Sahle Sellassie önemli bir Etiyopyalı romancıdır, yazdığı tarihsel romanlarla bilinir daha çok. Sellassie'den bahsederken Afrika'da ulus ve edebiyat ilişkisine de değineceğim biraz.
Afrika edebiyatında Etiyopya'nın konumundan bahsedeceksek eğer; Sellassie en önemli seslerden birisi olarak karşımıza çıkacaktır.
Ülkenin kendi içindeki bağımsız geleneği [bir iki kısa süreli işgalleri saymazsak] Etiyopya'yı tarihsel olarak hep farklı bir devlet olarak karşımıza çıkarsa da edebiyat üretimi bağlamında aynı başarıyı gösterdiğini söyleyemeyiz.
Hatta Afrika edebiyatının ana temalarının her yerde benzer olarak ortaya çıkması gerek Avrupa gerekse yerel dillerde temayüz etmesi bu gerçeği değiştirmez.
Etiyopyalıların edebiyata katkılarının zayıf olması, sömürge geçmişine sahip olmamalarından mı kaynaklanıyor acaba?
Ancak şurası da bir gerçektir, Afrika edebiyatında yerli dillerde üretimi savunanları haksız çıkartırcasına Etiyopya'da çok öne çıkan eserler de çıkmamıştır.
Bu biraz da uluslaşma süreciyle de alakalıdır. Doğrusu, Afrika edebiyatının temel sorunlarıyla didişen metinler gün yüzüne pek çıkmamıştır.
Afrika edebiyatının milliyetçi bir paradigma üretmesinin imkânsızlığından bahsetmiştim daha önce. Sözgelimi, Svahili ya da Yoruba gibi dillerde eserlerin üretilmesi ulus bilincinden ziyade Afrikalılık kimliğini daha çok öne sürer.
Elbette ki ulus kimliğini önceleyen metinler üretilmiştir ve üretilmeye devam edecektir ancak bunun sayısı da çok azdır, imkânsız dememin bir sebebi de uluslaşmanın gecikmesinden dolayı da değildir.
Bugün Kenya edebiyatı ya da Kongo edebiyatı yoksa neden Etiyopya ya da Somali edebiyatı olsun?
Etiyopya bağımsızlığını ve kültürel derinliğini bir şekilde öne sürerek farklı bir edebiyat üretebilir miydi?
Bunun şansı da pek yoktur, zira dinsel olarak zaten Hristiyanlıkla ilişkisinden dolayı ayrıcalıklı bir duruma da sahipti, Ge'ez dilinde üretilen metinlerin dinsel içerikli olmasının bunda payı vardır.
Modern Amharca edebiyatının gelişmesinde diğer Afrika ülkelerinde olduğu gibi, John Bunyan'ın 1892 yılında yayımlanan Pilgrim's Progress [Hac Yolunda] romanının etkisini görülebilir.
Amharca edebiyatının modern anlamdaki ilk eserinin de bir çeviri olması önemlidir.
Etiyopyalı önemli eleştirmenlerden Asfaw Damte Etiyopya edebiyatının üç kısma ayırır: 1907'den 1935 yılına kadar ilk dönem İtalyan işgali altında gelişen edebiyat; ikinci dönem ise 1941'den Haile Selassie'nin devrilmesine kadar sürer. Üçüncü dönem ise 1974 sonrasını kapsar.
Amharca'nın meşruiyet kazanmasında İmparator Tewodros'un Ge'ez dilini bırakıp Amharca'yı tercih etmesi çok etkili olmuştur. Tıpkı Ngũgĩ Wa Thiong'o gibi, Afrika edebiyatının Afrika dillerinde olması gerektiğini savunan Damte 1981 yılında şunları söyler:
Çoğu Afrikalı olmayan Afrika edebiyatı üzerine yazanların yerli edebiyatların kendi alfabeleriyle gelişimi ve edebiyatları hakkında neredeyse suskunluk yemini icra ettiklerini gözlemlemek çok ilginç. Şu ya da bu bahaneyle Amharca edebiyatı Afrika edebiyatı soruşturmalardan dışlanmaktadır. Afrikalı olmayan eleştirmen ve Afrika edebiyatı tarihçilerinin ana meselesi Avrupa dillerinin, aşağılayıcı biçimde “yerli” olarak çağırdıkları Afrika dillerine üstünlüğünü desteklemek olarak görünür.
Etiyopya edebiyatının ülkede yaşayan halkın ana dillerinde olması gerektiğini hararetle savunur Damte:
Etiyopyalılar bildikleri dillerde yaratıcı ürünler verebilirler. Bu tarz bir Etiyopya edebiyatı olmadığını açıktır, meselemiz bu değil.
Uzun adı Sahle Sellassie Berhane Mariam olan Sellassie ise Damte'ye çok sert cevap verir. Damte'nin göremediği gerçek, edebiyatın konuşma dilinden başka bir şey olduğu gerçeğidir. Şöyle cevap verir Sellassie:
Etiyopya dillerinde yazılan kurmaca eserlerin toplamının Etiyopya edebiyatı olması, portakal, muz ve limondan oluşan bir sepetin yeni bir meyve türünü oluşturmasından başka bir şey değildir.
Sellassie çok dilli bir yazardır, Amharca, İngilizce ve Chacha (Çaça) dilinde yazar. 1964 yılında yazdığı Shinega's Village [Shinega'nın Köyü] İlk Çaça romanı olarak kayda geçer. Bir köy çocuğunun yaşamını anlatan roman içerdiği etnografik unsurlardan dolayı akademik camiada beğeni toplar.
Sellassie'nin ilk Amharca romanı ወጣት ይፍረደው ya da Bırak Gençler Yargılasın, çıkar çıkmaz ülkede sansüre uğrar.
Muhtemelen sansürden kaçmak için Sellassie üçüncü romanını İngilizce yazar. 1969 yılında The Afersata romanını yazar. Firebrands romanı da sansüre uğrar.
Başı dertten kurtulmaz Sellassie'nin diğer Afrikalı yazarlar gibi. Hatta İtalyanların Etiyopya işgalini anlattığı romanı ባሻ ቅጣው, Türkçesiyle Onu Cezalandır bile sansüre uğramaktan kurtulmaz.
Sellassie de Nuruddin Farah, Wole Soyinka, Chinua Achebe ve Ngũgĩ gibi diktatörlerden mustariptir. Şüphesiz diktatörlüğün olduğu her yerde entelektüeller birer tehdit olarak görülmüşlerdir.
Sellassie'nin en çok bilinen eserlerinden birisi de Warrior King [Cengâver Kral] adıyla İngilizce yazdığı tarihsel romandır. Romanda Etiyopya'nın uluslaşma süreci konu edilir. Sellassie, Güney Afrikalı romancı Thomas Mofolo'nun Chaka romanından çok rol çalmıştır.
Zulu ulusunun inşasını konu edinen Chaka romanında Kral Chaka'nın acımasızlığı, otoriterliği ve birliği sağlamadaki dirayeti Cengâver Kral'da Kral Kassa Hailu'nun şahsında karşımıza çıkar.
Cengâver Kral epik bir roman her şeyden önce. Bir isyancı olan Kassa'nın imparatorluğa kadar yükselmesi anlatılır, yani Kassa Hailu'nun İmparator Teowodros II olması konu edilir.
Namı yedi düvele yayılan Kassa'nın etrafına gençler toplanır. Kassa'nın doğumu romanın başlarında şöyle anlatılır:
Genelde Kassa'nın, bir keşişin onun hakkında bir kehanette bulunmasından sonra doğduğuna inanılır. Annesinin adı Attetetegeb idi, inek postu giymiş takkeli bir keşiş zavallı kadının önünde belirerek şunları söyler ona: Rahmindeki döl bir oğlan çocuğudur. Bu ülkenin görmüş geçirmiş en büyük yöneticilerinden biri olacaktır.
Kassa'nın hedefi açıktır, ülke topraklarının bütünlüğü koruyarak kayıp toprakları da geri almak. Özellikle Sudan sınırında ve Kızıl Deniz kıyısında Türklerin işgal ettiği bölgeleri geri alarak bir Etiyopya ulusu inşa etmektir amaç.
İsyancıların en büyük hedefleri şunlardı: Woizero Menen ve Ras Ali hükümetini alaşağı etmek; ülkenin parçalanmış eyaletlerini bir araya getirmek; şimdilik Türklerin elinde olan hem Sudan sınırında hem de Kızıl Deniz sahilindeki kayıp toprakları yeniden ilhak etmek; kısaca eskiden olduğu gibi Etiyopya İmparatorluğunu yeniden kurmak ve Atse Fasil zamanlarındaki şan ve şöhretine yeniden kavuşturmak. Davalarının, ideolojilerinin özü kısaca buydu.
Kassa ülkenin kadın hükümdarı Woizero Menen ve oğlu Ras Ali'yi yenmeyi başararak kral olur, dağılmış olan birlikleri de bir araya getirir. Kassa'nın kiliseye tavrı açıktır, kilisenin siyasetin parçası olmasından rahatsızdır. Bu durumu bir piskoposun yaşantısından şöyle aktarır anlatıcı:
Piskopos Etiyopya'ya Tanrı kelamını vaaz etmek dışında başka hiçbir şey yapmamak için gönderildiğini sıkça ifade ederdi. Bununla demek istediği siyasetin alanı dışında olduğudur. Ancak gerçekte zamanının büyük kısmını siyasi hilelerle geçiriyordu. Nüfuz sahibi birisi olarak kilit rolünün gayet farkındaydı.
Modern bir Etiyopya hayalini kuran Kassa, dışa açık bir politika da izler, bir yanıyla moderniteyle bağ kurmak istemektedir. Ülkeye gelen İngiliz tebaasından John Bell'den Etiyopya'da kalmasına karşılık iki şey ister: Kraliçe Victoria ile iletişim kurmak ve askerleri eğitmek.
Sahle Sellassie Cengâver Kral romanında Etiyopya'nın yakın tarihine, ulus inşasına mercek tutar.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish