Yazın en iri puntolarla, bu yazar Müslüman düşmanlığına devam ediyor hâlâ!

Yazar, düşünür Lütfü Oflaz Independent Türkçe için yazdı

"Her zulüm döneminin direnişçisi Lütfü Oflaz" belgeselinden bir kare / Görsel: 24 TV

Komşunuzun evinde yangın çıksa…

Komşunuz çoluk çocuk sokakta kalsa…

Ve siz kıt kanaat geçiniyor olmanıza, yoksulluk sınırında yaşamanıza rağmen komşunuza evinizin kapısını açsanız…

Evinizi, ekmeğinizi onunla paylaşsanız…

Size sığınan komşunuzun ne yapması gerekir?

Mesela Türkiye’ye sığınan Suriyeli komşularımızın ne yapması gerekir?

Kendime baktıracak bir komşu bulmuşken, komşum çoluk çocuğunun boğazından kesip bize yedirirken, ben zevkimden vazgeçmeyeyim; yarım düzine çocuğum varken, buna yarım düzine çocuk daha ekleyip onları da komşuma baktırayım demeniz mi gerekir?

Yoksa komşuma zaten yeteri kadar yük oluyorum, başka çocuklar üretip de ona daha fazla yük olmayayım demeniz mi gerekir?

Elbette size sığınmak durumunda kalmış komşunuza evinizin kapısını açmanız doğrudur.

Ancak komşunuzun zevkinden vazgeçmeyip daha fazla çocuk üreterek size daha fazla yük olması doğru mudur? 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bu soruyu sorduğunda sana “Suriyeli sığınmacı düşmanı” damgası vurulur.

Nitekim geçen haftaki yazımda, sekiz yıldır Türkiye’de sığınmacı olarak yaşayan Suriyeli komşularımızın, resmi rakamlara göre yılda 187 bin çocuk üretmelerini sorgulayan bir yazı yazdım.

O yazıda Afganistan’dan Irak’a, Suriye’den Yemen’e kadar Müslümanların savaşta bile hız kesmeden çocuk üretmelerini de sorguladım.

Bakıp besleyemeyeceği kadar çocuk üretip o çocukları sefilliğe, eğitimsizliğe, açlığa ve de açlıktan ölüme mahkûm eden zihniyete karşı çıktım.

Ve yazımı “Çok çocuk üretmek için değil, bilim, teknoloji üretmek için gayret sarf etmeliyiz” cümlesiyle noktaladım.

Bakın “Güneşe tapıyorlar” dediğiniz Japonlar, bilim, teknoloji üretmekte dünyada en önlerde bulunuyor.

“İneğe tapıyorlar” dediğiniz Hindistanlılar, bilgisayar yazılımcılığında, bilişim alanında dünyada başı çekiyor.

Yine bu Hindistanlıların Uzay Araştırma Kuruluşu, Ay’a uzay aracı yollayıp Ay’da su aramaya girişiyor.

“Buda’ya tapıyorlar” dediğiniz Çinliler, başta bilim, teknoloji olmak üzere birçok alanda dünyanın en gelişmiş ülkesi ABD’yle yarışıyor.

Hıristiyanlar, Yahudiler, Şintoistler, Budistler, Hinduistler, Deistler, Ateistler bilim, teknoloji üretmek için kafa yoruyor, çaba sarf ediyor.

Bisikletten uçağa, televizyondan cep telefonuna, bilgisayardan robota ve de yapay zekaya kadar insanların hayatını kolaylaştıran her şeyi onlar bulup insanlığın hizmetine sunuyor.

Hastalıkları teşhis ve tedavi eden tıbbi araç gereçleri, hastalıklara derman olan ilaçları onlar bulup insanlığın hizmetine sunuyor.

Müslümanların ise onlar gibi bilim, teknoloji üretip insanlığın hizmetine sunamaması beni rahatsız ediyor.

İstiyorum ki, Müslümanlar da onlar gibi bilimde, teknolojide ileri gitsin.

Müslümanlar da insanların hayatını kolaylaştıran, insanları sağlığına kavuşturan araç gereçleri bulup insanlığa hizmet etsin.

İnsanlığa hizmet etsin ki, Müslümanlığı insanlık aleminin gözünde yüceltsin.

Başkaları işi yapay zeka yapmaya vardırırken, insan gibi robotlar yaparken, uzayda yaşam alanları kurarken, Müslümanlar onları seyretmesin.

Müslümanlar dendiğinde insanlık alemi, “Onlar bilim, teknoloji üretmezler; sadece çok çocuk üretirler” demesin.

İstiyorum ki Müslümanlar cehalet bataklığından kurtulacak, cahiliye devrine son verecek zihinsel devrimi gerçekleştirsin.

Bunu yapabilmeleri, sarsılıp kendilerine gelmeleri için iğnelemek yetmiyorsa, çuvaldızı batırıyorum.

Dost acı söyler misali, içlerini acıtarak, kalplerini kanatarak da olsa bunu yapıyorum.

Kifayetsiz yumuşak cümlelerle değil, vurduğu yerden ses getiren cümlelerle, “Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk Sakarya” misali onlara sesleniyorum.

Ayağa kalkmalarını, bilim, teknoloji yarışına katılıp koşmalarını istiyorum.

Müslümanları cehalet bataklığından, cahiliye devrinden kurtaracak zihinsel devrim gerçekleşsin istiyorum.

Bakıyorum da insanlığa hizmet eden bilimsel, teknolojik buluşları yapan gelişmiş ülkeler, en çok kütüphaneye gidilen, en çok kitap okunan ülkeler.

Bu gelişmiş ülkeler sorgulayan, araştıran zihinlerin linç edilmediği ülkeler.

Günde beş vakit ibadethaneye gidip de yılda bir vakit bile kütüphaneye gitmezsen, cehalet bataklığından kurtulamaz, cahiliye devrine son veremezsin.

Ömür boyu dua okuyup da ömür boyu bir kitap bile okumazsan bilimsel, teknolojik buluşları gerçekleştiremezsin.

Cehaletten kurtulmadıkça, cahiliye devrine son vermedikçe, bilimsel, teknolojik buluşlar yapamadıkça da insanlığa hizmet edemezsin.

İnsanlığa hizmet edersen, insanlık aleminin gözünde Müslümanlığı yüceltirsin.

İşte böyle düşündüğüm, böyle yazdığım için, kimilerince “Müslüman düşmanı” olmakla suçlanmaktayım.

Eğer Müslüman düşmanlığı yapmak buysa, evet ben Müslüman düşmanıyım!

Yazın en büyük harflerle, en iri puntolarla…

Bu yazar Müslüman düşmanlığına devam ediyor hâlâ!

 

 

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU