'ın devrilmesinde Putin'in kendilerine ihanet ettiğini söylemekten utanmıyorlar. Ancak Rusya'ya muhtaç olmalarından dolayı fazla ses yükseltemiyorlar" dedi.

Son olarak Mahmudali Çehregani, "Önümüzdeki haftalarda veya 2-3 ay içinde nükleer konusundaki görüşmelerin başlayacağını ve İran rejiminin geri adım atacağını düşünüyorum. Kendi durumlarını bildikleri için ABD'yi tahrik edecek ve kızdıracak hiçbir adım atamazlar" ifadelerini kullandı.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU