Turner ve Arslan'a göre (2011:153) Cumhuriyet dönemi 'dinin özel alana hapsedilmesi' ile karakterize edilirken, AKP dönemi 'dinin kamusal alanda artan mevcudiyetinin ve görünürlüğünün artmasına' karşılık gelir.
Mustafa Kemal Atatürk'ten itibaren agresif laikliğin hakimiyeti, devletin dini alana karışmama sınırını aşarak çeşitli müdahalelerde bulunması ve toplum mühendisliği çalışmaları yapması mütedeyyin/muhafazakar kesimde dini duyguların bastırılmasına neden olmuştur.
Devletin, sekülerliğin politik veçhesi olan laikliği kendisi için gerçekleştirilmesi gereken bir ilke olarak görmekle kalmayıp, toplumu da tepeden inmeci, jakobenist politikalarla sekülerleştirme ve modernleştirmeye çalışması toplum tarafından karşılık bulmamıştır.
Binaenaleyh Türkiye, 20'nci yüzyıl boyunca hegemonik laikliği deneyimledi ise de toplum, kendisini devletin arzuladığı şiddette dinden soyutlamamıştır.
Pederşahi sistemin kaldırılması, kılık-kıyafet devrimleri, alfabenin değiştirilmesi, medrese, tekke ve zaviyelerin kapatılması gibi kanunların tatbik edilmesi, toplumun sekülerleşmesini sağlamamıştır.
Zira siyasal yapı ve kurumların kanunlarla laikleşmesi mümkünken, toplumların sekülerleşmesi için kanunlardan daha fazlasına ihtiyaç bulunmaktadır (Ertit, 2020: 86).
Esasen bu durum tam tersi için de geçerlidir. İran İslam Cumhuriyeti'nde olduğu gibi hegemonik laikliğin tersi bir istikamette hegemonik dindarlık veya zoraki desekülerleştirme çabaları da yine halktan karşılık bulamamıştır.
Nitekim iktidarların devlet aygıtını kullanarak toplumları sekülerleştirme veya dindarlaştırma (desekülerleştirme) yönünde arzu ettikleri sonuçlara ulaştıkları görünmemektir.
Ertit'e göre (2020: 93) Facebook'un (veya genel anlamda internet ve sosyal medya araçlarının) 10 yılda yarattığı sekülerleştirici etkiyi Kemalist hükümetlerin 80 yıldır tatbik ettikleri dayatmacı politikalar gösterememiştir.
Aynı durum 'dindar nesil' söylemi için de geçerlidir. AKP sonrası bizzat parti kurmayları tarafından dile getirilen 'gençliği dindar bir şekilde yetiştirmeye yönelik' söylem ve politikalar da -belli bir grubu etkilese de- genel anlamda başarılı olamamış, gençlerde daha çok sekülerleşme meydana gelmiştir.
Bu bağlamda makaledeki temel problemimiz Türkiye'deki gençlerde görülen sekülerleşme olgusudur.
Dolayısıyla bu çalışmamızda AK Parti'nin 'dindar nesil' söyleminin tam hedefinde olan gençliğin siyasal eğilimlerinin nasıl etkilendiği ele alınacaktır.
1. Türkiye'de sekülerleşme olgusu
Türkiye'de kişi başına düşen cami sayısına paralel olarak hem inançlı birey sayısında hem de ibadet etme oranlarında azalma gerçekleşmiştir (Özcan, 1990: 6).
Örneğin, her gün namaz kılanların oranı 2006 yılında yüzde 33,5'ten, 2012 yılında yüzde 28,2'ye düşmüştür.
Bu düşüş, oruç, kurban gibi diğer ibadetlerde de benzer oranlarda gerçekleşmiştir.
Bir diğer parametre evlilik dışı ilişkiler ve boşanmaların yaygınlaşmasıdır. İslam dininin kadın-erkek ilişkilerindeki tutumu malum olduğuna göre bu yaygınlık, sekülerleşme anlamına gelmektedir.
Mesela 1996 yılındaki bir çalışmada erkek öğrencilerin yüzde 19,9'u tam cinsel ilişki yaşamışken, bu oran 2004 yılında yüzde 34,4'e yükselmiştir.
Benzer rakamlar flört etme davranışında da geçerlidir (Korkmaz Çetin vd., 2008: 390-393).
Nikahsız birlikteliklerin artışı gibi boşanma oranları da özellikle 1990'lardan itibaren hızla yükselmiştir.
1993 yılında 27 bin 725 boşanması vakası görülürken, 2017 yılında bu sayı 128 bin 411'e yükselmiştir (Süleymanov, 2010: 199).
Keza kadın başına düşen çocuk sayısının azalması, eşcinselliğin artışı ve resmi olmasa da eşcinsellerin kendi aralarında evlilik töreni düzenlemeye başlamaları; kurşun döktürmek, nazara karşı ahır kapılarına köpek veya at kafatası asılması gibi halk inançlarının azalması, daha kadınsı ve erkeksi kıyafet kodlarının yaygınlaşması ve tesettür kalıplarının radikal bir biçimde dönüşmesi de Türkiye'nin gitgide sekülerleştiğini göstermektedir.
İslam'ın azalan etkisinin göstergelerinden biri de kanaat önderliğinden devlet memurluğuna dönüşen konumlarıyla imamlardır.
Doğum, eğitim, düğün, evlilik, ahlaki konular, hastalık, ölüm, hukukun alanına giren sorunlar için kendilerine başvurulan imamlar, kent hayatında tanımlı resmi hizmetler yerine getiren birer memura dönüşmüştür.
Sünni imamlar için geçerli olan bu saygınlık yitimi, Alevi dedeler için de geçerli olmuştur (Bozkurt, 2003: 86).
Türkiye'de en sık kullanılan bebek isimleri, dini figürlerin isimleriyken zamanla yerini çarpıcı, cazip, gizemli, estetik, kulağa hoş gelen, moda isimlere bırakmıştır.
Hakim söylem değişerek seküler bir dile evrilmiştir. Alkolun zararlı olduğunu ifade etmek için haram olması değil de sağlığa zarar verici olması vurgulanmaya başlamıştır.
Bu veriler, Türkiye'nin gün geçtikçe modernleşirken, aynı şekilde bu sürece eşlik eden bir sekülerleşme sürecini deneyimlediğini ortaya koymaktadır.
2. Gençlerde sekülerleşme olgusu
AK Parti'nin Türkiye'nin geleceğini oluşturan nesillerle ilgili en önemli politikalarından biri de yetişecek nesillerin 'dindar' vasfına haiz olmasını sağlayacak şartların hazırlanmasıdır.
Erdoğan için (2012) AKP'nin misyonu dindar nesiller yetiştirmek ve CHP'nin yükseltmeyi planlayabileceği ateist (veya seküler) nesillere engel olmaktır.
Erdoğan (2012), partisinin il başkanları toplantısında "Biz muhafazakar, demokrat, tarihten gelen ilkelerine sahip çıkan bir nesil yetiştireceğiz. Bunun için varız" diyerek AK Parti'nin asıl misyonunun dindar nesil yetiştirmek olduğunu vurgulamıştır.
Esasen muhafazakârlığın bu tutumu, AK Parti ve liderlerinin şikayet ettiği açık bir sosyal mühendislik söylemi olmasına rağmen Türkiye'de genç nesil birçok faktörün etkisiyle alabildiğine sekülerleşmiştir (Konuralp, 2016: 209).
'Dindar nesil yetiştirme' planı somut olarak imam hatip liselerine yapılan yatırımlarla görünür hale gelmiştir.
Devlet tarafından finanse edilen imam hatip okulları, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Adalet ve Kalkınma Partisi'nin 2002 yılında iktidara gelmesinden bu yana Türkiye genelinde önemli ölçüde genişlemiştir:
2002 yılında sayısı 450 olan imam hatip okullarında 84 bin öğrenci mevcutken, 2017 yılında bu rakam okul sayısı bazında 4 bine, öğrenci bazında ise 1,3 milyon öğrenciye çıkmıştır (Gür, 2016).
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) bu artışı 'ebeveynlerden gelen yüksek talebe' bağlasa da, son raporlar bu okulların her yıl kapasitelerinden yüzde 50-60 daha az öğrenci çektiğini ortaya koymaktadır (Yeni Akit; 2015).
Din okullarının olağandışı artışı ve birçok devlet okulunun imam hatipe dönüşmesi ile birlikte, özellikle evlerinin yakınında başka bir okul tipi (fen lisesi, anadolu lisesi, meslek lisesi vb.) seçeneği olmayan ebeveynler ve öğrenciler arasında artan bir kamusal eleştiri ve tepkiye neden olmaktadır.
Ayrıca Türkiye'deki eğitim sistemi, tüm eğitim seviyelerinde eşit erişim ve kalite bakımından büyük açıklarla karşı karşıyadır (OECD, 2018).
AK Parti'nin 2002'den bu yana bütün seçimleri kazanarak hızlı yükselişi, Türkiye'yi Erdoğan'ın 'Yeni Türkiye' yaratma programını destekleyenlerle buna karşı çıkanlar arasında ikiye bölmüştür.
Erdoğan'ın ya tek başına ya da koalisyonlarla seçmenlerin yüzde 50'sinden fazlasını kazanması, kısmen AKP'nin daha önce marjinalleşmiş muhafazakar vatandaşlarına devlet kaynaklarına erişimini sağlayan yeniden dağıtım politikalarından ve kısmen de Erdoğan'ın siyaseti ötekileştirici (milli/milli olmayan ayrımı) kutupsal söyleminden kaynaklanmaktadır (Tugal, 2015).
Üst üste gelen zaferler ve bunun neden olduğu özgüven AKP'nin devleti geniş çaplı yeniden örgütlenmesine ve Atatürk dönemi hariç görülmemiş bir güç birikimini sağlarken, muhafazakar ve İslami referans ve uygulamalar Türkiye genelindeki günlük yaşama yayılma eğilimi göstermiştir.
Bununla birlikte AKP'nin Türkiye'deki hegemonik hedeflerini tam olarak gerçekleştirmesinin önündeki en önemli engellerden biri, gençliğin AKP'ye yaygın bir şekilde karşı çıkmasıdır.
Ulusal seçim popülaritesine rağmen AKP, kampanyalarına gençlerin desteğini çekme konusunda diğer yaş gruplarına oranlara daha az başarılı olmuştur.
AKP'nin gençlik oyu (18-25 arasında) genellikle ulusal destek seviyesinin yüzde 5-10 altında kalmaktadır (Ayata, 2017).
Üstelik birçok genç, ebeveynlerinin aksine AK Parti'ye oy verme eğiliminde olmayıp, politikalarını aktif olarak eleştirmektedirler.
Örneğin, 2013 yazında İstanbul, Gezi Parkı protestolarıyla ateşlenen ülke çapındaki gösteriler, Türkiye'de gençlerin artan memnuniyetsizliğinin Erdoğan yönetimine yöneldiğini göstermektedir.
2013'deki Gezi Parkı protestoları, özellikle Mısır, Tunus, Libya ve Yemen'de uzun süre süren ve hükümdarları deviren gençlik önderliğindeki Arap ayaklanmalarının sonrasına rastladığı için, AKP hükümetinin ülkedeki gençliğe yönelik güvensizliğini derinleştirmiştir.
Hükümet hemen protestocuları kriminalize ederek gösterileri şiddetle bastırmıştır.
Siyasi yabancılaşmaya ve açık muhalefete ek olarak, ülkenin gençleri aynı zamanda AKP'nin muhafazakar ve dini gündemine karşı büyük bir kültürel ve ahlaki meydan okumayı temsil etmektedir.
Hükümet yanlısı Sosyal, Kültürel ve Ekonomik Araştırmalar Merkezi (SEKAM) 'Türkiye'de Gençlik ve Uyuşturucu Madde Sorunu' isimli raporunda, ülke gençliğinin dini ahlak ve sosyal güven seviyesinin oldukça düşük olduğuna dikkat çekmiştir.
Aynı raporda gençler arasında, yüksek düzeyde alkol ve uyuşturucu tüketimi, karşı cinsle olan ilişkide sınırsız tutum ve başka bir ülkeye göç etmek isteği bulgularına rastlanmıştır (Can vd, 2016: 156-163).
KONDA'nın yayımladığı bir başka raporda ise, muhafazakar ve AKP yanlısı ailelerden gelen gençler arasında ateizm ve deizmin artışı ile bu rapordaki bazı anonim itiraflar, Sünni İslam'a yabancılaşmanın ve genel anlamda sekülerleşmenin arttığını göstermektedir.
AKP, 2002 yılında iktidara geldiğinden bu yana Türkiye'de dini eğitimin görülmemiş bir şekilde genişletilmesinin bir parçası olarak 28 Şubat postmodern darbesinden devraldığı kısıtlamaları doğrudan hedef almıştır.
Ardışık AKP hükümetleri, İmam Hatip Okullarını sınırlayan düzenlemeleri iptal etmiş ve mezunlarına kaynak ve fırsat sağlamıştır.
Milli Eğitim Bakanlığı ve AK Parti'ye yakın ENSAR, İlim Yayma ve ÖNDER gibi İslami sivil toplum kuruluşlarına ülke çapında eğitim yönetiminde önemli roller verilmiştir.
Bu kuruluşlar İmam Hatip okulları ve yurtlarının çoğunu inşa etmekte; daha sonra MEB'e yalnızca din eğitimi için kullanılmaları şartıyla aktarmaktadır (Özgür, 2012: 161-162).
Bu ortaklık AKP için sadece ideolojik olarak değil, aynı zamanda ekonomik açıdan özel yatırımın ve refahın sağlanmasında hayırseverliğin rolünü artıran cazip bir model haline gelmiştir.
Ancak bu girişimlerin hiçbiri -belli bir oran hariç- gençlerin sekülerleşmesini engelleyememiştir.
2008'de 15-29 yaşları arasındaki bireylerle yaptığı görüşmeleri 2019 yılında tekrarlayan ve toplamda 1.700'den fazla kişiyle röportaj yapan KONDA araştırma şirketinin yayımladığı gençlik raporunda 2008 ve 2019 verileri karşılaştırılmıştır.
Ankete göre kendilerini dindar kabul eden Türk gençlerinin sayısı genel olarak yüzde 7'lik bir gerilmeyle yüzde 15'e düşmüş; kendilerini 'modern' olarak tanımlayan gençler de 2008'de yüzde 34 iken 2019'da yüzde 43'e yükselmiştir.
BBC'nin yaptığı röportajlarda daha önce radikal biçimde İslami olan gençlerin çarpıcı bir biçimde ateistleştiği görülmektedir.
Bir İlahiyat öğrencisi olan Bekir, şunları söylemiştir;
Yakın zamana kadar IŞİD ve El Kaide gibi radikal grupların sempatizanıydım. Bugün ateistim. Başlangıçta İslam'da bir mantık bulmak istedim, ama bulamadım. Sonra ben de Tanrıyı sorgulamaya başladım. Burada İslamcı hükümeti destekliyordum. Fakat baskı devrimi doğurur. Bizi ezmek istediler ve biz de tepki göstermeye başladık.
(BBC, 2018)
3. Sekülerleşen gençlerin değişen siyasi tercihleri
Kendisini muhafazakar demokrat olarak tanımlayan iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi, devlet okullarında dini programları desteklemesine ve ülke çapında orta ve lise öğrencilerine din eğitimi veren yüzlerce imam hatip okulu açmasın rağmen yetişen nesildeki sekülerleşmeye engel olamamıştır.
'Dindar nesil' yetiştirme söylemi belli bir oran hariç karşılık bulamamış, tam aksine daha depolitize ve protest bir nesil yetişmiştir.
Elbette bu tabloya AK Parti'nin kutuplaştırıcı söyleminin, sürekli bir biçimde aynı partinin iktidarda olmasının getirdiği bıkkınlığın ve daha birçok faktörün bunda etkisi bulunmaktadır.
Yukarıda anlatıldığı gibi gençlerde yaşanan sekülerleşmenin politik tercihlerine de yansıyan önemli bir tarafı mevcuttur.
AK Parti'yi endişelendiren de tam da bu noktadır. Yapılan araştırmalar son 10 yılda AKP seçmeni içerisinde lisans mezunu bireylerin oranında artış gözükse de genel anlamda eğitim düzeyi yükseldikçe AK Parti'ye oy verme eğiliminin düştüğünü göstermektedir.
Türkiye genelinde seçmenlerin üçte birini 18-32 yaş arasındaki bireyler oluştururken, Ak Partili seçmenler arasında bu oran dörtte birden biraz fazladır.
Buna göre, Ak Parti seçmenleri arasında gençlerin oranı Türkiye ortalamasının altındayken, diğer yaş gruplarındaki AK Parti seçmenlerinin oranı Türkiye ortalamasının üzerine çıkmaktadır.
AK Parti seçmenlerinin 2010-2017 yılları arasındaki yaş grubu oranları karşılaştırıldığında 18-32 yaş grubu seçmenlerin oranında düzenli bir düşüş görülmektedir.
2010-2012 yılları arasında 18-32 yaş aralığındaki AK Parti seçmenlerinin oranı yüzde 36-37 iken, bu oran 2013 yılında yüzde 32'ye düşmüştür.
2014- 2016 yılları arasında yüzde 30 düzeyine inen bu oran, 2017 yılında yüzde 28'e gerilemiştir.
Türkiye genelinde de 18-32 yaşları arasındaki seçmenlerin oranı 2011 oranı her yıl yüzde 1 puana denk gelen bir oranla düzenli bir düşüşe geçmiştir.
Ancak, 18-32 yaş grubuna ait oransal düşüş, Ak Parti seçmenleri arasında daha yüksek seviyededir.
33-48 yaşları arasındaki Ak Parti seçmenlerinin oranında 2010-2017 yılları arasında büyük değişiklikler görülmemekte, 49 yaş ve üstü seçmen oranlarında ise düzenli bir artış görülmektedir.
Her iki yaş grubunun Ak Parti seçmenleri içerisindeki oranları Türkiye genel seçmenlerin içindeki oranlarının üzerindedir (Uncu, 2018: 9-12).
AK Parti ve diğer siyasi partiler için bir diğer önemli problem, gençlerin siyasete karşı kayıtsızlığıdır.
25 yaş altı -seçmenlerin yaklaşık yüzde 20'lik dilimi- yaş grubu oldukça depolitik durumdadır.
Aslında, son zamanlarda yapılan anketlerden biri, Türkiye'deki gençlerin neredeyse yüzde 80'inin siyasete ilgilerinin olmadığını göstermiştir.
Bu kısmen, Türk toplumunu ve özellikle de gençleri güçlü bir şekilde depolitize etmeye sürükleyen 1980 darbesinden sonra yürütülen devlet politikasının sonucudur.
Milletvekilleri için uygunluk (seçilme) yaşını 18'e düşüren son anayasa değişikliğine rağmen, Habitat Derneği tarafından yürütülen bir araştırma, Türkiye'deki gençlerin yüzde 78'inin siyasete yalnızca oy haklarını kullanarak katıldığını göstermektedir (Erdoğan, 2018: 68).
Hiç şüphesiz Gezi Parkı protestoları gençlerdeki apolitik halin bir istisnası olarak görülmektedir.
İstanbul'da başlayan ve Türkiye'nin farklı yerlerine yayılan; Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) yürüttüğü politikalara karşı yapılan bu sokak protestolarına gençlerin yüksek düzeyde katılımı dikkat çekmiştir.
Bazı danışmanlık şirketlerine göre, Kürt yanlısı HDP (Halkların Demokrat Partisi), Gezi protestolarında görülen genç politik tavrın büyük bir kısmını kendi lehine katalize etmeyi başarmıştır.
Bu nedenle Haziran 2015 seçimlerinde HDP'nin bağımsız adaylar olmaksızın yüzde 10 barajını aşarak ilk kez meclise girmesini, AKP'nin ise mutlak çoğunluğunu kaybetmesini sağlayan nedenlerinden birinin de gençlerin mezkur politik tutumlarıyla ilgili olduğu düşünülmektedir.
Nitekim HDP, ilk kez oy kullanan gençlerin yaklaşık yüzde 20'sinin desteğini almıştır (Birgün, 2015).
24 Haziran parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ise 18-29 yaş arası 13 milyon 970 bin 568 genç seçmen oy kullanmıştır.
Buna göre genç seçmenler, diğer yaş kategorilerine göre yüzde 24,8 ile seçmen çoğunluğunu oluşturmuşlardır.
31 Mart yerel seçimlerinde oy kullanan seçmen profiliyle ilgili resmi istatistikler henüz paylaşılmamış olsa da, genç seçmen sayısının tekrar hafif bir artış gösterdiği açıktır.
2011 parlamento seçimlerinde 18-29 yaş arası 14 milyon 367 bin 567 genç seçmen oy kullanmıştır.
Bu sayı, 2015 parlamento seçimlerinde sadece 80 bin civarında artarak hafif bir artış göstermiştir.
Ancak 2011 ve 2018 seçimleri kıyaslandığında genç seçmenin oy kullanma oranında dramatik bir düşük yaşandığı gözlenmiştir.
18-29 yaş arası genç seçmenlerin oranı 2011'de yüzde 34,9'dan 2018'de yüzde 24,8'e düşmüştür (YSK, 2018).
Özellikle sosyal medya kanallarının yaygınlaşmasıyla birlikte, gençlerin siyasi ilişki süreci temelden değişmiştir.
Önceki nesiller için politik tutumun ana kaynağı ananevi ilişkiler, lider profilleri ve ideolojik görüşlerken, gençlerin politik tutum ve davranışlarını etkileyen çok fazla etken ortaya çıkmıştır.
Bundan dolayıdır ki son zamanlarda yapılan araştırmalar, gençlerin ailelerinden farklı siyasal davranışlara sahip olduklarını göstermektedir.
Çevre, arkadaşlar ve sosyal medya temasları -takip edilen YouTuber'lar dahil- politik davranışlarını belirlemede çok önemli bir role sahiptir.
Gençler ayrıca bir siyasi partiye oy verirken farklı konuları önemsemektedirler.
Örneğin, genç işsizliği ve eğitim gibi konular gençler için politik ideoloji veya güvenlikten daha önemlidir.
Sonuç
'İslamlaşma, Malezyalaşma, İranlaşma' gibi Türkiye'nin hızla dindarlaştığını/desekülerleştiğini ima eden kavramlar yaygınlaşsa da Türkiye'de kırsaldan kente göç olgusu, modernleşme, kapitalistleşme esaslı bir sekülerleşmeye neden olmuştur.
Kişi başına düşen camii sayısında, ibadet etme oranlarındaki düşüş, kadın-erkek ilişkilerinde İslami hükümlerin aksine gelişen tutumlar, boşanma oranlarındaki artışlar gibi veriler gerçekleşen sekülerleşmenin onlarca istatistiksel göstergelerinden sadece birkaçıdır.
Ülke bir blok halinde sekülerleşirken gençler dindarlaşmamış, onlar da dünyevileşmiştir.
Hatta 2002'den beri iktidarın imam hatip okulları ve din eğitimini artırmasına, 'dindar nesil' yetiştirmeye yönelik söylemlerine rağmen, gençlerde sekülerleşme çok daha görünür hale gelmiştir.
Bu durum gençlerin politik tercihlerine de yansımış, sekülerleşen gençlerin çoğu apolitikleşirken, iktidara karşı protest tutum yaygın hale gelmiştir.
Gezi Parkı gibi olaylarda görülen iktidar karşıtı genç kesim, politik ve ideolojik tutumlardan ziyade refah seviyesi, eğitim, liyakat ve işsizlik gibi konuları daha çok önemseyen bir siyasal tutumla karakterize olmaya başlamıştır.
Kaynakça
- Ayata, S. (2017). 'Gençler AKP'den neden uzaklaşıyor?'. T24. https://t24.com.tr/yazarlar/sencer-ayata/gencler-akpden-neden-kopuyor,17824 (Erişim tarihi: 15.06.2020).
- BBC News. (2018). The young Turks rejecting Islam. https://www.bbc.com/news/world-europe-43981745 (Erişim tarihi: 15.06.2020).
- Birgün Gazetsi. (2015). 'Gençler HDP, orta yaş CHP diyor'. https://www.birgun.net/haber/gencler-hdp-orta-yas-chp-diyor-81365 (Erişim tarihi: 16.06.2020).
- Bozkurt, F. (2003). State-Community Relations in the Restructuring of Alevism. (Ed. T. Olson, E. Özdalga & C. Raudvere). Alevi Identity. İstanbul: Swedish Research Institute. 85-96.
- Can, B., Mahitapoğlu. H., Yaman, V. & Kırbaşoğlu, Z. (2016). Türkiye'de Gençlik ve Uyuşturucu Madde Sorunu. SEKAM.
- Erdoğan, R. T. (2012). 'Dindar gençlik yetiştireceğiz', Hürriyet. https://www.hurriyet.com.tr/gundem/dindar-genclik-yetistirecegiz-19825231 (Erişim tarihi: 15.06.2020).
- Erdoğan, E. (2018). 'Türkiye'deki Gençlerin İyi Olma Hali Raporu'. Habitat Derneği.
- Ertit, V. (2020). Sekülerleşme Teorisi. Ankara: Liberte Yayınları.
- Gür, B. (2016). 'What Erdoğan really wants for education in Turkey: Islamization or Pluralisation?' Al Jazeera Center for Studies.
- Konuralp, E. (2016). Transformation of Secularism in Turkey: Debating Post-Secularism Under the AKP Rule. Doktora Tezi.
- OECD. (2018). Education at a Glance.
- Özcan, Y. Z. (1990). Ülkemizdeki Cami Sayıları Üzerine Sayısal Bir İnceleme. Journal of İslamic Research, 4 (1), 5-20.
- Özgür, İ. (2012). Islamic Schools in Modern Turkey: Faith, Politics, and Education. Cambridge: Cambridge University Press.
- Korkmaz Çetin, S., Bildik, T., Erermiş, S., Demiral, N., Özbaran, B., Tamar, M. & Aydın, C. (2008). Erkek Ergenlerde Cinsel Davranış ve Cinsel Bilgi Kaynakları: Sekiz Yıl Arayla Değerlendirme. Türk Psikiyatri Dergisi, 19 (4), 390-97.
- Süleymanov, A. (2010). Çağdaş Türk Toplumlarında Aile ve Evlilik İlişkileri. Sosyal Siyaset Konferansları Dergisi, (58), 197-216.
- Tugal, C. (2015). Religious Politics, Hegemony, and the Market Economy: Parties in the Making of Turkey's Liberal-Conservative Bloc and Egypt's Diffuse Islamization. Stanford: Stanford University Press.
- Turner, B. S. & Arslan, B. Z. (2011). 'Shari'a and Legal Pluralism in the West', European Journal of Social Theory, 14: 2, s. 139-159.
- Uncu, B. A. (2018). AK Parti Seçmenleri, KONDA Seçmen Kümeleri.
- Yeni Akit Gazetesi. (2016). İmam hatipler neden boş kaldı? https://www.yeniakit.com.tr/haber/imam-hatipler-neden-bos-kaldi-87862.html (Erişim tarihi: 15.06.2020).
- YSK. (2018). Cumhurbaşkanı ve 27. Dönem Milletvekili Genel Seçim İstatistikleri. http://www.ysk.gov.tr/tr/2018-cumhurbaskani-ve-milletvekili-secim-iyüzde CCyüzde 87statistikleri/78032 (Erişim tarihi: 16.06.2020).
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish