"Tebriz sana layık nedir, Tahran sana kurban..."

Mayis Alizade Independent Türkçe için Günaz TV imtiyaz sahibi ve Yayın Yönetmeni Ahmad Obalı ile konuştu

Fotoğraf: AA

Dünya siyaset ve devlet yönetimi tarihi böyle bir olaya daha önce tanık oldu mu acaba?

Seçilmiş bir cumhurbaşkanının, kendi ana dilinde okuduğu şiirin ikinci bendinden sonra, kürsüye yaklaşan birinin müdahalesiyle şiiri yarıda kesmesi ve okumayı durdurması…

Buna örnek isteyenlere, İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'ın birkaç gün önce Tebriz'deki bir kültür merkezinde, Muhammed Hüseyin Şehriyar'ın şiirinin iki bendini okumasının ardından gelen uyarı üzerine şiir okumaktan vazgeçmesini gösterebiliriz.

5 Temmuz 2024'te, ikinci tur seçimlerde Azerbaycan bölgelerinin açık desteğiyle İran Cumhurbaşkanı seçilen Mesud Pezeşkiyan'ın, kendi bölgesinde ve kendi ana dilinde okuduğu iki bentlik bir şiir, acaba Tahran rejimini bu kadar mı rahatsız etti ki, seçilmiş bir cumhurbaşkanının şiir okuması engellendi?
 


O hâlde şu sorulara yanıt aranması gerekir:

  1. Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan, kendi ana dilinde (Azerbaycan Türkçesinde) okuyacağı şiirin rejimi bu kadar rahatsız edebileceğini düşünerek mi böyle bir adım attı? Öyle ya, koca bir cumhurbaşkanısın, kanından, canından olan insanlar tereddütsüz seni desteklemişse, bunun minnettarlığını ana dilindeki birkaç şiir bendiyle de ifade edemeyeceksen, o cumhurbaşkanlığının kıymet-i harbiyesi kalır mı?
     
  2. Sayın Pezeşkiyan, kendi ana dilinde okuyacağı birkaç bentlik şiirin rejimi asla rahatsız etmemesi gerektiğini mi düşündü? Ve sadece İran Türklerinin değil, Farsların ve Arapların da büyük saygı duyduğu Muhammed Hüseyin Şehriyar'ın Türkçe şiirini okuyarak bir nevi nabız mı yokladı?
     
  3. İran Cumhurbaşkanı'nın doğup büyüdüğü, Azerbaycan bölgelerinin başkenti sayılan Tebriz'de Türkçe şiir okuması, acaba rejimle arasındaki olası bir sıkıntının dışavurumu olabilir mi? Ve o şiiri okuyarak Sayın Pezeşkiyan, "Milletim ve bölgem arkamdadır" mesajı mı vermek istedi?

Soruları çoğaltmak da mümkün.

Ancak nereden bakılırsa bakılsın, 100 yıllık Fars yönetimi tarihinde böyle bir olayın ilk kez yaşanması (daha önce aynı Muhammed Hüseyin Şehriyar Türkçe şiir okurken, o zaman rejimin üst düzey yöneticilerinden biri olan ve 1989'dan bu yana dini lider koltuğunu işgal eden Ali Hamaney'in son derece saygılı bir biçimde dinlediğini ve ara sıra başını salladığını görmüştük), çok ciddi sorunların varlığına işaret eder.

Independent Türkçe'nin bu konudaki sorularını, ABD'nin Illinois eyaletinin Chicago kentinde bulunan Günaz TV imtiyaz sahibi ve Yayın Yönetmeni Ahmad Obalı yanıtladı.

Ahmad Obalı.jpeg
Günaz TV imtiyaz sahibi ve Yayın Yönetmeni Ahmad Obalı

 


"Tahran rejimi, BM ve UNESCO'nun tespit ettiği üzere kültürel soykırım yapıyor"

Pehlevilerin 100 yıl önce iktidara gelmesinden sonra İran'ın, bir apartheid devletine dönüştüğünü ileri süren Ahmad Obalı, "Fars dilinin ve kültürünün hâkim kılınmasından sonra tüm diğer dil ve kültürler yasaklanmıştırdı. Bunun ötesinde bir de asimilasyon politikası uygulanıyor. Tahran rejimi, BM ve UNESCO'nun tespit ettiği üzere kültürel soykırım yapıyor" şeklinde konuştu.

Ahmad Obalı, sözlerine şunları ekledi:

Bu yüzden öncelikle İran rejiminin niteliğinin iyi bilinmesi gerekir. Bu rejimden ne beklenebilir? Humeyni'nin iktidara gelmesine kadar Fars ırkçılığı söz konusuydu; yani, Fars olmayan tüm halkların yok edilmesi gerektiği fikri hâkimdi. Bu rejimin gelişiyle birlikte ırkçılığın ortadan kalkabileceğine dair bir düşünce oluştu. Ancak üzerinden bir yıl bile geçmeden, ırkçılık adım adım yeniden uygulamaya kondu. Yasada olmamasına rağmen, farklı diller yasaklandı.

Pezeşkiyan'ın cumhurbaşkanı olmasına kadar görev yapan liderlerin (Rafsancani, Hatemi, Ahmedinejad ve nihayet Ruhani) İran'ın "merkez" diye tabir edilen bölgelerinden olduğunu söyleyen Ahmad Obalı, "Hepsinde ilginç bir Türk düşmanlığı vardı. Bunlar, her zaman Farsçılığı ön planda tutmuşlardı" dedi.

Mesud Pezeşkiyan'ın ise, daha seçim kampanyası döneminde Azerbaycan Türkçesiyle ilgili konuştuğunu hatırlatan Obalı, "Hatırlarsanız, bir dönem parlamentoda Türk bölgelerinden seçilmiş milletvekillerinin oluşturduğu bir fraksiyon kurulmuştu. 102 kurucu milletvekilinin sayısı zamanla 110'a ulaşmıştı. İran parlamentosunda toplam 297 milletvekili olduğunu düşündüğümüzde, Türk bölgelerinden seçilmiş milletvekili sayısının ciddi bir oran teşkil ettiği görülüyor. O fraksiyonun başkanı Pezeşkiyan'dı. Fraksiyon, o dönemde de yasaya uygun olarak ana dilin resmî olarak kullanılmasını talep etti; ancak rejim buna izin vermedi" ifadelerini kullandı.

Obalı, "Pezeşkiyan, adaylığını ilan ettiğinde ve seçimlerin ilk turunda dil konusu çok fazla önemsenmiyordu. Ancak ikinci tura geçilmeden hemen önce, Pezeşkiyan'ın seçimden zaferle çıkma ihtimalinin güçlendiği ortaya çıktı. Şunu hatırlamamızda fayda var: Seçimlerden birinde, parlamentoya girme hakkı elinden alınan Mesud Pezeşkiyan'ın tekrar seçime katılmasına, dini lider Hamaney'in itiraz etmemesi yol açmıştı" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı seçilme şansı artınca önemli bir gelişme yaşandığını ve eski Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, Pezeşkiyan'ı desteklediğini söyleyen Ahmad Obalı, "Fars milliyetçisi, ancak aşırı muhafazakâr olmayan bazı önemli politikacılar da Pezeşkiyan'a destek verdi. Pezeşkiyan'ın seçilmesinin ardından, kabinenin oluşturulması için çalışmalar yapmak üzere bir grup kuruldu ve Cevad Zarif, bu grubun başına geçti. Ne var ki, Pezeşkiyan, etrafını Fars milliyetçilerinin sarmasından sonra, hatta bir Azerbaycan Türküne bile üst düzey bir görev veremedi" dedi.


"Fars milliyetçilerinin elinde bulunan o sistemin en büyük özelliği Türk düşmanlığıdır"

"Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan olmasına rağmen, fiiliyatta güç, onun etrafını sarmış ve başında Cevad Zarif'in bulunduğu Fars milliyetçisi grubun elindedir. Cevad Zarif, Türk düşmanlığında ilk sıradadır" diyen Ahmad Obalı, Bu yüzden, Pezeşkiyan Tebriz'de, salondan gelen talep üzerine Türkçe şiir okumaya başlayınca, ikinci bendi bitirir bitirmez sesini kestiler. Bunun sebebi ne olabilir? Pezeşkiyan gerçekten bu kadar mı güçsüz? İran'da iktidarı elinde bulunduran belirli bir sistem mevcut. Orada biri devlet başkanı seçilir, bir diğeri bakan olur. Ancak hepsinin, o sistemin kuralları içinde hareket etmesi gerekir. Bu sistem, bir apartheid yani ırkçılık sistemidir. Fars milliyetçilerinin elinde bulunan bu sistemin en büyük özelliği, Türk düşmanlığıdır. Bu yüzden, o sistemin içine zaman zaman giren bir Türk olsa bile, sistem dışı hiçbir çalışma yapamaz, hatta konuşamaz bile" yorumunu yaptı.


"Farsçılık siyaseti, İran'ı parçalanmaya doğru götürüyor"

Pezeşkiyan cumhurbaşkanı olmasına rağmen, bırakın bize haklarımızı vermeyi, kendi ana dilinde şiir söyleme hakkını bile milletin gözleri önünde kaybettiğini söyleyen Obalı, "Seçilmiş bir cumhurbaşkanının o şekilde uyarılması, devlet açısından büyük bir ayıptır. Bunun ötesinde, yasalara da aykırı bir durum." dedi.

"Bu örnek, bir cumhurbaşkanının ana dilinde konuşma yetkisine bile sahip olmadığını ve yalnızca Farsça konuşabileceğini ortaya koymaktadır. Bu, esef verici bir durum" şeklinde konuşan Ahmad Obalı, sözlerini şöyle sürdürdü:

Peki, bu işlerin geleceği nasıl olacak? Apartheid sistemi dağılmadıkça hak ve adaletten söz etmek mümkün değildir. İran'da Farsçılık sisteminin dağılması, aynı zamanda İran'ın dağılması demektir. Yani, apartheid ortadan kalktığında, İran parçalanacaktır. Tüm milletler kendi haklarını alacak, İran dağılacak ve Azerbaycan bölgeleri de kendi haklarına kavuşacaktır. Bunun dışında başka bir yol kalmamıştır. Farsçılık siyaseti, İran'ı parçalanmaya doğru sürüklüyor.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU