Ev sinemasında bu hafta: İnsan hayatının 60 yılı; Zaman

Suç ve cezanın hüküm sürdüğü bir dünyada koşulsuz bir sevgiyi anlatan ve tünelin sonunda bir ışık olduğunu savunmaktan vazgeçmeyen bir çiftin zamana yenik düşmeyen aşk hikayesi

Garrett Bradley, 2016 yılında bir kısa film çekerken Sibil Fox Richardson adlı bir kadınla tanışır.

Daha sonra Sibil, Bradley'e hikayesini anlattıktan sonra ona amatör çekimlerden oluşan yüz saatlik video kaydı içeren bir çanta verir.

Bu videolar Sibil'in evinde, halka açık toplantılarda ya da iş yerindeki çekimlerinden ibarettir.

Bradley bu videoları inceledikten sonra kendi yapacağı ek çekimlerle Sibil'in eski kayıtlarını birleştirerek uzun metrajlı bir film yapmaya karar verir.

Ve suç ve cezanın hüküm sürdüğü bir dünyada koşulsuz bir sevgiyi anlatan ve tünelin sonunda bir ışık olduğunu savunmaktan vazgeçmeyen bir çiftin zamana yenik düşmeyen bu aşk hikayesinde Rich ailesi için zamanın aynı anda nasıl çok hızlı ve çok yavaş hareket ettiğini vurgulayan bu film ile birlikte her şey bir görsel özdeyiş niteliği kazanır.


İnsan hayatının 60 yılı; Zaman

Yönetmen: Garrett Bradley / Oyuncular: Rob Rich II, Fox Rich, Freedom Rich, Justus Rich, Laurence M. Rich, Mahlik Rich, Remington Rich, Rob G. Rich / Süre: 81 dakika
 


Amazon Prime Video'nun orijinal yapımlarından olan Time adlı bu belgesel; altı çocuklu bir annenin, 90'lı yıllarda bir çaresizlik anında gerçekleştirdikleri bir soygundan ötürü yargılanan ve 60 yıl hapis cezasına çarptırılan kocasının serbest bırakılması için verdiği uzun soluklu bir mücadeleyi anlatıyor.
 


Dört Afroamerikalı erkekten birinin hayatlarının bir noktasında hapis cezasıyla yüzleşeceğini söyleyen istatistikleri doğrularcasına Sibil'in kendi gerçekliğinden yola çıkarak Amerika'daki "adalet" kavramını ve sistemdeki "adaletsiz" yaklaşımları akıllarda yer edecek şekilde ele aldığı bu süreç Amerika'nın ceza sistemindeki şaşırtıcı bir orantısızlığa dikkat çekiyor.

Sibil'in kocası için kendi el kamerasıyla çektiği ev video arşivindeki düşük çözünürlüklü görüntüleri ve içeriği, monokrom bir stil ile güncel çekimlerle birleştiren belgesel, istatistiklerin çok ötesinde bir gerçekliği de seyircisine aktarıyor.
 


Elbette bu film daha çok dışarıdakilerin sıkıntıları üzerinden ilerlediği için demir parmaklıkların arkasındakilerin mücadelesiyle daha az ilgileniyor gibi görünüyor ama madalyonun iki yüzü olduğu gerçeğinden yola çıkan Garrett Bradley, geride bırakılan ve kendi vicdani hapishanesinde kilitli kalanların duygusal anlarını kadraja alarak adaletsiz hükümlerin yarattığı mağduriyeti gösterme konusunda ustalıklı bir iş ortaya koyuyor.
 


Sibil tarafından 20 yıldan fazla bir süredir çekilen birkaç MiniDV kaset görüntüsünü şimdiki zamanla harmanlayan Gabriel Rhodes'un etkileyici kurgusu ve Garrett Bradley'in yönetmenliği ile ortaya çıkan bu belgesel yaptığı hatalarla yüzleşenlerin geleceğe miras bıraktığı bir aşk mektubu özelliğini de taşıyor.


Video günlükler

Belgeselin en etkili taraflarından biri; yıldan bahsetmeden sadece gün ve aylarla bu süreci seyirciye aktarıyor olması ki bu da filmin vurguladığı "zaman" içindeki değişimleri seyircinin kendi algısıyla hissetmesinin önünü açıyor.
 


Film; siyahi bir genç kadının ev kamerasına 23 Temmuz olduğunu ve yaklaşık bir hafta önce hapisten çıktığını, 24 Mayıs'ta şu an karnında büyümekte olan ikizlere hamile kaldığını ve şimdi 22 haftalık olduklarını söylediği bir video günlükle başlıyor.
 


Devamında bir evlilikten bahsediyor ve Afroamerikalı kocasının hapishanede olduğunu söylüyor ama onu bu belirsiz zamanın kronolojisinde nereye koyacağımızı hala bilmiyoruz.
 


Halihazırda üç çocuğu olan ve şimdi de ikizlere hamile olduğunu söyleyen Fox Rich olarak da bilinen Sibil Fox Richardson, kocasının da bir hafta kadar sonra eve döneceği konusunda bir iyimserlikle kameraya konuşuyor.
 


Fakat zaman geçiyor… Sibil, Rob için anı biriktirmeye, yaşamlarının en sıradan anlarını videoya çekmeyi sürdürüyor; araba gezintileri, birbiri ardına gelen doğum günleri, üşüten karlı kış günleri, oyun parklarındaki hız trenlerinde ve oyuncaklarda ya da sıcak bir yaz gününde havuz başında çığlık çığlığa eğlenen çocukların sesleriyle gözümüzün önünde büyüyen ikizler okul çağındaki çocuklara dönüşüyor, ama her şeye rağmen Rob parmaklıkların arkasında kalmaya devam ediyor.
 


Diğer bir deyişle, Rob Richardson'ın Luisyana'nın meşhur Angola hapishanesinde geçirdiği yaklaşık 20 yılda, karısı Sibil ve oğullarının diğer tarafta onu beklerken kaçırdığı tüm hayatı bir film şeridi gibi gözler önüne seriliyor.
 


Garrett Bradley'in bir ailenin umut ve ihtimallere karşı gösterdiği sabrını öne çıkardığı bu dokunaklı belgeselde Sibil'in odak noktası kısmen şudur;

Rob'un ailesinden uzak ve dış dünyadan kopuk bir şekilde geçirdiği mahkûmiyet süresinde kaçıracağı tüm kilometre taşlarını onun için umut dolu monologlarla kayda alabilmek.
 


Bu amaçla çekimlerini yılmadan sürdüren Sibil yeni bir gelişme olmaksızın bir öncekini tekrar eden her bir yeni yılda kameraya, gelecek yıl aynı umut duygusunu bulmanın muazzam bir irade gerektirdiğini söylerken, koşulları şu anda ne kadar kötü görünürse görünsün her şeyin yoluna gireceği konusunda umudunu asla kaybetmiyor.
 


Bir eşin ve annenin kocasını hapisten kurtarmaya çalışırken kendi başına altı erkek çocuk yetiştirme çabasını belgelemenin yanı sıra Sibil'in tükenmeyen gülümsemesi ve sarsılmaz bir iyimserlikle çektiği her videosunda bir sonraki çekimde bu defa Rob'un kendisinin de olacağını söylediği kayıtların haricinde film aynı zamanda zamanı geriye alarak kamerasını Sibil ve Rob'un mutlu olduğu anlara da çeviriyor.
 


Bu videolarda görüldüğü üzere; mutlu evliliklerinin henüz başlarında olan Sibil ve Rob, Luisyana banliyösünde bir ev satın alırlar ve eyaletin kuzeybatısında, Teksas sınırında yer alan Shreveport'ta hip-hop temalı bir giyim mağazası açmak için kendi işlerini kurmaya hazırlanıyorlar.
 


Kendi işlerini kurmak isteyen bu hayalperestler ellerindeki birikmiş paralarını kaparo olarak bir yatırımcıya verdiklerinde ve yatırımcı işten çekildiğinde ellerindekilerden de olurlar ve büyüyen ailelerine bakmakta zorlanırlar, bu yüzden çaresizlikten bir soygun yapmayı planlıyorlar.
 


Ama Sibil'in anlattığında göre işler istedikleri gibi gitmeyince ve çift "çaresiz" bir durumda kalınca planladıkları bu banka soygununa teşebbüsleri onların tutuklanmalarına yol açıyor.
 


Silahlı soygun girişimine 5 ile 99 yıl arasında bir cezanın verildiği o yıllarda kimsenin ölmediği ve incinmediği bu operasyon içinde kaçış şoförü olarak yer alan Sibil 12 yıllık mahkumiyetini dört yıldan daha az bir hapis cezası ile atlatırken, Rob gözetimsiz, herhangi bir şartlı tahliye olasılığı olmaksızın, af veya erteleme haklarından mahrum bırakılarak 60 yıl hapis cezası ile mahkûm ediliyor.
 


Her ne kadar teorikte öyle geçmese de herkesin bildiği üzere pratikte bu, müebbet hapis cezası anlamına geliyor.

Sibil'in yine kendi tabiriyle; bu hüküm neredeyse kölelik zamanı gibi, kişisel bir kan davası misali, beyaz adamın gözüne kestirdiğini içerde tutup canı ne zaman isterse o zaman dışarı çıkarması gibi.
 


Sonrasında belgesel; ailenin tüm birikimlerini avukatlara harcamaya başlayan Sibil'in hapishane sistemindeki ırksal eşitsizliğe karşı bir aktiviste dönüşmesine odaklanıyor.


Amerika'nın ceza adalet sistemine bir bakış

Amerika'da insanların hala mücadele etmek zorunda olduğu ırksal adaletsizliğe ve suç sistemine ışık tutmaya çalışan film; Amerika'nın ceza adalet sisteminin siyahi erkekleri başarısızlığa mahkûm etmek için nasıl tasarlandığını ve bunun aileleri nasıl etkilediğini derinlikli bir bakışla ele alıyor.
 


Bu öyle keyfi uygulanan bir adalet ki mahkumlara işledikleri suçtan çok daha ağır bir ceza vermekle kalmayıp aynı zamanda bir suçlunun rehabilitasyonunu inatla ve ısrarla engellemek için mümkün olan her şeyi yapan bir ceza adalet sistemi olmaktan kurtulamıyor.

Bu arada şunu mutlaka söylemem gerek; Sibil ve kocasının ciddi bir suç işlediğini inkâr edemeyiz.

Belgesel de zaten böyle bir şeyi savunmuyor ve bu suçu işleyen kişileri suçlarından kurtarmaya çalışmıyor.
 


Hatta bu soyguna dair eylem planında bilfiil yer alan Sibil'in kendisi de konuyu saptırmıyor, samimiyetle ve korkusuzca suçunu itiraf ediyor ve bu eylemin sonuçlarıyla ilgili sorumluluğunu da başkalarının omuzlarına yüklemiyor, bunu bizzat kendisi üstleniyor.
 


Elbette her ne kadar bazı şeylerin mazereti olmasa da Sibil yaptığını reddetmek yerine; çaresiz kalmış bir insanın her şeyi göze alabileceği savıyla bu travmasını atlatmaya çalışıyor ve bir daha asla özgürlüğünün elinden alındığı küçük düşürücü bir duruma düşürülmek istemiyor.
 


Bu açıdan belgesel, cezalandırmak mı yoksa rehabilite etmek ve affetmek için mi hüküm verilmeli konusunda cevap vermenin zor olduğu bazı sorularla Amerikan ceza adalet sistemine düşündürücü bir bakış atıyor.

Amerika Birleşik Devletleri'nin yargı sistemine yerleşmiş adaletsizliklerin izinde böylesi keyfi bir adaletin nasıl adil kabul edilebileceği konusunda insanların düşünmesini istiyor.
 


Dolayısıyla hali vakti yerinde olan siyahilerin düzenlerini bozmak ve evlerini yıkmak için tasarlanmış böylesi bir sistemin içinde kocasına olan sevgisinden ve çocuklarının geleceğinden başka bir motivasyonu olmayan Sibil'in verdiği bu savaş kendi ailesi için verdiği bir mücadeleden çok daha fazla bir anlam taşıyor.

Çünkü bu sorunla bir tek o yüzleşmiyor; bir noktadan sonra Sibil de kendi hikayesinin aslında Amerika'daki iki milyondan fazla insanın hikayesi olduğunu kabul ediyor.
 


Sibil bu süre içinde bir başına altı erkek çocuk yetiştirirken, aynı zamanda kendi parasını kazanmak için çalışırken ve hayatının aşkını hapisten çıkarmak için verdiği mücadele sırasında sessizlerin sesi olma yolunda güçlü bir figür haline gelirken onun bu kadar çok şeyi nasıl başardığını izlemek gerçekten bu konuda mağdur olan herkes için ilham verici.

Filmde bir yeniden canlandırma yok ve hiçbir zaman çiftin bu suçu işleyip işlemediğiyle ilgili tereddüt içinde sorduğu sorular yok.

Bu belgesel asla suçluluk ve masumiyetle ilgili değil; daha ziyade bir suç için verilen cezaların adilliğiyle ilgili, bu cezaların ailelerin üzerindeki etkisiyle ilgili, pek çok siyahi insana özgürlükleri için ikinci bir şansın verilmediği hapishane yolunu gösteren yargı süreçlerinde "adalet"in ırka bağlı olarak çok farklı şeyler ifade ettiğiyle ilgili, bir kadının temel insan haklarını geri kazanmak için ortaya koyduğu olağanüstü bir çabayla ilgili…


En iyi intikam başarıdır

Ya acının sizi tanımlamasına izin verirsiniz ya da acıyı siz tanımlarsınız; Sibil ikincisini seçiyor çünkü, o kendisinin ve sevdiklerinin elinden keyfi hükümlerle alınmış olan bu geri gelmeyecek zamanların intikamını onları yargılayanlardan almanın en iyi yolunun başarıdan geçtiğine inanıyor.

Böylelikle Sibil hayatının her gününü ve gecesini iki şeye adıyor: Çocuklarına bakmak ve kocasının serbest kalmasını sağlamak.
 


Nihayetinde bu iki şey onun hayatının mücadelesine dönüşüyor.

Bu uğurda oğullarına örnek olmak ve onlar için elinden gelen her şeyi yapmak için hem kocasının hem de kendi hayatının tüm sorumluluklarını üstleniyor ve onlara hem analık hem de babalık yapıyor.

Çocuklarının başarılı olabilmeleri için gereken tüm imkanları ve araçları onlara sunmaya gayret ediyor.

Bir arada Rich ailesi olanların kendilerini öldürmesine izin vermiyor ve bu süreçte yanlarında kimse yokmuş gibi görünse de her şeye rağmen yaşama dört elle sarılmayı başarıyor ve ilerlemekten asla vazgeçmiyor.
 


Bu nedenle, istatiksel olarak imkânsız görünmesine rağmen nelerin başarılabileceğine ışık tutan mezuniyetler, tartışmalar ve mücadelelerde bu çabaların meyvelerini görmek gerçekten harika.

Bu çocuklar, onları durdurmak için ellerinden gelen her şeyi yapan bir sisteme rağmen galip geliyor; insanlar pes etmeleri gerektiğini söylediklerinde daha da devleşiyorlar ve kaybettiklerini gördüklerinde tekrar ve tekrar denemekten kaçmıyorlar, üstelik bunu korkarak değil, savaşma gücünden aldıkları motivasyonla başarıyorlar.

Zaman kavramını kronolojik bir doğrusallıkta kullanmaktan kaçınan, daha çok düzensiz bir anılar koleksiyonu diyebileceğimiz bu belgeselde de değinildiği üzere; üç buçuk yıl yattığı hapis ile cezasını çeken Sibil, sonrasında bağlı olduğu kilisenin cemaatinden ve toplumdan af dilemekle kalmıyor, aynı zamanda başarılı bir kişi olarak kendini yeniden keşfediyor ve şekillendiriyor.
 


Kendi kişisel eylemlerinden pişmanlık duymasına rağmen, Sibil görünüşte savunulamaz olanı savunduğu halde kitlelerin önünde ikna edici bir konuşmacıya dönüşüyor.

Yoksullar ve beyaz olmayan insanlar için "hapishane sistemi kölelikten başka bir şey değildir" ve temyizlerin sürekli reddedilmesinin "kişisel bir kan davası" gibi göründüğünü dile getiren Sibil; hapishane reformunu ve kocasının özgürlüğünü savunuyor, günümüzün kölelik karşıtı rolünü üstleniyor, ceza sisteminde var olan sistematik ırkçılığa ve adaletsizliğe sabırla, sükunetle ve büyük bir gayretle son vermeye çalışıyor.


Haftanın diğer filmleri

Afacan Çöp Kamyonu: Noel Macerası

Yönetmen: Eddie Rosas / Oyuncular: Brian Baumgartner, John DiMaggio, Glen Keane, Henry Keane, Jackie Loeb, Lucas Neff / Süre: 28 dakika
 


Çocuklara yönelik eğitici yapımlara da yayım programında yer vermeyi ihmal etmeyen Netflix'in Çocuk ve Aile Filmleri kuşağında bu hafta gösterime giren A Trash Truck Christmas adlı bu iyi hissettiren özel yapım kısa animasyonda; Noel Baba, Noel arifesinde bir hurdalığa acil iniş yaptığında Hank, Çöp Kamyonu ve hayvan dostları herkesin bayramını kurtarmak için el ele verir.

Noel günü yaklaşırken heyecanını ve sevincini saklayamayan Hank, en yakın arkadaşları Çöp Kamyonu ve hayvan dostları ile bu mutluluğunu paylaşmaya çalıştığında onların Noel gününden haberdar olmadıklarını fark eder.

Bunun üzerine en yakın arkadaşlarına Noel'in ne olduğunu anlatmak ve öğretmek için kollarını sıvar.

Ama tam da bu sırada, Noel arifesinde hediyelerini çocuklara ulaştırmak için yola çıkan Noel Baba, beklenmedik bir şekilde Hank'in arkadaşlarıyla oynadığı hurdalığa acil iniş yapmak zorunda kalır ve bu durum Noel'in tehlikeye girmesine neden olur.

Bunun üzerine Hank, Çöp Kamyonu ve hayvan dostları ile birlikte Noel'i kurtarmak ve hediyelerle tüm çocukları mutlu etmek için güçlerini birleştirerek Noel Baba'ya yardım etmek üzere harekete geçer.


Chichipatos: Niteliksiz Bir Noel

Yönetmen: Juan Camilo Pinzon / Oyuncular: Antonio Sanint, Luis Eduardo Arango, María Cecilia Sánchez, Julián Cerati, Mariana Gómez, Júlio César Herrera, Biassini Segura, Jackes Toukmanian, Aura Cristina Geithner, Lina Tejeiro / Süre: 82 dakika
 


Netflix'in Komediler kuşağında bu hafta gösterime giren Chichipatos: ¡Qué chimba de Navidad! (Chichipatos: An Unremarkable Christmas) adlı filmde; illüzyonist olmaya heveslenen bir muhasebeci, Kolombiya'nın en çok aranan suçlularından biri olduğunu bilmediği patronunu Noel'i ailesiyle birlikte geçirmeye davet eder.

Herkesin Lekesiz Varlık'tan bir şey dilediği bir Noel gününde bir muhasebeci olan Juan Charles sihirbaz olma hayalinin gerçekleşmesini dilerken ailenin diğer fertleri de kendi isteklerini birer birer dile getirmektedir; evin oğlu babasının sandığı gibi kendisinin bir aptal olmadığını görmesini dilerken diğer aile fertleri de günahlarından arınmak ister.

Bu sırada Juan, iş yerinde patronuna Novena ayini için ailesine katılmasını teklif eder, amacı bu misafirlik sırasında patronunun gözünde iyi bir izlenim bırakabilmektir.

Patronu da bu daveti memnuniyetle kabul eder ama bunu kabul etmesindeki amaç bu özenti ve bedavacı sihirbazın kendisi için bir kurtuluş olacağını düşünmesidir, çünkü kara parasını aklamak için onu bir paravan olarak kullanacaktır.

Elbette bu özel günde gerçekleşecek ayinde, geceye genç sevgilisiyle katılan büyükanneden evin hiç büyümeyen kraliçesine varıncaya kadar ailece hepsi ağırladıkları bu misafirin tüm dengesini ve planını bozacak ve sonrasında da işler tamamen altüst olacaktır.


Evim Sensin

Yönetmen: Amanda Raymond / Oyuncular: Alyssa Milano, Cristián de la Fuente, Angel Parker, Eva Ariel Binder, Joel Michaely, Brenda Patricia Garza, Melissa Bickerton, Joel Steingold, Sutton Waldman, Laura de la Fuente, Deanna Grace Congo / Süre: 92 dakika
 


Netflix'in Dramalar kuşağında bu hafta gösterime giren You Are My Home (Heart of Christmas) adlı film; kalbi kırılmış bir kadın ile sınırda annesini kaybeden genç bir göçmen kızın Noel'den hemen önce bir araya gelmesini konu alıyor.

Ailesinden ayrıldıktan sonra sokaklarda yaşamaya başlayan bir genç kız, kendi mücadeleleriyle yüzleşen kalbi kırık bir kadınla yolları kesişince kendisini onun kanatları altında bulur.

Ama sonrasında bu kız çocuğuyla nasıl başa çıkacağı konusunda sıkıntılar yaşamaya başlayan kadın psikoloğundan aldığı tavsiyelerle ona bir yetişkin gibi davranmaya çalıştıkça işler daha da kontrol edilemez olur.

Sonrasında karşılıklı empatiler, paylaşılan anlar, alınan kararlar ve koruyucu anne yolunda ortaya çıkan bürokratik çıkmazlar hikâyede hem çatışmaları hem de duygu yüklü anları beraberinde getirir.


Kaliforniya'da Noel

Yönetmen: Shaun Paul Piccinino / Oyuncular: Lauren Swickard, Josh Swickard, Amanda Detmer, Ali Afshar, David Del Rio, Gunnar Anderson, Katelyn Epperly, Curtis Eugene Williams, Derrica Barbee, Montanna Gillis, Aaron Royce Jones, George Kosturos, Julie Lancaster, Natalia Mann, Cheyney Steininger / Süre: 106 dakika
 


Netflix'in Romantik Komediler kuşağında 14 Aralık'ta gösterime girmesi beklenen A California Christmas adlı filmde; tasasız hayatı riske giren zengin ve yakışıklı bir adam, aile çiftliğini Noel'den önce satmasını sağlamak için çiftçi bir kadının yanında işe girer.

Arazinin haklarını alabilmek için her şeyi deneyen Joseph adlı genç adamın annesi işlerin planladıkları gibi gitmesi için önlerindeki üç hafta içinde bu arazinin satılması gerektiğini aksi halde bununla ilgili tüm sözleşmelerin feshedileceğini söyleyince genç adam bunu başlangıçta çok umursamaz.

Fakat annesi kendisine, eğer bu işi başarırsa yönetim kurulunun da onayıyla Noel'de istediği terfi duyurusunun yapılacağını söylediğinde bu iş onu oldukça cezbeder.

Böylelikle Joseph bu işi yerinde çözmek için satışının yapılacağı çiftliği işleten Callie'nin yanında işe girer ama Callie'nin hayatına girmesiyle birlikte işler onun planladığından çok farklı bir şekilde ilerler.


Kara Su: Uçurum

Yönetmen: Andrew Traucki / Oyuncular: Jessica McNamee, Luke Mitchell, Amali Golden, Benjamin Hoetjes, Anthony J. Sharpe, Louis Toshio Okada, Rumi Kikuchi, Anna Kubat, Nicole Collett, Stu Kirk, Troy Black, Damien Blewett, Isabella Sheehan, Glenn Adams, Myra Stoertzer, Brooke Rankin, Rhys Ward, J Ma, Lincoln Callaghan, Adam Lacey, Phillip Davy, Lynne Rose, Jarod Woods, Julie Seils-Muscat, Isabelle Rickards, Vicky Wanless, Mic Collis, Mary Jane / Süre: 98 dakika
 


Netflix'in Korku Filmleri kuşağında bu hafta gösterime girmesi beklenen Black Water: Abyss adlı bu filmde bir grup arkadaş, Kuzey Avustralya ormanlarının derinliklerindeki bir mağarayı keşfe çıkar.

Bu sırada meydana gelen beklenmedik bir fırtına grup için büyük bir tehlike oluşturur ve gittikçe yükselen sel sularıyla birlikte hayatları tehlikeye girer, daha da kötüsü onları mağaranın derinliklerine hapseder.

Bir mağaranın derinliklerinde kısılmış şekilde hayatta kalma mücadelesi veren gençler için tehlike bununla da sınırlı kalmaz.

Bu zorlu anlarda grup içinde gizli kalmış her şey birer birer deşifre olurken bir yandan da hepsi timsah sürüsüne karşı hayatta kalmak için ölümcül bir mücadele vermek zorundadırlar.


Mezuniyet Balosu

Yönetmen: Ryan Murphy / Oyuncular: Meryl Streep, James Corden, Nicole Kidman, Kerry Washington, Keegan-Michael Key, Andrew Rannells, Ariana DeBose, Jo Ellen Pellman, Tracey Ullman, Kevin Chamberlin, Mary Kay Place, Logan Riley, Sofia Deler, Nico Greetham, Nathaniel J. Potvin, Frank DiLella, Chet Dixon, Sam Pillow, Spencer Tomich, Portia Bartley, Carmyne Rey, Mia Danelle, Phi Kenzie, Lando Coffy / Süre: 130 dakika
 


Netflix'in Müzikal Komediler kuşağında bu hafta gösterime giren, Tony ödüllü Broadway müzikalinin olağanüstü ve incelikli bir uyarlaması olan The Prom adlı filmde; bir grup benmerkezci ve gözden düşmüş Broadway yıldızı, mezuniyet balosuna kız arkadaşıyla katılmak isteyen bir gence destek vermek için küçük bir kasabada büyük bir mücadeleye girişir.

New York tiyatro sahnelerinin yıldızları Dee Dee Allen ve Barry Glickman büyük bir krizle uğraşmaktadır; müzikal biyografi olarak nitelendirdikleri en son projeleri olan yüksek bütçeli Broadway oyunu, kariyerlerini bir anda bitiren büyük bir fiyasko ile sonuçlanmıştır.

Indiana'nın küçük bir kasabasında yaşayan lise öğrencisi Emma Nolan ise kendi dünyasında çok farklı bir hüsran yaşamaktadır; lise müdürünün desteklemesine rağmen okul aile birliği başkanı, Emma'nın okul balosuna duygusal bir yakınlık içinde olduğu kız arkadaşı Alyssa ile katılmasını yasaklamıştır.

Elbette insanların kendini özgürce ifade edebildiği bir sosyal medya platformunda bu olay hararetli tartışmaları da beraberinde getirir.

Halkın gözündeki imajlarını düzeltmek isteyen Dee Dee ile Barry, Emma'nın yaşadığı bu çıkmazı kendileri için mükemmel bir fırsat olarak görür ve yıldızlarını parlatmanın yolunu arayan kibirli oyuncular Angie ve Trent ile el ele vererek Emma'ya yardım etme bahanesiyle yola koyulurlar.

Böylelikle ışıltısı sönmek üzere olan bu yıldızlar ele ele vererek Emma ve Alyssa'nın baloya birlikte katılabilmesi için birlikte bir mücadeleye girişirler.

Ancak şöhretlerine güvenerek bu kasabaya genç bir kızın hakkını savunmak için gelen bu kültürel bozguncular, bencilce atıldıkları bu projede yapmaya çalıştıkları şey beklemedikleri şekilde geri tepince, bu dörtlünün hayatları iyice altüst olur.

Yıldızlar bu girişimleri de başarısız olunca kendileriyle ilgili her şeyi bir kenara atıp içtenlikle Emma'nın hayalini gerçekleştirmeye karar verdiklerinde Emma'nın gerçekten olduğu kişi olarak katılabileceği bir gece yaşatmak için kollarını sıvarlar.

Herkesin kendine ait bir hikayesi olan şu dünyada Emma da payına düşeni almıştır ve şimdi onu yaşaması gerekmektedir.

Kutlama fırsatını herkesin hak ettiği bu dünyada sonunda herkes muhteşem bir balo organizasyonunda bir araya gelecektir.


Savaş Oyunu

Yönetmen: Girish Malik / Oyuncular: Sanjay Dutt, Nargis Fakhri, Rahul Dev, Babrak Akbari, Rudra Soni, Humayoon Shams Khan, Rahul Mittra, Diwakar Dhayani, Daljit Sean Singh, Jay Patel / Süre: 132 dakika
 


Netflix'in Hint Yapımı Filmler kuşağında bu hafta gösterime giren, ilginç bir konuyu kadrajına alarak seyircisini düşünmeye sevk eden Torbaaz adlı film; Afganistan'da mülteci kamplarındaki çocuklar için bir kriket akademisi kuran bir ordu subayının hikayesini anlatıyor.

Mülteci kamplarında büyüyen çocuklar genellikle çeşitli terörist birimleri tarafından intihar bombacısı olmak üzere eğitilmektedir.

Nihayetinde mülteci kampındaki bu çocuklardan biri vücuduna bomba bağlayacak, kendini ve birçok masum insanı öldürecektir.

Ama, bir taraftan kendi kişisel trajedisinin üstesinden gelmeye çalışan diğer taraftan etrafındaki meseleleri de kendi yöntemleriyle çözmeye çalışan Kunal adlı bu subay ise kendi küçük çabalarıyla çocukların bu makus talihini değiştirmeye kararlıdır.

Çünkü mülteci kamplarında yaşayan bu çocukların hiçbirisi onun için potansiyel bir terörist değil, aksine onlar terörizmin ilk kurbanlarıdır.

Bir intihar bombacısı olmaya mahkûm olan mülteci kampındaki bu çocuklara bir kriket eğitim kampı çatısı altında kriket koçluğu yapmaya karar veren Kunal böylelikle çocukları terörizmden uzaklaştırmayı amaçlamaktadır.

Her bir çocuğun hayatını bir kriket oyunuyla dönüştüren ve onları mülteci kampından zafere doğru yükselten bu çabanın umut ve inanç dolu hikayesinde İslamofobi'nin de etkilerini görmek mümkün.

Bu da tüm dünyanın bu konuyla ilgili hassasiyetleri göz önünde bulundurulduğunda oldukça cesur bir hamle olarak dikkat çekiyor.

Sanjay Dutt, bu filmdeki rolüyle bugüne kadar yaptığı işlerden oldukça farklı bir iş yapmış gibi görünüyor ve bu nedenle de izlenmesi gereken filmler arasında yer alıyor.

Filmde Sanjay dışında dikkat çeken diğer şeyler arasında Torbaaz'a sinematografik açıdan estetik bir görünüm kazandıran Kırgızistan'da iyi yakalanmış güzel mekanlar öne çıkıyor.


Ses Ver

Yönetmen: James D. Stern, Fernando Villena / Oyuncular: Viola Davis, Aaron Guy, Callie Holley, Freedom Martin, Cody Merridith, Gerardo Navarro, Nia Sarfo, Jack Viertel, Denzel Washington / Süre: 87 dakika
 

 

İki hafta önce olanların unutulduğu bir kültürde yaşıyoruz. Ama kim olduğunu ve ne yapman gerektiğini anlamak için önce geçmişini bilmen gerekir.

Netflix'in Sosyal ve Kültürel Belgeseller kuşağında bu hafta gösterime giren Giving Voice adlı filmde; oyunculuğa hevesli altı öğrenci August Wilson Monolog Yarışması'nın seçmelerine katılır ve Broadway'de düzenlenecek heyecanlı finallerde kendilerine yer bulmaya çalışır.

Amerika Birleşik Devletleri'nin seçkin oyun yazarlarından biri olan August Wilson'ın eserlerini ön plana çıkaran ve herkes Amerika'nın bu en büyük yazarının yasını tutarken onun mirasını devam ettirebilmek amacıyla ölümünden bir yıl sonra hayata geçirilen büyük ödüllü August Wilson Monolog Yarışması'nda ilerleme kaydeden altı öğrencinin duygusal yolculuğunu konu alan filmde yeni nesil oyuncular keşfediliyor.

Her yıl Amerika Birleşik Devletleri'nin dört bir yanındaki on iki şehirden gelen binlerce öğrenci, Broadway'de sahne alma şansı elde etmek için Pulitzer ödüllü yazarın "Fences" ve "Ma Rainey's Black Bottom" gibi eserlerini sahneliyor.

Yönetmen koltuğunu paylaşan Jim Stern ve Fernando Villena, kameralarını Wilson'un "Century Cycle" adlı, 20'nci yüzyıldaki Afrikalı-Amerikalıların deneyimini gözler önüne seren on oyunundan oluşan seçki sayesinde kendilerini ve etraflarındaki dünyayı keşfeden öğrencilere çeviriyor.

"Üzerinde bir sürü farklı yafta var ve oralarda bir yerde var olan gerçek sen'e ulaşmalısın…" diyen baş yapımcı Viola Davis ile "Fences"da birlikte rol alan Denzel Washington, Wilson'ın zamana meydan okuyan sanatının ve mirasının kariyerleri üzerinde yarattığı etkiyi ve gençlerin bunu daha ileri taşıyacaklarına dair umutlarını paylaşıyor.


Tuval

Yönetmen: Frank E. Abney III / Süre: 9 dakika
 


Netflix'in Çocuk ve Aile Filmleri kuşağında bu hafta gösterime giren Canvas adlı bu kısa filmde; üzücü bir kaybın ardından resim yapma tutkusunu yeniden canlandırmakta zorlanan bir büyükbaba, yaratıcılığına tekrar kavuşmasını sağlayacak ilhamı bulur.

Bazen hayatta sevdiğin şey için savaşmanı zorlaştıran şeyler olur. İşte tam da bu sırada hepimiz en şaşırtıcı yerlerde güç ve ilham bulabiliriz.

İşte böylesi bir durumu anlatan bu duygusal hikâye, hepimizin bağ kurabileceği bir şey; bu bir yetenek meselesi değil, daha çok insan ruhunun iradesinin bir kanıtı.

 

Flashback

Vakti zamanında kimi festivallerde, kimi sinemalarda kimi de ev videosu ve televizyon ekranlarında seyirciyle buluşan ama şimdi hem sinemalarda hem çevrim içi platformlarda hem de televizyon kanallarında bu hafta yeniden gösterime girecek olan 2020 öncesinde çekilmiş diğer filmleri sizin için derledim.

Amazon Prime Video

Henüz Amerika'daki kadar zengin bir içeriğe sahip olmasa da Türkiye'deki seyircisini şimdilik memnun edecek bir kütüphaneye sahip olan Amazon Prime Video'da bu hafta ne seyredebilirim diyenler için platformun öne çıkan filmleri şöyle.

  • 7500 (2019)
  • Aşk Her Yerde (Love Actually, 2003)
  • Bir Zamanlar Amerika'da (Once Upon a Time in America, 1984)
  • Çılgın Hırsız (Despicable Me, 2010)
  • Dünyalar Savaşı (War of the Worlds, 2005)
  • E.T. (E.T. The Extra-Terrestrial, 1982)
  • Forrest Gump (1994)
  • Geleceğe Dönüş (Back to the Future, 1985)
  • Katil Doğanlar (Natural Born Killers, 1994)
  • Kaynak (The Fountain, 2006)
  • Kefaret (Atonement, 2007)
  • Lucy (2014)
  • Mamma Mia! (2008)
  • Rapor (The Report, 2019)
  • Sahtekar (Changeling, 2008)
  • Soysuzlar Çetesi (Inglorious Basterds, 2009)
  • Şrek (Shrek, 2001)
  • Uçak (Airplane!, 1980)


Netflix

Korkutucu, komik, dramatik, romantik ne türde olursa olsun etkileyici bir film kadar duygularımızı harekete geçiren başka bir şey yok.

Dünyanın eğlence odaklı lider yayın hizmeti Netflix, her hafta güncellediği yayın programını bu hafta aşağıdaki filmlerin eklenmesiyle daha da genişletiyor ve yine birbirinden güzel filmler bu hafta seyircisini bekliyor.

  • Aptallar Çetesi (Masterminds, 2016)
  • Aşk ve Laleler (Tulip Fever, 2017)
  • Başkanların Uşağı (Lee Daniels' The Butler, 2013)
  • Boz Ayılar (The Grizzlies, 2018)
  • Bumblebee (2018)
  • Bwakaw (2012)
  • Cesur (Braven, 2018)
  • Crackerjack (2002)
  • Deli ve Dahi (The Professor and the Madman, 2019)
  • Diren! (Suffragette, 2015)
  • Evrenin Askerleri: İntikam Günü (Universal Soldier: Day of Reckoning, 2012)
  • Gece Hayvanları (Nocturnal Animals, 2016)
  • Hotel Ruanda (Hotel Rwanda, 2004)
  • John Q (2002)
  • Katil Yılanlar / Ölümcül Kargo (Snakes On A Plane, 2006)
  • Kelimenin Tam Anlamıyla, Aaron'dan Hemen Önce (Literally, Right Before Aaron, 2017)
  • Kırmızı Takıntı (Red Obsession, 2013)
  • Killing Heydrich (HHhH / The Man with the Iron Hear, 2017)
  • Köpekbalığı ve Volkan Kızın Maceraları (The Adventures of Sharkboy and Lavagirl, 2005)
  • Kurt Kapanı (Wolf Creek 2, 2013)
  • Lego Filmi 2 (The LEGO Movie 2: The Second Part, 2019)
  • Marwen'a Hoş Geldiniz (Welcome to Marwen, 2018)
  • Masum Hamleler (Searching for Bobby Fischer, 1993)
  • Ölümcül Takip (Survivor, 2015)
  • Pes Etme (Stronger, 2017)
  • Seni Her Şeyden Çok Seviyorum (Love You to the Stars and Back, 2017)
  • Şeytanın Oğlu (Incarnate, 2016)
  • Yağlı Pizza (Fat Pizza, 2003)
  • Zorro Efsanesi (The Legend of Zorro, 2005)


TRT 2

TRT'nin zengin arşiviyle hazırlanan "Ev Hayat Dolu" yayın kuşağında; aralarında televizyonda ilk kez izleyiciyle buluşacak filmlerin de yer aldığı ödüllü ve prestijli filmler, orijinal dilinde TRT 2 ekranlarında sinemaseverlerle aralık ayı boyunca buluşmaya devam ediyor. Bu hafta programdaki filmler şöyle;

  • 6.5 Metre (Metri Shesh Va Nim / Just 6.5, 2019)
  • Bilinmeyen Kod (Code inconnu: Récit incomplet de divers voyages / The Code Unknown, 2000)
  • İyi, Kötü ve Çirkin (Il buono, il brutto, il cattivo / The Good, The Bad and The Ugly, 1966)
  • Kazanma Sanatı (Moneyball, 2011)
  • Müdür (Sorkhpust / The Warden, 2019)
  • Sahaf (The Bookshop, 2017)
  • Sonsuzluk Üzerine (Om det oändliga / About Endlessness, 2019)
  • Yol Kenarı


Festival ajandası

Uluslararası Dostluk Kısa Film Festivali

Türkçe'nin ve Türk Şiirinin kurucusu Yunus Emre anısına, bu yıl 3'üncüsü düzenlenen ve dünyanın dört bir yanından, film sanatına ve kültür hayatımıza katkısı yüksek olan kısa filmleri ülke seyircisiyle buluşturan Uluslararası Dostluk Kısa Film Festivali 11 Aralık'ta başlıyor.
 


11-12-13 Aralık 2020 tarihlerinde gerçekleşecek olan 3. Uluslararası Dostluk Kısa Film Festivali kapsamında, Türkiye'nin 81 ilinde eş zamanlı olarak 47 kısa film ve 3 uzun metraj film çevrim içi gösterilecek.

Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü, Türk Kızılay, Yunus Emre Enstitüsü, Beyoğlu Belediyesi, Zeytinburnu Belediyesi ve daha birçok kamu ve özel kuruluşun katkıları ile düzenlenen, Anadolu Ajansının (AA) Global İletişim Ortağı olduğu festivalde sinemaseverler www.dostlukfilmfestivali.com'a üye olarak Türkiye'nin her yerinden filmleri ücretsiz olarak izleyebilecek.

14 Aralık Pazartesi günü ödül töreni Grand Pera'da
 


Beş değerli ödülün sahiplerini bulacağı 3. Uluslararası Dostluk Kısa Film Festivali'nin ödül töreni 14 Aralık'ta Grand Pera Emek Sahnesi'nde yapılacak.

Sağlık Bakanlığı'nın pandemi şartlarına uygun olarak gerçekleştirilecek ödül törenine; Kültür Bakan Yardımcısı Ahmet Misbah Demircan, Türk Kızılay Başkanı Dr. Kerem Kınık, Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Şeref Ateş, Beyoğlu Belediye Başkanı Haydar Ali Yıldız ve Zeytinburnu Belediye Başkanı Ömer Arısoy katılacak.

Ayrıca festivalin değerli jüri üyeleri Vedat Özdemir ve İrem Altuğ da törene katılan isimler arasında yer alacak.

Ödül töreni saat 17.00 itibarıyla www.dostlukfilmfestivali.com ve sosyal medya hesaplarından canlı olarak yayımlanacak.

Sinemaseverler için; gösterim programı, filmler ve etkinliklerle ilgili detaylar aşağıda yer almaktadır.


Yarışma Seçkisi

  • American Bull (Yönetmen: Fatemeh Tousi, İran)
  • Anı (Yönetmen: Demet Erden, Türkiye)
  • Bir Nehir Kıyısında (Yönetmen: Muhammed Furkan Daşbilek, Türkiye)
  • Çamaşır Suyu (Yönetmen: Büşra Bülbül, Türkiye)
  • Da Yie (Yönetmen: Anthony Nti, Gana)
  • Dummy (Yönetmen: Fatemeh Faal, İran)
  • Interstate 8 (Yönetmen: Anne Thieme, Almanya)
  • Le Syndrome d'Archibald (Yönetmen: Daniel Perez, Fransa)
  • My Border, My Forest (Yönetmen: Giorgio Milocco, İtalya)
  • On The Boat (Yönetmen: Baizak Mamataliev, Kırgızistan)
  • Shriek (Yönetmen: Birhat Temel, Türkiye)
  • The Leak (Yönetmen: Alberto Marchiori, İtalya)
  • The Red Fire (Yönetmen: Mona A. Shahi, İran)
  • Tor (Yönetmen: Ragıp Türk, Türkiye)
  • Where We Come From (Yönetmen: Jafar Altafi, İran)
  • Yağmur, Şnorkel ve Yeşil Fasülye (Yönetmen: Yavuz Akyıldız, Türkiye)


Panorama Seçkisi

  • Anuş (Yönetmen: Deniz Telek, Türkiye)
  • Boars (Yönetmen: Gholamreza Jafari, Afganistan)
  • Circo De La Vida (Yönetmen: Maria Lafi, Yunanistan)
  • Close Your Eyes and Look At Me (Yönetmen: Andrea Castoldi, İtalya)
  • Colpa Del Mare (Yönetmen: Igor Di Giampaolo, Giuseppe d'Angella, İtalya)
  • Deja Vu (Yönetmen: Atefeh Khademolreza, İran)
  • Direk Aşk (Yönetmen: Ertuğ Tüfekçioğlu, Türkiye)
  • Dry Sea (Yönetmen: Yves Bex, Bart Bossaert, Belçika)
  • Fermuar Ucu (Yönetmen: Abdullah Çeper, Türkiye)
  • Gabriel (Yönetmen: Yousef Kargar, İran)
  • Moon Drops (Yönetmen: Yoram Ever-Hadani, İsrail)
  • Paydos (Yönetmen: Öykü Orhan, Türkiye)
  • Rebel (Yönetmen: Pier-Philippe Chevigny, Kanada)
  • Sticker (Yönetmen: Georgi M. Unkovski, Makedonya)
  • The Assistant (Yönetmen: Ondrej Provaznik, Çek Cumhuriyeti)
  • The Fosterless (Yönetmen: Sahar Jafarizad, İran)
  • Yağmur Olup Şehre Düşüyorum (Yönetmen: Kasım Ördek, Türkiye)


Kırk Yıllık Hatır Seçkisi

  • Başka Vatanımız Yok (Yönetmen: Bayram Küçük, Türkiye)
  • Behind the Glasses (Yönetmen: Mehdi Iravani, İran)
  • Bullmastiff (Yönetmen: Anastasiia Bukovska, Ukrayna)
  • Büyülü Fener Bekçileri (Yönetmen: Bahadır Kapır, Ferhat Zengin, Türkiye)
  • Çay Var İçersen (Yönetmen: Cihan Emre Zengin, Türkiye)
  • Gaza Footbullet (Yönetmen: Iyad Alasttal, Filistin)
  • Kar Tanesi (Yönetmen: Şeref Akçay, Türkiye)
  • Majid'den Sevgilerle (Yönetmen: Yiğit Armutoğlu, Türkiye)
  • Maradona's Legs (Yönetmen: Firas Khoury, Almanya)
  • Merkeb-i Mesai (Yönetmen: Hasan Erdoğmuş, Türkiye)
  • Meryem Ana (Yönetmen: Mustafa Gürbüz, Türkiye)
  • Nuovo Cinema Para-Virus (Yönetmen: Daniele Pignatelli, İtalya)
  • Replacement (Yönetmen: Mojtaba Tahal, Jalal Mahdavi, İran)
  • Return (Yönetmen: Rustam Khalikov, Özbekistan)


Özel Gösterim

Holy Boom (Yönetmen: Maria Lafi, Yunanistan)
Hurmalar Büyüdüğü Vakit (Yönetmen: Hilal Baydarov, Azerbaycan)
See Factory Sarajevo Mon Amour (10 Yönetmen, Bosna)


Uluslararası Uşak Kısa Film Festivali

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Sinema Genel Müdürlüğü ve Uşak Belediyesi'nin desteğiyle, Doç. Dr. Murat Sezgin'in başkanlığı ve Dr. Onur Keşaplı'nın yönetmenliğinde, Uşak Üniversitesi İletişim Topluluğu tarafından bu yıl çevrim içi olarak 12-20 Aralık tarihlerinde 7'nci kez düzenlenecek olan Uluslararası Uşak Kısa Film Festivali'nin finalistleri, jürisi ve programı belli oldu.

4'ü Dünya, 10'u Asya, 30'u Türkiye prömiyeri olmak üzere 44 filmin ilk gösterimini yapacağı festivalde toplam 131 film, www.usakfilmfest.com adresinde dokuz gün boyunca ücretsiz olarak sinemaseverlerle buluşacak.
 


Ustalık dersleri, atölyeler, söyleşiler, sergi ve konserlerle pek çok etkinliğe de ev sahipliği yapacak festivalin ana jürisinde Beste Yamalıoğlu (yapımcı), Can Eren (yönetmen), Caner Özyurtlu (yönetmen), Deniz Ova (İstanbul Tasarım Bienali direktörü), Eli Salameh (yönetmen), Dr. Öğr. Üyesi Murat Tırpan (eleştirmen/akademisyen), Natali Yeres (sanat yönetmeni), Prof. Dr. Nazlı Bayram (akademisyen/yönetmen) ve Teoman Kumbaracıbaşı (tiyatro sanatçısı) yer alıyor.

Resmi açılışı 12 Aralık Cumartesi günü saat 13.00'da gerçekleşecek festivalin aynı gün saat 20.30'da başlayacak açılış etkinlikleri arasında Eve Dönüş Yok grubunun "Mikro İktidar Alanları" konseri, Aykut Sağır'ın "Bergmanografi" sergisi ve başrolünü Denis Lavant'ın oynadığı, Jan Vejner'in yönettiği "Figurant" filminin gösterimi yer alıyor.

Festivalin 20 Aralık Pazar akşamı gerçekleşecek kapanış töreni ise "Natura Urbana: The Brachen of Berlin" belgeselinin yönetmeni Matthew Gandy ile yapılacak söyleşi ve Yorgos Lanthimos'un son filmi "Nimic"in özel gösteriminden oluşuyor.

Üç yarışmada toplam 24 dalda Kanatlı Denizatı Ödülleri'ni taktim etmeye hazırlanan 7. Uluslararası Uşak Kısa Film Festivali'nin ödül töreni ise 18 Aralık Cuma akşamı saat 18.00'da, Kadıköy Barış Manço Kültür Merkezi'nde gerçekleşecek.
 


Oyuncu ödüllerinde cinsiyet ayrımlarını kaldırarak bu konuda Türkiye'de öncü konumda yer alan festivalin, finalistleri ise şu şekilde;

Uluslararası Kısa Film Yarışması

  • Da Yie (Yönetmen: Anthony Nti / Kurmaca, Gana)
  • Delphine (Yönetmen: Chloé Robichaud / Kurmaca, Kanada)
  • Die Waschmaschine (Yönetmen: Dominik Hartl / Kurmaca, Avusturya)
  • Dogwatch (Yönetmen: Albin Wildner / Kurmaca, Avusturya)
  • Eeny Meeny (Yönetmen: Raphaela Schmid / Kurmaca, Avusturya)
  • How to Disappear (Yönetmen: Robin Klengel, Leonhard Müllner, Michael Stumpf / Deneysel, Avusturya)
  • So We Live (Yönetmen: Rand Abou Fakher / Kurmaca, Belçika)
  • Sticker (Yönetmen: Georgi M. Unkovski / Kurmaca, Makedonya)
  • Streets of Lagos (Yönetmen: Dom West / Belgesel, Avustralya)
  • Up At Night (Yönetmen: Nelson Makengo / Belgesel, Kongo)


Ulusal Kısa Film Yarışması

En İyi Film

  • Bir Nehir Kıyısında (Turan Haste / Yönetmen: Muhammed Furkan Daşbilek)
  • Boğulmanın Adabı (Sertaç Koyuncu / Yönetmen: Sertaç Koyuncu)
  • Göremediğimiz Tüm Işıklar (Kemal Emir / Yönetmen: Şeyhmus Altun)
  • Kara Kutu (Maça Films / Yönetmen: Can Deniz Atıcı)
  • Yağmur, Şnorkel ve Taze Fasulye (Selen Gökçem & Zekiye Nurdan Arıtürk & Murat Karakaş / Yönetmen: Yavuz Akyıldız)


En İyi Yönetmen

  • Bir Nehir Kıyısında (Muhammed Furkan Daşbilek)
  • Boğulmanın Adabı (Sertaç Koyuncu)
  • Göremediğimiz Tüm Işıklar (Şeyhmus Altun)
  • Kara Kutu (Can Deniz Atıcı)
  • Yağmur, Şnorkel ve Taze Fasulye (Yavuz Akyıldız)


En İyi Senaryo

  • Bir Nehir Kıyısında (Muhammed Furkan Daşbilek)
  • Boğulmanın Adabı (Sertaç Koyuncu)
  • Kara Kutu (Can Deniz Atıcı)
  • Münhasır (Yeşim Tonbaz)
  • Yağmur, Şnorkel ve Taze Fasulye (Emre Yalçın, Yavuz Akyıldız)


En İyi Görüntü Yönetimi

  • Anoush (Emre Pekçakır)
  • Bir Nehir Kıyısında (Mustafa Yeşilova)
  • Boğulmanın Adabı (Oğuzhan İnceoğulları)
  • Göremediğimiz Tüm Işıklar (Eren Yıldız)
  • İyi Yemek Öldürür (Veli Kuzlu)


En İyi Sanat Yönetimi

  • Ablam (Onur Yılmaz)
  • Boğulmanın Adabı (Ali Altunsoy, Ferhat Kaya)
  • İyi Yemek Öldürür (Fırat Uçan)
  • Münhasır (Esengül Sezgin)
  • Sarı, Siyam, Kanocular ve Ev Sahibi (Selen Hayal)


En İyi Kurgu

  • Ablam (Doruk Kaya)
  • Boğulmanın Adabı (Sertaç Koyuncu)
  • Göremediğimiz Tüm Işıklar (Şeyhmus Altun)
  • İyi Yemek Öldürür (Erkan Erdem)
  • Kara Kutu (Osman Bayraktaroğlu)


En İyi Ses Tasarımı

  • Bir Nehir Kıyısında (Burak Erseçgen)
  • Boğulmanın Adabı (Deniz Bahadır Özdemir)
  • Göremediğimiz Tüm Işıklar (Tuğrul Ayas)
  • İyi Yemek Öldürür (Mert Tetik)
  • Kara Kutu (Yalın Özgencil)


En İyi Görsel Efekt

  • Bir Nehir Kıyısında (Emre Cebiroğlu)
  • Boğulmanın Adabı (Dokuz Eylül Üniversitesi Animasyon Bölümü Öğrencileri)
  • Headshot (Erkan Cerit)
  • En İyi Film Müziği
  • Anı (Esin Nilay Zengin)
  • Donuk Bakışlar (Fevzi Taykan Baykan, Yaşar Tayfun Baykan)
  • Headshot (Uğur Ateş)


En İyi Makyaj

  • Bir Nehir Kıyısında (Hülya Tüzün)
  • En İyi Kadın Oyuncu (Ecenur Göktepe)
  • Paydos (Tolga Yıldız)


En İyi Başrol Oyuncusu

  • Ablam (Devrim Eylem Şeker)
  • Dur Bak Dinle Geç (Murat Kılıç)
  • Kara Kutu (Selin Sangu)
  • Münhasır (Gonca Cilasun)
  • Yağmur, Şnorkel ve Taze Fasulye (Şerif Erol)


En İyi Yardımcı Oyuncu

  • Ablam (Ayça Ayşe Yeniay)
  • Anoush (Buse Yıldırım)
  • Dur Bak Dinle Geç (Ali Seçkiner Alıcı)
  • Göremediğimiz Tüm Işıklar (Erhan Acun)
  • Yağmur, Şnorkel ve Taze Fasulye (Onurberk Arslanoğlu)


Ulusal Öğrenci Filmleri Yarışması

  • Çıtırtı (Yönetmen: Burak Onat, Belgesel)
  • Kış (Yönetmen: Berrin Öz, Belgesel)
  • Perdeler (Yönetmen: Fırat Onar, Kurmaca)
  • Son Akşam Yemeği (Yönetmen: Selinay Güneş, Kurmaca)
  • Tülütabaklar (Yönetmen: Yasin Öztürk, Belgesel)
  • Ziyafet (Yönetmen: Fırat Özeler, Kurmaca)

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU