Gerekenler yapılmazsa Lübnan-İsrail savaşı yeniden alevlenecek

"Yeni bir savaşın çıkmasını ve giderek genişlemesini engellemenin tek yolu, Hizbullah'ın silahsızlandırılmasına yönelik yol haritasında hiçbir belirsizliğe yer verilmeden anlaşmaya varılmasıdır"

Fotoğraf: AA

Lübnan ile İsrail arasında 27 Kasım 2024'te duyurulan ve 18 Şubat'a kadar uzatılan ateşkesin sona ermesinin ardından savaş yeniden başını gösterdi.

Ateşkes boyunca İsrail yaklaşık bin 500 kez kendisini ihlal etti ve İsrail Savunma Bakanı, işgal altındaki Lübnan noktalarının güvenli tampon bölgeye dönüştürüleceğini duyurdu.

Hizbullah'ın aralarında bazı üst düzey saha yetkililerinin de olduğu askeri yapısına yönelik suikastların ivmesi arttı.

Bunlar arasında, eski bir fotoğrafta, Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani ile birlikte bir uçakta görülen Hizbullah'ın Filistin dosyasından sorumlu başkan yardımcısı Hasan Bedir, İsrail ordusunun Hizbullah'ın Bedir Birimi'nde hava savunma sisteminin başındaki isim olarak belirlediği Hasan Abbas İzzeddin de vardı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bu gergin ortamda Hizbullah, silahının akıbeti konusundaki sert söylemini yeniden benimsedi. Konuyla ilgili açılım belirtilerinden aylar sonra "silahsızlanma diye bir şey yok" açıklamasında bulundu.

Daha önce görülen açılım, Hizbullah’ın İsrail ile giriştiği ve iki genel sekreteri Hasan Nasrallah ile halefi Haşim Safiyüddin'i kaybetmesine, ayrıca güvenlik ve askeri birimlerinin tüm birinci ve ikinci kademe liderlerinin tasfiyesine yol açan uzun süreli bir savaştan yorgun düşmesinden kaynaklanıyordu.

Hizbullah’taki bu radikal değişimin açıklaması, Hizbullah'ın kendisini her düzeyde, özellikle de ateşkesi kabul ederken hesaba katmadığı alanlarda kuşatılmış bir halde bulması olabilir.

Genelkurmay Başkanı Joseph Avn'ın cumhurbaşkanı seçilmesi beklense de, Nevaf Selam'ın hükümeti kurmakla görevli başbakan olarak atanması ve ardından hükümetin kuruluş şekli, kuruluş aşamasında Hizbullah'ın son yıllarda, özellikle 2008'den bu yana alıştığı yaklaşımdan sapması, tüm bunlar ona ilk iç darbeyi indirdi ve ülkedeki siyasi ve manevi yeni güç dengesini somutlaştırdı.

Hizbullah’ın karşı karşıya olduğu zorlukları daha da ağırlaştıran, ateşkesin deklare edilmesinden yaklaşık iki hafta sonra, 8 Aralık 2024'te Beşşar Esad rejiminin dramatik bir şekilde devrilmesiydi.

Yeni Lübnan ile yeni Suriye arasındaki tarihi yakınlaşma, İran'ın en önemli ikmal hatlarından birini kesmek için birlikte hareket etmeleriydi.

Mart 2025'te Cidde'de Beyrut ile Şam arasında imzalanan sınır kontrol anlaşması, daha sonra Lübnan Başbakanı’nın Şam'ı ziyaret ederek Suriye Geçiş Dönemi Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara ile bir araya gelerek anlaşmayı uygulama yollarını görüşmesi, Hizbullah'ın onlarca yıldır stratejik derinliği olarak güvendiği lojistik ağlara yönelik baskıyı sıkılaştırdı.

Buna paralel olarak Hizbullah’ın Litani Nehri'nin güneyindeki mevzilerini Lübnan Ordusu'na devretme süreci de ilerliyor.

Hizbullah, İsrail'in tampon bölgeye dönüştürme planına göre Lübnan topraklarındaki işgalini pekiştireceğini açıklamasının ardından bölgesel olarak da zor bir durumda bulunuyor.

Bu gelişme Gazze'deki ateşkesin çökmesi ve İsrail'in Gazze’nin bazı kısımlarını ilhak etme, yüzölçümünü küçültme stratejisinin belirginleşmesiyle aynı zamana denk geldi.

Bütün bunlar olurken Hizbullah, kendisini bu savaşın içine sürükleyen ve ona telafisi mümkün olmayan bir bedel ödeten destek savaşı söylemini yeniden kullanmaya cesaret edemediği için de zor durumda.


Bunlara ilaveten Hizbullah’ın denklemlerine karmaşık hesaplar da ekleniyor.

Bu hesapların arkasında Hizbullah'ı silahsızlandırmaya yönelik Washington öncülüğündeki uluslararası kampanyayla paralel olarak yürütülen ABD-İran nükleer müzakereleri var.

Sıkıntılı ve kaygılı Hizbullah’ın bağımsızlığını vurgulamak ve müzakerelerde bir pazarlık kozuna dönüşmeye direnmek için söyleminde sertleşmeye yönelmesi şaşırtıcı değil.

Bu konuda ikili mesajlar göndermek isteyen Tahran ile koordinasyon içinde olabilir.

Yahut gerçek bir destek olmadan, tek başına savaşmaya ve yıkılmaya terk edildikten sonra, bölgesel sponsorunun desteğine olan güveni sarsılmış olduğu için bir koza dönüşmeye direniyor olabilir.

Bütün bunlar yaşanırken Hizbullah'ın "silahsızlandırma" meselesini tartışmayı reddettiğini açıkça beyan etmesi, bu konuyu her türlü müzakere ve çözümün dışında tutması faydalıdır.

Zira bu açık ve net tavır, ciddiyetine rağmen, Lübnan devlet kurumlarının ve çok sayıda siyasi gücün dışına çıkmadığı, belirsizliğin statükoyla yaşamanın bir kılıfı olarak kullanıldığı gri dünyanın maskesini düşürüyor.

Bu açıklamanın yaptığı şey, ulusal tartışmayı Hizbullah'ın davranışlarını meşrulaştırmak için kullanılan bahaneler döngüsünden kurtarmak ve karmaşık bir ikilemi basitleştirmektir.
 


İsrail işgali devam ettiği sürece Hizbullah’ın silahına ihtiyaç olduğu söylendi. Lübnan'ı saldırılardan koruyan bir caydırıcılık dengesi sağladığı, devletin zayıf olduğu, silahın geçici ve kurumlar güçleninceye kadar var olacağı da söylendi.

Hatta mezhepsel ve siyasi gerekçeler de eksik olmadı. Buna göre Hizbullah Lübnanlı bir bileşendir, halk arasında bir temsil gücü vardır, izole edilemez veya ona silahla karşı konulamaz.

Böylece silah bir sorun olmaktan çıkıp, zorla yaşanması gereken bir "ulusal kader"e dönüştürüldü.

Bugün değişen şey, Hizbullah'ın kendisinin erteleme sürecini sonlandırması ve "silahsızlanmanın müzakere konusu olmadığını" açıkça belirtmesidir.

İsrail'in bu silaha rağmen öldürdüğü, işgal ettiği, ihlallerde bulunduğu ve silahın hiçbir etkisi olmadığı ispatlandıktan sonra, bunu söylemesi ile birlikte en başta caydırıcılık söylemi olmak üzere tüm önceki gerekçeler kayboldu.

Ulusal bir programa sahip olma iddiası veya rolü ya da hedefleri konusunda net bir vizyonu olmayan bir milis gücünün elindeki silahın, siyasi ve güvenlik varlığını koruyan basit bir kalkan haline geldiği aşikar.

Dolayısıyla bu, yüzleşmenin doğasını açıklamak, Lübnan devletinin, her zamanki kurnazlığa, söylem tahrifine veya yanış tanımlamalara başvurmadan, sorumluluklarını üstlenmesini gerektiriyor.

Yeni bir savaşın çıkmasını ve giderek genişlemesini engellemenin tek yolu, Hizbullah'ın silahsızlandırılmasına yönelik yol haritasında hiçbir belirsizliğe yer verilmeden anlaşmaya varılmasıdır. Lübnan'ın bölgedeki siyasi çözüm süreçlerine tamamen katıldığının duyurulmasıdır.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU