Çin’in Wuhan şehrinde 2019 senesinin son günü görülmeye başlanan hastalığın bir koronavirüs enfeksiyonu olduğu kısa zamanda anlaşıldı ve böylece medyanın çok sevdiği “gizemli” hastalık tabiri de bir anda değerini kaybetti.
Koronavirüsler, insan ve hayvanlarda hastalık yapan büyük bir virüs ailesidir.
Bunlar tipik olarak kış mevsiminde birkaç günde geçen basit bir “soğuk algınlığına” sebep olurlar; ama virüslerin genetik yapısında meydana gelen bir değişiklik zaman zaman salgınlara ve ağır hastalık tablolarına da yol açabilir.
Tıpkı 2002’de ortaya çıkan SARS ve 2012’de görülen MERS salgınları gibi.
Her iki hastalık da üst solunum yolları enfeksiyonu tablosunda başlıyor, ama zamanla akciğerlere yerleşen virüs zatürre, akciğer ödemi ve solunum yetersizliğine yol açıyordu; MERS’te mide-bağırsak şikayetleri ve akut böbrek yetersizliği de görülüyordu.
Çin’de başlayan SARS, resmi verilere göre 8 bin 98 kişiye bulaşmış ve bunların 774’ünün ölümüne yol açmıştı.
Suudi Arabistan ve ona yakın ülkelerde ortaya çıkan MERS ise, 2 bin 494 kişinin hastalanmasına ve 858 kişinin de ölmelerine sebep olmuştu.
Her iki virüsün de ayna kaynağının yarasalar olduğu, SARS virüsünün insanlara misk kedileri, MERS virüsünün ise develer aracılığıyla bulaştığı tespit edilmişti.
SARS ve MERS için tüm dünyada büyük bir panik havası yaratılmış, salgının tüm dünyaya yayılacağı, milyonlarca insanın hastalanacağı ve binlercesinin ölecekleri ileri sürülmüştü; ama her iki enfeksiyon da birçok ülkeye yayılmasına karşılık sönüp gitmişti.
“Wuhan virüsü” salgını
İlk kez Wuhan’da ortaya çıkan bu yeni koronavirüse “2019-nCoV” adı verildi; ama akılda kalması ve söylenmesi daha kolay olduğu için ben “Wuhan virüsü” demeyi tercih ediyorum.
Virüs, kısa zamanda hem Çin’in başka birçok şehrinde hem de ABD, Kore, Japonya ve hatta Fransa gibi Avrupa ülkelerinde de görülmeye başlandı.
Virüsün kaynağının balık ve diğer deniz ürünlerinin canlı olarak satıldığı büyük bir pazar, ana kaynağın ise gene yarasalar olduğu düşünülüyor.
SARS ve MERS’ten daha selim bir salgın olması muhtemel
Bugün itibariyle hasta sayısının bin 200’ü geçtiği ve ölü sayısının ise 41 olduğu dikkate alındığında, Wuhan salgınında ölüm oranının SARS ve MERS’e göre daha az olması bekleniyor.
Ölenlerin çoğunu 80 yaşın üzerinde ve altta yatan kronik hastalığı olan kişiler oluşturuyor.
En genç hasta iki yaşında bir kız çocuğu ve ölenler içinde en genç olanı ise 36 yaşında.
Ben hasta sayısının bildirilen rakamın çok üstünde olduğunu düşünüyorum; çünkü benzer bir durumla 2009 domuz gribi salgınında da karşılaşılmıştı.
O tarihte de hastaların sadece hastaneye başvuranlarla sınırlı olmadığı, birçok insanın hastalığı hafif bir soğuk algınlığı şeklinde ayakta atlattığı, hatta hastalığın hiçbir belirti olmadan da geçirilebileceği sonradan anlaşılmıştı.
Böyle bir durumda ölüm oranı tahmin edilenden çok daha az olacaktır.
Virüs insandan insana geçebiliyor
Virüsün insandan insana, hasta kişinin öksürmesi veya hapşırması sırasında havaya saçılan damlacıklar vasıtasıyla geçtiği, hasta kişilerin salgılarının bulaşmış olduğu yüzeylere temasın da rolü olabileceği düşünülüyor.
Lancet’te yayımlanan araştırmaya göre, hastalık belirtisi göstermeyen kişilerin de virüs yayması mümkün olabiliyor ve böyle bir durumda da hastalığın kontrol altına alınmasının çok güç olacağı vurgulanıyor.
Hastalığın kuluçka süresinin, yani virüs alındıktan ne kadar süre sonra hastalık belirtilerinin ortaya çıkacağı tam olarak bilinmemekle beraber, bunun on güne kadar uzaması muhtemeldir.
Hastalık soğuk algınlığı şeklinde başlıyor
Wuhan virüsünün sebep olduğu hastalık, hafif ateş, burun akıntısı, öksürük, halsizlik, kas ağrıları gibi şikayetlerle bir üst solunum yolları enfeksiyonu şeklinde başlıyor ve birkaç gün içinde akciğerlere yerleşen virüs zatürre, akciğer ödemi ve solunum yetersizliğine yol açıyor.
O zaman da sık nefes alıp verme, çarpıntı, nefes darlığı, tansiyon düşüklüğü ve genel durum bozukluğu gibi belirtiler gelişmeye başlıyor.
Virüslere etkili özel bir ilaç yok; özellikle yaşlı hastaların yoğun bakımda takibi, mekanik solunum ve oksijen tedavisi uygulanması gerekiyor.
Bu tür salgınların ekonomik ve siyasi etkileri de var
Bu tür salgınların ekonomik ve etkileri olabileceğini de gözden kaçırmamak lazım.
SARS’ın, Çin ekonomisini ciddi şekilde “sarstığını” hatırlamakta fayda var.
Wuhan virüsünün sebep olduğu salgının ekonomik etkileri daha şimdiden görülmeye başladı.
Wuhan şehri dahil, toplam on şehre giriş-çıkışlar sınırlandırıldı, ay takvimine göre yeni yılı kutlamaları organizasyonları, halk gösterileri iptal edildi, yeni filmlerin gösterime girmesi askıya alındı, Yasak Şehir ziyaretlere kapatıldı, halka mümkün olduğunca seyahatleri sınırlandırmaları yönünde çağrı yapılıyor.
Başka memleketlerden Çin’e gitmeyi planlamış olanların birçoğunun seyahatlerini ertelemeleri de kuvvetle muhtemeldir.
Medyada yer alan haberlere göre, Çin borsasının düşüşte olması da beklenen bir neticedir.
Bu bir biyolojik savaş silahı olabilir mi?
Wuhan virüsünün biyolojik bir silah olmasına ihtimal vermemekle beraber, bu salgının Çin’e ekonomik bakımdan zarar vermek isteyen ülkeler ve güçler tarafından amaçları doğrultusunda “kullanılması” pekala mümkündür.
Günümüzde savaşların sadece silahlarla yapılmadığını, bu tür olayların da ekonomik bir silah olarak kullanıldığını çok iyi biliyoruz.
Bu salgın da siyasi ve ekonomik menfaat temini için korku ticaretine âlet edilmek istenebilir ki günümüz dünyasında buna da hiç şaşırmak gerekir.
Wuhan virüsüne karşı alınması gereken tedbirler
Günümüzde bir virüsün veya bakterinin adı geçtiği zaman ve hele de bunlar bir salgına sebep oluyorlarsa akla ilk gelen şey hastalığın “ilacının” ve bilhassa da “aşısının” olup olmadığıdır; çünkü insanların çoğu, hastalıkların sadece ilaç veya aşılarla iyi olacağını veya önlenebileceğini sanıyorlar.
Dün bir bugün iki, ABD’nin Milli Sağlık Enstitüsü (National Institutes of Health), Wuhan virüsüne karşı aşı geliştirmek için çalışmalara başladığını açıklamış; ne diyelim, kolay gelsin.
Aynı durumla SARS ve MERS salgınında da karşılaşmıştık, o zaman da hemen ilaç ve aşı arayışları gündeme gelmişti; ancak her iki salgın da bunlara gerek kalmadan 19'ncu yüzyıldan kalma halk sağlığı tedbirleriyle sönüp bitmişti.
Aynı tedbirler Wuhan virüsüne karşı da alınmalıdır:
Genel temizlik kaidelerine uymak;
Ellerin akar su altında sabunla sık sık yıkanması;
Elin ağız, burun ve göze asla temas ettirilmemesi;
Aksırır ve öksürürken ağız ve burnun kapatılması;
Tek kullanımlık mendiller;
Hasta kişilerin iyileşene kadar mümkün olduğunca kimseyle temas etmemeleri ve kapalı mekanlarda maske kullanmaları…
Elbette her zaman olduğu gibi adam gibi beslenme, yeteri kadar hareketli olma, gece uykusu, stresten uzak kalmak…
Gelelim neticeye;
BİR: Elimizdeki bilgiler Wuhan salgınının daha önceki koronavirüs salgınlarından çok daha hafif seyredeceğini düşündürüyor ki inşallah da öyle olur.
İKİ: Medyanın reyting ve tiraj uğruna halkta paniğe sebep olabilecek abartılı haberlerden, korku ticaretinden medet umanların ekmeklerine yağ süren ifadelerden kaçınması, halkı tam ve doğru bilgilendirmeye çabalaması gerekir.
Derim ki başımıza bir de koronavirüsü “taç etmeyelim”.
Not: Corono “taç” demektir.
Kaynaklar:
https://jamanetwork.com/journals/jama/fullarticle/2759815
https://www.thelancet.com/journals/lancet/article/PIIS0140-6736(20)30154-9/fulltext
https://edition.cnn.com/2020/01/20/health/coronavirus-nih-vaccine-development/index.html
* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish