Ukrayna krizi, uluslararası dinamikleri yeniden tanımlıyor ve Latin Amerika da bu güç mücadelesinden nasibini alıyor. Çünkü Rusya, ABD'yi, Latin Amerika'daki müttefikleri Venezuela ve Küba ile askeri bağlarını genişletmekle tehdit ediyor.
Dolayısıyla Rusya, Ukrayna krizinde ABD ile artan gerilimin ortasındayken; Soğuk Savaş dönemini hatırlatan klasik güç oyunlarına başlıyor.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, "Rusya'nın güç kullanma hakkını saklı tutarak Ukrayna'da çıkarları olduğunu" gizlemiyor. Üstelik Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Ryabkov, Küba ve Venezuela'da bir Rus askeri konuşlandırma olasılığı sorulduğunda, "Her şey Amerikalı meslektaşlarımızın eylemlerine bağlı" dedi.
Rusya, Ukrayna üzerindeki artan gerilimler arasında Latin Amerika'daki müttefiklerle daha yakın askeri işbirliğini teşvik edebileceğini ima ediyor.
Son günlerde, birkaç üst düzey Rus yetkili; "ABD ve NATO, Rusya'nın eşiğine müdahale etmekte ısrar ederse Moskova'nın Küba ve Venezuela'ya asker veya askeri varlık konuşlandırabileceği" konusunda uyardı.
Her ne kadar Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dmitry Medvedev, Rus medya kuruluşlarına verdiği röportajda, "Şu anda Küba ve Venezuela'da Rus askeri üsleri kurma olasılığını tartışmaya gerek olmadığını, çünkü bu tür tartışmaların küresel gerginliğe yol açtığını" söylese de; aslında Rusya, ima yoluyla ABD'nin hemen burnunun dibine Rus üsleri açacağını söylüyor.
Bunun dışında Rusya'nın, ideolojik olarak kendisine sempatiyle bakan Meksika ve Arjantin başta olmak üzere, birçok Latin Amerika hükümetiyle ilişkisi söz konusu.
Özellikle 2021 yılında 4 ülkede iktidara uzanan solcu devlet başkanları Rusya'nın Latin Amerika'da gelecek açısından kullanabileceği ülkeler olarak tasarlanıyor.
Örneğin 2021'de Şili, Peru, Guetemela, Honduras'da seçilen devlet başkanlarının güçlü anti-emperyalizm vurgusu; Bolivya, Veneuzela, Nikaragua ve Küba'daki aşırı-sol hükümetleri göz önüne aldığımızda, tam 10 ülkede ABD karşıtı solcu aktörler iş başına geçti.
Dolayısıyla ABD'nin arka bahçesi Latin Amerika'da Rusların güçlü bir geri dönüşü söz konusu oldu.
Rusya, dezenformasyon konusunda medya aracılığıyla bölgede iyi bir kapasite elde etti. Dolayısıyla Rus propagandasının ABD ve Latin Amerika'daki sağ hükümetlerce yönetilen Kolombiya, Brezilya, Uruguay, Ekvador ve Paraguay gibi bölgedeki 'Batı yanlısı iktidarlara karşı' daha yoğun bir propagandaya dönüşebilir.
Üstelik bu 5 ülkede sağcı cumhurbaşkanların kendi ülkelerinde verilen halk desteği oldukça düşük seviyelerde kaldı.
Rusya yukarıda saydığımız bu ülkeleri her zaman ABD'yi kışkırtmak için kullanabilir. Zira Nikaragua ve Venezuela örneğinde böyle oldu. Venezuela'da çok sayıda Rus askeri ve askeri ekipmanı var.
Nikaragua Devlet Başkanı Daniel Ortega da Rusya'nın 2014 yılında Ukrayna'dan ilhak ettiği Kırım yarımadasına bir konsolos atadı!
Elbette yukarıda ismini saydığımız ülkelerde güçlü bir ABD etkisi ve ABD yanlısı statükonun varlığını göz ardı etmiyoruz. Ancak Latin Amerika ülkelerinde Rusya'ya uygulanan yaptırımlardan, ekonomik olarak yararlanabileceği yönünde bir umut var.
Ukrayna çevresindeki çatışma, gerek Rusya ile Batı arasında, gerekse ABD ile Avrupa arasında bir mücadele/rekabet olarak görülüyor.
Çünkü Latin Amerika'nın bu çatışmaya bakışı, hem ekonomik pragmatizmi hem de potansiyel jeopolitik ve ideolojik sonuçlara yönelik korkuyu birleştiriyor.
Bu yüzden 2014 yılında BM Genel Kurulu tarafından düzenlenen oturumda; Latin Amerika ve Karayip ülkelerinden çok sayıda temsilci, Ukrayna'daki durum ve 16 Mart'taki referandum konusundaki tartışmalara ilişkin farklı tutumlar sergiledi. Latin Amerika'da yaşanan ideolojik bu denklem, konjonktüreldi.
Kosta Rika, Kolombiya, Panama, Guatemala, Honduras ve Dominik Cumhuriyeti, 100 lehte, 11 aleyhte ve 58 çekimser oyla kabul edilen BM organının onayına sunulan metin lehinde oy kullandı.
Amerika kıtası için Bolivarcı İttifak'ı oluşturan sol liderlerin ülkeleri; Ekvador, Küba, Bolivya, Nikaragua ve Venezuela ise, aleyhte oy kullandı veya çekimser kaldı.
Çoğu CARICOM Karayip devleti çekimser kaldı. Saint Vincent ve Grenadinler temsilcisi Inga Rhonda King gerekçelerini açıkladı.
Küba 1962 ile Ukrayna 2022 aynı durum mu?
60 yıl geçmesine rağmen, bir kez daha Moskova ve Washington, bu sefer Avrupa'da yaşanan savaşın eşiğine geldi.
Uluslararası medya, Soğuk Savaş döneminde dünyayı nükleer savaşın eşiğine getiren Küba füze krizini Ukrayna kriziyle karşılaştırıyor. Aslında ikisi de aynı şey. Ancak güç merkezleri ve gerilim merkezi kıta Avrupa'sı.
1962'de SSCB, ABD'ye karşı nükleer füzeleri ABD'den sadece 90 mil uzağa yerleştirdi. 2022'de, askeri teçhizatlar Rusya sınırına çok yakın bir yere yerleştirildi.
ABD Silahlı Kuvvetleri 1962 krizinde, Küba'yı işgal etmeye hazır bir şekilde savaş alarmındaydı. 2022'de Rus Silahlı Kuvvetleri, Ukrayna sınırından birkaç mil uzakta, Ukrayna'yı işgal etmeye hazır bekliyordu.
Ancak Rusya "resmi olarak" bir işgal hazırlığında olmadığını konusunda açıklama yapıyordu.
1962'de olası bir çatışma ABD topraklarını tehdit etti. 2022'de, çatışma ABD'den uzakta Avrupa'da yaşanıyor.
Ancak NATO'nun askeri lideri olarak ABD, özellikle Afganistan'da çizilen karizmasından sonra Avrupa'yı tehlikeye atıyor.
1962 Küba krizi, iki dünya süper gücü ABD ve SSCB arasında bir savaş nedeniydi. İki ülke bu krizi kendi aralarında çözerek Küba'yı ve Fidel Castro'yu dışarıda bıraktılar.
Ancak 2022 Ukrayna krizinde ABD, NATO, Ukrayna ve Rusya'yı içeren daha karmaşık bir dörtlü savaş dinamiği söz konusu.
Bunun dışında Fransa, Türkiye ve Almanya'da 'savaş dışı' seçenekleri zorlayan üç NATO üyesi ülke. Üstelik, Almanya, olası bir nükleer rekabetin/çatışmanın sahneye çıkabileceğini biliyor.
1962'de John F. Kennedy ve Nikita Kruşçev'in mutabakatıyla 13 günlük gerilim sona erdi. 2022'de, Washington'un Ukrayna'yı olası bir Rus işgali tehlikesini Washington Post'ta 3 Aralık'ta yayımlanan bir haberle uyarmasının üstünden neredeyse 2 ay geçti.
1962'de Küba krizi ortaya çıktığında 13 günde çözüldü. Ancak 2022 Ukrayna krizi 30 yıl önce ABD ve SSCB arasında Almanya'nın yeniden birleşmesi ve NATO'ya entegrasyonu için yapılan görüşmelerde tasarlandı.
Buna rağmen, 2014'te Moskova'ya yakın Ukrayna Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç'e karşı yapılan darbe ve Ukrayna'nın Batı ile yani NATO ile müttefik olma eğilimi yüzünden ortalık karıştı.
Dolayısıyla taraflar birbirini, verdikleri sözleri tutmadıkları için suçluyor. Moskova, Ukrayna ve Rusya tarihinin bir parçası olduğunu iddia ediyor ve NATO'nun onu tamamen kuşatmasına karşı çıkıyor.
NATO ise, demokratik entegrasyon konusunda Rusya'nın egemen ülkelerin iç işlerine müdahil olmaması ile ilgili verdiği sözleri tutmasını istiyor.
Latin Amerika ülkeleri, Ukrayna krizinden 'ekonomik fırsatları' göz ardı etmiyor
Rusya'nın Latin Amerika ülkeleriyle ticari bağlantıları geleneksel siyasi işbirliği alanlarının ötesine geçmeye başladı. Örneğin Brezilya ve Uruguay, Rusya'nın et ve tarım ürünleri tedarikçileri haline geldi.
Moskova son yıllarda Brezilya'dan kahve, şeker ve meyve suları almaya ve bu ülkeye gübre ihraç etmeye başladı. İki ülke arasındaki ticaret 2013 yılında 5,7 milyar dolara ulaştı. Her iki hükümet de yakın gelecekte bu rakamı 10 milyara çıkarmayı taahhüt etti.
Rusya, dünyanın önde gelen küresel buğday ihracatçısı iken, Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nün (MIT) Ekonomik Karmaşıklık Gözlemevi'ne (OEC) göre, Ukrayna beşinci sırada yer alıyor.
ABD Tarım Bakanlığı'nın (USDA) 2021 için yaptığı tahminler de Rusya'nın buğdayın ana ihracatçısı olarak konumunu vurguluyor.
Arjantin, yedinci sırada yer alıyor ve en büyük küresel buğday üreticilerden birisidir. Arjantin'e giren doların yüzde 70'i tarımsal sanayiden geçiyor.
Ülkenin geliri de bu dolar gelirine bağlı, Ukrayna'daki durum sektörü ve makroekonomiyi ilgilendiriyor. Dolayısıyla Ukrayna'daki gerilim biraz daha uzarsa veya savaş olasılığı gerçekleşirse; kuşkusuz bu krizi fırsata çevirecekler; Arjantin başta olmak üzere Latin Amerika ülkeleri olacaktır.
Bu bağlamda, Şili dünyanın en büyük bakır ihracatçısı iken; ardından da Peru gelmektedir. Brezilya, soya fasulyesinin ana küresel ihracatçısı, Arjantin ise üçüncüsüdür. Ayrıca Brezilya ve Arjantin, mısır ihracatında da sırasıyla ikinci ve üçüncü sırada yer almaktadır.
Ukrayna'daki durumun petrol ve emtia fiyatlarını etkilemesi kuvvetle muhtemeldir. Latin Amerika bu emtiaların önemli bir üreticisi ve Latin Amerika ülkelerinin Kovid-19'dan sonra büyümesi emtia satışıyla bağlantılıdır.
Bölgedeki ülkelerde ortalama ekonomi yüzde 10 küçüldü. Dolayısıyla Brezilya, Arjantin, Meksika, Peru, Kolombiya ve Venezuela sadece petrolden ciddi bir gelir elde edebilir.
Bu bağlamda, ABD hükümeti halihazırda Avrupa, Kuzey Afrika ve Asya'daki birçok ülkeyi, dünyanın en büyük üreticisi olan Rusya'dan yapılan sevkiyatların çatışmadan etkilenmesi durumunda sıvılaştırılmış doğalgaz üretimini artırmaya çağırıyor.
Bu durum dünyadaki gaz ve petrol fiyatlarını etkileyerek; Latin Amerika ve Ortadoğu gibi üretici ülkelerin ciddi bir gelir elde etmesine neden olabilir.
Rusya, Venezuela'ya milyar dolarlık kredi sağladı. Hiç şüphe yok ki, bu tür krediler salt ekonomik bir motivasyona sahip değildi. Aynı zamanda Venezuela'nın Bolivarcı hükümetini, Venezuela'da ABD tarafından desteklenen ve finanse edilen muhalefetin saldırılarına karşı Maduro'yu güçlendirmeyi amaçlıyordu.
Rusya, Meksika ve Kolombiya gibi ABD'ye daha yakın ülkelerde bile seçimleri şekillendirmek için casusluk yapmak ve dezenformasyon kampanyasına katılmakla suçlanıyor.
Associated Press'e konuşan Kolombiyalı üst düzey bir askeri yetkili, kısa süre önce ABD'li yetkililere, Rusya'nın ülkenin üst düzey askeri komutanlığının iletişimlerine sızma girişimleri hakkında bilgi vermek için Washington'a gitti.
Rusya, AB ve Çin ile ekonomik ve enerji bağlarının yanı sıra; aynı zamanda dünyanın en büyük ikinci silah satıcısıdır. Diğer taraftan, Putin'in Rusyası, Latin Amerika'daki liderlerin dikkatini çekti.
Örneğin, Caracas Moskova ile yakın bir ilişki kurarak Rus askeri endüstrisinin ilk küresel müşterisi oldu ve bu da Rusya'nın Venezuela'nın petrol ve inşaat işlerini kolayca elde etmesini sağladı.
Rus etkisinin bir başka örneği de, Nikaragua ve Venezuela, Gürcistan Savaşı'ndan sonra Abhazya ve Güney Osetya'nın bağımsızlığını tanıdı. Brezilya, kısmi taahhüt yaklaşımıyla BRICS diplomatik koordinasyonu içinde Rusya ile ilişkilerini sürdürüyor. Arjantin, Meksika, Şili, Guetemela, Peru, Honduras ve Bolivya hükümetleri de Moskova'ya sempati duyuyor.
Sonuç olarak Rusya, ABD ile yaşadığı bu gerilimi dengelemek için Latin Amerika'ya geri döndü. Ukrayna'da gerilim tırmanırsa, hem ABD'li ortaklar hem de Rusya'nın ortakları, çatışmanın bu dinamiğine dikkat etmek zorunda kalacaklar.
Putin, Rusya'nın güvenliği için önemli bir şey elde etmeden askeri birliklerini geri çekmez; Batı, Ukrayna'yı NATO'ya entegre etme konusunda ısrar ediyor ve Moskova'nın taleplerine "hayır"dan daha fazla bir cevap vermiyor.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish