ABD'nin Boeing C-17 hava kuvvetleri nakliye uçağı Kabil'deki Hamid Karzai Havalimanı'nın uçuş pistinde hızla ilerlerken, uçakla birlikte ülkeden ayrılmak isteyen düzinelerce Afgan da peşinden koşuyordu. Aralarında çoğu son 20 yılda tam ya da yarı zamanlı olarak ABD'lilerle çalışmış gazeteciler, çevirmenler ve aktivistlerin yanı sıra, Taliban'ın bir kez daha ülkenin kontrolünü aniden ele geçirmesiyle hayatlarının tehlikede olduğunu hisseden diğerleri de vardı. Çaresizlik içindeki bir avuç kişi, onlara aldırış etmeden havalanan uçağın motoruna tırmandı. Tırmananlardan bazılarının asfalt pistten yüzlerce metre yükselen uçaktan yere çakılıp öldüğü görülebiliyordu.
Bu, eski başkan Donald Trump'ın desteklediği "Önce Amerika" fikrinin ne olduğuna dair vahim ve yerinde bir örnekti ama meselelerin daha farklı bir şekilde nasıl ele alınabileceğine dair örnek olma ve daha insancıl bir dış politika vaatleriyle iktidara gelen halefi Joe Biden'ın döneminde yaşandı.
Kabil'deki karmaşanın görüntüleri ve Taliban'ın kontrolü hızla devralması, Saygon'un düşüşünden tutun da Jimmy Carter'ın 1980'de Tahran'da yer alan İran büyükelçiliğindeki ABD'li rehineler için başlattığı feci kurtarma girişimine kadar ABD tarihinin en kötü dış politika krizlerinden bazılarıyla karşılaştırıldı. Peki, bu duruma nasıl gelindi?
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
ABD'nin en uzun savaşının son günleri Biden'ın görev süresine denk gelmiş olsa da geri çekilmenin yarattığı kaos sadece ona ait değil. ABD destekli Afgan hükümetinin ve ABD'nin inşa etmek için milyarlarca dolar harcadığı Afgan ordusunun çöküşüne uzun zaman öncesine dayanan temel başarısızlıklar sebep oldu: Alabildiğine yayılmış yolsuzluk, şansı olabilmesi için ihtiyaç duyduğu kaynakları sistematik bir şekilde reddeden savaş gücü ve ABD'nin hava desteğiyle teknik desteğinin aniden geri çekilmesi, bunlardan birkaçı. Yine de hiçbiri bu kadar rezil bir çıkışı kaçınılmaz hale getirmemişti.
Hem Biden hem de Trump, 20 yılı aşkın bir süredir devam eden savaşlarla ve de yurtdışında uzun süredir devam eden çatışmalardan bıkan ABD halkıyla karşı karşıya kalınca ABD güçlerini Afganistan'dan çıkarma vaadiyle kampanya yürüttü. ABD'nin ülkeyi terk edip etmeyeceği tartışma konusu değildi, mesele bunun nasıl ve ne zaman olacağıyla ilgiliydi.
Trump yönetimi, başkanlığın son yılında geri çekilmenin zaman çizelgesini yürürlüğe koydu. Kampanyasındaki önemli "sonsuz savaşları sona erdirme" vaadini yerine getirmek isteyen Beyaz Saray, Şubat 2020'de Afganistan'daki ABD birliklerinin sayısını o yılın temmuz ayına kadar 13 binden 8 bin 600'e düşürmek ve bunu Mayıs 2021'e kadar tam çekilmeyle devam ettirmek için Taliban'la anlaşma imzaladı. Anlaşma, 5 bin Taliban ve bin Afgan güvenlik gücü tutsağının takasını da içeriyordu. Anlaşmanın parçası olarak Taliban çekilme esnasında Amerikan kuvvetlerine saldırmayacak ve topraklarının uluslararası terörizm için kullanılmayacağını garanti edecekti.
Taliban, ABD güçlerine saldırmama taahhüdünü büyük ölçüde yerine getirmiş olsa da Afgan hükümetinin güçlerine saldırmaya devam etti ve ülke genelinde aktivistlere, gazetecilere ve yargıçlara yönelik suikastlar gerçekleştirdi. ABD ordusunun ayrılacağı gün için kendisine uygun planı ve pozisyonu ayarladı. Gelin görün ki, o günü beklemedi.
Biden da dahil birçok kişi, geri çekilmenin yarattığı karmaşanın suçunu bu anlaşmaya attı. ABD Başkanı, Taliban Kabil'e girerken hafta sonu yayımladığı bildiride bile kararını savundu.
Açıklamada, "Göreve başladığımda selefimin (2019'da 11 Eylül arifesinde Taliban'ı müzakereler için Camp David'e davet edip) imzaladığı, onları 2001'den bu yana askeri olarak en güçlü hale getiren anlaşmayı devraldım" dedi.
Bu nedenle, başkanlık koltuğuna oturduğumda bir seçim yapmak zorundaydım: Ya bizim ve müttefiklerimizin güçlerini güvenli bir şekilde ülkeden çıkarmak için ek süre alıp anlaşmayı yerine getirecektim ya da oradaki mevcudiyetimizi güçlendirip başka bir ülkenin iç çatışmasında bir kez daha savaşması için daha fazla Amerikan askeri gönderecektim.
Biden şöyle devam etti: "ABD'nin Afganistan'daki askeri varlığı esnasında başkanlık yapan, ikisi Cumhuriyetçi, ikisi Demokrat olan başkanların 4'üncüsüyüm. Bu savaşı 5. başkana devredemem, etmeyeceğim de."
Trump'ın Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, bu anlaşmanın "koşullara dayalı bir geri çekilme" için olduğunu, Taliban'ın anlaşmaya uymaması durumunda ABD'nin gerekli adımları atmasına müsaade ettiğini söyledi.
Taliban'ın hangi koşulları ihlal ettiğine dair herhangi bir ayrıntı vermeyen Pompeo, "Bu kağıt parçasındakilere uygun hareket etmezlerse, imzaladıkları herhangi bir anlaşmadan öylece çekip gitmelerine izin vermeyeceğimizi, onları ezip geçeceğimizi gayet açık bir şekilde belirttik" dedi.
Fakat Biden'ın açıklaması geri çekilmenin "nedenini" içerse de "nasıl" sorusuna değinmedi: Nasıl bu kadar yanlış gitti? Bir aydan biraz daha uzun bir süre önce Biden, geri çekilmenin kaosa dönüşmeyeceğine, planların yapıldığına dair ABD'lilere özellikle güvence vermişti.
Biden, "Afganistan'daki ABD büyükelçiliğinin çatısından birilerinin alındığını göreceğiniz bir durum yaşanmayacak" demişti.
"Taliban'ın her yana yayılmasının ve tüm ülkeyi ele geçirmesinin ihtimali çok düşük" diye de eklemişti.
Her iki konuda da yanıldı.
Başka soru işaretleri de var: Nasıl oldu da dünyanın en güçlü ordusu, son 20 yıldır onla birlikte çalışan binlerce Afgan'ın vizeleri için işlem yapmadı? Nasıl Taliban'ın hızla ilerlemesi karşısında bu kadar hazırlıksız yakalandı? Afgan ordusunun gücünü nasıl yanlış değerlendirdi?
ABD Başkanı, Taliban'ın Kabil'e girmesinden bu yana pazartesi günü ilk kez halka açık şekilde konuşurken bu sorular büyük ölçüde cevapsız kaldı.
Bu başarısızlıkların nedenini açıklamak yerine Biden, Afgan ordusunu Taliban'a karşı savaşmamakla ve hükümeti de kaçmakla suçladı.
Bunun beklediğimizden daha hızlı geliştiği bir gerçek. Peki ne oldu? Afganistan'ın siyasi liderleri pes edip ülkeden kaçtı. Afgan ordusu bazen savaşmayı bile denemeden çöktü. Geçen haftaki gelişmeler, ABD'nin Afganistan'daki askeri varlığını şimdi sona erdirilmesinin bilakis doğru karar olduğunu pekiştirdi.
Afgan ordusunun verdiği büyük kayıplara, 2001'den bu yana meydana gelen 60 binden fazla ölüme değinmedi.
Başkan Biden, ABD'yle çalışıp başvuruları yıllardır yığınlar halinde duran ve hayatları Taliban sebebiyle artık ciddi risk altında olan binlerce Afgan'ı tahliye etmek için Müttefiklere Sığınak Operasyonu'nu geçen ay duyurmuştu.
ABD, özel vize programına başvuran yaklaşık 2 bin kişiyi ve ailelerini tahliye etti fakat yeniden iskan hakkı olan 50 bine yakın kişinin başvurusu Taliban kontrolü ele geçirdiğinde henüz işleme alınmamıştı. ABD başvuruları işleme alırken ve kendi vatandaşlarıyla askerlerinin tahliyesini yönetirken bu kişiler şimdi acılı bir bekleyişle karşı karşıya.
Biden çekilme kararını savunurken gayet rahattı ama çekilmenin yapılış şekline dair zorlu soruları yanıtlamaktan sonsuza kadar kaçamaz.
Richard Hall'un makalesinin tasarımdan kaynaklanan nedenlerle kısalttığımız başlığının tamamı şöyledir: Önce Amerika: Trump ve daha sonra da Biden, ABD'nin Afganistan'dan çekilmesini nasıl berbat etti
https://www.independent.co.uk/news/long_reads
Independent Türkçe için çeviren: Ata Türkoğlu
© The Independent