Mağdur kimse kim... Ayrımsız, koşulsuz yüzleşme!

Celalettin Can Independent Türkçe için yazdı

Demokratikleşme kavramı, demokratik değerlerin asgari ölçülerde ulaşmamış demokratik (!) siyasal rejimlerin demokratik dönüşümü süreci ve bu sürecin bir şekilde tamamlanması biçiminde tanımlanabilir.

Demokrasi ölçülerine ulaşamamış baskıcı siyasal rejimler tekil değildir; otoriter, totaliter, sömürge tipi faşizm ve benzeri yönetim biçimlerine kadar çeşitlilik gösterirler.

Ortak özellikleri, hemen hepsinin baskı rejimleri olmaları, toplumsal halk gruplarını ve yurttaşları şu veya bu biçimde ama belirli bir yoğunluk altında sürekli baskı altına almaları ve hak ihlallerine tabi tutmalarıdır.

Sürekli baskı, sürekli hak ihlalleri doğal olarak toplumsal bünyede ağır tahribata yol açtığından, bu tahribatların nasıl ortadan kaldırılacağı önem kazanır.

İşte bu tahribatların toplum üzerindeki etkilerine bir şekilde son vermek için kullanılacak siyasi-demokratik yöntemler çokludur ve konunun bilirkişi-uzmanları tarafından bunlar genel olarak "geçiş dönemi adaleti" olarak adlandırılmış ve bu kavramlaştırma kabul görmüştür.

 

Aslında "geçiş dönemi adaleti" ile "geçmişle hesaplaşma", hatta bir yerde "geçmişle yüzleşme" kavramları üst üste düşer.

Geçmişle hesaplaşmanın bir yanı, suçluların ortaya çıkarılması, yapılanların hesabının cezai yargılama üzerinden sorulması iken, diğer yanı yapılanların toplumsal koşullarının sorgulanması üzerinden kötülüğün köklerine inilmesini içerir.

Geçmişle hesaplaşmaya, ifade edildiği gibi, kişilerden hesap sorma bağlamında cezai yargılamalar da dahil, Gerçekleri Araştırma ve Adalet Komisyonları kurularak, belirli bir dönemin sürekli ve sistemli insan hakları ihlallerini raporlaştırma, ihlallerin toplumsal ayrımcı yanını da göz önüne alarak cinsel içerikli suçları da hesaplaşma kapsamında ele alma, geçmiş dönem mağdurlarına maddi manevi tazminat, resmi özür dileme, müzeler, anıtlar vb. üzerinden toplumsal hafıza oluşturma, geçmiş dönem sorumlularının geçmişte mağduriyetlerine yol açtıklarının kabul edebileceği bir ilerleme sağlamışsa, kısmi ya da genel af politikaları demokrasiye geçiş dönemi adaleti politikaları arasında yer alabilir.

Bu politikaların hiçbiri birbirinin karşıtı değildir.

Hiçbiri tek başına ölçü de değildir.

Her somut durumda hangi somut politikanın yaşanan somut sürece nasıl ve ne kadar katkı sağlayabileceğinin bir ölçüsü varsa, o gerçeği kovalayanların gerçeği ortaya çıkarma yeteneğidir, ölçü.

Gerçeği ortaya çıkarma, geçmişle hesaplaşma sürecinde meselenin esasa ilişkin düzeyidir.

Geçmişi aşmak, geçmişin tekrar etmemesinin koşullarının oluşması ile mümkündür.

Yeni kurulan demokratik düzenin sürekliliğinin sağlanması, bir önceki otoriter, totaliter, baskıcı rejimin sorumlularının olsun, halk karşıtı çatışan grupların olsun, gerçek yüzlerinin teşhir edilmesi, halk nezdinde bilinir olması gerekir.

Bu topraklarda ve böylesi kritik anlarda onlar, işledikleri suçların üstünü örtmek, kendilerini haklı göstermek, varlıklarını meşrulaştırmak için halkın kutsal ve sorgulanamaz inançsal değerlerini istismar ederler.

Bu değerlere saygılı olmanın ve istismar edilmesinin önüne geçmenin yolu, bu değerleri istismar edenleri, bu değerler adına işlenen suçları ve suçlularını bütün çıplaklığıyla gözler önüne sermekten geçiyor.

Kaygısız, korkusuz ama akılcı bir üslupla gerçeğin bütün çıplaklığıyla ortaya çıkarılması, hem ihlalleri gerçekleştiren sorumluların sorumluluk derecesini ortaya koyacak hem de gelecek kutsal değerler söylemiyle ortaya çıkacak yeni potansiyel suç unsurlarının toplumsal kabul görmesini en hafifinden sınırlayacaktır.

Şu ana kadar ifade edilen gerçek, esasen toplumsal boyutuyla algılanan gerçekliktir.

Gerçekliğin bir de bireysel-olgusal boyutu vardır.

Bireysel-olgusal gerçeklik, geçmişin somut yaşanmışlıklar düzeyinde kavranmasıdır.

Toplumsal gerçeklik ise bireysel-olgusal boyutun hangi genel örüntüler üzerinden gerçekleştiğinin saptanması ve bir değer yargılar sistemine göre anlamlandırılması ile ortaya çıkar.

Geçmişle yüzleşme sadece yüzleşmeyi harekete geçirme iktidarına sahip olan siyasi grubun işine gelen konularla sınırlı yapılmamalı.

Yapılırsa bu, gerçek anlamıyla bir geçmiş hesaplaşması olmaz, olursa siyasi avantaj sağlama manevrası olur ancak...

Gerçek bir demokrat zihniyet, geçmişte mağduriyet yaratılan her alanda mağdurun kim olduğuna bakmaksızın koşulsuz yüzleşmeye açık olmayı gerektirir.


Amaç...

Çatışma sürecini bitirmek, toplumsal yaraları adalet duygusuyla sararken, ölümü öldürmek, halkların ortak yaşam idealini inşa etmektir, amaç!

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU