Irak, İngiltere mandası olarak kurulduğu 1921 ve Haşimi Kraliyeti olarak bağımsızlığını kazandığı 1932'den bu yana bir türlü istikrarını sağlayamadı ve kurumsal açıdan devletleşme sürecini tamamlayamadı.
Irak; 1958, 1963, 1967, 1970, 1974, 1980, 1990/1991, 2003 ve 2014'te büyük badireler atlattı ve yıkımlar yaşadı. Bu tarihler Irak için dönüm noktalarını teşkil etmekle birlikte kaydığı eksenleri de gösteriyor.
Irak tarihi bir yol ayrımında
Suriye'de 8 Aralık 2024'te yaşanan devrimin ardından yeniden kritik bir kavşağa gelen ülke adı konulmamış bir krizin de eşiğinde.
Irak, esasında bir yol ayrımında. Ya egemen ve bağımsız bir ülke olarak devletleşme sürecini tamamlayacak ve istikrara kavuşacak ya da bölgesel güçlerle küresel aktörlerin hesaplaşma alanı olarak tarihi tekerrür ettirecek.
Görüldüğü ve anlaşıldığı kadarıyla mevcut Başbakan Muhammed Şiya Sudani, tarihin tekerrür etmemesi için yoğun çaba sarf ediyor ve aralıksız diplomasi trafiği yürütüyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Sudani'nin 8 Ocak Tahran ve 14 Ocak Londra ziyaretleri bu arayışlarının bir göstergesi.
Sudani, 8 Ocak'ta Tahran'a yaptığı ziyarette İranlı yöneticilerden Irak'taki dengeleri ve içerisinde bulundukları hassas sürece uygun adımlar atmasını istedi.
Sudani, Irak'taki iç dengeleri sarsacak ve uluslararası alanda zor durumda bırakacak adımlardan uzak durulmasını talep etti.
İran ve Batı ülkeleri arasında Irak
Sudani'nin bu taleplerinin İran makamları nezdinde görmediğini gerek Hamaney'in sözleri/mesajları gerekse de Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin'in beyanatlarından anlıyoruz.
Hamaney, Tahran'da Sudani ile yaptığı görüşmede kendisinden "direniş grupları" olarak nitelendirdiği Şii silahlı gruplara destek vermesini ve ABD'nin bölgedeki varlığına son verecek adımlar atmasını istedi.
Hamaney ayrıca, Haşdi Şabi'nin konumunun güçlendirilmesi gerektiğini dile getirdi.
Hamaney'in özellikle vurgu yaptığı gruplar Nuceba Hareketi, Irak Hizbullahı ve Ketaib Seyyid eş-Şuheda gibi 7 Ekim 2023'ten itibaren İsrail'e dron ve füze saldırısı düzenleyen yapılardı.
Bu gruplar günlük olarak mütemadiyen İsrail'e düzenledikleri saldırıların bilançosunu yayınlıyor ve yenileriyle tehdit ediyordu.
İsrail'in de bu gruplara yönelik saldırı hazırlığı yaptığı ancak ABD'nin buna engel olduğu basına yansıdı.
Biz de bu konularla ilgili değerlendirme yaptık.
Sudani, Tahran'dan sonra 14 Ocak'ta Londra'ya gitti ve Irak ile İngiltere arasında 12,3 milyar sterlin tutarında ticari anlaşmalar imzalandı.
Kerkük'teki petrolün işletmesi de İngiliz firması BP'ye devredildi.
Devlet ve özel birçok firma İngilizlerle ticari ve yatırım anlaşmaları yaptı. Hükümet de buna nezaret etti.
Sudani'nin İngiltere hamlesinin İran'ı dengelemek yapıldığını söylemek mümkündür.
Zira uluslararası yatırım ve sermaye Irak'ın meşruiyetini artıran ve istikrarlı olduğunu kanıtlayan faktörler.
Yatırım alan bir ülkede güvenlik, istikrar ve huzur vardır sonucu çıkar.
Bu da İran'ın Irak'ı çatışma alanı ve hesaplaşma yeri olarak görmesini zorlaştıran bir etken. Iraklı yetkililerin İranlılarla yaptığı görüşmelerde vurguladıkları husus da bu.
Irak bölgesel ve küresel güçlerin hesaplaşma alanı olmaktan çıkabilir
Suriye'deki 8 Aralık devriminden önce de Irak'ın buradaki olaylara karışması için çok baskı vardı.
Sudani 4 Ocak'ta yaptığı açıklamada, "Bazı güçler Irak'ı da Suriye'deki olaylara karıştırmak için uğraştı. Hiçbir devlet bize siyasi ve emniyet konularında dayatmada bulunamaz. Irak'ın uluslararası alandaki ilişkilerini diplomasi çerçevesinde koruduk" dedi.
Bu bile başlı başına Irak'ın karşı karşıya olduğu durumun önemini göstermesi açısından çarpıcıdır.
Öte yandan Irak Şii milis grupları "makul" ve "kabul edilebilir" bir çerçeveye dahil etmek için tüm taraflarla temas halinde.
Bunu Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin'in sözlerinden net bir şekilde anlıyoruz.
Fuad Hüseyin, Şarkul Avsat'a verdiği röportajda İran ile birçok konuda aynı düşünmediklerini ve yaklaşımlarının birbirine zıt olduğunu söylüyor.
Fuad Hüseyin, Irak'ın kendi kaderiyle ilgili karar alıcı taraf olması gerektiğini ve iç meselelerini kendisinin çözmesi gerektiğini de vurgulamayı ihmal etmiyor.
Ayrıca da yasaların dışına çıkan Irak Hizbullahı, Nuceba ve Seyyid eş-Şuheda gibi grupların resmi makamların kontrolünde hareket etmesi ve lağvedilmesi gerektiğini söylüyor.
Bakan Fuad Hüseyin, ayrıca Irak'ın yeniden istikrarsızlığa sürüklenme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu belirtmekten de geri durmuyor.
Ülkenin hariciyesinin bir numarası bu kadar açık ve sarih cümleler kuruyorsa olayın ne derece vahim olduğunu anlamak zor değildir.
Irak kaderini çizme eşiğinde
Sonuç olarak özetlemek gerekirse Irak'ın ciddi bir dönüm noktasında olduğunu söylememiz gerekiyor.
Eğer Sudani'nin başını çektiği ekip ülkeyi uçurumun kenarından çekip güvenli bir alana getirebilirse bu yıl yapılması kararlaştırılan seçimlere de güçlü bir şekilde girer.
Eğer Sudani ve onun çizgisini benimseyen ekip İran'ın baskılarına boyun eğer ve milis güçlere karşı koyamazsa Irak'ta tarihin tekerrürü kaçınılmaz hale gelir.
O nedenle Irak bir yol ayrımında ve istikametini 1-2 içindeki adımlarıyla çizecektir.
Mart-nisana kadar Şii milis grupları tasfiye edilmez ve etkileri tamamen kırılmaz ise istikrarsızlık ve kaos ortamı hakim olacaktır.
Siyasete, diplomasiye, kalkınmaya ve ekonomik refaha öncelik veren kadro baskın gelirse Irak büyük bir badireyi atlatmış olacak ve istikrar yolunda emin adımlarla ilerleyecek.
Devletleşme sürecini tamamlama yoluna giren bir Irak, Erbil ile olan kronik sorunları da çözmeye daha yakın olacaktır.
Bu da başka bir yazının konusu olsun…
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish