'Müzisyenlerim olmadan utanç verici bir sessizliğim': Hans Zimmer

Özel röportaj: ‘Hans Zimmer’in Dünyası’ turnesi öncesi, Aslan Kral (The Lion King) ve Başlangıç (Inception) gibi film müziklerinin bestecisi Zimmer, yeni programının küratörlüğünü yapmak gibi göz korkutucu bir işin altından nasıl kalktığını anlattı 

Zimmer, Gladyatör’den Kara Şövalye üçlemesine kadar 150’den fazla film müziği besteledi

Londra'da bir otel odasında bir kanepede oturan Hans Zimmer, “Duvar inşa etmiyoruz. Duvarları yıkıyoruz,” diyor. Almanya doğumlu üstat film müziklerinin neden politikayla ilişkili olduğunu anlatıyor.  Örneğin Aslan Kral, diye devam ediyor. Kendisine Oscar kazandıran 1994 yapımı Disney filmi Afrika savanasına yapılan geniş ve neşeli bir yolculuk olmasının yanı sıra, Nelson Mandela’nın Güney Afrika’nın başkanı olduktan hemen sonra yayımlanmasıyla da, Güney Afrika’daki ırk ayrımı hakkında cesur bir alegori olma özelliği taşıyor.

61 yaşındaki müzisyen, “Son 2 koroyu seçimden 2 hafta önce kaydettik ve ardından her şey değişti. Koro dışarıda savaş patlak verdiği için eve gitmek istemedi; stüdyo aklı başında olma demekti, müzik aklı başında olma demekti. İnsanlar sadece müzik yapmak istiyor, öldürülmek istemiyordu” dedi.

Zimmer partisyonun, Lebo M’nin siyasi mülteci olarak Los Angeles’a kaçmasından önce Güney Afrika’da neler yaşadığını anlatma girişimi olduğunu söylüyor.  Zimmer konuyla ilgili, “Anlatacak bir hikayesi olduğunu biliyordum. Sözleri anlamasanız bile, ne olurlarsa olsun oldukça önemli olduğunu biliyordunuz. Hikaye hala hayati önem taşıyor ve insanların bunu duymasını sağlamak zorundayız. Şu anda, siz gazeteciler dünyanın tamamen mahvolmasının karşısındaki son kalesiniz. Ancak müzikte de insanları birbirine bağlayan veya aralarında bağ kuran ve onların birbirine farklı gözle bakmalarını sağlayan garip bir gerçeklik var” dedi.

Zimmer, müziğin ve hikaye anlatmanın önemi konusunda oldukça tutkulu olmakla birlikte iş müzikteki rolüne gelince kendini arka planda tutmayı tercih ediyor. Hele de Denizde İsyan (Crimson Tide) ve Gladyatör’den (Gladiator) İnce Kırmız Hat (The Thin Red Line) ve Christopher Nolan’ın Kara Şövalye (Dark Night) üçlemesine kadar 150’den fazla film müziği bestelemiş olduğu düşünülürse. Sohbetimiz yaklaşan ‘Hans Zimmer’in Dünyası’ turnesine gelince Zimmer, “Müzisyenlerim olmadan utanç verici bir sessizliğim,” diyor. Birleşik Krallık’ta önümüzdeki hafta başlayacak konserler Zimmer’in işini farklı bir nesle sunmayı hedefliyor.

 



 

Zimmer, “Herkes size, artık onlar her kimse, bugünkü gençliğin kısa dikkat aralığına sahip olduğunu ve onlara düzgün bir şey veremeyeceğinizi söylüyor,” diyor. “Bu tam bir saçmalık. Bugünün gençliği, tıpkı diğerleri gibi, iyi hikayeleri seviyor ve oldukları yerden başka yere taşınmak ve bir deneyim yaşamak istiyor. Sıkılmak istemiyorlar, bu nedenle yaptığınız iş duygu içerdiği sürece istediğinizi yapabilirsiniz” dedi.

Bestecinin yanında son 25 senedir arkadaşı ve ortağı olan turnenin şefi ve ayrıca Shrek, Pearl Harbor ve Mısır Prensi (The Prince of Egypt) film müziklerinin bestecisi Gavin Greenaway oturuyor.  2016 turnesinin aksine Zimmer bu turnede sahneye çıkmayacak; dizginleri Greenaway’e devretti. İkisinin arasındaki ilişkiyi izlerken birbirini tamamladıkları görülüyor: Zimmer neşeli ve enerji doluyken Greenaway, sete arkadaşının yüzlerce bestesinden hangisini dahil edeceğine karar vermek gibi ağır bir süreçten geçtiğini anlatırken daha çekingen.

Greenaway, “Hans’ın saatlerce süren malzemesi var,” diyor ve ekliyor, “Parçaları seçseniz bile ilk yarıdaki Da Vinci Şifresi’nin (Da Vinci Code) müziği 22 dakika. Hans’a dedim ki, ‘Bu çok uzun, sahnede olmaz.’ Ve bu konuda çok yanılmışım. Yaptık ve ilk seferinde, ‘Bu harika, gerçekten de işe yarıyor.’ diye düşündüm” dedi. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Zimmer kulağıma, “Bunu bana daha önce söylememişti” diye fısıldamadan önce Greenaway’e yüksek sesle, “Teşekkür ederim!” diyor.

Greenaway, “Bu bir opera, senfonik, 12 bin kişilik bir sahnede işe yaramamalıydı,” diye devam ediyor ve ekliyor, “Ancak tek bir sopranonun sesiyle müthiş bir sessizlikten tıpkı cehennemin kapılarının açılması gibi dolu dolu bir orkestra müziğine geçiş yapıyor.”

Zimmer ve Greenaway birlikte, Kübalı-Arjantinli piyanist Eliane Correa, Brezilyalı perküsyon ustası Luis Ribeiro, Kolombiyalı basçı Juan Garcia-Herreros ve Amerikalı-İsrailli soprano Gan-ya Ben-Gur Akselrod gibi çeşitli virtüözlerden oluşan kapsamlı bir set biraya getirdi.

“Müziğin hepimizi bir araya getirmesi gerçekten de inanılmaz,” diyor Greenaway ve devam ediyor, “Bir aileyiz. Yemek masasında yarım düzineden fazla dil duyabilirsiniz, insanlar bir dilden diğerine atlıyor ancak işin özü Hans’ın bize çerçevesini sunduğu müzikal hikaye anlatımı.”

Greenaway, “Minsk gibi yerlere gitmek ilginçti, çünkü Beyaz Rusya diktatörlüğü yaşadı,” diyerek, şunları söylüyor, “Ancak sokakları temiz, harika bir opera binası inşa etmişler ve harika müzik yapan insanlar var. Kültürel değiş tokuşa ihtiyaç duyuyorlar. Bariyerler koyan, biz [İngilizleriz].”

 

 

Ellili yılların sonlarında Frankfurt'ta doğan Zimmer babasını çocuk yaşta kaybetti ve kendi itirafına göre, etrafında olunması kolay bir çocuk değildi. İlk müzik girişimi Krakatoa grubuyla birlikte klavye ve sintisayzır çalmaktı. Ancak ondan bir şarkı yazmasını isterseniz, otoriteyle problemi olduğu ve bu otoritenin da şarkı yazmaya baskı yaptığını düşündüğü için sizi geri çevirir.

Zimmer, “Dize nakarat dize, orta sekiz...” diyor ve ekliyor, “Hep aynı lanet yapı. Bir anda ‘bir dakika, hayat böyle işlemez,’ diyorum ve elimizdekinden tamamen farklı bir şeye ihtiyacımız olduğunu anlıyorum ve işte film müzikleri bunu yapmanıza olanak tanıyor. İnsanlar, doğasındaki hatalardan birini anlamadan pop müziği yeniden icat etmeye çalışıyor. Oysa gidip bu yapıyı söküp atmaları gerekiyor.”

Onun, eşlik ettiği filmlere hiç şüphesiz bağlı olan film müziklerinin - ya da tam tersinin -  çeşitliliği de etkileyici. Karayip Korsanları’ndaki (Pirates of the Carbibbean) abartılı klakson ve dansları bir düşünün. Veya Başlangıç’ta sürekli tedirgin edici bir motife dönüşen, Edith Piaf’ın “Non, Je Ne Regrette Rien”in başında gürleyen trombonu.  Zimmer’in merhum babası, onun ilk, müzik aletleri üzerinde Frankenstein benzeri deneyler yapmasını teşvik eden bir mucitti. Bu deneyim de halen etkili görünüyor çünkü ekibi, Sherlock’ta Robert Downey Jr'ın ünlü dedektifinin sarhoş anlarını taklit eden çarpık, akortsuz ve ahenksiz notalara erişmek için kırık bir piyanoya “korkunç şeyler” yaptı.

Tüm bu müzisyen ruhuna rağmen Zimmer, hala kendisini sekteye uğratan sahne korkusundan mustarip. Eski Smiths gitaristi Johnny Marr’la birlikte çıktığı 2016 dünya turnesi neredeyse gerçekleşmeyecekti. Bu sefer sahnede olmayacak olmasına rağmen yine de konserleri ile ilgili gerginlik yaşıyor. Zimmer, “Çalıştığım insanlar, Marr, Pharrell Williams ve diğerleri, beni karşılarına oturtup ‘Gerçek zamanlı olarak hiçbir şey yapmadan bir bilgisayarın arkasına saklanarak karanlık bir odada olmak da güzel. Ancak hayatta bir an geliyor ve gerçekten sorumluluk sahibi ve güvenilir olmanız gereken ve seyircilerin gözlerinin içine bakmanız gereken bir an geliyor,’ dedi” diye konuştu.

“İnsanlar bu konserlere filmleri sevdikleri için geliyor,” diye devam eden Zimmer, “İnsanların konserlerden, yıldız oldukları ve müziğin sadece onlar için çaldığı oldukça kişisel bir deneyimden, kendileri hakkında bir şeyleri hatırlayarak ayrılmalarını umut ediyorum” diyor.

‘Hans Zimmer’in Dünyası’ turnesi 20 Martta İngiltere’nin Manchester şehrinde başlayacak.

 

 

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

https://www.independent.co.uk/arts-entertainment/music/features

Independent Türkçe için çeviren: Özlem Sakın 

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU