Avustralya kıtası uzun süredir yanıyor. Son günlere kadar Türkiye’de pek kimse konuyla ilgilenmedi. Nihayet yanan koala ve kanguru görüntüleri eşliğinde ahlar vahlar yükselmeye başladı.
Kıtada yazın ‘çalı yangınları’ diye bilinen yangınlara herkes aşinaydı. Ne var ki, şimdi sadece çalılar değil her yer yanıyor. Yangınlar ormanları, hatta evleri yutuyor.
Yangınlar durmuyor çünkü kimi günler hava sıcaklığı 50 dereceye yaklaşıyor. Ortalama sıcaklık 40 derecenin üzerine yerleşmiş vaziyette.
Görülen o ki, Avustralya küresel ısınmanın doğrudan sonucunu acı bir biçimde tecrübe ediyor.
Elbette ülke tek başına küresel ısınmanın sebebi değil ama ısınmaya yol açan karbon salınımında dünyada kişi başına düşen en yüksek orana sahip.
Avustralya Başbakanı Scott Morrison ise yangınlarla karbon salınımı arasındaki bağın “bilimsel olarak kanıtlanamadığı” açıklamasını yapıp Hawai’ye tatile gitmeyi tercih ediyor!..
Ülkedeki iktidar ve muhalefet partilerinin en büyük bağışçıları kömür madeni sahibi patronlar olunca, karbon salınımı konusunda hiç de yüksek ses çıkmıyor!.. Kapitalizmin vahşi yasaları her yerde aynı tarzda çalışıyor...
Avustralya kıtasının okyanus ötesindeki ‘komşu’su Güney Amerika’da da Amazon yangınları bir türlü bitmek bilmiyor.
Amazon yağmur ormanları dünyanın gerçek anlamda akciğerleri. Ve o akciğerler de kapitalizmin diğer bir kurbanı.
Çok kaliteli keresteleri Amerikan mobilya endüstrisinde kullanılmak üzere talan edilen ağaçların varlığından bizim memleket pek haberdar değildir, Brezilya kereste ihracatının yaklaşık yarısını ABD’ye gerçekleştiriyor. Yangınlar ise yeni bir fenomen.
Yangınların sebebi, soya ve şeker kamışı ekebilmek için daha fazla arazi açmak isteyen büyük toprak sahiplerinin açgözlülüğü.
Uluslararası tekeller Brezilya’yı dünyanın soya üretim merkezi olarak tasarladığından beri ülkedeki tarımsal çeşitlilik yok edildi ve sadece bu iki ürüne indirgendi. Soya tüm insanlığa ucuz gıda temini için kullanılıyor.
Peki, şeker kamışı?
Ondan da yakıt elde ediliyor!
Bizde nasıl daha ucuz yakıt maksadıyla LPG’li araçlar varsa, Brezilya’da da etanol ile, yani şeker kamışından elde edilen alkolle çalışan araçlar var. Bu da, her yıl daha fazla şeker kamışı ekmeye çalışan bir tarım endüstrisi demek.
Doların yeşilini görünce Amazon’un yeşili kimin umurunda olur ki?!
Bakın, Avustralya’dan Amazon’a dünyanın en önemli alanlarındaki bu yangınlar, hani bizde olur olmaz mevzularda açılan “Aynı gemideyiz” bahsi var ya, işte o aynı gemide olma durumunun hakikisini anlatmalı.
Gezegenimiz bir felakete sürükleniyor. Avustralya’daki koala neslinin tükenme tehdidi altında olması hepimize homo sapiens de dahil tüm türlerle beraber gezegendeki canlı hayatın yok olma ihtimalini tekrar tekrar hatırlatmalı.
Hatta bilim insanları ihtimalin ötesine geçtiğimizi, dünyanın 2050’den önce doğal sınırlarına ulaşacağını vurguluyor.
Bu sefer gezegendeki canlıları felaket geçene kadar tıkıştırabileceğimiz bir Nuh’un Gemisi falan da olmayacak.
Öyle bir uzay gemisi inşa etmek hiç de kârlı bir yatırım değil zira!
Evet, dünyada ilkel iktisadi dürtüleriyle hareket eden sermaye sahipleri, endüstrilerin başındaki CEO’lar, onların hizmetindeki iktidarlar dizginlenmediği takdirde homo sapiens kendisi de dahil tüm türleri yok edecek.
Hakim iktisadi paradigma bu yüzden değişmeli. Başka hiçbir yol yok. Bunu herkesin kafasına nakşedebilecek bir yol bulmak gerekiyor.
Mesela bizde, bugün her yere beton dökerek servet biriktirme peşinde koşan ilkel müteahhitler, torunlarının yiyemeyeceği o servetler uğruna koca ülkenin geleceğini tüketiyor.
Sulak alanlar doldurularak, göçmen kuşların yuvaları bozularak inşa edilen ama rüzgarlı havada uçakların inemediği devasa havalimanıyla gurur duyan bir iktidarımız var.
Milletimiz naylon şişeleri dağa taşa savurarak gününü gün ediyor...
Kendimize zarar veriyoruz, konudan bihaber türleri de her geçen gün yok ediyoruz.
Avustralya’da yangından kaçamayan o koalaların acınası bakışları belki artık daha fazla insana ‘aynı gemide’ sürüklendiğimiz felaketin ciddiyetini anlatabilir.
* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish