İnsanlık tarihinin her döneminde bir lider arayışında olma yahut bir lideri benimseme, güdüsel olarak karşımıza çıkmış ve çıkmaya da devam etmektedir.
Antik toplumlardan tutun da modern toplumlara değin birçok lider gelip geçerken, kimisinin etkisi dönemince zuhur ederken kimisi de binlerce yıl kendisinden sıkça bahsettirmektedir.
Antik toplumların her daim gündemini meşgul eden ata kültlerinin temellerinde hangi düşüncenin yer aldığı ve bu ata geleneklerinin tapınmaya değer bulunup bulunmadığı pek de tartışma konusu olamamıştır.
Merkeziyetçi iktidarlar kendi meşruiyetlerinin sorgulanmasına şiddetle karşı çıkarken halihazırda mevcut halkın böyle bir girişimde bulunması da pek beklenemezdi.
Baştaki lider hem siyasi hem de dini yönleriyle iktidarını ayakta tutarken gücünü tanrılardan yahut doğaüstü varlıklardan aldığına inanmaktaydı.
Antik Mısır halkı dindar yapısıyla öne çıkarken aslında bir bakıma burada yatan asıl sebebin bir zorunluluk değil, inançlarından ötürü ibadet olarak gördükleri liderlerine tapınma ve onlara hizmet etme düşüncesidir.
Kralları için inşa ettikleri piramitlerin günümüze değin ayakta kalıyor oluşu mevcut inançlarına sadık kalmalarından ileri gelmekteydi.
Bu nasıl bir inanç yahut tapınmadır ki bu mezarlar hala ayakta kalabilmektedir?
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Özellikle Eski Doğu toplumları tapınmaya değer bulduğu her türlü inanç ve kültü kendi bağrında kabullenmiş ve asla saygısızlıkta bulunmamıştır.
Mutlak bir sınır çizmek her ne kadar zor olsa da geçmişten gelen, bugünün Ortadoğu'su ve İç Anadolu sınırlarına kadar uzanan çok tanrılı gelenekler bugün başka formlarda karşımıza çıkabilmektedir.
Bu kült ve gelenekleri bir birikim olarak kabul etmek gerekirken mevcut dini inançlardan ayrı değerlendirmek daha doğru bir karar olabilir.
Antik İsrail'in kuruluşu, gelişimi ve sona erişi birçok tartışmaları da beraberinde getirmiştir.
Hiç şüphesiz birçok rivayet üzerine kurulu onlarca hikayenin içerisinden karizmatik bir lider çıkarmak başlı başına bir kıyım olabilir.
Antik İsrail oluşumunun meydana getirdiği olumlu yahut olumsuz tüm unsurlar tartışmaya değer bulunmaktadır.
Köken itibarıyla binlerce yıl öncesine uzanan bir oluşumun modern dönem içerisinde hala zikrediliyor olması da konunun ciddiyetini göstermektedir.
Henüz siyasi bir erk bile değilken adından sıkça bahsettiren bu yapılanma içinden çıkardığı her bir lideri eleştirme hakkını bize vermektedir.
İbrahim'den, Musa'ya birçok liderin bu diaspora içerisinde yer buluyor olmaları onları eleştirmeye iten temel bir sebep olarak da görülebilir.
İbrahim'in karizmatik bir lider olup olmadığı bugün dahi tartışmalara neden olurken onu bu tartışmanın içerisine iten şüphesiz neden birçok rivayetin hala açıklığa kavuşamamasındandır.
İbrahim'in İsrail'in atası olarak kabul görmesine neden olan birtakım rivayetler döneminde vücuda gelen olay yahut söylemlerin bir bütünü olarak kabul etmemize neden olmaktadır.
Çoğu ayet Davud öncesi bir tarih ibraz edemezken İbrahim'i bir lider olarak kabul görmek aykırı bir davranış olabilir.
İlk Yahovacı şiirlerde ata olarak Yakub konu edilirken Yakub adının İsrail ile olan yakın anlamdaşlığı oldukça dikkat çeker.
Yehovacı olsun ya da olmasın tüm halkın bir anda Davud'un etrafında toplanmış olmaları yeni bir lider arayışından başka bir şey değildir.
Bu lider Davud olabilir ortak amacın Yehovacılık olduğunu söylemek oldukça zordur.
İsrailistler ya da olmayanların aradığı ortak lider profili, hem Musa öncesi hem de Sina öncesi kültürel birikimle eşdeğer olduğundan Davud'u ata olarak kabul etmekte sakınca görmemişlerdir.
Taşralı İsrailistler ile kentli anti-İsrailistler arasında yaşanan çatışmaların Davud döneminde rafa kaldırılması da önemli bir ayrıntı olarak dikkat çeker.
Her ne kadar Musa-Sina siyaseti döneme damga vurmuş olsa da bu dönemin siyasal yapısı İbrahim'in siyasal teşkilatından oldukça aşağıdadır.
İbrahim ile Sina siyasetini kıyaslamamız istenirse şüphesiz İbrahim açık ara fark yaratır.
Peki, İbrahim'in dini ile ilgili öne çıkan faktörler nelerdir?
İbrahim'i tek Tanrıcılık yahut mutlak Tanrıcılık ile anılmasına neden olan -el Şadday (yüksek, mutlak, otorite olan) kelimesi oldukça dikkat çekerken bazı kaynaklarda bu kelimenin Amorice'den geldiği vurgulanır.
Bazı kaynaklarda da yine Amorice bir kelime üzerinde durulurken buranın aslında onomostik bir unsur barındırdığını ifade eder.
Şadday aslında bu bölgede yaşayan hiçbir toplum için uzak bir kelime değildir, bunun aslında bir tanrı olduğu da yine bölgedekilerin hafızasında yer edinir.
Şadday'ın Aramice eserlerde zikredildiği aynı zamadan da Roma dönemine değin uzanan bir geçmişi olduğunu söylemek lazım gelir.
Kitab-ı Mukaddes rivayetlerine göre, İbrahim, Şadday şehrinin tanrısına tapındığını, bu tapınmanın köken itibarıyla Filistin'e göç eden Amoriler tarafından getirildiği de söylenir.
Bu tapınma, dönemin diğer pagan inançlarıyla iç içe geçtiği yeni bir uyarlama olduğu da rivayetler arasında yer alır.
İbrahim 99 yaşına ulaştığında Yehovayla olan diyaloğu oldukça önemli bir rivayettir:
Ben Kadir olan Tanrıyım diye kendisini İbrahim'e takdim eden tanrının (El Şadday) bu diyalogla onu elçi olarak tayin ettiğini ilan etmiş oluyordu. Yine rivayetlere göre asıl adı Avram olan ve tanrıyla yapılan anlaşmadan sonra adının İbrahim olarak değiştirildiği bu liderin kendi halkına yol göstermesi istenecekti.
İbrahim'in tanrısı (el Şadday) Musa dönemine kadar Yehova olarak anılmış ve tapınmaya layık bulunmuştur.
Buradan da şöyle bir çıkarım yapmak mümkün olmaktadır ki bu oldukça önemli bir ayrıntıdır.
İbrahim, Musa'dan çok önce Yehova'yı tanıyor ve ona tapıyordu… Bu yönüyle incelendiğinde İbrahim Yehovacılığı uygulayan bir kimse olarak anıldığından onu ata olarak kabul etmek kaçınılmazdır.
Şadday ve Yehova'nın aynı paydada buluşuyor olması yazımızın en başından da ifade ettiğimiz üzere, Eski Doğu'nun karakteristik özelliğinden ileri gelmektedir.
Davud döneminde de benzer bir yapısıyla ortaya çıkan Baal kültü de Yehova ile eşdeğerdir.
İbrahim'in Şaddayı ile israilistelerin Yehovası ortak yönleriyle öne çıktığından ortada herhangi bir tartışma ortamı da görünmemektedir.
İbrahim'in birleştirici gücüyle İsrail toplumu yeni bir refah alanına girerken daha önceleri birbirine zıt iki ayrı alemin birleşmesiyle güçlü bir toplumun da habercisi olmaktaydı.
İbrahim'i milletlerin atası olarak tayin eden el Şadday, onun çocuğunun olamadığını da bilmekteydi, öyle ki ona şu vaatte bulundu:
Karın Sara'yı bereketli kılıp sana erkek çocuk vermesini sağlayacağım, ondan olan çocukların milletlere ayrılacak ve sen bu milletlerin babası olarak anılacaksın…
İbrahim'i gülünç duruma sokan milletlerin atası olma hususu, özelinde çocuk sahibi olamayışının dramatik öyküsü Şadday tarafından mübarek kılınarak yeni milletlerin onun soyundan devam etmesini garanti ediyordu.
Antik İsrail yahut Şadday'ın bir vaadi olarak tüm milletlerin atası olma hususu böylelikle çeşitli rivaylere konu olmuş ve bu rivayetler günümüze değin gelmiştir.
İbrahim'i tüm milletlerin atası olarak kabul etmek bir anlaşmadan ziyade, daha önce de ifade ettiğimiz üzere benzer tanrılara mensup toplumların ortak paydada buluşmasından başka bir şey değildir.
Devam edecek…
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish