KOVİD salgınında ölenleri farklı gruplarda değerlendirmenin, bilinen klâsik risk faktörleri yanında başka risk faktörlerinin de olabileceğinin, görünüşte hiçbir hastalığı olmayan kişilerin incelenmesinden elde edilecek bilgilerin ağır hastalık ve ölümlerin önlenmesinde çok işe yarayabileceğini düşünüyorum.
Öncelikle KOVİD’de ölümleri üç farklı grupta değerlendirmek daha doğru olur.
BİR: Altta yatan hastalıklarının terminal döneminde olan hastalar
Bunlar, altta yatan hastalıklarının (ileri evre kanser, kalp, akciğer, böbrek… hastalıkları) “terminal döneminde” olan yani hayâti fonksiyonların belirli bir süre içinde sonlanmasının beklendiği hastalardır.
“Ölümleri kaçınılmaz olan” bu hastaları KOVİD testleri pozitif bile olsa ölüm doğrudan enfeksiyonla alâkalı değilse KOVİD’den ölüm olarak sınıflamak doğru olmaz; çünkü bunlar koronavirüs bulaşmasa bile zaten kısa sürede kaybedilecek olan hastalardır.
Nitekim bu terminal dönem hastalar böyle bir salgın olmasaydı öldüklerinde kayıtlara kanser, kalp yetersizliği, akciğer fibrozisi vb altta yatan ve artık tedaviye cevap vermeyen, onları terminal döneme götüren hastalıklarının adıyla geçeceklerdi.
İKİ: Risk grubunda olan hastalar
KOVİD’de “ileri yaş” ve “altta yatan hastalıklar” ağır hastalık tabloları ve ölümler için çok önemli risk faktörleridir ve bu salgında ölümlerin çok büyük kısmı bu gruptaki hastalarda görülmektedir.
İleri yaş için genel olarak 65 yaş ve üzeri kabul edilir.
Kronik hastalıklar içinde başta diyabet, hipertansiyon, kalp-beyin-damar hastalıkları, KOAH, kanserler, demans olmak üzere genellikle ileri yaşlarda ortaya çıkan birçok hastalık sayılabilir; bunların sayıları arttıkça risk de katlanarak artar.
Risk grubunda yer alan hastaların hem koronavirüs bulaşmasına karşı titizlikle “korunmaları” ve hem de “altta yatan hastalıklarının tedavisi” ölümlerin önlenmesinde son derecede önemlidir; çünkü bu grupta yer alan hastalar koronavirüs salgını olmasaydı hayatlarını güle oynaya sürdürüyor olacaklardı.
Bu altta yatan hastalıklar yanında bir de bu hastalıklara zemin hazırlayan bazılarının “önlenmesi imkânsız olan” (erkek cinsiyet, ırk, etnisite, genetik varyasyonlar… gibi), bazıları ise “önlenmesi mümkün olan” risk faktörleri (sigara, alkol, düşük sosyo-ekonomik tabaka, obezite… gibi) vardır.
ÜÇ: Hiçbir riskleri ve altta yatan hastalıkları olmayan hastalar
Bu grupta, hiçbir risk faktörü ve altta yatan hastalığı olmayan, tamamen sağlıklı oldukları bilinen veya sanılan ve çoğu da genç erişkin grubunda olan kişiler bulunur.
Bunların bazı alt grupları vardır:
BİR: “Hakikaten” hiçbir risk faktörü ve altta yatan hastalıkları olmayanlar
İKİ: Altta yatan hastalıklara (kanser, diyabet, hipertansiyon… gibi) sahip oldukları hâlde araştırılmamış olduğu veya belirti vermediği için bu hastalıkları henüz teşhis edilmemiş olanlar
ÜÇ: Yüksek virüs yüküne maruz kalma ihtimalleri fazla olanlar (doktor, hemşire ve diğer hastane çalışanları, bilhassa da yoğun bakım ekibi)
DÖRT: Bilinmedikleri veya değer verilmedikleri için dikkate alınmayan risk faktörlerine sahip olanlar
Bu dört alt gruptaki ölümlerde olabildiği kadar fazla kişiye “otopsi” yapılmalı, vakalar retrospektif olarak da en ince teferruatlarına kadar incelenmelidir.
Bu sayede birçok insanın hayatının kurtulmasını sağlayabilecek önemli bilgilere ulaşılabilir: Genetik bir varyasyon mu söz konusudur, şahsi korunma tedbirleri mi ihmal edilmiştir veya başka bir etkenin mi rolü vardır… ortaya konmalıdır.
KOVİD’de dikkate alınmayan “yeni” risk faktörleri
Ağır KOVİD ve ölümlerde adı geçmeyen veya bilinse de fazla dikkate alınmayan bazı etkenler çok önemli olabilir.
Genel manada vücut savunması ve bağışıklığı menfi etkileyen hareketsizlik (sedanter hayat), beslenme hataları, vitamin-mineral eksiklikleri (özellikle D vitamini), insülin direnci, uyku azlığı veya düzensizliği, stres… gibi faktörlerin ağır KOVİD ve ölüm riskini artırması mümkündür.
Zaten diyabet, kanser, ateroskleroz gibi kronik hastalıklara da zemin hazırlayan bu “yeni risk faktörleri” ile mücadele KOVİD ölümlerinin azalmasını da sağlayabilir.
Beslenme çok önemli
Bunlar içinde bana göre en önemlisi ama ne yazık ki hiç değer verilmeyen risk faktörü beslenmedir.
KOVİD için ağır tablo ve ölüm riskini artıran hastalıkların (diyabet, hipertansiyon, kalp-damar hastalıkları…) hemen hepsinin beslenme ile yakından ilişkili olmaları yanında beslenme hatalarının henüz bir hastalığa yol açmamış olsalar bile dikkate alınması icap eder.
Mesela, işlenmiş yiyecek ve içeceklerin aşırı tüketimi; vegan/vejetaryen veya tamamen hayvani gıdalara ağırlık veren tek yönlü beslenmeler; çok veya az tuz tüketimi; zayıflama veya diğer çeşitli diyetler; sebze-meyvenin çok az/çok fazla yenmesi; sık sık yemek; çok çay-kahve-meşrubat- enerji içecekleri tüketmek… gibi unsurların etkileri titizlikle incelenmelidir.
İngiltere’nin KOVİD ile ilgili olarak obeziteye karşı savaş açması çok doğru bir yaklaşımdır: Bu kapsamda televizyonlarda akşam saat 9'dan önce abur cubur reklamlarının yasaklanması, internette de sağlıksız yiyecek reklamları ve promosyonlarının sınırlandırılması, menülere kalori etiketleri zorunluluğu getirilmesi, aile hekimlerinin aşırı kilolu hastaları ‘kilo vermeye başlamaları’ yönünde bilgilendirmeleri gibi uygulamaların işe yarayacağını umuyorum. 1
Korona salgını döneminde televizyonlarda gece yarılarına kadar ilaçların etki mekanizmalarından yan tesirlerine, virüsün spike proteininden ACE-2 reseptörüne, vektör aşılardan mRNA aşılarına kadar halkın anlamayacağı ve hiçbir işine yaramayacak her şey konuşulurken beslenmenin doğru dürüst ele alınmaması çok tuhaf!
Yeni risk faktörlerine odaklanılmalıdır
Hem beslenme ile ilgili bu tür özelliklerin hem vücut savunmasını zayıflatması muhtemel faktörlerin tek tek ele alınıp ağır hastalık ve ölüm risklerine ne derecede tesir ettikleri tespit edilmelidir.
Bunların bilinip düzeltilmesi veya ortadan kaldırılmasıyla sağlıkları yerinde olan birçok insanın hayatı kurtarılabilir.
Meselâ, insülin direnci olanlara doğru hayat tarz tavsiyeleri yanında metformin tedavisinin; pıhtılaşma riskine karşı aspirin verilmesinin; D vitamini, omega 3 yağ asidi, mineral ve antioksidan takviyelerinin; sağlıklı uyku düzeninin sağlanmasının; stresle mücadele ve motivasyonun ölümleri önlemede çok büyük etkisi olabilir.
Yeni bir çalışmada, kanda D vitamini seviyeleri düşük olanlarda KOVİD riskinin yüksek olduğu gösterilmiştir. 2
Vitamin C ve D, çinko, EPA ve DHA gibi omega 3 yağ asitlerinin, antioksidanların sitokin fırtınasının önlenmesi veya hafifletilmesine katkısı olması kuvvetle muhtemeldir. 3, 4, 5
Tuzdan fakir diyetin hücresel hasarı şiddetlendirerek ağır KOVİD tablosu ve ölüm riskini artırması da mümkün olabilir. 6
Gelelim neticeye
BİR: KOVİD’e karşı henüz etkili ve emniyetli bir ilaç da aşı da olmadığına ve yakın bir zamanda çıkması da beklenmediğine göre 4M, yani maske + mesafe + musluk + moral tedbirlerine sıkı sıkıya uymaya devam edilmelidir.
İKİ: Koronavirüs bulaşsa bile sebep olacağı hastalığı hafif atlatmak için altta yatan kronik hastalıkların tedavileri ve kontrol altında tutulması, bilinen klâsik risk faktörlerinin ortadan kaldırılması da çok önemlidir.
ÜÇ: Halen risk faktörü olarak kabul edilmeyen veya mühimsenmeyen yukarıda bahsedilen “yeni risk faktörlerinin” ve bunlara eklenebilecek başka faktörlerin bir araştırma kapsamında değerlendirilmesiyle ağır KOVİD tablosu ve ölümlerin önlenmesinde çok mühim ipuçları elde edilebilir.
Kaynaklar:
- https://www.trthaber.com/haber/dunya/ingiltere-obeziteye-karsi-savas-aciyor-505238.html
- https://www.medrxiv.org/content/10.1101/2020.07.01.20144329v1
- https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC7141546/
- https://edition.cnn.com/2020/03/27/opinions/healthy-diet-immune-system-covid-19-mozaffarian-glickman-nikbin-meydani/index.html
- https://www.frontiersin.org/articles/10.3389/fphys.2020.00752/full
- https://www.ccjm.org/content/early/2020/06/08/ccjm.87a.ccc046
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish