MERCOSUR 30 yaşında: Dünyanın beşinci büyük ekonomik bloğunun içeriği de geleceği de belirsiz...

Özgür Uyanık Independent Türkçe için yazdı

MERCOSUR'un 30'uncu kuruluş yıl dönümü toplantısı 26 Mart'ta online olarak gerçekleştirildi. Toplantıya Uruguay ve Arjantin devlet başkanlarının birbirlerine karşı kullandıkları sert ifadeler damgasını vurdu

Pandemi koşullarında sanal ortamda yapmak zorunda kaldığımız bu zirveyi, Buenos Aires'te birbirimizin yüzüne, gözlerinin içine bakarak gerçekleştirmek isterdik.


Uruguay Devlet Başkanı Lacalle Pou, Güney Amerika Ortak Pazarı "MERCOSUR"un 30'uncu yıldönümü toplantısındaki konuşmasına bu sözlerle başladı.

Pou'nun agresif hali sadece kullandığı kelimelerden değil jest ve mimiklerinden de seziliyordu. 
 

2.jpg
Uruguay devlet başkanı Lacalle Pou zirvede bir hayli agresifti. Ülkesinin üyesi olduğu MERCOSUR'u "balast" ve "korse" kelimeleriyle tarif etmekten çekinmedi 


Uruguay Devlet Başkanı "samimiyet", "esneklik" ve "serbest ticaret alanını derinleştirme" kavramları üzerine kurduğu söylevinin şiddet dozunu giderek artırdı. 

Elbette ki MERCOSUR'un bir ağırlığı var ama bunun bir ‘yük' olmasını kabul edemeyiz. Ülkemizi hareketsiz bırakan bir korse olmasını hiç istemeyiz.


Pou, MERCOSUR'u "istenmeyen bir yük" gibi tarif etmek için oldukça kaba bir kelime seçmişti. Bu Türkçe'de "balast" denilen ve gemilerin dengelerini sağlamak için tanklarına doldurup boşalttığı suya verilen addı (Lastre).

Uruguay'da son on beş yıldır başkanlık koltuğuna oturan ilk sağ cephe lideri olan Lacalle Pou'nun Arjantin'deki sol yönetimle arası zaten pek yoktu.

Fakat doğrusu bu karşıtlığı, Latin Amerika'nın en büyük bölgesel entegrasyon topluluğunun zirvesine taşıması beklenmiyordu.

Pou'nun sözleri, MERCOSUR'un kurucusu ve kendini daima Uruguay'ın "abisi" olarak gören Arjantin'e bunu hatırlama fırsatı sağladı.

Her zaman ılımlı, hatta "orta yolcu" tavrıyla tanınan Arjantin Devlet Başkanı Alberto Fernandez bile Pou'ya haddini bildirmekte gecikmedi.

Fernandez, canlı yayımlanan zirveyi, "Biz kimsenin balastı değiliz. MERCOSUR'un bir parçası olmak onurdur. Eğer biz yük isek başka gemiye binin..." sözleriyle rest çekerek kapadı.
 

4.jpg
"Ortanın solu" sayılabilecek Arjantin devlet başkanı bile Brezilya, Paraguay ve Uruguay'ın sağcı liderlerinin hedefi olmaktan kurtulamadı


Aslında Lacalle Pou'nun yaptığı çıkış Brezilya Devlet Başkanı Bolsonaro'dan beklenirdi.  Fakat o sözlerini kısa bir konuşmayla sınırlandırdı.

Belki de ülkesinde 300 bin cana mal olan Kovid-19 istatistikleri sebebiyle tartışma konusu olmak istemedi. Zira Arjantin, bu ülkeyle kara ve hava yoluyla geçişi geçen hafta kapatmak zorunda kaldı.

Trump'ın gidişinden bu yana ırkçı ve dinci söylevleri kesilmiş görünen Bolsonaro, MERCOSUR'un "dünya değer zincirlerine" ve iş ortamına "kurallar yoluyla" sokulmayı kolaylaştırdığından söz etti ve "Mutabakat Kuralı'nın kalıcı bir veto veya fren aracı olamayacağını anlıyoruz" dedi. 

Kastettiği şey son zamanlarda tartışmalı hale gelen ortak gümrük tarifeleriydi. 

Çünkü Bolsonaro, topluluğun kurallarına aykırı biçimde bazı ithalat tarifelerini tek taraflı olarak düşürdü. 

MERCOSUR'un en büyük sıkıntısı da buydu zaten. Birliğin ilke ve kuralları, üye ülkelerdeki iktidarın ideolojik pozisyonuna göre yorumlanmaya başladı. 

Sağcılar iç pazarı koruyan gümrük tarifelerini önemsemiyor. Aslında MERCOSUR da onlar için bir entegrasyon anlamı ifade etmiyor.

Bölgesel bir ekonomik topluluğun parçası olmaktansa kendi başlarına pazarlık yapmayı tercih ediyorlar. Fakat bununla beraber MERCOSUR'un sağladığı avantajlardan da faydalanmayı bir hak olarak görüyorlar. 

Cuma günü gerçekleşen toplantıya Bolivya Devlet Başkanı Luis Arce de katıldı. Güney Amerika'nın sürekli büyüyen iki ekonomisinden biri olan Bolivya, 2016'dan bu yana Brezilya Meclisi bir türlü katılımını onaylamadığı için birliğe kabulünü bekliyor.
 

3.jpg
Üyeliğe kabulünün Brezilya parlamentosu tarafından onaylanmasını yıllardır bekleyen Bolivya'nın yeni devlet başkanı Luis Arce de toplantıya katılanlar arasındaydı. Arce kinayeli biçimde MERCOSUR'a katılımlarına destek veren herkese teşekkür etti. Arce'nin sözleri ayrıca Bolivya darbesine destek veren Bolsonaro'yu hedef alıyordu


Bolivya'nın gerçekte Brezilya'da İşçi Partisi'nin iktidardan düşmesinin kurbanı olduğu biliniyor. Ondan sonra gelen tüm hükümetler sağcı olduğu için de Bolivya'nın solcu yönetimine MERCOSUR üyeliğini hediye etmek istemiyor. 

MERCOSUR toplantısından üç gün sonra Bolsonaro'nun Dışişleri Bakanı Araújo ve savunma bakanı istifalarını verdi.

Onlardan altı gün önce de sağlık bakanı istifa etmişti. Günde 2500 Brezilyalının pandemi sebebiyle hayatını yitirdiği ülkede bu son bir yıl içinde giden dördüncü sağlık bakanıydı. 

Bolsonaro'nun sessizliği önceki gün üç kuvvet komutanının istifasıyla daha da anlam kazandı. MERCOSUR'un en büyük ülkesi derin bir siyasi krize sürükleniyor. 

Zaten Dışişleri Bakanı Araujo uzun süredir hedefteydi. Bolsonaro hükümetinin en gerici, en dogmatik üyesi olan Araujo yalnızca Brezilya'nın dünyadan yalıtılmasının değil; Çin düşmanlığı sebebiyle ülkesine yeterli aşı temin edilememesinin de sorumlusuydu. 
 

10.jpg
Bolsonaro, Dışişleri Bakanı Araujo ile son olarak MERCOSUR zirvesinde göründü. Tam üç gün sonra Araujo istifasını verdi. Brezilya'da bir hafta içinde Araujo ile beraber üç bakan ve üç kuvvet komutanı istifa etti


İdeolojik farkların dış ve iç politikaya bu kadar etki ettiği koşullarda MERCOSUR da ne pazar ne de bölgesel entegrasyon işlevini yerine getiremiyor.

İdeolojik farklar, ülke yönetimleri arasında soğukluğa yol açıyor ve MERCOSUR kurallarının uygulanışına da etki ediyor.

Birlik anlayışından ziyade birbirinin sorunlarına sırtını dönme ve rakip görme anlayışı daha ağır basıyor.

Şu anda sağ liderler tarafından yönetilen Brezilya, Uruguay ve Paraguay MERCOSUR'da bir blok olarak hareket ediyor. 

Geçtiğimiz yıl Arjantin, MERCOSUR'un Güney Kore, Kanada, Singapur, Hindistan ve Lübnan gibi üçüncü ülkelerle yapacağı serbest ticaret anlaşmasını bloke etmişti.

Zira Alberto Fernández'in hükümeti bu anlaşmaların ulusal ekonomilere zarar vereceğini düşünüyordu. 

Birçokları ulusal endüstrideki krizin derinleştiği ve işsizliğin kangrenleştiği bir dönemde bu serbest ticaret anlaşmalarının intihar anlamına geldiğini söylüyor.

Diğer taraftan Arjantin, Avrupa Birliği ile olan anlaşmayı onaylayarak yürürlüğe girmesini sağladı.

Uzmanlara göre bu anlaşmayla MERCOSUR ürünlerinin yüzde 82'si AB'ye düşük ya da sıfır gümrükle girebilecek.

Bazıları da AB ile yapılan anlaşmanın sadece et ve tarım tekellerine yarayacağını belirtiyor. İki blok arasındaki asimetrik ticaretin dengeyi iyice bozacağı ifade ediliyor.

Anlatılanlardan MERCOSUR'un esas olarak et, soya fasulyesi veya portakal suyu gibi katma değeri düşük ürünleri ihraç ettiği gerçeğini değiştirmenin daha zor hale geleceği sonucu çıkıyor. 

JBS, Marfrig, BRF ve Minerva gibi Brezilya et şirketleri küresel düzeyde sektörün liderleri haline geldi. JBS gibi hali hazırda büyük miktarlarda sığır eti ihraç edenler, bunu çok daha düşük tarifelerle yapabilecekler.

Brezilya'dan AB'ye yüzde 20 gümrük vergisi karşılığında yılda 46 bin ton sığır eti ihraç edilmesine izin veriliyordu; şimdi yüzde 7,5 gümrük vergisi ile 55 bin  tonluk yeni bir kota belirlendi. 

Bu, Avrupalıların daha ucuz ve daha çok et yemeleri karşılığında Amazon Ormanları'nın daha fazla yağmalanacağı anlamına geliyor. Zira Brezilyalı et şirketlerinin Amazon içlerinde kurdukları çiftlikler kademeli şekilde genişliyor.

geçen yıl Amazon yangınlarının odak noktalarında hep bu çiftlikler bulunuyordu. 

Görünüşte kaybolan yağmur ormanlarına ağıtlar yakan Avrupa'nın bankaları bu et tekellerini finanse ediyor.

Şimdi Mercosur'la AB arasındaki anlaşmada Amazonların korunması gibi hükümler var ancak daha fazla et için daha çok otlağa ihtiyaç olduğu ortada.

Bu alanların da verimli ormanlık arazilerden temin edileceğini anlamak için uzman olmaya gerek yok (Aynı durum soya için de geçerli: Daha fazla su, ilaç ve toprak kullanımı gerekecek.).

Ayrıca anlaşmanın otomobillere parça üreten yerli KOBİ'leri olumsuz etkileyeceği de eleştiriler arasında.

Uruguay'daki sağcı yönetim ise MERCOSUR'u açıkça modası geçmiş ve uluslararası ticaret çağına ayak uydurmayı başaramayan bir blok olarak görüyor.

MERCOSUR'un 1991'den 2021'e kadar geçirdiği süreçlere bakınca aslında çok da haksız sayılmazlar.

Bloğun karar verme kapasitesine sahip üç organı olan Ortak Pazar Konseyi, Ortak Pazar Grubu ve MERCOSUR Ticaret Komisyonu tarafından onaylanan normların otuz senede bir türlü yerine oturmaması buna işaret ediyor.

Siyasi, ekonomik, gümrük birliği ve serbest ticaret bölgesi ile ilgili sınıflandırma ve düzenlemeler de kitabına uygun biçimde uygulanmıyor.

Topluluğun ekonomik ve ticari normlarının yüzde 50'si halen yürürlüğe girmedi.

Bugün Güney Ortak Pazarı'nda çevre, yatırımlar, kamu alımları ve dijital ticaret alanlarında hiçbir gelişme sağlanamıyor. 

Uruguay ve Brezilya'daki neoliberallere göre; 2000'lerde MERCOSUR'un serbest ticaret anlaşmalarına bir duvar örmesi bugünkü sonuca yol açtı.

Oysa blok Hindistan, Güney Afrika, Mısır, İsrail ve son olarak AB ile bir çok anlaşma imzaladı. Ayrıca Bolivya, Şili ve Peru da MERCOSUR ortağı oldu. Yani blok yeterince esnek davrandı.

Sorun, birliğin dışarıyla olan ilişkilerinde değil iç tutarsızlığında yatıyor.

Kuruluş bildirgesi olan Asunción Antlaşması'nın ilk maddesinde; MERCOSUR'un ortak bir pazar, bir gümrük birliği ve bir serbest ticaret bölgesi olduğu yazıyor. Fakat bu üçünü de tam olarak başaramadığı açık bir gerçek.

MERCOSUR, şeker ve otomotiv sektörleri dışında, çok istikrarsız bir serbest ticaret bölgesi olarak tanımlanabilir. 

Normların uygulanışı bir tarafa, anlaşmazlıkların çözümü noktasında da bir ilerleme sağlanabilmiş değil. 

Hep neoliberal Sağ'ın dayatmalarından söz ediyoruz ama gerçekte Sol da yetkiyi eline geçirince uzlaşma aramıyor. 
Bunun en net örneği Venezuela'nın birliğe katılmasında yaşandı. 

Bir süredir Paraguay Parlamentosu, Venezuela'nın birliğe girişine onay vermiyordu. 2012'de Fernando Lugo'nun başkanlıktan düşürülmesi bahane edilerek Paraguay'ın üyeliği donduruldu.

Böylece Venezuela giriş vizesi alabildi. Bir yıl sonra Paraguay birliğe döndüğünde Venezuela'nın katılımını onaylamadı.
 

5.jpg
Uruguay eski devlet başkanı Jose Mujica Venezuela'nın MERCOSUR'a alınışındaki usulsüzlüğü "Siyasi olan daima hukuki olanın üzerindendir" sözleriyle açıklamıştı. Fakat o zamanlar Mujica'nın bilemeyeceği şey 2 yıl sonra "siyasi" nedenden dolayı Venezuela'nın üyeliğinin dondurulacağıydı


Fakat Paraguay, Venezuela'nın dolaylı uluslararası anlaşmalardan doğan hakkı sebebiyle katılımını tanımak zorunda kaldı. 

Bir başka anlaşmazlık örneği; Arjantin ve Uruguay'ı ayıran Uruguay Nehri kıyısına kurulu iki selüloz fabrikası sebebiyle yaşandı. 

2007'de Gualeguaychú Şehri'nin Arjantinli sakinleri ve çevre örgütleri, her iki ülkeyi birbirine bağlayan San Martin Uluslararası Köprüsü ve Uruguay Nehri'ni kesti.  
 

6.jpg
Uruguay'ın sahip olduğu selüloz fabrikaları Arjantin'le hiç bitmeyen bir soruna dönüştü. Arjantin tarafında fabrikaların kaldırılmasına yönelik protestolar yıllardır sürüyor


Arjantin Hükümeti, selüloz fabrikalarının çevre kirliliğine yol açtığı ve Uruguay Nehri Statüsü'nde belirlenen prosedürün ihlal edildiği gerekçesiyle, Uluslararası Adalet Divanı önünde Uruguay'a dava açtı.

Gerilim o kadar arttı ki; Arjantin orduyu sınıra sürdü. Buna karşılık Uruguay'ın o zamanki başkanı Tabare Vazquez, ABD Başkanı Bush'la yaptığı telefon görüşmesinde komşusuna karşı askeri destek istedi. 

Uruguay, Arjantin'e, serbest dolaşım ilkesinin ihlal edildiğini söyleyerek MERCOSUR'da ve fabrikaların kapatılması baskısı sebebiyle de Uluslararası Adalet Divanı'nda dava açtı.

Bu davalarda mahkemeler Arjantin'e hak verse de, fabrikaların nehri iddia edildiği ölçüde kirlettiği kanıtlanmadığı için kapanma kararı verilmedi.

2010'da iki ülke, "Uruguay Nehrini Koruma Bilimsel Kurulu" kurarak çatışmaya son verdi. Fakat fabrikaların 2013'te kapasitesini artırma kararı çatışmayı yeniden tetikledi ve selüloz fabrikaları ile ilgili problem gerçekte hiçbir zaman çözülmedi. 

Bu olay eğer Uruguay değil de Brezilya ile yaşanmış olsaydı belki sonu bir savaşa varabilirdi. Görüldüğü gibi "Anlaşmazlık Çözüm Sistemi" MERCOSUR'da hiçbir şekilde işlemedi.

Güney Amerikalılar ekonomik anlamda altın yılları olan iki binleri de boşa geçirdiler.

MERCOSUR'un altın yılları, 2001'de Çin'in dünya pazarına girip hammadde fiyatlarını yükseltmesiyle başladı. İzleyen on yıl MERCOSUR'un gelişmesi için son derece uygun koşullar sağladı. 

Bu dönemde MERCOSUR'un entegrasyonu ve kendine güveni yüksekti. Öyle ki; serbest ticaret anlaşması (ALCA) için ayaklarına kadar gelen ABD Başkanı Bush'u reddettiler.
 

7.jpg
2005 Kasım ayında Arjantin'in Mar del Plata kentinde gerçekleşen IV. Amerikalılar Zirvesi'ne katılan ABD başkanı Bush(Jr) bölge ülkelerinin ALCA olarak adlandırılan serbest ticaret anlaşmasını imzalanacağını zannediyordu. Fakat karşısında bu anlaşmaya karşı çok sert bir blok buldu


Bu arada AB ile masaya oturmuşlardı. Fakat ALCA'nın reddedilmesi, AB ile anlaşmayı da frenledi ve Doha Toplantısı ertelendi.

2000'lerde yaşanan talep bolluğu, MERCOSUR'un Avrupa Birliği modeline doğru yürüdüğü yanılgısını yarattı. Oysa gerçekte Latin Amerika ülkelerinin hiçbiri Avrupa'daki tarihsel süreçlerden geçmemişti.

AB'ninki kadar derin hedeflere yönelebilecek sermaye birikiminden de oldukça uzaktaydılar.
 

8.jpg
Mar del Plata'daki zirve çok profesyonelce hazırlanmıştı. Dışarıda on binlerce kişi ABD ile bir serbest ticaret anlaşmasına karşı protestolar yapıyordu. Zirveden çıkan "Comandante" Chávez "ALCA al carajo(s..tir)!" sloganıyla statta taraftarlarını coşturuyordu


Aslında MERCOSUR'un en büyük sorunu geç kalınmış olmasıydı. 

AB'ye temel teşkil eden Roma Anlaşması 1957 tarihli. Buna rağmen BREXİT gibi başarısızlıkları yaşadılar. Oysa Güney Amerikalılar doksanların ortasında neoliberalizm patlarken daha yeni bir gümrük oluşturma kararı almışlardı. 

Asuncion Anlaşması'na göre dört yıl içinde sağlanacak gümrük birliği, aradan otuz yıl geçmiş olmasına rağmen oluşturulamadı.

Sonuçta MERCOSUR çatısı altındaki Güney Amerikalılar, AB ile 25 yıl önce dirsekleriyle sildikleri anlaşmayı elleriyle imzaladılar.
 

9.jpg
Amerikan Devletleri Örgütü (OAS) genel sekreteri Uruguaylı Luis Almagro iş başına geldiği 2015'ten bu yana özellikle Venezuela'da Maduro yönetimine karşı yoğun bir kampanya sürdürüyor. İnsan hakları ve sosyal eşitlik konusunda hiçbir politikası olmayan Almagro Bolivya darbesini açıkça destekledi


Açıkçası iki binlerde MERCOSUR'u yöneten sol anlayış, uzun erimli projelerden çok gündelik propagandaya yatkındı ve gerçekte bir blok olarak hareket etmekten ötesini düşünemiyorlardı. 

Oysa aynı sıralarda ABD, serbest ticaret anlaşmalarıyla entegrasyonist bir politika izliyordu. Bu yüzden Şili, Kolombiya ve Peru'yla kurduğu "Pasifik İttifakı" daha başarılı oldu. 

Sloganları bile aralarındaki farkı yansıtıyordu:

Pasifik İttifakı'nınki "Entegrasyonun gücü" iken MERCOSUR'unki -yine propagandaya kaçan- "Bizim kuzeyimiz güneydir". 

MERCOSUR'un bir başka sorunu da; gerçekte bir lider ülkenin öne çıkmamasıydı. Normalde ekonomik ve nüfus ölçüsü sebebiyle bunu Brezilya'nın üstlenmesi beklenirdi ama bu dev ülke hiçbir zaman bu bedeli ödemeye yanaşmadı.

Arjantin ile Uruguay arasında selüloz fabrikası sorunu çıktığında bile "iki ülkenin meselesi" deyip kenara çekildi.
İdeolojik ayrımlar daima sorun olmayı sürdürdü.

Gelip geçici yönetimlerin ideolojik eğilimlerine bakmadan, gemiyi yürütecek netliğe asla sahip olmadı. 

Fakat hiç olmazsa 90'larda ya da 2000'lerde iyi kötü bir siyasi irade vardı. Bugün o da yok. MERCOSUR'un hangi yöne gittiği belli değil. 

Brezilya Başkanı Bolsonaro kendi başına ticaret anlaşmaları imzalarken, Uruguay bunu yapmak istediğinde engelleniyor. 

Burada sorun küçük ülkelerle değil, Çin ve ABD gibi büyük aktörlerle yapılacak anlaşmalarda çıkıyor.

Uruguay gibi küçük bir ülke MERCOSUR gibi büyük bir pazarın ortağı olmanın sağladığı herhangi bir avantajı yaşamadığı gibi, aksine kendisini iki dev ülke arasında sıkışmış çaresiz küçük bir ülke gibi hissediyor.

MERCOSUR'a politik yön verecek ortak kurumların eksikliği sebebiyle bu noktaya gelinmiş olabilir. Zira son yıllarda Güney Parlamentosu (UNASUR), Latin Amerika ve Karayip Devletleri Topluluğu (CELAC) ve hatta Amerikan Devletleri Örgütü (OAS) bile işlevsiz durumda. 

Anlaşılan o ki MERCOSUR ya yeni bir başlangıç yapacak ya da sessiz biçimde tarihe karışacak.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU