Terör politikasına tarihi bakış

Gürsel Tokmakoğlu Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Terörist başı Öcalan'ın bildirisinden bugüne neler konuşuldu?

Konunun seyri hangi istikamette?

Türkiye bu konuyu "Terörsüz Türkiye" sloganıyla görmekte ve süreci titizlikle takip etmektedir.

Türkiye'de ve bölgede bütünüyle huzur ve güven istemektedir, bu çok açık.

Açık olmayan tarafı gözden geçirmekte yarar olacak.


Ben bu süreçte, "Terörsüz Türkiye!" ile SDG ve PKK terörünün geleceği başlıklı yazılarımda yapısal konuları ayrıntısıyla açıkladım.

Teröre dışarıdan destek veren ABD gibi güçlerin durumunu da işaret ettim.

Tarihsel gelişime ve bağlantılara değindim. Beklenenleri yazdım.

Siyasetçilerin üstüne düşenler hakkında pek bir şey söylemedim.

Zira onlar ne diyecekler, bekledim. 

Sanırım vatandaş da bekliyor:

Somut durum ne, kim ne yapıyor ve yapacak?

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Tarih!.. Osmanlı Devleti'ni parçalamak için İngilizleri, Fransızları, Rusları, İtalyanları, bir kısmıyla Rusları ve bunlarla işbirliği içinde olan hainleri bu aziz millet unutmadı.

Sevr Anlaşması gereği İstanbul'da ve vatanın çeşitli bölgelerinde işgal kuvvetleri komutanlıklarına hizmet edenleri bu aziz millet unutmadı.

Yeni Türkiye Cumhuriyeti kurulurken İngilizlerin teşvikiyle yaşanan isyanlardaki hainleri de bu aziz millet unutmadı.

Ellilerden beri Amerika bu bölgede at koşturuyor. Hemen karşısında Sovyetler, diğer ifadeyle Ruslar saf tuttular.

Amerika'nın bölgeyi çıkarı gereği dizayn etmek için, görünenin haricinde başka sinsi planlarının olduğu da ortaya çıktı.

Rusya da benzerlerini yaptı.

Başat güçlerin, Amerikalıların, Rusların, bazen de Almanların özel sinsi planlarına hizmet eden bilinen-bilinmeyen hainler oldu mu?

İşte, PKK terörü ve onun "silahlı ve silahsız" siyasetine hizmet eden hainler; bu aziz millet yaşadıklarını asla unutmadı, unutamaz da. 

Bugün tarih yazılıyorsa eğer, aktörleri ortada, belgelerde… Tarih bazı kimseleri ne şekilde yazacak?


Terörist başı Abdullah Öcalan'ın, 27 Şubat'ta Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi'nden (DEM) bir heyet tarafından "Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı" açıklandı.

Bunun üzerine çeşitli mecralarda tartışmalar sürüyor.

Asıl olarak, muhatap konumundaki "Merkez Yürütme Konseyi" (Kandil'deki terör baronları bildirisi) 1 Mart'ta alındı.

Kandil tarafından cevaben, "önder Apo" şeklinde nitelediği, İmralı'da cezasını çekmeyi sürdüren Öcalan'ın "çağın manifestosu" veya "önderlik çağrısı" dedikleri metnin içeriğine tabi olacakları açıklandı. 

Şu abartıya bakın siz!..

Bu bile bazı halleri anlamak için yeteri ipucudur.

Türkiye'de PKK terörü neredeyse sıfırlandı veya buna yakın sayılardadır.

Terörist başının durumu kanunların güvencesinde.

DEM (veya HDP gibi önceki isimleriyle bilinen) partililerin, bir bölücü ve eli kanlı terör örgütünün baskısı ve etkisi altında siyaset yapmaları kendileri açısından da zorluklar içeriyor olabilir.

Her kim olursa olsun, meşru siyaset yapmak isteyenlerin, "terörle anılarak" savunacakları pek bir şeylerinin olmayacağı açıktır. 

Bir dönem yoğun biçimde ülkeyi bölmeyi düşünenleri ve bu tür siyaseti "silahlı ve silahsız" yöntemlerle dayatanlara destek verenleri bu aziz millet unutmadı.

Şimdi kim neyi değerlendiriyor?

Başka nokta, bu durumu tekrar değerlendirmek için, Trump'ın veya Netanyahu'nun niyeti ile hedefleri mi öne geçti?

Yoksa, gerçek denen böyle bir şey miydi?

Hatırlatalım, Amerikalıların ve İsraillilerin "general" dediği ve Suriye'yi bölmek adına açıkça 2015'ten bu yana taşeronluk yapan terörist Mazlum Abdi, açıkça İsrail'in desteğini talep etmektedir.

Bu aziz millet, aşağılık, sefil, çocuk katili, hain gibi sıfatları unutmaz, olmadık payelerle peşlerine taktıkları kuklaları da unutmaz!

En azından bu milletin vicdanının sesine kulak verenler vakur bir biçimde bekliyorlar. Soruların cevabını duymak istiyorlar. Her zamanki gibi sabırlılar.

Türk siyasetinde, bildiride yer alan "demokrasi" kavramı dahilinde kimin ne beklentisi olabilir? 

Bazı siyasilerin "bu ülkeyi böldürmeyeceğiz" açıklaması tamam! Fakat genel düşünün, neden böyle söyleme ihtiyacı duyuluyor?

Yoksa "halen ülkenin bölünmesini isteyenler var" mı denmek isteniyor? Varsa kimler?

O zaman yukarıda kurduğum cümle mantık dahilinde; ülkeyi bölmeyi düşünenler ve bu tür siyaseti silahlı ve silahsız yöntemlerle dayatanlara destek verenler!..

O zaman, içeride ve dışarıda, o partide, bu dernekte, şu mecrada veya Kandil'de, "barış ve demokratik toplum çağrısı" çerçevesinde halen beklenti içinde olanlar mevcut.

Bu türden karmaşık bir durumun dahilindekiler, hakkında "terörle iltisaklı" olarak yazılıp çizilenler, ülkede "normal" siyaset yapabilmek için öncelikle Kandil'in baskısından ve hatta tehdidinden kurtulması gerekiyor.

Evet, Türler ile Kürtler bin yıldan fazla zamandır bu topraklarda kardeş olarak yaşıyorlar, binlerce yıl daha yaşayacaklar.

Kutlu Türk insanı bunun tersini hiç düşünmedi ve hatta terör belası ortaya çıkınca bu tür ifadeleri defaten açıkladı. 

Bugün konu ne?

Bölücülük yapanlar kırk yılı heba ettikten sonra mı bu konuyu idrak edebildiler?

Terörist başı söyledi diye mi bu böyle olacak?

Yazık o kayıplarımıza, kardeş olan vatandaşın temiz düşüncelerini karıştıranlara, onların geleceklerini çalanlara.

Ama yine de bu aziz millet vakur, sabırlı ve anlayışlı!..

Bunun değerini bilemeyenlere ne demek gerekiyor?

Bu şanlı ülkede demokrasiye inanıp siyaset yapanların, teröristlere dönüp yüksek sesle ve cesurca, "bizleri, eşlerimizi ve hatta evlatlarımızı dahi tehdit eden terör baronlarının yönlendirmelerini asla kabul etmiyoruz, artık bu terör işi bitti, Türkiye'nin her karış toprağındaki insanlar eşit haklara sahiptir, ayrıcalık ve imtiyaz yoktur" demeleri gerekiyor olabilir mi?

İran konusunda fazla bir şey söylemek için erken.

Çünkü bugün Trump duyurdu, "Yakın zamanda İran'da önemli bir şey olacak" dedi.

Acele etmeden beklemek gerekiyor.

Buradaki teröristleri daha sonra değerlendirelim.
 


İranlılar düşünsünler, acaba gelecekleri Trump'ın iki dudağı arasında mı? 

İran'daki PKK teröristlerinin yaptıklarını biliyoruz, İranlılar çok kere teröristi askeri araçlarıyla güneyden kuzeye taşıyıp içerilere sızmalarına ve eylem yapmalarına yardım etmişlerdi.

Bu aziz millet unutmaz!

İranlılar, Irak ve Suriye dahil bölgede çok fazla yanlış iş yaptılar!

Artık Irak'ta bu terör örgütü istenmemektedir. Irak'ın egemenliğine ve huzuruna gaspedenler bellidir.

Irak halkı ve siyasileri ülkelerinin normalleşmesini ne şekil içinde talep etmektedir.

Irak'ı baskı altında tutmak isteyenlerin oyunlarıyla Kandil'de oturanların bundan böyle vadelerini doldurdukları açıktır.

Kandil'dekilerin ve onun emriyle hareket edenlerin önce silahlarını bırakmaları gerekmektedir.

Suriye'nin istikbalinde ABD ve İsrail başta olmak üzere, belli güçlerin himayesindeki terör yapılarının durumu asıl sorun kaynağıdır.

Suriye'de, PYD/YPG'nin ismi değiştirilerek, teröristlerin ve ABD'den maaş alan kimselerin, kendilerini doğrudan SDG olarak ifade etmeleri halinde bile, PKK terörünün bittiği kabul edilebilir mi?

Türkiye, Suriye'nin toprak bütünlüğünden yanadır. Ayrıca Türkiye sınırlarının ve komşularının güvenli olmalarını istemektedir. 

Siyaseten KCK'yı toplayan, 2005'ten bu yana bölgesel katılımlı kongreler yapan terörist PKK'nın, çeşitli bölgelerde istikrarsızlık yarattığı ve yerleşik halkların huzurunu bozduğu açıktır.

Eğer bildirideki tema ile bakılırsa sorulması gerekiyor:

Kime dönük "barış ve demokratik toplum çağrısı" yapılıyor?

Bunun bir tek Suriye'de mi karşılığı var?

Çeşitli çağrılarla "Suriye'yi bölelim ve bir kesime belli haklar verelim" mi denmek isteniyor? 

Yoksa bu geçici bir durum mu?

Terör baronlarının "önder" dedikleri İmralı'daki teröristin "son isteklerini" yerine getirmek, daha sonra tekrar durumu değerlendirmek için belli bir süre "uykuda kalmak" şeklinde mi düşünülüyor?

Bu sürecin terör örgütünün kurucusu "Apo" tarafından feshi noktasına gelmesi bilinen aktörlerin nezdinde ne derece samimi ve uygulanabilir?

Bu sorunun cevabını bulabilmek için her bir aktörün nihai bakış açısını ve beklentisini iyi bilmek gerekir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

DAHA FAZLA HABER OKU