Türkiye’nin büyük oyunu: Libya ve Afrika

Prof. Dr. Bilal Sambur Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Libya savaşında, General Hafter’in gücünden çok şey kaybetmesi ve art arda yenilgiler yaşaması, Hafter’in aktör olarak pozisyonunu büyük ölçüde zayıflatmıştır. 

Dünya kamuoyunda Hafter’e, artık Libya’nın kudretli tarafı muamelesi yapılmamaktadır. 

Watya üssünü kaybetme ile başlayan gerileme sürecinden sonra Hafter, Libya’nın tek hakimi olma veya Trablusgarb’ı ele geçirme hayallerinin sandığı kadar kolay gerçekleşebilecek şeyler olmadığının farkına varmıştır.

Hafter’in zayıflatılmasında ve etkisizleştirilmesinde ana aktör Türkiye’dir. 

Türkiye, Trablusgarb hükümetine verdiği askeri, siyasi ve diplomatik destek sayesinde Hafter güçlerinin birçok yerden geri çekilmesini sağlamıştır. 

Türkiye-Trablusgarb hükümeti, şu anda Libya sahasında en önemli güç konumundadırlar.

Türkiye, uzun süreden beri yeni bir güvenlik ve yayılma konseptiyle hareket etmektedir.

Mavi Vatan kavramıyla popülarize edilen yeni nüfuz ve güvenlik stratejisi, Karadeniz’de, Ege’de, Akdeniz’de, Kızıldeniz’de ve Körfez coğrafyasında etkin ve etkili olmayı kapsamaktadır. 

Türkiye, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın deniz coğrafyasının tamamında nüfuz sahibi hegemonik güç olmayı arzulamaktadır. 

Mavi Vatan metaforu, Türkiye’nin stratejik deniz coğrafyalarında hegemonik güç olma isteğini ve politikasını yansıtması açısından önemlidir.

Türkiye, Libya’da kendi kontrolünde bir blok kurmayı başarmıştır. Türkiye, Katar ve Serrac liderliğindeki Trablusgarp hükümetini, üçlü bir grup olarak düşünebiliriz. 

Rusya, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Fransa’yı ise Hafter’i destekleyen karşıt blok olarak düşünmek mümkündür. 

Türkiye, Hafter’i destekleyen blok arasında Hafter konusunda  tartışmalar ve antlaşmazlıklar yaratmayı başarmıştır. 

Birleşik Arap Emirlikleri hariç Rusya, Fransa ve Mısır’ın kafasında Hafter’le yola devam edip etmeme konusunda ciddi sorular oluşmuştur.  

Rusya, Fransa, Mısır ve BAE, Hafter’den tamamen vazgeçmemişlerdir, ancak mevcut şartlar altında Hafter’in yetersizliğinin farkındadırlar. Bu blok, Hafter’in yerine bir alternatif bulduklarını söyleyemeyiz.

Türkiye ve Katar’ın kararlı ve tutarlı bir şekilde Trablusgarp hükümetini desteklemeleri, Serrac yönetimini uluslararası düzeyde güçlü hale getirmektedir.

Türkiye, şimdiye kadar Hafter’i destekleyen Rusya’nın kendisine karşı aktif bir pozisyon takınmasını engelleyebilmiştir.

Rusya, Suriye’de olduğu gibi Libya’da da Türkiye’ye alan açmaya devam etmektedir. Rusya, Türkiye eliyle Hafter’i yola getirmektedir. 

Türkiye’nin Libya’daki varlığından ve gücünden rahatsız olmasına rağmen Rusya’nın, Türkiye’ye alan açması risklerle dolu ilginç bir durumdur. 

Libya sahasında Türkiye-Rusya ilişkilerinin mevcut haliyle sürdürülebilir olup olmadığı sorusunun cevabı yoktur.

NATO, Türkiye’nin Libya’daki operasyonlarına ve Trablusgarp hükümetine verdiği desteğe aktif bir şekilde itiraz etmemektedir. 

Amerika, Libya’da Rusya’nın nüfuzunu sınırlamak için Türkiye’nin politikalarına destek vermektedir. İlerleyen süreçte Libya konusunda Türkiye ve Amerika işbirliğinin derinleşeceğini söyleyebiliriz. 

Rusya ve Hafter arasındaki çelişkiler ve antlaşmazlıklar, NATO’nun  pasif tavrı, Türkiye’ye Libya’da büyük alan açmaktadır.

Türkiye, dronlarıya, kara güçleriyle ve Suriye’den aktarılan silahlı gruplarla Trablusgrap hükümetini her açıdan güçlendirmektedir. 

Türkiye, Trablusgarp hükümetinin düzenli bir orduya sahip olması için önemli girişimlerde bulunmaktadır. 

Türkiye ve Birleşik Arap Emirlikleri arasında gerçekleşen dron savaşlarında üstünlük, Türkiye’ye geçmiştir. 

Drone savaşlarındaki üstünlük Türkiye’ye ve Trablusgarp hükümetine büyük bir moral ve motivasyon kazandırmıştır. 

Şu anda Libya’nın kaderinde söz sahibi olan iki güç Türkiye ve Rusya’dır. 

Türkiye ve Rusya, Libya ve Kuzey Afrika sahasında büyük bir oyunu birlikte oynayan güçlü oyuncular olarak sahnededirler.

Türkiye ve Rusya, Libya’yı paylaşan güçler olarak büyük bir oyunu sahneye koymuşlardırlar.

Türkiye, Libya’daki güç dengelerini değiştirebilen bir aktör konumuna gelmiştir, Hafter güçleri, son yenilgilerden sonra Trablusgarp hükümetinin ve Türkiye’nin kolay lokma olmadığını anlamıştır. 

Trablusgarp hükümeti ve Türkiye, Hafter güçlerinin yenilmesinin mümkün olduğunu görmenin verdiği moral ve motivasyonla, askeri, siyasal ve diplomatik alanlarda belirleyici olmak için ortak hamlelerde bulunmakta ve birlikte hareket etmektedirler. 

Serrac’ın son Ankara ziyareti, Ankara ve Trablusgarp arasındaki stratejik ortaklığın bir tezahürüdür.

Türkiye, proaktif dış politika konseptiyle Libya’da ve Akdeniz’de belirleyici güç olma konusunda kararlıdır. 

Türkiye, Katar üzerinden Ortadoğu’da, Libya üzerinden de Kuzey Afrika’da etkin olma arzusundadır.

Hafter ve onu destekleyen bloğa karşı Trablusgarp hükümetini her açıdan destekleyen Türkiye, Libya’da oyun bozucu ve kurucu rolünü oynamaya devam edecektir. 

Hafter güçlerinin geriletilmesinde fiilen Trablusgarp hükümetinin yanında yer alan Türkiye, bütün riskleri göze alarak  sınırsız bir şekilde ilerlemeye ve sonuç almaya devam edecektir.

Türkiye’nin Libya’daki varlığı kalıcıdır. Bundan sonra Türkiye’nin Libya’dan, Akdeniz’den ve Körfez’den çekilmesini beklemek hiçbir şekilde gerçekçi değildir.

Hafter güçlerinin Watiya üssü başta olmak üzere önemli merkezlerden çekilmesini savaşın sonu veya Trablusgarp-Ankara için zafer olarak nitelemek için zaman erkendir. 

Libya’da savaş, bütün yoğunluğuyla devam etmektedir. Libya iç savaşı, vekalet güçleri arasında bir savaş olarak sürmeye devam edecektir. 

Bölgesel bir güç olmanın ötesinde küresel bir aktör olmak isteyen Türkiye’nin ilerleyen günlerde, Rusya ve Fransa gibi küresel güçlerle çatışmalı bir süreç yaşayacağını öngörebiliriz.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU