Her yıldönümlerinde toprağa düşen devrimcilere övgüler dizilir. Biz bu yazımızda başka bir yol izleyelim. 30 Mart 1972'de Kızıldere'de katledilen Mahir Çayan'ın iddia edilen 'Aşil topuğu'nu anlamaya çalışalım.
Kemalist iktidar Türk burjuvazisine dayalı bir kapitalist kalkınma modelini benimsiyordu, ne var ki burjuva olmanın birikimine sahip bir Türk burjuvazisi yoktu.
Yoksa yetiştirilecekti.
Cumhuriyet devleti gençti; ama Türk devlet geleneğinden gelen kökleri vardı. Bu köklerde emek, üretim yoktu, el koyma ve zenginliklerin üstüne çökme vardı.
Her ağaç kendi köklerinden yeşerir.
Devletin pompaladığı Rum, Türk-Ermeni, hatta Türk-Yahudi kışkırtmalarıyla gayrimüslim azınlıklar mübadeleler ve göçertmeler üzerinden tasfiyeye yatırılacak; azınlık milliyetlerin teşebbüs erbabının maddi varlıkları "seçilen" yeni Türk burjuva adaylarına aktarılacaktı.
Her burjuva sınıfı gibi Türk burjuvazisinin de bir ideolojisi olmalıydı.
Devlet fideliğinde yetiştirilen Türk burjuvazisinin ideolojisi buna tekabül edecekti.
Kemalizm'di bu!
Kemalizm devleti kurma, kollama ve sürekliliğini sağlama ideolojisi olarak kurgulanacaktı.
Mezhepler ve tarikatlar yasaklanacak, Osmanlı bakiyesi Sünnilik, Diyanet üzerinden devleti korumanın aracı olacaktı.
Kürtler "dağlı Türkler" olacaktı.
Dağınık Türk halk toplulukları devlet-ulus olarak inşa sürecine sokulacaktı.
Bu noktada şunu da ifade etmek gerekir ki Kurtuluş Savaşı'nın 1. Meclis'i ve Mustafa Kemal'i ile yeni kurulan devletin 2. Meclisi, Mustafa Kemal Atatürk'ü ve sonrası arasında adeta "Çin seddi" vardı.
İlki, Kürt, Türk, Çerkes ve diğer halkların ve inançların emperyalist açık işgale karşı Kurtuluş Savaşı'na öncülük yapmış; ikincisi Türklüğü merkeze alırken, Kurtuluş Savaşı'nın Kürtlerinin ve diğerlerinin haklarını tanımayacak, tekçi devlet ve toplumu inşa edecekti.
Burjuva Kemalist devlet ve ideoloji
Kapitalist küreselleşme aşamasında da temelde iki ideoloji vardır; "Yapılacak tek şey ya burjuva ya da sosyalist ideoloji arasında seçim yapmaktır. Başka bir yol yoktur" derken Lenin, son tahlilde bu gerçeği ifade ediyordu.
Kemalizm, 1920'li, açık olarak 1923'lü yıllardan itibaren oluşturulmaya çalışılan Türk burjuvazisinin devlet sistemi ideolojisi idi.
Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarında cisimleşen Türk burjuva önderliği, yukarıdan aşağıya devleti kurarken, aşağıda da devlet desteğiyle Türk burjuva sınıfı ve kapitalist üretim ilişkilerini kurmayı önüne koymuştu.
Arzuladığı burjuva manada "muasır medeniyet" seviyesine ulaşmak için pozitivist perspektifle batı kapitalizminin, hukuk, laiklik, Latin harfi, giyim kuşam gibi üst yapısal öğeleri alınacak; özel teşebbüs erbabına dayalı ekonomik sistem bunun altına yerleştirilecekti.
Buradan bakıldığında Kemalizm, Tanzimat'la başlayan, Genç Osmanlıcılık ve Jön Türkçülük/ittihatçılık evriminden geçen, 1920'li yılların uluslararası ilişkileri ve dengeleri içerisinde hareket sahası bulurken, aynı süreçte realize olan batıcı, modernleşmeci bir eğilimin 'Misak-ı Milli'de kabuk bulması ve devletleşmesi idi.
Burjuva Kemalist önderliğin, modern Türk ulusu ve kapitalist pazar ilişkileri yaratma politikası, Osmanlı bakiyesi ulusal/etnik halk toplulukların payına tenkili getirecekti.
Kemalist iktidar kademeli bir biçimde uyguladığı "faşizm benzeri" bu politikalardan sonuç aldıkça cesaret kazanacak, tenkil ve asimilasyon politikalarını derinleştirecekti.
Başta Kürt ulusal değerleri olmak üzere, farklı ulusal/etnik yapıları, kendi belirlediği 'Türk merkezi değerler sistemi' içinde bir kalıba dökme ameliyesini yoğunlaştıracaktı.
Osmanlı egemenlik sistemi altında yüzyıllarca horlanan Türk halk toplulukları uluslaşma-modernleşme sürecine sokulacak ve çubuk aşırı ölçüde Türk milliyetçiliğinden yana bükülecekti.
İç ve dış konularda ortaya çıkan zorluklar her defasında Türklüğe ve Türk milliyetçiliğine güçlü vurgular eşliğinde ele alınacaktı.
Batıdan esen milliyetçi-ırkçı rüzgâr da bu politikalara uygun bir dış konjonktür sunuyordu.
Devletçilik, milliyetçilik, laiklik, inkılapçılık, halkçılık, cumhuriyetçilik biçiminde kavramsallaştırılan burjuva Kemalist ideoloji "tek şef, tek ulus, tek ideoloji" üçlemesi üzerinden Türk devlet sisteminin ideolojisi olacaktı.
Mahir Çayan Kemalizm'i nasıl ele aldı?
Bu politikalardan Kemalist tek parti iktidarının yarattığı başlıca sonuçlara gelince…
Türkleşme sürecine sokulan Osmanlı bakiyesi topluma, 'Türk modernleşmesi' esprisi içinde yeni bir yaşam kültürü, yeni bir psikolojik/moral zihniyet, yeni bir düşünce ve davranış biçimi verilecekti.
Mahir Çayan Kemalizm'i bu görüş açısından ele almadı.
Kemalizm'i siyasal ittifaklar açısından değerlendirdi ve Birinci Meclis dönemini öne aldı.
'Kürt, Türk, Çerkes ve diğer halkların ve inançların emperyalist açık işgale karşı Kurtuluş Savaşı'nın küçük burjuva radikalizmine' tekabül eden liderliği olarak değerlendirdi Kemalizm'i…
Kemalist liderlik, Osmanlı'dan kopuşu ve bir ulus-devlet inşa etmeyi hedefliyordu.
Bu bağlamda topluma yeni bir zihniyet kazandırmak, toplumu yeni bir düşünce ve davranış kalıbına dökmeyi hedefliyordu.
Öncelikle bunun altını çizmek gerekiyor…
Küçük burjuva radikalizmi (mi?)
Kemalist liderliğin emperyalist işgale karşı olması başka bir şey, küçük burjuva radikalizmi kavramsallaştırması başka bir şey…
Ama sınıfsal olarak küçük burjuva radikalizmi olduğu tartışma götürürdü…
Sosyolojik olarak Kemalist liderlerin çoğunluğu Rumeli ve Anadolu Osmanlısının memur, eşraf çocuğu idi. Memur Osmanlı'da son derece itibarlıydı ve bir tür küçük devlet demekti.
Merkezi otoritenin zayıflamasına koşut eşrafın inisiyatifi de gelişmeye başlamıştı.
Ayrıca Mustafa Kemal, İsmet İnönü, Fevzi Çakmak, Kazım Karabekir, Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy başta olmak üzere, Türk kurtuluş hareketinin hiçbir lideri ordunun alt tabakasına mensup değildi.
Hemen hepsi yüksek düzeyde bürokrat paşalardı.
Sultan II. Abdülhamid Osmanlı devletini kurtarma kapsamında, Batı'nın askeri nizamını esas alan bir subay kadrolaşması deneyine girişmiş, bunun odağına Askeri Rüştiye'yi koymuştu.
Kemalist liderler Askeri Rüştiyelerde Fransız Bonapartist ve III. Cumhuriyet kültürüyle Alman Prusya ekolünün kurtarıcı-kurucu asker ve katı merkezci tarzıyla yoğrulmuş Jön Türk kuşağındandı.
Kendilerini devletin sahibi olarak görüyorlardı. İktidar ve devletli olanın bilinciyle şekillenmişlerdi.
Türk devlet geleneği de buna uygun bir zemin sunuyordu.
Orduda halen devam eden güçlü kurtarıcılık bilincinin tarihsel kaynağı buralardan geliyordu.
Üç kıtada toprağı bulunan imparatorluk subaylarının hemen hepsi bu anlayışla yetişmişti. Dolayısıyla düşünce kalıpları ve hadiselere bakış açıları hiç de küçük burjuvaca değildi.
Dünya ve ülke gerçekliğini iyi izliyor, buna uygun politikalar üretebiliyorlardı.
Böyle olduğu içindir ki güç zehirlenmesi sonucu dengelerden kopan 'üç paşalar' tasfiye olurken, Mustafa Kemal imparatorluğu amaçlayan düşüncelere soğuk yaklaşmış, İngiltere'yi dikkatle izlerken, İngiltere'nin stratejik düzeydeki hiçbir çıkarı ile oynamamaya ihtimam göstermişti.
Kuvvet ilişkileri ile neyi ne kadar kurtarabileceklerinin hesabını iyi yapabilme halinden başka, pozitivist eğitim ve beş, altı büyük savaş cephesi deneyimi sonuç olarak Kemalist kadroyu ama en çok da Mustafa Kemal'i katı gerçekçi yapmıştı.
Mustafa Kemal yüksek derecede eğitimli bir şahsiyetti. Kurtuluş Savaşı arifesinde kuvvet ilişkilerine Kürdistan, Anadolu ve Rumeli coğrafyası ölçeğinde bakabilmesi, ağa, bey, eşrafla ilişki ve ittifak geliştirmesi rastlantı değildi.
Bu kesimlerle ittifaka girmesinin ayrıca değerlendirmesi gereken nesnellikleri vardı. Bir yandan haklarını vermezken, bir diğer yandan kimi Kürt ileri gelenleri de dâhil, Kurtuluş Savaşı sonrasında da bu kesimlerle dengeleyici ilişkileri bozmaması, toprak reformunda ısrarcı olmaması da rastlantı değildi.
Her kademede karşı karşıya geldiği kendi silah arkadaşlarına, Kürtlere ve sosyalistlere aldığı tavırlar ise hiç de küçük burjuvaziye has dar görüşlülüğün ve anlık tavırların yansıması değildi.
Kemalist devlet çekirdeği
Kemalist harekette demokratik bir eğilim aramak beyhude bir çabadır.
O yılların koşullarında düşlenen amaç batı burjuvazisinin yüzyıllar içinde gerçekleştirdiği sermaye birikimini ve ulusal pazarı, devletçi önlemlerle kısa bir süreye sığdırarak gerçekleştirmekti.
Özel teşebbüs desteklenecek, özel teşebbüsün yetmediği yerde devlet devreye girecekti.
Bu espri içinde Kemalizm'in ekonomi politikasını Celal Bayar, devletini de İsmet İnönü temsil edecekti. Yüksek düzeydeki iş bölümü beraberinde daha alt düzeyde iş bölümünü getirmişti.
İnönü devletçi, müdahaleci, Bayar serbest piyasacı ekonomik modele eğilim gösterir gibiydi. Mustafa Kemal Atatürk ise merkezde nihai karar verici ve ikisi arasında bir tür yön verici denge unsuruydu.
Dünya ve ülkedeki gelişmelere bağlı olarak birini öne çıkarıyordu.
Ayrıca Fevzi Çakmak üzerinden orduyu kendine bağlamış, askeri siyasete ve ekonomiye karıştırmıyordu.
Asıl devlet çekirdeği aranacaksa, bunlar, Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Fevzi Çakmak üçlüsünden mürekkepti.
Esasen de Mustafa Kemal Atatürk'tü…
1930'lu yıllara doğru Osmanlı'dan kalma borçların ödenmesi kapıya dayanmıştı. Sovyetler Birliği ve Batı'dan gelen devletçi etkilere Serbest Fırka'ya gösterilen ilgi de eklenince, 1923'den beri sürdürülen ve pek başarılı olmayan serbest piyasa politikası yerini devletçi politikalara bırakacaktı.
Dolayısıyla İnönü başbakan olarak öne çıkacaktı.
Kadro Hareketi
İtirafları ile 1927 tevkifatına sebep olan, sosyalizm davasından dönme bir kadro vardı. Bunun başını Şevket Süreyya Aydemir ve Vedat Nedim Tör gibileri çekiyordu. Sosyalizmin etkisiyle olmalı bu kadronun Kemalist devletçiliğe sosyal içerik verme arayışı ortaya çıktı.
Devletçi ekonomi politikaya açıklayıcılık kazandırma iddiasındaki bu 'arayış' İnönü'nün himayesinde kapitalizm ve sosyalizm arasında "üçüncü yol" adı altında Kadro dergilerinde bir süre işlendi.
Koşullar değişince yine İnönü'nün bilgisi dâhilinde derginin faaliyetleri durduruldu.
(Devam edecek...)
Kaynak:
Bütün Yazılar (Mahir Çayan, Su yayınları)
Türk Modernleşmesi (Şerif Mardin, iletişim yayınları)
Türkiye'de Geri Kalmışlığın Tarihi (İsmail Cem, Can yayınları)
Az gelişmişlik Sürecinde Türkiye (Stefanos Yerasimos, Gözlem yayınları)
Tükenmez Dergileri
Kadro dergileri
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish