Filistin'in Ankara Büyükelçisi Mustafa: Filistin halkının direnişi, Siyonist genişleme planlarını durdurdu

Benan Kepsutlu, Independent Türkçe için Filistin'in Ankara Büyükelçisi Faed Halid Mustafa ile konuştu

Filistin'in Ankara Büyükelçisi Faed Mustafa, Independent Türkçe için Benan Kepsutlu'nun sorularını yanıtladı

Netahyahu hükümeti ve Hamas arasında ateşkesin ilan edilmesinin üzerinden bir hafta geçmek üzere.

Katarlı, Amerikalı, Mısırlı müzakereciler de ateşkesi korumak için Kahire'de bir iletişim merkezi kurdu.

Sağlanan ateşkeste her ne kadar ABD Başkanı Donald Trump'ın etkisi ve uluslararası toplumun baskısı olduğu ve bunun kalıcılığına katkı sağlayacağı ifade edilse de, sürecin ne kadar sakin ilerleyeceği muallakta.

Ateşkesin ilanından hemen sonra Gazzelilerin bir kısmı sevinç gösterileri yaparken, tecrübeli olan diğer kitle temkinli yaklaşmıştı, hala da öyle.

Tarafların birbirlerine karşı samimiyeti sorgulanır durumda.

Katar'ın arabuluculukla ilgili etkisi de öyle. Amerikan gazetesi Wall Strett Journal'da (WSJ) yazan şekliyle Hamas'ın bu süreçte güç toplayacağı iddiası İsrail için ateşkesin sonlandırılmasında bir bahane olabilir mi?

Zaman kazanma ve güç toplama mevzusu İsrail için de geçerli tabi.

Bir taraftan da İsrail askerinin ve Yahudi yerleşimcilerin Batı Şeria'da agresifliği devam ediyor. 

Kısaca herkes aslında diken üstünde. 

Bu başlıklar tartışılırken, Filistin'in Ankara Büyükelçisi Faed Halid Mustafa ile Independent Türkçe için konuştum.
 

 

"Şartların kalıcı barışa dönüşebilmesi için, Filistin halkına haklarının verilmesi gerekir

Sayın Büyükelçi, bizlerle birlikte olduğunuz için teşekkürler. Tabii ki öncelikle ateşkes sürecinden başlamak istiyorum. Son yıllarda İsrail ile Hamas arasında birçok ateşkes gördük ancak bunlar uzun sürmedi. Netanyahu da ateşkesin ne kadar süreceğini zamanın göstereceğini söyledi. Kalıcı bir barış sağlanabileceğine dair sizin umudunuz var mı? 

Öncelikle, bu nazik davetiniz için çok teşekkür ederim.Yani, sanırım şunu söylemek gerekir ki, kalıcı barışa ulaşabilmek için İsrail'in düşünme biçimini değiştirmesi gerekiyor. 

Eğer İsrail mevcut düşünme tarzını sürdürürse, kalıcı barışa ulaşmak zor olacaktır.

Çünkü kalıcı barış, işgalin devam etmesi, Filistin halkının acılarının sürmesi, baskıların, istilaların ve toprakların gaspının devam etmesiyle sağlanamaz.

Kalıcı barış, Filistin halkının haklarının tanınmasını gerektirir ve Filistin halkının özgür, bağımsız bir devlet kurabilmesi için tarihsel bir çözüm için hazırlıklı olmayı gerektirir. Başkenti Kudüs olacak şekilde. 

Bu olmadan, bu tanıma olmadan, bu bölge sürekli savaş döngüsünde yaşamaya devam edecek ve zaman zaman mevsimsel savaşlara tanık olmaya devam edecektir.

Son dönemde sağlanan ateşkesin kalıcı ateşkese dönüşmesini umuyor ve temenni ediyoruz. 

Çünkü Gazze'deki halkımızın yaşadığı acılar, işgal devletinin işlediği eşi benzeri görülmemiş suçlar nedeniyle çok büyük ve derindi.  

Ancak bu durumun ve şartların kalıcı barışa dönüşebilmesi için, Filistin halkına haklarının verilmesi gereklidir. 

Başta özgürlük ve bağımsızlık hakkı olmak üzere, bağımsız Filistin devletinin kurulması hakkı verilmelidir.


"Ateşkesten geri adım atmak için herhangi bir fırsat kollayabilirler"

Öte taraftan İsrail'in bu ateşkesle zaman kazandığını düşünüyor musunuz? 

Evet, açıkça ve dürüstçe biz buna inanıyoruz, çünkü İsrail'in mevcut ateşkes anlaşmasını imzalamaya zorlandığı görülüyor. 

Bu zorunluluk, İsrail hükümeti üzerinde, ister uluslararası toplumdan, isterse yeni Amerikan yönetiminden gelen baskılar nedeniyle olmuştur.

Bu yüzden bu, onların en iyi ve ilk seçenekleri de değildi, bu nedenle uygulamada bir kaçma stratejisinin olduğu açık  ve yükümlülüklerinin yerine getirilmesinde daha fazla kaçış olacağına inanıyoruz. 

Ateşkesin farklı aşamalarında da bu kaçamağın devam etmesi beklenebilir. 

Ayrıca, bu ateşkesten geri adım atmak için herhangi bir fırsat kollayabilirler. 

Çünkü açıkça görülüyor ki, projeleri, bu saldırganlığın devamını veya saldırganlığı daha da ileriye taşıma üzerine odaklanmaktadır.


"İsrail hükümetindeki iç tartışmalar, bu saldırgan savaşa yeniden dönmek için verimli bir ortam yaratabilir"

Öte taraftan İsrail hükümetinde istifalar var. Netanyahu'nun da istifa etmesi isteniyor. Bu durum Netanyahu'nun ateşkes konusundaki tutumunu etkileyebilir mi? 

Evet, açıkça görülüyor ki, iç tartışmalar ve İsrail toplumundaki, ayrıca İsrail hükümetindeki kutuplaşma durumu, mevcut ateşkesin şekillendirilme biçimi konusunda tam bir uzlaşı ve memnuniyetin olmadığını gösteriyor.

Bu nedenle, içsel bir huzursuzluk durumu oluşmuş ve bu durum bazı istifalara yol açmıştır. 
Ayrıca Netanyahu'nun kendisinin istifası talep ediliyor çünkü bu savaşın bu noktaya gelmesinde büyük sorumluluğu olduğu düşünülüyor.

Bu yüzden Netanyahu, üzerine yapılan baskılardan kurtulmanın ve hükümet koalisyonundaki çöküşü durdurmanın yolu olarak tekrar savaşa dönmeyi ve bu savaşı yenilemeyi düşünüyor.

Çünkü bu, içerideki istifa taleplerini susturmak ve diğer ortaklarının istifa hareketlerini durdurmak anlamına gelecektir. 

Dolayısıyla hükümet koalisyonunun yaşadığı içsel atmosfer, bu saldırgan savaşa yeniden dönmek için verimli bir ortam yaratabilir.

Netanyahu hükümeti tarafından bu saldırgan savaşın yeniden başlatılmasında etkili olabilir.


"İlk gününden itibaren ateşkes çağrısında bulunduk"

Ateşkes sürecini Hamas ile birlikte mi yönettiniz? 

Biz, Filistin Devleti hükümeti olarak, Filistin Başkanı ve Filistin hükümeti, bu saldırganlığın ilk gününden itibaren ateşkes çağrısında bulunduk. 

Filistin hükümetinin stratejisi her zaman ateşkes çağrısı yapmak ve Gazze'deki halkımıza insani yardımların gönderilmesini sağlamaktı. 

Ayrıca, bu siyasi krizi bir fırsata dönüştürmek için siyasi sürecin yeniden başlatılması gerektiğini savunduk.

Bu, Filistin hükümetinin yürüttüğü stratejiydi. Filistin hükümeti ve başkanlığı, çeşitli uluslararası taraflarla temaslarda bulunarak ateşkes çağrısında bulundu. 

Ancak bu ateşkes anlaşmasına yol açan son süreçle ilgili olarak, bu anlaşma, Katar, Mısır ve Amerika Birleşik Devletleri'nin dolaylı aracılığıyla yapıldı.

Biz, bu anlaşmanın prosedürel veya teknik detaylarında yer almadık. 

Ancak, Filistin Devleti hükümeti olarak, ilk talebimiz ateşkes çağrısı yapmak ve bu konuda tüm uluslararası taraflarla diplomatik çabalarımızı sürdürdük.

Böylece Gazze'deki halkımızın daha fazla acı ve ıstırap çekmesini engellemeyi amaçladık.


Yaralıların hakkında da konuşalım çünkü Gazze'de hala pek çok yaralı var. Yaralıların Mısır'a gönderilme süreciyle ilgili son durum nedir? 

Bildiğiniz gibi, 7 Ekim'den bu yana halkımızın uğradığı bu saldırı sonucunda benzeri görülmemiş bir insani dram yaşanıyor. 

Şehit sayısının 50 bini aşabileceğinden bahsediyoruz, yaralı sayısı ise 110 bini geçiyor. Bunun yanı sıra, hâlâ kaybolan onlarca binlerce insan var.

Ve tabii ki, Gazze'deki her güzel şeyin yok olmasına neden olan büyük yıkım ve tahribat da söz konusu. 

Yaralılarla ilgili olarak, bu büyük yaralı sayısının, bu saldırılar sonucu tedavi edilmesi gerektiğini biliyorsunuz. 

Bu yaralıların, aldıkları yaralardan dolayı tedavi edilmek üzere hastanelere sevk edilmeleri gerekiyor.

Ancak Gazze'deki hastanelerin yıkılması nedeniyle bu süreç şu ana kadar düzenli bir şekilde işletilemedi. 

Refah Sınır Kapısı, Gazze dışına yaralıların çıkarılması için tek geçiş noktasıdır, ancak bu kapının işletilmesi hâlâ organize edilmedi.

Bu kapının nasıl yönetileceği ve yaralıların nasıl tahliye edileceği gibi konular hâlâ üzerinde uzlaşmaya varılamamış meselelerdir. 

Bu nedenle şu ana kadar Refah Sınır Kapısı üzerinden tedavi için yurt dışına herhangi bir hasta ya da yaralı çıkarılamadı.


"İsrail hükümetinin ajandasındaki bir sonraki hedef Batı Şeria olacak"

Evet. Şu anda Batı Şeria'da, örneğin Cenin'deki mülteci kampının bulunduğu bölgede İsrail askerinin hareketlendiğini görüyoruz. Batı Şeria gelecekte yeni bir hedef olabilir mi sizce? 

Bu doğru, tamamen doğru. Görünüşe göre, İsrail hükümetinin ajandasındaki bir sonraki hedef Batı Şeria olacak. 

Gazze'yi yok edip yaşanmaz bir yere çevirdikten sonra, şimdi odaklarını Batı Şeria'ya kaydırıyorlar.

Son 48 saatte şunu gözlemledik: İsrail, Batı Şeria'da, topraklarını bölme, barikatlar kurma, kapatma, halkın hareketine sınırlamalar getirme ve İsrail buldozerleriyle yapılan toprak işgalleri gibi daha önce görülmemiş bir şekilde Batı Şeria'da operasyonlar yapmaktadır. 

Bu yaklaşımın Batı Şeria'da bir sonraki aşamada sistematik olarak uygulanması muhtemel görünüyor.

Özellikle İsrail hükümetindeki bazı bakanların, İsrail ordusuna Batı Şeria'da daha geniş yetkiler verilmesi gerektiğini savunduğunu gözlemliyoruz.

Batı Şeria, İsrail'in gelecekteki emellerini barındıran bir bölge; geniş toprakların ilhak edilmesi ya da Batı Şeria'da yasa dışı olarak kurulan yerleşimlerin ilhak edilmesi gibi planlar burada somutlaşıyor.
Bu nedenle, önümüzdeki dönemde Batı Şeria'da askeri ve yerleşimci faaliyetlerin yoğunlaşması bekleniyor.

Dünya bu duruma dikkat etmelidir. Farklı ülkeler, İsrail hükümetine baskı uygulamalıdır ki Batı Şeria'da Gazze'de yaptıklarının aynısını yapmasınlar.

Aksi takdirde bu, yalnızca Filistin topraklarında değil, tüm bölgede büyük bir patlamaya neden olur.


"Türkiye ile aynı stratejik görüşü paylaşıyoruz"

Türkiye ile ilişkilere geçecek olursak... Bu süreçte Türkiye ile nasıl çalıştınız? Ya da Türkiye ile birlikte çalıştınız mı, diye sorayım. Türkiye-İsrail ilişkileri de göz önüne alındığında, Gazze'ye ilişkin süreçte Türkiye'nin rolü ne kadar etkili olabilir? 

Biz Filistin olarak, Türkiye ile olan ilişkimizi stratejik bir ilişki olarak görüyoruz. 

Türkiye'nin, Filistin halkının maruz kaldığı haksızlıklara karşı gösterdiği duruşu yüksek bir şekilde takdir ediyoruz. 

Bu, hem Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın resmi tutumlarında hem Türk hükümetinin hem Türk parlamentosunun hem de Türk halkının tepkilerinde açıkça görülmektedir.

Türk halkı, meydanlara ve açık alanlara çıkarak Filistin halkının davasını savunmuş ve saldırıları kınamıştır. 

Türkiye ile ilişkimizi kardeşçe, stratejik bir ilişki olarak görüyoruz. 

Türkiye'nin sahip olduğu bölgesel ve uluslararası önemi, bu çatışmanın çözümünde kesinlikle katkı sağlayacaktır.

Türkiye ile stratejik vizyon noktasında aynı görüşteyiz: Bu çatışmanın çözümü, bağımsız, özgür bir Filistin devleti kurulmasıyla mümkün olmalıdır. 

Bu devletin başkenti Kudüs olmalı ve Batı Şeria ile Gazze Şeridi birleşmelidir. Bu konuda Türkiye ile aynı fikirdeyiz. 

Türkiye'nin olanakları ve etkisi göz önünde bulundurulduğunda, bu çatışmanın çözümünde büyük bir rol oynayacağını düşünüyorum.


ABD'nin Ortadoğu'daki etkisi düşünülecek olursa ki çok etkili olduğunu biliyoruz; Donald Trump ABD'nin yeni başkanı. Donald Trump'ın yeni başkanlığında nasıl adımlar atmasını bekliyorsunuz? Donald Trump'ın yeni başkanlığında ne gibi adımlar atmasını bekliyorsunuz? Çünkü bildiğiniz gibi o da İsrail'in fanatiklerinden biri. O'na dair beklentileriniz neler? 

Evet, biz, Amerika Birleşik Devletleri ile olan ilişkimizin, ilk Trump yönetimiyle kurduğumuz ilişkiden farklı temellere dayalı olmasını istiyoruz. 

Trump yönetiminin ilk döneminde, bazı Amerikan tutumları vardı. ABD, Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanımış ve Amerikan Büyükelçiliği'ni Kudüs'e taşımıştı. 

Bu adımlar, ABD ile ilişkilerimizin zarar görmesine yol açtı. Yeni dönemde, ABD'nin Filistin-İsrail çatışmasına yaklaşımında farklı bir yol izlemesini umut ediyoruz.

Şu ana kadar Trump yönetiminin bu çatışmayı nasıl yöneteceği konusunda bir açıklama yapılmadı. 

Ancak, Trump yönetiminin Netanyahu'ya uyguladığı baskıların, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarını durdurmaya neden olduğunu görüyoruz.

Bu, olumlu bir adımdır. İlk adım olarak, bu saldırının durdurulması ve ardından bir siyasi yol açılarak Filistin halkının haklarının tanınması gerektiğine inanıyoruz.


"Filistin halkının direnişi, 77 yıldır Siyonist projenin, genişleme planlarının durmasına neden oldu"

Sayın Büyükelçi bizimle birlikte olduğunuz için tekrar teşekkürler. Eklemek istediğiniz başka bir şey var mı?

Tekrar nazik davetiniz için teşekkür ederim. Türk halkına her zaman iyilik ve esenlik dilerim. Arap ve Müslüman kardeşlerimize, Filistin halkını bu mücadelede yalnız bırakmamalarını söylüyorum.

Filistin halkı yalnızca kendi hakları için değil, aynı zamanda bu işgalci ve genişlemeci Siyonist projeye karşı ilk savunma hattında yer alıyor. 

Bu projeye karşı koyan Filistin halkının direnişi, 76-77 yıldır bu genişleme planlarının durmasına neden olmuştur.

Biz Filistinliler olarak topraklarımıza, kimliğimize ve kutsal değerlerimize sahip çıkmaya devam edeceğiz. Haklı mücadelemize olan inancımız sarsılmayacaktır.

Tekrar teşekkür ederim.


İnşallah... Teşekkürler Sayın Büyükelçi.

 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU