Yazdığı romanlarla bugün kendisini daha çok bir yazar olarak hissetse de, Hasan Gören bir bilgisayar mühendisi, bir analist… Uzun yıllar tiyatro ve film festivalleri, opera salonları için kullanılan alt ve üst yazı sistemleri, görme engelliler için ses destekli okuma yazma programları geliştirmiş. 2001'de, kendi ifadesiyle "iyi bir izleyicisi olduğu" futbol alanında çalışmaya karar veriyor. O günden bu yana futbol medyasında MatchStudy ismiyle bilinen oluşumun altında, Mathball ismini verdiği yazılımıyla maç analizi ürünleri geliştirerek veri üretiyor.
Bir süre birlikte çalışma fırsatı bulduğum, futbol ve maç analizleri hakkında kendisinden birçok şey öğrendiğim Hasan hocayla istatistiğin ve analizin modern futbolda işgal ettiği yerden Euro 2020'ye dek uzanan derin bir sohbet gerçekleştirdik.
Hocam, sizi tanımayanlar için, Türkiye'de ve yurt dışında ne tarz çalışmalar yaptınız? Sizi, MatchStudy'yi diğerlerinden farklı kılan şeyler ne oldu, biraz bahsedebilir misiniz?
Öncelikle futbolda veri kullanımının önemine inanan teknik direktörlerin gereksinimleri doğrultusunda çeşitli analiz araçları geliştiriyoruz, farklı liglerden topladığımız verilerle oyunun gelişimini izlemelerine destek sağlamaya çalışıyoruz.
2004'ten bu yana Dünya Kupaları ile Avrupa Şampiyonaları'nın, 2007'den bu yana SüperLig'in, son üç yıldır da Premier Lig ve Şampiyonlar Ligi'nin tüm maçlarının verilerini, maç görüntülerini kare kare izleyerek tutup kaydettiğimiz büyük veri tabanımız bize maç, takım ve oyuncu bazında değerli bilgiler sunuyor. Biz de bu verileri transferden takım mühendisliğinden, rakip analizinden ligdeki oyunun incelenmesine kadar farklı amaçlarla kullanmak isteyen teknik direktör, analizci, medya çalışanı ve akademisyenlerle paylaşıyoruz. Geçmiş yıllarda Köln Spor Akademisi'yle, Bundesliga kulüpleri ve Alman Ulusal Takımı'na veri sağlamak üzere uzun bir işbirliğimiz oldu. TFF'nin ilk Pro Lisans kursları ile maç analizi kurslarında analiz eğitmeni olarak yer aldık, sitemiz üzerinden özellikle Süper Lig verilerini meraklıları için yayınladık.
MatchStudy?
MatchStudy bizim medyada kullandığımız markamız. Kulüplerle çalışmalarımızda ise MathBall markamızla geliştirdiğimiz ürünleri kullanıyoruz. Çalışmalarımızın temelinde, futbolu kısıtlı bir veri setine indirgemek yerine, oyunun zengin verilerle ve kendi akışı içinde açıklanmasına dönük yaklaşımımız bulunuyor. Verilerimizi maçlar sırasında çarçabuk kaydetmiyoruz. Maçlardan sonra saatler süren bir işlemle kaydediyoruz ve bu işimizi kolaylaştırıyor. Elmalarla armutları toplayıp meyve diye sayan üstünkörü bir istatistiksel yaklaşım yerine, skoru yaratan dengeleri, takımların oyun anlayışları ve oyunun kendi koşullarındaki neden sonuç ilişkileri çerçevesinde anlatan verileri bütünsel bir analiz içinde sunmaya çalışıyoruz. İstatistiksel verileri, takım ve oyuncularla ilgili keskin yargılar oluşturmak için değil, olguları diğer unsurlarla harmanlayıp daha sağlıklı açıklayabilmek için kullanıyoruz.
Bugüne dek kimlerle çalıştınız?
Yerli ve yabancı isimleri tek tek sıralamak çok yer kaplayacaktır. 2001 yılından bu yana Süper Lig'de çalışmadığımız kulüp ya da teknik direktör pek azdır sanıyorum. Bazıları sürekli olmuştur, bazılarıyla çalışmalarımız koşullardan ya da aynı dili konuşamamaktan kaynaklanan kesintilere uğramıştır. TFF ile de 2002 Dünya Kupası öncesinden başlayan ilişkilerimiz oldu. Her ne kadar bu dönemde milli takımlarda birlikte çalışmasak da, Federasyonun analiz kurslarında hala yıllar önce geliştirdiğimiz bir yazılımın tasarımı kullanılmakta. Türkiye dışında ise Azerbaycan'dan Honduras'a kadar uzanan bir coğrafyada kulüp ya da lig bazında çalışmalarımız bulunuyor.
Maç analizi ve istatistik minimum çabayla maksimum verim fikrinden yola çıksa da, futbol bugün sahada "en az rakip kadar koşmadan kazanılmaz" fikriyle büyük bir çelişkinin göbeğinde oynanıyor. İngiliz Charles Reep'in 1950'lerin ilk yarısında ilk uygulamalarına rastlanan maç analizi, zaman içinde İngilizlerin kıta Avrupası futbolunun önüne geçmek ve de alt seviyedeki takımların uzun toplar, rakibi oynatmamak gibi futbolun estetik halinden uzak, basit ve pragmatist çözümler için başvurduğu bir iş koluydu. Bugün futbolun evrimine baktığınızda istatistik modern futbolun tam olarak neresinde?
İçinde ölçme ve değerlendirme araçlarının bulunmadığı herhangi bir modern etkinlikten söz edemeyeceğimiz bir çağda yaşıyoruz. Ancak bugün, istatistiklerin futbolun gelişim sürecinden çok, pazarlanma sürecinde kullanılan birer araç haline geldiği kanısındayım. Bazı istatistik başlıklarının oyunu açıklama gücüne bakılmadan yalnızca magazin niteliği nedeniyle bile öne çıkarılmasıyla daha fazla karşılaşıyoruz artık. Endüstriyel futbol içinde bireysel istatistikler de oyuncuların enselerine yapıştırılmış bir karekod gibi görülüyor, bu istatistiklerin maç içinde oluşma koşullarına bakılmıyor ve karşılaştırılan oyunculara insan değil de üretim bandındaki birer malmış gibi yaklaşılıyor. Oysa çoğu kez bu derinliksiz istatistikler öngörü sağlamadaki yetersizlikleri nedeniyle transfer hatalarına ya da saha içi başarısızlıklara yol açabiliyor. Ancak tüm bunların yanında en çok da, futbol istatistikçilerinin oyuna bakışı ve onu kısıtlı bir sayı setine indirgeme çabalarının, insan düşüncesi sanki 20. yüzyıldaki gelişmeleri hiç yaşamamış gibi, hala 19. yüzyılın determinizmi düzeyinde takılıp kalmasını garipsiyorum.
Valeri Lobanovski, Dinamo Kiev'de oyuncularının maç başına aksiyonlarını içeren istatistikleri maçlardan sonra tesislere asıyor ve Jonathan Wilson'un Futbol Taktikleri Tarihi'nde belirttiği üzere örneğin bir orta saha oyuncusunun maç boyu en az yüz aksiyon içinde olması gerektiğini söylüyordu. Yıllar sonra Jaap Stam'ı analiz ekibinin verdiği istatistik doğrultusunda ‘artık daha az defansif müdahale yaptığı için' Lazio'ya satma kararı veren Alex Ferguson sonradan bunun kariyerindeki en büyük hatalardan biri olduğunu söyleyecekti. Bugün aksiyon sayısı kadar aksiyon çeşitliliği de çok dikkat çekiyor ancak aksiyon niteliklerinin göz ardı edildiğini düşünüyorum. Bu konu hakkında ne söylersiniz?
Ne yazık ki, geleneksel yöntemlerin yerlerini teknolojik çözümlerle bıraktığı pek çok yerde olduğu gibi futbol alanında da yeni uygulamaları tasarlayanlar, alt ettikleri eski uygulamalara ve onları doğuran doğal koşullara tepeden bakmayı ve kendi dijital dünyalarını zorlamayı marifet sayıyor. Açıkçası, futbolda yeni istatistik başlıkları ile yöntemlerini geliştirenlerin futbolu yeteri kadar öğrenmeye çalıştığı kanısında değilim. Futbol insan tarafından oynanan bir oyun ve biyolojik süreçleri kaba birer dijital ölçüm yöntemiyle bilmek ve denetlemek bu alana yeni girenlerin zannettiği kadar basit değil. Futbolu daha iyi açıklayan araçlar geliştirebilmek için çok çalışmak gerekiyor ancak bildiğiniz gibi çalışmak, kestirme yoldan başarıya erişilebileceği zannedilen günümüzde pek de revaçta değil.
Aksiyon demişken bunların tanımlarının sizin için çok önemli ve belirleyici olduğunu biliyorum. Bu tanımlarda bir standart olmamasını neye bağlıyorsunuz?
Her şeyden önce teknik direktörlerin futbolu anlama ve uygulama yöntemleri arasında bir standarttan söz edemeyiz ki, bunu bence olumlu görmek gerekiyor. Ben basit bir "orta" tanımının bile Magath'tan Lucescu'ya kadar farklı isimlerce farklı tanımlandığını yaşayarak gördüm. Buna bir de istatistikçilerin bazılarının oyunu basitleştirerek açıklamaya bazılarının da daha etkin pazarlamaya dönük farklı amaçlarla çalıştığını ekleyin, sorunuzun yanıtı ortaya çıkacaktır.
1970'lere göre sahada üç kat daha fazla koşan oyuncular var ve oyuncular arasındaki mesafeler oldukça kısaldı. Koşu mesafelerinin ölçümü de buna paralel olarak son yıllarda istatistiğin bir parçası haline geldi. İstatistiksel olarak da çok koşan gerçekten de çok kazanıyor mu?
Aksine, futbolun doğası, skoru değiştirmeye çalışan takımların daha çok koşmak zorunda olduğunu gösteriyor. Sahadaki fiziksel etkinlikleri yalnızca toplam mesafeyle ölçmek, ergen oğlanlardaki mahrem ölçüm tutkusunu anımsatıyor bana. Neyse ki artık o aşamayı geçti dünya futbolu.
Son dönemde xG'ler çok fazla konuşuluyor. Futbolda olasılığı etkileyen değişkenler ve değişkenlerin nitelikleri belirleyiciyken xG nasıl bu kadar kabul görebiliyor? Nedir bunun alametifarikası?
Bu sorunuzun yanıtını az önce istatistikleri endüstriyel futbolun bir pazarlama faaliyeti kapsamında tanımlarken vermiş olabilirim. Bu x'li istatistikler standart formüllere dayanmadığı gibi, farklı üreticilerin ortak tanımlara göre kurulmamış veri tabanlarından alınan ve karşılaştırılma gücü zayıf verilere dayandırılıyor. Pazarlanabildiği sürece daha da çeşitlenecektir, ancak daha kolay pazarlanabilir bir veri türetildiğinde modası geçecektir diye tahmin ediyorum.
Futbolun bugün istatistikten ve maç analizinden beklentisi çok yüksek. İmkânı olan kulüplerin kurduğu analiz laboratuvarları, analiz departmanına yaptığı istihdamlar, yazılımlar, kameralar bu beklentilerin bir sonucu... Bunun bir fetişizme gittiğini düşünüyor musunuz? Size göre istatistik ve analiz ne zaman tam anlamıyla bir kulübe fayda sağlar?
İstatistikler bize geçmişe dönük bilgiler verir, futbol dünyası ise istatistiklerden geleceği öngörmesini bekliyor. Oysa bu öngörü konusu, akademik bir disiplin olan istatistiğin ikiz kardeşi diyebileceğimiz olasılık disiplininin konusudur. İstatistiksel analiz yöntemi, ancak bu gerçeğin farkında ve elindeki araçları verimli kullanmayı bilen bir teknik ekibin, futbolun doğrularına göre kaydedilip işlenen verileri hakkını vererek değerlendirmesi sonucunda yarar sağlar. Yoksa bu amaçla yapılan yatırımlar boşa gittikçe yönetimlerin gelecekteki daha doğru projelere soğuk yaklaşmaları da şaşırtıcı olmayacaktır.
Euro 2020 futbolda yeni döneme dair bazı yeniliklerin görüldüğü bir turnuva olarak tarihe geçti. Veriler eşliğinde değerlendirdiğinizde bu turnuvada en dikkat çeken noktalar neler oldu?
2018 Dünya Kupası'ndan sonra yaptığımız değerlendirmeler, başarılı takımlarda ofansif çeşitliliğin önemini göstermişti. Bu turnuvada da bence öne çıkan unsurlar, hücum ederken kapalı savunmaları aşabilmek için rakibin dengesini bozacak şekilde, geniş alanları farklı atak varyasyonlarıyla birlikte kullanılabilme becerisi; savunma yaparken de takım olarak denge ve disiplini koruyup aynı zamanda hücuma da çıkabilme özelliği oldu.
Şampiyon İtalya'ya karşı büyük bir sempati beslediğinizi biliyorum. Turnuvada İtalya'yı farklı kılan ve şampiyonluğa götüren şeyler nelerdi?
Milli Takımımızın grubu üzerine çalışırken İtalya'nın son maçlarının analizini de ayrıntılarıyla yapmış ve kupayı almalarının sürpriz olmayacağı sonucuna varmıştık. Benim İtalya'nın oyununu zevkle izlememin öncelikli nedeni, hücumda oyunun kontrolünü bir müzik enstrümanı çalar gibi ellerinde tutabilmeleri oldu. Bunu yaparken tempoyu amaçlarına dönük şekilde ve istedikleri gibi ayarlayabildiler, oyuncularının özelliklerinden birbirlerini tamamlayacak şekilde yararlanabildiler, geniş alanı yalnızca enine değil dikine de çok etkili kullanabildiler. Hücum verimliliklerini de artırabilirlerse İtalya'yı 2022 Dünya Kupası'nın da favorisi olarak görebiliriz.
Son olarak Jorge Valdano finalde kaçan penaltılar özelinde büyük verinin mental durumları açıklayamayacağını anlatan güzel bir yazı yazdı. Penaltıları gerçekten istatistiklerle açıklamaya çalışanlar var. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Artık ilgimi eskisi kadar çekmese de geçmişte penaltılar üzerine istatistikler tutmuş ilk kişilerden olabilirim. Şimdilerde artan istatistik kullanımı ile eski penaltıların dökümlerine kolayca ulaşabilmesi, vuruş anında oyuncuların davranışlarını etkileyen sayısız unsura bir yenisini ekledi diye düşünüyorum. Penaltı atışları doğası gereği her olasılığa açıktır ve vuruşu yapan ile karşılayan arasında bir düello söz konusudur. Açıkçası, oyuncular için temiz gol vuruşları üzerine çalışmanın, kaleciler için ise penaltıcıların vücut dili ile maç süresi içinde yaşananlara yoğunlaşmanın, geçmiş istatistikleri ezberlemekten daha değerli olduğu kanısındayım. Buna karşılık, penaltının her aşamasının istatistiklerinin çıkılabileceğini söyleyenler de çıkacaktır. Ancak gol vuruşları ve vücut dili gibi, penaltı istatistiklerine eklenecek her yeni ayrıntı, taraflardan biri için bilgi olacaksa, diğer taraf için bir aldatma unsuru haline gelecektir. Bu da penaltı anının gizemiyle öngörülemezliğini dirhem azaltmaz.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish