Tüm dünyayı etkisi altına alan salgın yüz yüze eğitimi önemli ölçüde etkiledi. Uzaktan eğitim sürecinde öğrenciler odaklanmada, ders-ödev takibinde ve derslere katılım konularında (iletişim kuramama, sosyalleşememe) zorlandı.
Salgın devam ederken okullara dönüş için sayılı günler kaldı. Öğrenciler yeniden okullarına kavuşmanın heyecanını yaşarken veliler ise tereddütte…
6 Eylül'de başlayacak yüz yüze eğitim için merak edilenleri klinik psikolog, yazar Fatih Pulat'a sorduk.
- Pandemi döneminin, okulların kapalı olmasının çocukların psikolojileri üzerinde hangi etkileri oldu? Kalıcı etkiler olmasını bekliyor musunuz?
Pandeminin başlarında öğrenciler için belki de hayatlarının en büyük şansı oldu bu dönem. İnanılmaz sevindiler, mutlu oldular, her öğrencinin hayali gibiydi okulun olmadığı öğrencilik hayatı.
Fakat her mutluluğun sonu olduğu gibi bu sevinç de uzun sürmedi. Özellikle ergenlik dönemindeki gençler için evde arkadaş çevresinden soyutlanmış olmak bir süre sonra aşırı sıkıcı bir hal aldı.
Çünkü bir öğrenciye verilebilecek en ağır ceza tecrit etmektir. Kovid-19 süreci de doğrudan olmasa da dolaylı bir tecrite yöneltti öğrencileri.
Tecritin dayanılmaz ağırlığı ile öğrencilerin hem akademik hem sosyal hem de kendilerini geliştirmeye yönelik tüm motivasyonları ortadan kalktı.
Pandemiye sağlıklı bir ruh hali ve sağlıklı bir ebeveyn yapısı ile giren çocukların belli bir dönem problem yaşasalar da sonrasında bunu aşacaklarını ve kalıcı bir etkisinin olmayacağını düşünüyorum.
Pandeminin kalıcı etkiler bıraktığı çocuklar aslında pandemiden önce de problemi olan çocuklar olacaktır.
"Pandemi aslında var olan problemlerin açığa çıkmasına vesile oldu"
- Pandemi döneminde çocuklarda teknoloji bağımlılığı arttı mı?
Pandemi süreci bizi bebeklik anılarımıza götürdü. Çünkü yaşadığımız bu pandemi dönemi bizim ilk pandemimiz değildi.
Biz şu anda gösterdiğimiz "gerekmedikçe dışarıya çıkmama" davranışının bir benzerini hayatımızın sadece tek evresinde geçiririz: Bebeklik.
Özellikle ilk bir yılda bebek, gerekmedikçe gerek sağlıksal gerek farklı sebeplerden dolayı evin içinde bakım verilmeye daha yatkın bir hayat sürer.
Pandemi döneminde de sık bir şekilde evde kalınmaya mahkûm olunması bir süre sonra bebeklik anılarımızın aktive olmasına neden olur. Eğer çocuğun bebeklik dönemi sağlıklı geçmişse çocuk sıkılır, bunalır ama bir gün bu bitecek diyerek buna katlanır.
Fakat bebeklik yıllarında travmatik deneyimler yaşamış olan çocuklar ise bu boşluk duygusu ile baş edemezler. O boşluk duygusunu kapatacak bir şeyler ararlar ve genellikle tercih dijital aletler ya da oyunlar olur.
Çünkü oyun oynarken bizim duygusal sistemimiz olan amigdala baskılanır ve bizi rahatsız eden duygular uçar. Bu yüzden çocukların pandemi döneminde açığa çıkan sıkıntıları sadece pandemiye dayandırmak biraz haksızlık olacaktır.
Aslında var olan problemlerin açığa çıkması için pandemi sadece bir vesile oldu diyebiliriz.
- Pandemi nedeniyle çocukların sosyalleşme becerileri geriledi mi? Güvenli sosyal hayat için bundan sonra neler yapmalı?
Sosyalleşme becerileri gerilemedi fakat sosyal medyanın ve oyunların sağladığı rahatlık üzerinden asosyallik arzuları fazlalaştı. Burada önemli iş ebeveynlere düşmekte.
Eğer ebeveynler de bu süreçte kendilerini asosyal dünyanın girdabına bıraktılarsa fiziki olarak güvenli ama duygusal olarak yıkık bir aile ortamı bizi bekliyor olacaktır.
Ebeveynlerin günlük hayatta sosyalleşmesi çocuklar için de harika bir rol model olacaktır. Babanın sosyal becerilerinin yüksek olması ve ikili ilişkilerdeki atikliği, çocukların sosyal zekâsına yadsınamayacak kadar olumlu katkıda bulunmaktadır.
Aileler, okulda yapılacak sosyal etkinliklere aktif katılım sağlaması ile ilgili çocuğunu teşvik etmelidir. Aynı zamanda okulda kurduğu arkadaşlıklar ve karşılaştığı sosyal zorluklar konusunda mutlaka sohbet etmek önemli bir destek sağlayıcı olacaktır.
Çocukların özgüvenli davranışlarda bulunabilmesi için, öncelikle kendini güvende hissettiği bir ortama ihtiyaç vardır. Anne ve babalar çocuklarının özgüvenli olmasını istediklerinde ilk yapacakları şey kendi özgüven duygularına bakmalarıdır.
İnsanlara selam vermekten çekinen, topluluk önünde konuşmaktan çekinin biriyseniz bu ister istemez çocuğa bulaşacaktır. Çocuk bunları sizden sosyal öğrenme yoluyla da olsa öğrenecektir.
Evde söz hakkı tanıdığınız her davranış, kendisini savunması için verdiğiniz her fırsat çocuk için sosyal hayata güzel bir hazırlık olacaktır.
- Okuldan uzun süre uzakta kalan çocuklarda okula karşı bir isteksizlik gelişti. Aileler bu durumdan şikâyetçi. Sınıfa ve arkadaşlarına nasıl daha fazla bağlanabilirler? Okula yeniden uyum nasıl sağlanacak?
İnsanoğlunun en önemli becerisi adaptasyondur. Beynimiz esnek bir nöron ağına sahip olduğu için her yeni duruma adapte olabiliriz, aynı pandemi dönemine olduğu gibi.
İlk haftalarda öğrenciler zorlansa bile zamanla okul içerisindeki normal aktivitelerine alışacaklardır. Bunu kolaylaştıracak en önemli faktör de ebeveynlerin çocuklarını okula gönderirken kaygılı ve evhamlı bir yüz ifadesi ile katı kural ve telkinlerde bulunmaması olacaktır.
Çünkü kaygı Kovid gibi bulaşıcıdır ve ailenin kaygısı çocuğa geçer. Ebeveynler bu konuda hiperaktifleşmeden rahat kalabilirlerse çocukların okula adaptasyonlarında büyük bir problem çıkmayacaktır. Çünkü onlar da okulu gerçekten çok özlediler.
"Ebeveynler rahatsa çocukların okula başlamasında ya da okul korkusu geliştirmesinde çok fazla sıkıntı yaşanmayacaktır"
- Ebeveynler, okullar yeniden açılırken karmaşık duygular arasında kaybolmadan yönlerini bulmaları konusunda çocuklarını nasıl destekleyebilirler? Okula gitmekten korkan çocuklarını nasıl rahatlatabilirler?
Çocuktan önce bireyin kendi ile iletişime geçmesi gerekir. Eğer ebeveynlerin kendileri rahat bir şekilde bu pandemi dönemini geçirebiliyorlarsa çocuklarda da çok fazla sorun yaşanmıyor.
Ama ebeveynler sürekli kaygılı, endişeli ve takıntılı bir tavır sergiliyorlarsa o zaman pandeminin etkileri çocukları daha çok vuruyor.
Bu konuda ebeveynlerin önce kendi duygularıyla baş başa kalıp bunları düzenleyebiliyorlar mı buna bakması çok önemli.
Ebeveynler rahatsa çocukların okula başlamasında ya da okul korkusu geliştirmesinde çok fazla sıkıntı yaşanmayacaktır.
Nasıl evdeki basit bir alet bile bozulduğunda servisi arıyor ve işi uzmanına bırakıyorsak çocuğumuzun yaşadığı problemleri de nasıl olsa geçer diye akışına bırakmak yerine konunun uzmanı bir terapistten destek almak önemlidir.
Ama şu daha önemlidir. Çocukta bir problem varsa onu o problemli hale getiren anne babanın çocuktan önce destek alması da bu işin olmazsa olmazıdır.
Bir problem çocuğunuzun günlük hayatını etkiliyorsa, işlevselliğini etkiliyorsa, ilişkilerini etkiliyorsa, duygularını etkiliyorsa destek alınması önemlidir.
"Virüs bulaşma kaygısı çocuktan ayrılamayan ebeveynin ayrılık anksiyetesini sakladığı etkili bir kamuflaj olabilir"
- Virüsün bulaşmasına yönelik kaygıları olan ailelere neler önerirsiniz?
Terapi. Öncelikle ebeveynler şunu kabullenmeliler: virüs çocuklarına bulaşabilir, bulaşmaması en büyük arzumuzdur fakat bulaşırsa da bunun tedavisi mevcuttur.
Çocuklar ebeveynlerin ağzından çıkan kelimelerle çok fazla ilgilenmezler fakat jest mimikleriyle, ses tonlarının tınısıyla, beden hareketleriyle oldukça ilgilidir.
Bu yüzden çoğu zaman ebeveynlerinin hissettikleri duyguları anlamaları zor olmaz. Anne babalar bu süreci takıntı haline getirmeden hayatlarını sürdürebiliyorlarsa çocuklar da sürdürmekte sıkıntı yaşamayacaktır.
Burada ebeveynler şunları yapabilirler:
Kaygının temelini bulduğumuzda bu davranışlar kendiliğinden sönecektir. Bunun için de ebeveynlerin ne zamanlar kaygılarının arttığını gözlemlemesi verimli olacaktır.
Belki de virüs bulaşma kaygısı çocuktan ayrılamayan ebeveynin ayrılık anksiyetesini sakladığı etkili bir kamuflajdır.
Çocuklarımızın bir çocuk olduğunu ve onlara yapamayacakları beklentileri yüklemememiz gerektiğini fark etmeliyiz. Bu yüzden de çocuklara karşı kontrol takıntısı içinde değil kabul edilebilir kontrol rutini içinde yaklaşmalıdırlar.
Fiziksel aktivite, ortamın zenginleştirilmesi ve öğrenme görevleri nöral kök hücrelerin çoğalmasını artırır ve bazı durumlarda yeni oluşan nöronların sağ kalımını desteklerken; stres, belli iltihap türleri ve duyusal yoksunluk buna zıt etki gösterir.
Bu yüzden kaygı problemini dengede tutabilmek için fiziksel aktiviteler önemli bir faaliyet olabilir.
Hüznün kaynağı geçmiş, korkunun kaynağıysa gelecektir. Aileler kendi kaygılarını ya da çocuğu kaygılandıran durumları fark edemeyebilir, bu durumlarda bir psikoterapistten destek alarak süreci profesyonel şekilde sonuçlandırabilir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish