Öldürmekten asla yorulmayan bir adam

"Gazze savaşı onun öldürme açlığını tatmin etmedi"

İllüstrasyon: Dan Balilty/NYT

Bu adam öldürmekten asla yorulmuyor.

Bu onun mesleği.

Ve belki de mesajı.

Barış söylemlerine inanmıyor.

Düşmanına cesedini görene kadar güvenmiyor.

Barış, dünyanın bu zorlu köşesinde garip bir kelime.

Barış dedikleri şey en iyi ihtimalle, ne kadar uzun sürerse sürsün kırılganlığını koruyan ateşkeslerdir.

Arenalar, kinleri ikiye katlamak ve gelecek darbeleri derinleştirmek için kinleri bileme ve hançerleri parlatma yeridir.

Ne el sıkışmalar ne de gülümsemeler onu kandıramaz.

Düşman düşmandır.

Dün, bugün ve yarın.

Ya sen onu öldürürsün ya da o seni öldürür.

Bir arada yaşamak minumum düzeyde, onun sizden korkması ve sizi rahatsız etmesinin kendisine cehennem kapılarının açılacağı anlamına geldiğini bilmesidir.

Donald Trump'ın da düşmanlarını ve muhaliflerini korkutmak için cehennem kapılarını kullandığını hatırladı.

Yatağa girmeden önce Binyamin Netanyahu'nun aklına pek çok endişe ve korku üşüşüyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Aklına Trump'ın görüntüsü geldi.

Bu adamı seviyordu.

O güçlüleri severdi.

Bazen demokrasinin kurumlarından daha güçlü bir adama ihtiyacı vardır.

Kulübün dışından bir adama.

Gelip, durgun suları hareketlendirecek birisine.

Çalışmanın her zaman bir ekip işi olduğuna inanmayın.

Bir ekip varsa bile sessizliği, kuralları ve korku hesaplarını bozacak bir adam olmalı.

Fransa'daki direniş ruhunu bir ekip uyandırmadı.

Charles de Gaulle adında bir adam onu ​​uyandırdı ve ardından insanlar onu takip etti.

İngiliz milletinin ruhu bir grup insan tarafından değil, Winston Churchill adlı bir adam tarafından şekillendirildi.

Arjantinli generallerin kibri bir ekip tarafından kırılmadı, Margaret Thatcher adında bir Demir Leydi’nin iradesiyle kırıldı.

Netanyahu da kendisini bu kurtarıcılar kulübünden sayıyor.


Trump'ı seviyordu.

Ondan hiçbir şeyi esirgememişti.

Joe Biden'ın kendisine baskı yapmak için ambargo uyguladığı sığınak delici ve çok yıkıcı bombalar şu anda İsrail depolarında uyuyor.

Hamas ve Hizbullah konusundaki tutumu da kendisiyle neredeyse aynı.

Ve işte Husi mevzileri ateş altında ve Amerikan bombardıman uçakları kendilerini sürekli bombalıyor.

Dahası Trump'ın General Kasım Süleymani'nin öldürülmesi emrini veren adam olduğunu da unutmuyor.

Başka herhangi bir başkanın böylesine tehlikeli bir karar alması zor olurdu.

Süleymani'yi öldürme kararı, Usame bin Ladin'i öldürme kararından çok daha tehlikeliydi.

Trump, 4 haritaya çok sayıda tünel, füze, İHA ve "İsrail'e ölüm" ile "ABD’ye ölüm" sloganlarını tekrarlamayı hiç unutmayan milisler yerleştiren adamı öldürmüştü.


Biden ABD'si, Yahya Sinvar'ın "tufanı" ülkesini vurduğunda onu hayal kırıklığına uğratmamıştı.

Başkan ziyaretine gelmiş, filolar göndermişti.

ABD, İran ve müttefiklerine geçeni pişman olmakla tehdit ettiği kırmızı bir çizgi çekmişti.

Şimdi Trump'ın dönüşüne bahis oynadığını, çünkü Biden'ın zaman zaman İsrail'in ölüm makinesini durdurmaya veya çılgınca saldırılarını engellemeye çalıştığını hatırlıyor.

Hamas, İsrail'in birçok cephede devam eden savaşlarının gölgesinde, Trump'ın Beyaz Saray'a dönüşünün anlamını kavrayamadı.

Hizbullah da kavrayamadı.

Trump'ı seviyordu.

Ama içten içe ne yapabileceğini tahmin etmenin zor olduğunu hissediyordu.

Kendisi, aniden yön değiştirebilen bir fırtınaya benziyor.

Son ve belirleyici sözün kendisinin olmadığı bir oyuna dahil olmayı kabul etmeyen aksi bir oyuncu.

Sözlüklerin ve kalıpların dışında bir adam.

Düşmanlarına meydan okuyor ve sonra onlara elini uzatıyor.

Ertesi gün onları tehdit ediyor, sonra da onlara güzel sözler söylüyor.

Müttefikleri ve düşmanları ile ilgili hesapları tuhaf.

Bu adamın en tehlikeli yanı ise öfkelendiğinde düşmanlıkta çok ileri gitmesi.

Acımasız duygularını internet ve ekranlarda yayması.

Sosyal medya platformlarında pazarlıklar yapması, bıçaklarını hem içeriye hem dışarıya savurması.

O sert bir adam.

Sanki ABD'yi ve dünyayı yeniden kurmakla görevli gibi.

Kırmızı çizgileri tanımıyor.

Yargıçları, mahkemeleri ve en saygın üniversiteleri yermekten çekinmiyor.
 


Netanyahu, Abbas Arakçi ve Steve Witkoff'un görüşmeleri ile ilgili sürekli raporlar alıyor.

İsrail'in Amerikan tarafının müzakerelere güçlü bir konumda girmesini sağladığına inanıyor.

Daha önce Arakçi, Süleymani'nin ülkesinin hilaline dahil ettiği dört başkentin anahtarlarını cebinde tutan bir ekseni temsil ediyordu.

Bu eksen bugün nerede?

Beşşar Esad ebediyen iktidarda kalma niyetiyle gelmişti ve şimdi Rusya'daki sürgününde yaşıyor.

Vladimir Putin bu kez kendisinden yüzeysel bir kurtarma girişimini bile esirgedi.

Rıdvan Kuvvetleri’nin Celile'nin derinliklerine kadar nüfuz edeceklerine inanan Hasan Nasrallah nerede?

Sinvar, Heniyye ve onlarca lider nerede?

Elbette, tüm bu insanların Amerikan silahlarıyla katledildiğini, Amerikan yapımı uçakların İsrail'in Suriye'de Devrim Muhafızları'nı söküp atmasını ve eksen sayfasını kapatmasını sağladığını unutmaya hakkı yok.


Savaştan vazgeçmek istemiyor.

Müzakereciler bir ateşkesi kabul etmiş gibi görünmek zorunda kalsalar bile, bu tür savaşlar hiçbir zaman bitmez.

Müzakerecilere talimatları her zaman açıktı; savaş rüzgarlarının yeniden esmesi için her zaman belirsiz bir açık pencere bırakılmalısınız.

Metinlerin içinde tuzaklar ve belirsizlikler bırakmalısınız.

Önemli olan savaşı bitirmek değil, Washington'u memnun etmektir.

Önemli olan Trump'ın imajının en ufak bir zedelenme yaşadığını hissetmemesidir.


Gözlerini kapattı.

Sadece fraksiyonların başlarını ezmek yeterli değil.

Kaynağı mutlaka kurutulmalı.

Dini Lider’in ülkesinin iradesi kırılmalı.

İşte bu yüzden danışmanlarının bazılarının şüphelerine ve tavsiyelerine rağmen, Trump'ın bu hayalinde kendisine eşlik etmesini düşlüyor.

İran'ın nükleer programına karşı güçlü bir saldırı ancak ABD’nin katılımı, onayı ve saldırının sonuçlarına karşı birlikte mücadele sözüyle yapılabilir.

İranlı müzakerecinin becerisini, sabretme ve bekleme yeteneğini hatırlattığı halı dokuma stratejisini hiçbir zaman gözden kaçırmadı.

İşte bu nedenle Arakçi'nin, Trump'a İran ile askeri bir çatışmaya girmeden başarılı olduğunu ve kazandığını iddia etme hakkını garanti altına alacak bir formül hazırlayıp sunmasından endişe ediyor.

Böyle bir durumda Tahran, Trump'ın halefini bekleyebilir veya onu kalıcı olarak durdurabilir.


Gazze savaşı onun öldürme açlığını tatmin etmedi.

Aynı durum Lübnan savaşı için de geçerli.

O en büyük olan İran ile savaşı istiyor. Kendi kendine sadece kolları kesmek yeterli değil, "zehir ve kötülük mutfağına" gitmek gerekiyor diyor.

Trump'ın hesaplarının netleşmesini beklerken uçaklara her yerde öldürme talimatı verecekti.

O, öldürmekten asla yorulmayan bir adam.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU