Muhalefet partilerinin tamamı, iktidar değişimi olması halinde, 16 Nisan 2017'deki referandumla kabul edilip 24 Haziran 2018 seçimlerinden itibaren de yürürlükte olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin yerine parlamenter sisteme geri dönüş konusunda ortak bir dil kullanıyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Muhalefet cephesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın her konuda tek başına karar verdiğine yönelik eleştirilerini sıralarken, çarpıcı örnekler de sunuyor.
24 Haziran 2018'den bu yana yayınlanan 73 Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nden 45'inin daha önceki Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri'nde değişiklik yapması, sistemin işlemediğine kanıt olarak sunuluyor.
Bir ilin tarım müdürünün görevden alınması kararına dahi Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın imza atıyor olması da yine muhalefet cephesinin 'tek adam' eleştirilerinin hedefi olabiliyor.
Parlamenter sisteme geri dönüş konusunda, özellikle ana muhalefet partisi konumundaki Cumhuriyet Halk Partisi'nde (CHP) hummalı bir çalışma var.
CHP'nin hukukçu kurmayları, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem için bir taslak hazırladı ve bu taslak partinin karar organı Parti Meclisi'nden geçerse, rapor haline getirilerek kamuoyuyla paylaşılacak.
CHP'nin Hukuk ve Seçim İşleri'nden Sorumlu Genel Başkanı Yardımcısı Muharrem Erkek ile Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem taslağını konuştuk.
Erkek, partisinin yaptığı çalışmalara dair bazı ipuçları verdi...
Bugünden bakınca 2017 yılında kabul edilen anayasa değişikliği sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?
2017 yılına dönelim. OHAL var. Propaganda adaleti var mıydı? Yoktu. 15 Temmuz 2016'daki hain darbe girişimini fırsata çevirdiğini bizzat temsilcilerinin açıkladığı iktidar, ilân ettiği OHAL ile her alanda düzenleme yapmış, yaşananlar sivil darbe niteliğine bürünmüştü. O kadar ki, anayasa değişikliği referandumunu OHAL'de gerçekleştirdiler. Referandum kampanyaları adil bir ortamda yapılamadı. Basın yayın organlarında kampanyalara ayrılan süreler "hayır" aleyhine olmuştu. Yani adaletten uzak bir kampanya süreci işlemişti.
Bir ülkede yaşayan herkesi, her kurumu ve kuruluşu ilgilendiren anayasa değişikliği teklifinin hazırlanmasında katılım olabildiğince düşük tutulmuş, Saray'ın odalarında kapalı kapılar ardında ayrıntılarını yalnızca birkaç AK Parti ve MHP yöneticisinin bildiği, meslek odalarının, STK’ların, muhalefet parti görüşlerinin alınmadığı ve gerek TBMM Anayasa Komisyonu gerekse Genel Kurulu’nda getirilen öneri ve eleştirilerin önemsenmediği sürecin sonunda referandum gerçekleşti. Anayasa değişikliği sürecinin son tartışmalı aşaması ise YSK tarafından verilen ve tarihe "mühürsüz oy skandalı" olarak geçen karardı. Mühürsüz zarfların ve oy pusulalarının, geçmiş içtihatlarına aykırı biçimde kabul edilmesi kararı veren YSK, sandık sonuçlarını da şaibeli hale getirdi. Tüm bu antidemokratik koşullara rağmen değişiklik, yalnızca yüzde 51,41 oy oranıyla kabul edildi. Üstelik demokratik hukuk devletini yok eden bir düzenlemeydi. İşte bu nedenle 2017'deki anayasa düzenlemesi, suiistimalci bir değişikliktir.
"Anayasa hukukunda Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi diye bir şey yok"
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile vaat edilenler ile bugün gelinen noktada yaşananlar örtüşüyor mu?
Öncelikle şunu belirterek başlayalım: Anayasa hukukunda Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi diye bir şey yok. Bizdeki sistemin karşılığı, daha doğrusu gerçek ismi monokrasi, yani tek adam sistemi. Kimi ülkelerde buna "hiper başkanlık", "patronlu başkanlık" falan diyorlar. Denge denetleme mekanizmasının olmadığı, demokratik hukuk devletinin ve millet iradesinin tek kişinin keyfine ipotek edildiği sistem. İktidarın vaatlerinden birkaçına bakalım. "Hızlı karar alacağız" demişlerdi. 2017'den beri hızlanan tek şey ülkenin her alanda geriye gidişi. Hangi karar hızlı alındı? Ya da hangi karar doğru alındı bu sürede?
Hızlı alınan kararlar yok mu? Var: 128 milyar dolar nerede afişlerini aşan İl ve ilçe Başkanlıklarımıza yapılan baskınlar var. Yandaşlara verilen ihaleler hızlandı. Esnafa, sokaktaki gariban vatandaşa kesilen cezalar hızlandı. Ve bir de ölüm hızlandı. Beceriksiz bir iktidarın basiretsiz kararlarıyla salgın döneminde ölümler hızlandı. "Koalisyonlar sona erecek, yeni sistemde koalisyona gerek kalmayacak" dediler. Ama kendilerinin kurduğu koalisyonda, küçük ortağın esiri oldular.
"Ana ilkeler konusunda ciddi uzlaşı var"
Muhalefet partilerinin parlamenter sisteme dönüş konusunda ortak bir tutumu var. Bu konuda diğer partilerle birlikte bir çalışma yürütüyor musunuz?
Aslında muhalefet birleşti gibi değil de demokrasiye inanan herkes birleşiyor. Aklın yolu bir. Ülkeyi her açıdan geri götüren sistemden büyük kaçış var. Fırsat bulsa Cumhur İttifakı bir dakikada bırakmak ister bu sistemi ama onlar demokrasi, hukuk gibi gerekçelerle değil, yüzde 51 oyu alamayacakları için bu tercihte bulunurlar. Millet İttifakı'nda güzel bir uyum, motivasyon ve istişare anlayışı var. Elbette her siyasi partinin kendi düşünceleri, ayrıntıda farklı düşündüğü noktalar olabilir. Ancak ana ilkeler konusunda ciddi uzlaşı var. Tarafsız ve bağımsız yargı konusunda nasıl fikir ayrılığı olabilir ki? Bazı yöntemler farklı olabiliyor. Bir parti kalkıp HSK, Hakimler Kurulu ve Savcılar Kurulu olarak ayrılsın der, bir diğeri Adalet Yüksek Kurulu olsun der. Ama ortak nokta Adalet Bakanı ve Yardımcısı’nın orada olmayacağı. Elbette diğer siyasi partilerle mümkün olduğunca görüşüp fikir alışverişinde bulunmaya çalışıyoruz.
CHP'nin çalışması ne aşamada?
Sona gelindi sayılır. Bizim karar organımız Parti Meclisi'dir. Hazırladığımız taslak çalışmayı oraya sunarak, raporumuzun son şeklini almasını bekliyoruz.
"Halkı temsil eden tarafsız cumhurbaşkanı ve güçlü bir meclis"
Ana ilkeler neler dediniz az önce. Neler onlar?
CHP olarak yol haritamız belli. 37. Olağan Kurultayımızda Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun açıkladığı İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi de Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem'le başlıyor. Oradan hareketle temel ilkelerimizi şu biçimde belirtebiliriz: Halkı temsil eden tarafsız cumhurbaşkanı, güçlü ve siyasi merkez olan TBMM... Meclis'e karşı sorumlu olan, siyasi kriz ve istikrar sorunu doğmaması için kolay kurulabilen, ama zor düşürülebilen kabine sistemi, olmazsa olmaz tabii ki. Tarafsız ve bağımsız yargı, askeri ya da sivil fark etmez, tüm darbe zihniyetinden arındırılmış siyasi parti, seçim ve diğer kurum ve kuruluşlara dair mevzuatı hazırlamak ve uygulamak.
"Hakimler ve Savcılar Kurulu kaldırılarak, Adalet Yüksek Kurulu'nu oluşturmayı önereceğiz"
Raporunuzda neler yer alacak?
Açıkçası Parti Meclisimiz kabul etmeden henüz rapor diyemeyiz. Taslak denebilir. Saydığımız ana ilkelerimiz özelinde ayrıntılı çalışmalar yapacağız. Ama size özel bir bilgi vermek gerekirse şunu söyleyebilirim: Hakimler ve Savcılar Kurulu kaldırılarak, Adalet Yüksek Kurulu'nu oluşturmayı önereceğiz. Kurul, Hakimler ve Savcılar için olmak üzere iki ayrı daire olarak örgütlenecek ve tabii ki Adalet Bakanı ve Müsteşarı (Bakan Yardımcısı) bu kurulda yer almayacak. Yine özel olarak şunu diyebilirim: Parti Meclisimiz kabul ederse çevre yargısı kurma sözü vereceğiz. CHP olarak gelecek kuşaklar için ekosistem hakkını önceleyeceğiz. Anayasa Mahkemesi’nin görev ve yetkileri arasına "organ uyuşmazlığı" davalarını görme, görev ve yetkisi de eklemek istiyoruz.
"Demokratik hukuk devletine olan inançla; hak, hukuk, adalet diyoruz"
Seçimleri kazanmanız halinde en önemli vaadiniz Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme dönüş. Bu dönüşün takvimi nasıl olacak? Seçimi kazandığınızın ertesi günü TBMM'de yeterli çoğunluğu sağlayamazsanız derhal referanduma mı gideceksiniz?
Elbette bir hazırlık süreci olacak. Anayasa değişikliği sözkonusu çünkü. Olabildiğince en yüksek oranda katılımla bu konuda görüş sahibi STK'lar, meslek odaları ve çalışma yapan uzmanların görüşlerine başvuracağız. Doğal olarak belli bir süre geçmesi gerekecek. TBMM'de yeterli çoğunluk olmasa halkın oyuna başvururuz. Zaten anayasada bu konuda yöntem belli.
'Güç zehirlenmesi' bugünün siyasetinde en çok kullanılan kavramlardan biri. İttifakınızın adayı seçimi kazandıktan sonra sınırsız yetkilere sahip olacak. Vadettiğiniz Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem'e geçiş sürecinin seçimi kazanan aday tarafından aksatılma ihtimaline karşı önleminiz var mı?
Aramızdaki temel fark burada başlıyor zaten. Biz demokratik hukuk devletine olan inançla yola çıkıyoruz; hak, hukuk, adalet diyoruz. Demokrasiye inanan, onu hayata geçirmek isteyen kimse bu sistemi olumlayamaz. O nedenle bizim adayımız geniş bir toplumsal destekle seçilecek ve büyük bir siyasi mutabakatla yeni sistem için yola çıkacaktır.
Mevcut sistemin ülkeyi geriye götürdüğünü söylüyorsunuz? Revizyonu nasıl yapacaksınız?
İktidar, parlamenter sistemin aksayan yönlerinin düzeltilmesiyle Cumhuriyetin demokrasi ile taçlandırılması fırsatı yerine, otoriter bir eğilimi benimseyerek geriye gidişi tercih etmiştir. Yaklaşık 150 yıllık parlamento ve 75 yıllık çok partili rejim geleneğinin avantajları da demokratik bir sistem kurulması açısından yok sayılmıştır. Ama erken ama zamanında ilk seçimden sonra Millet İttifakı ve demokrasiye inanan tüm yurttaşlarımızla birlikte Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi kuracağız.
© The Independentturkish