Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 14 Haziran tarihinde Brüksel'de yapılan NATO zirvesinde ABD Başkanı Joe Biden ile ilk görüşmesini gerçekleştirdikten sonra 44 günlük İkinci Karabağ Savaşı sonrası Azerbaycan'a ikinci ziyaretini gerçekleştirdi.
Burada Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'le görüşerek Azerbaycan-Türkiye ilişkilerini müttefiklik düzeyine ulaşacak bildiriyi imzalandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan İkinci Karabağ Savaş'ı sonrası Azerbaycan'a ilk ziyaretini "Zafer Töreni"ne katılmak için yapmıştı.
Erdoğan'ın Azerbaycan'a ikinci ziyaretini önemli kılan ise Azerbaycan'ın medeniyet başkenti işğaldan kurtarılan Şuşa'yı ziyaret etmesidir.
Azerbaycan halkı ile duygusal bağı olan ve Karabağ'ın merkezinde yer alan Şuşa şehri, tarihsel, stratejik, politik ve kültürel açıdan hem Azerbaycan için, hem de Türk dünyası için önemli bir şehirdir.
Azerbaycan'ın Karabağ hanı Panahali han Cavanşir tarafından XVIII. yüzyılın ortalarında yapılan şehrin üç tarafı sarp kayalıklarla ve dördüncü tarafı zaptedilemez bir kale olarak bilinen güçlü kale duvarlarıyla çevrilidir.
Stratejik önemi nedeniyle 1905-06 ve 1918-20 yıllarında Ermenilerin saldırısına uğramış ve burada yaşayan Azerbaycan Türklerine karşı katliamlar yapılmıştır.
1980'lerin sonunda Ermenistan'ın Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ bölgesine yönelik iddialarını başlattığı zaman ilk hedeflerinden biri Şuşa sehri oldu.
Çünkü Şuşa, Karabağ'ın merkezi sehri olarak bilinen Hankendi'yi, Hocalı'yı, çevredeki kasaba ve köyleri rahat kontrol edilebiliyordu.
Bu nedenle Hankendi'nde bulanan 366. Rus Motorize Alay'nın de desteği ile Şuşa çevresindeki köy ve kasabalardan Azerbaycan'lılar kovulduktan sonra 8 Mayıs 1992 yılında işğal edildi.
Şuşa işğal edildiği zaman nüfusunun yüzde 98'i Azerbaycanlılardan oluşmaktaydı.
Şuşa işgalden nasıl kurtarıldı?
Aslında 27 Eylül'de 44 günlük "Vatan Savaşı" başladığı zaman Azerbaycan'da halk Şuşa'nın kısa sürede işğaldan kurtarılacağını beklemiyordu. Çünkü Şuşa hem coğrafi ve strateji konumu itibariyle zor ve bir o kadar da önemliydi.
Fakat "Demir Yumruk Harekatı" sırasında reportajlarının birinde Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in, "Şuşa'sız bu harekat yarım kalır" açıklaması herkesi hem heyecanlandırdı hem de umutlandırdı.
Tabii ki, toprakları işgal altında olan diğer bölgelerden vatandaşlar kendi topraklarının kurtarılmasına seviniyor ve bunu sabırsızlıkla bekliyordu. Fakat Şuşa ile Azerbaycan'ın bütünü arasında başka bir duygusal bağ vardı.
Aslında 44 günlük "Vatan Savaşı"nın başlama nedenlerinden biri Şuşa idi. Çünkü Ermeniler 2020 yılının Nisan ayında işgal altındakı Karabağ'da yasadışı seçimler yapmış ve Şuşa'da yeni yaptıkları bir binada "yemin töreni" gerçekleştirmişdiler.
"Yemin törenine" katılan Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan Şuşa'da Cıdır Ovası'nda sarhoş şekilde halay çekmiş ve bu durum Azerbaycan'da bir hakaret olarak kabul edilmişti.
Bununla yetinmeyen Ermeni tarafı sözde "Karabağ Cumhuriyyeti"nin başkentinin Şuşa'ya taşınmasını da planlamaktaydı.
27 Eylül'de "Demir Yumruk Harekatı" başladığı zaman ilk vurulan binalardan biri Ermeniler'in sahte "yemin töreni" düzenlediği bu bina oldu.
Fakat "Demir Yumruk Harekatı" sırasında Şuşa'nın tarihi yapısının zarar görmemesi için Azerbaycan ordusu özen gösterdi.
Neyse ki Azerbaycan ordusunun konuşlanmasını engellemek amacıyla Ermenistan'ın son anda Şuşa'ya fırlattıkları İskender-M balistik füzesi bile patlamadı veya Ermenistan Başbakanı Paşinyan'ın ifadesi ile yüzde 10'u patladı.
27 Eylül'de "Demir Yumruk Harekatı" başladığında Ermenistan'ın beklediği Ağdam şehrinden değil, beklemediği Fuzuli-Cebrayil istikametinde ilerlemişti.
Harekat bittikten sonra bunun amacının Ermeni ordusunu şaşırtmak ve Fuzuli'den Şuşa'ya ilerleyerek Karabağ'dakı Ermeni ordusunu kuşatmak olduğu anlaşıldı.
Azerbaycan ordusu 44 gün sonra Şuşa'ya ulaşarak Karabağ'dakı 20 binlik Ermeni ordusunu kuşatmağı ve Ermenistan'ı 10 Kasım teslimiyyet belgesini imzalamağı zorlamağı başarmıştı.
Azerbaycan ordusu Şuşa'yı ağır silahlar yani tank, zırhlı araç, top, füze kullanmadan kurtardı. Aslında Azerbaycan ordusu Şuşa yakınlarında olduğu günlerde hava kapalıydı ve yabancı askeri uzmanlar Bayraktar'ları kullanamayacağı için Azerbaycan ordusunun Şuşa'yı kurtaramayacağını savunmaktaydı.
Çünkü Şuşa'ya giden yollar işgalcilerin kontrolundaydı ve ağır silahlar olmadan Şuşa'yı almak imkansız gibiydi. Fakat Azerbaycan ordusu akıllı bir kararla havanın kapalı olmasından faydalanarak Şuşa'ya dağları ve ormanları tırmanarak girdi.
Böylece Şuşa'dakı işgalci ordu askerleri bir anda şehrin içinde Azerbayan özel kuvvetlerini karşısında buldu. Böylece Şuşa otomatik silahlar ve askeri bıcaklarla işgalden kurtarıldı.
Yaralı Ermeni askerlerinin tedavisi için o günlerde Hankendi'ye gelen Fransız doktorun, Şuşa'dan getirilen Ermeni askerlerinin hepsi otomatik silah veya bıcakla yaralanmıştı, sözleri de aslında Azerbaycan ordusunun 1300-1500 metre yükseklikteki Şuşa'yı nasıl kurtardığının kanıtıdır.
Azerbaycan ordusunun bütün yolları işgalcilerin kontrolunde olan Şuşa'yı kurtarması Ermeni politikacıları da şaşırtmıştı ve birçoğu Şuşa'nın politik amaclar uğruna kurban verildiğini savunuyorlardı.
Halbuki Şuşa'yı işgalden kurtarmak için Azerbaycan ordusu 200'den çok şehit vermiş ve 1000'den fazla düşman askerini etkisiz hale getirmişdi.
Şuşa'nın işgalden kurtarılması haberini vermek için Cumhurbaşkanı Aliyev adres olarak Bakü'deki şehitliği seçti. Cumhurbaşlanı Aliyev'in Şuşa'ya bir insan gibi ve canlı varlık gibi hitab ederek "Aziz Şuşa sen azatsın. Aziz Şuşa seni yeniden kuracağız. Aziz Şuşa biz geri dönüyoruz" sözleri aslında pek çok Azerbaycanlı ile Şuşa arasında kurulan duygusal bağın göstergesiydi.
Şuşa işgalden kurtarıldıktan sonra Cumhurbaşkanı Aliyev zor koşullara rağmen 3 defa Şuşa'yı ziyaret etti. Şuşa'ya varmak için tahmini 10-12 saatlik yapım aşamasında olan bir yoldan geçmek gerekiyor.
Şu anda işgalden kurtarılan Fuzul'den Şuşa'ya büyük bir yol yapılıyor ve bu yolun yapılması Azerbaycan ve Türk şirketleri tarafından ortak gerçekleştiriliyor.
Şuşa ve Azerbaycan medeniyeti
Şuşa işgalden kurtulduktan sonra Cumhurbaşkanı Aliyev'in kararnamesi ile Azerbaycan medeniyetinin başkenti ilan edildi. Şuşa'nın medeniyet başkenti olması tesadüf değildir ve Azerbaycan medeniyetine katkı veren onlarca insan bu şehirde doğmuş ve büyümüştür.
XIX. yüzyılda 22 musiki ve 38 ses ustasının yaşadığı Şuşa'da insanlar musiki ve şiir konusunda özel yeteneğe sahip olmuşlardır.
Şuşa Azerbaycan Milli Marşının yazarı Üzeyir Hacıbeyli'nin büyüdüğü şehir olmuştur. Üzeyir Hacıbeyli Doğu'da ilk opera sahneleşdiren insandır.1908 yılında Fuzuli'nin "Leyli ve Mecnun" operasını Hacı Zeynalabidin Tağıyev'in Bakü'de yaptırdığı teatro binasında sahneye koymuştu.
Toplamda 7 opera ve 3 operet yazan Hacıbeyli'nin en iyi eseri 1936'da yazmış olduğu "Koroğlu" operasıdır.
Şuşa'nın Azerbaycan medeniyetine katkısı Hacıbeyli ile sınırlı değildir. Şuşa, Han kızı Hurşudbanu Natevan, Soltan Hacıbeyov, Cabbar Karyağdıoğlu, Bülbül, Han Şuşinski, Reşid Behbudov ve daha onlarca medeniyet insanının vatanıdır. Bu isimler Azerbaycan'ın çok önemli şiir ve ses ustalarıdır.
İşgal döneminde Ermeniler Şuşa'nın tarihi ve kültürel yapısını değiştirmek amacıyla değişiklikler yapmıştır. Özellikle tarihi Gövher Ağa Cami'sinin yapısının değiştirilmesi dikkat çekicidir.
Şuşa işgalden kurtarıldıktan sonra ilk işlerden biri Gövher Ağa Camisi'nin tarihi özelliklerine uygun restore edilmesi oldu.
Şuşa ve Türkiye-Azerbaycan ilişkileri
Şuşa tarihde ve günümüzde Azerbaycan-Türkiye ilişkilerine katkı sağlayan ve bugünkü siyasi ilişkilerin oluşmasında ideoloji temelleri koyan pek çok aydının da ana vatanıdır.
1918-1920 yıllarında hem Osmanlı meclisinde, hem de Azerbaycan Halk Cumhuriyeti Meclisi'nde aynı anda milletvekili, Bakü'yü Bolşevik-Taşnak işgalinden kurtaran Kafksa İslam Ordusu komutanı Nuri Paşa'nın, Türkiye Cumhuriyeti kurucu Mustaf Kemal Atatürk'ün danışmanı, Anadolu Ajansı'nın, Ankara hukuk fakültesinin kurucusu Ahmet Bey Ağaoğlu'nun ana vatanıdır.
Türk liberalizminin babası olarak kabul edilmiş olsa da aslında Ağaoğlu Türk milliyetçiliğinin gelişmesine büyük katkıları olmuştur.
Ziya Gökalp ve Yusuf Akçura ile birlikte Türkçülük akımının önderleri arasında yer alan Ağaoğlu, Türk Yurdu ve Türk Ocağı cemiyyetlerinin kurucularındandır.
Azerbaycan Bolşevikler tarafından işgal edildikten sonra İstanbul'a dönen Ağaoğlu İngilizler tarafından tutuklanarak Maltaya götürülmüş ve hiçbir suçu olmadığı kanıtlandıktan sonra Ankara'ya Kurtuluş Mücadelesi'ne destek vermek için Atatürk'ün yanına gelmiştir.
TBMM'de II. ve III, dönem milletvekiliği yapmıştır. Ahmet Ağaoğlu dışında çoçukları da Türkiye Cumhuriyeti'nin gelişmesine ve büyümesine katkı sağlamıştır.
Ahmet Ağaoğlu, Türkiye'nin ilk kadın avukatı Süreyya Ağaoğlu'nun, eğitimci ve milletvekili Tezel Taşkıran'ın, elektrik yüksek mühendisi ve iş adamı Abdurrahman Ağaoğlu'nun, siyasetçi, edebiyatçı ve hukukçu Samet Ağaoğlu'nun ve tıp doktoru Gültekin Ağaoğlu'nun babasıdır.
Kısacası, Cumhurbaşkanı Erdoğan Azerbaycan halkının duygusal bir bağla bağlı olduğu, Azerbaycan ve Türkiye için önemli şahsiyettler yetiştiren ve Azerbaycan'ın medeniyetinin ruhunun ve felsefesinin doğduğu yere gidiyor.
Şuşa şehri sahip olduğu stratejik konumu nedeniyle de önemlidir. Öyle ki, Şuşa'ya sahip olan Karabağ'ın bütününe sahip olur.
Bu nedenle Hankendi, Hocalı ve Rus barış birliklerinin kontrol ettikleri diğer Azerbaycan topraklarına dönmenin zor olmayacağı düşünülmektedir.
Şuşa işgalden kurtulduktan sonra Ermenistan'dakı bazı revizyonist politikacılar, Şuşa'yı askeri olmasa da politik yolla geri alacağız, açıklamalarını yapmaktadır.
Dolayısıyla iki kardeş ülke Cumhurbaşkanının Azerbaycan medeniyetinin başkenti Şuşa'ya gitmesi, orada önemli projelerin altına imza atmaları ve mesajlar vermeleri Şuşa'da gözü olanlara tutarlı bir cevaptır.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish