1950 sonrası hızla kentleşen Türkiye'de İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerde bu hıza bağlı ortaya çıkan gecekondulaşma kültürü; göç, işçi sorunları, fukaralık gibi sosyolojik problemleri beraberinde getirdi.
Böylece Mısır ve Suriye müziğinin etkisiyle arabesk güçlü bir biçimde kültür hayatımızın bir parçasına dönüştü.
Arabesk müziğini halkla bağ kurmak isteyen siyasetçiler ve siyasi partiler hemen benimsedi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Devlet erkleri ise başta TRT olmak üzere çeşitli dönemlerde bu müziğe ambargo koymuş, bu sanatçıları ve onların çektiği filmleri görmezden gelmeyi tercih etmişti.
1980 darbesi sonrası oluşan apolitik ortam ise arabeskin gücünü tahkim etmesine karşı 1990 sonraları pop müziği ve sol arabesk olarak da tanımlanan Ahmet Kaya tarzı müzikler, klasik arabesk müziğinde köklü değişimler yaşamasına neden oldu.
Bunlar bir kenara, arabesk müzik ve arabeskçiler her dönemde siyasetçilerle güçlü ilişkiler kurdular ve politikacılar halkla aralarındaki rabıtayı güçlendirmek için mütemadiyen arabeskçilerle ittifak halinde oldular.
Türk sineması ve arabesk
Ferdi Tayfur, Müslüm Gürses ve Orhan Gencebay'ın ürettiği müzik evvela Yeşilçam'a damga vurur.
Köyden göçüp gelerek yaşadıkları acılarla halkın özdeşleştiği senaryolarla vizyona giren filmler adeta ortalığı kasıp kavurmuştur.
Kendi hikayesini beyaz perdede gören insanlar; "Vazgeç Gönlüm" (1980), "Derbeder "(1978) ve "İtirazım Var" (1981) gibi filmlerle adeta büyülenmişlerdi.
Elbette bu ve benzeri filmler, halktaki karşılığına rağmen uzun süre TRT'de gösterilmemiş ve yok sayılmıştır.
Elbette benzer şekilde bahsi geçen birçok arabeskçi de bilhassa yılbaşı özel programlarında TRT'nin kapısından dahi sokulmamıştır.
İbrahim Tatlıses 40, Müslüm Gürses 30, Ferdi Tayfur 36 kadar Yeşilçam filminde oynamış, hattı bazılarının yönetmenliğini üstlenmişlerdi.
Devlet görmezden gelse de halk bu filmleri benimsemişti.
Elbette politikacılar da bu ilgiyi yakından takip ediyordu.
TRT'nin tabuları Orhan Gencebay ile yıkılacaktı.
1978 senesinde TRT yaklaşık 10 yıllık yayın hayatında bir ilke imza atacak ve Orhan Gencebay'a yılbaşı özel programında yer verecekti.
Sonrasında İbrahim Tatlıses ve Ferdi Tayfur gibi isimler de yer alacak; ama TRT buna arabesk demek yerine "popüler şarkılar" gibi garip bir tanımlamada bulunacaktı.
Nihayet TRT yoğun ilgiye daha fazla direnemeyecek ve bazı arabesk filmlerini de TRT'de göstermeye başlayacaktı.
Demirel ve arabesk
Süleyman Demirel, 1966 yılında başbakanlığa oturduktan kısa süre sonra Türkiye kelimenin tam anlamıyla şaha kalktı.
Barajlar, yollar ve köprüler yapan Süleyman Demirel, tam bir hizmet adamıydı.
Adnan Menderes yokluğu ve özleminde halk teselliyi "Çoban Sülüü"de bulmuştu.
Hem Amerika'da okumuş ve moderndi hem de Türkiye'nin büyük bir çoğunluğu gibi köylüydü.
Fötr şapkasını takarak laikliğin tüm gerekliliklerini yerine getiriyordu hem de Anadolu'nun ücra bir köyüne gittiğinde bir anda köylünün şivesiyle konuşabilecek kadar halkın içinden biriydi.
Hepsinden önemlisi tam bir hizmet eriydi, zaten meydanlarda yüksek sesle "Biz köylümüze efendi değil, hizmetkarız" diyerek herkesin kalbine dokunuyordu.
Süleyman Demirel'i salon siyasetçilerinden ayıran en önemli özelliklerinden birisi de arabesk müziği ve arabeskçilerle kurduğu yakın ilişkiydi.
Demirel iktidarının en güçlü olduğu yıllar arabesk müziğinin de zirveye tırmandığı senelerdi.
1980 sarbesi sonrası bu kez arabeski eski gücüne ulaştıran Özal olacaktı.
Arabeskin önündeki bariyerleri Özal yıktı
Turgut Özal, tartışmasız bir biçimde Süleyman Demirel'in devlet kademesindeki en önemli adamıydı.
Demirel, henüz Devlet Su İşleri İdaresi'nde müdürlük yaparken Özal'ı keşfetmiş, siyasete atıldıktan sonra da onu yanından ayırmamıştı.
Demirel'in Özal'a verdiği en kritik görev ise 1 Şubat 1967 yılında onu Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarı olarak atamasıydı.
Turgut Özal, sıra dışı bir müsteşardı.
Birçok devlet memurunun dini hassasiyetlerini sakladığı dönemlerde o, oldukça normal bir durummuşçasına seccadesini eline aldığı gibi namazını kılardı.
Özal'ın bu rahatlığı ve cesareti birçok memur tarafından hayretle karşılanan bir durumdu.
Sol, ona bu yüzden "takunyalı müsteşar" diyordu.
Askeri darbe gerçekleştikten sonra Turgut Özal, özellikle Kenan Evren ile yakından çalışma fırsatı buldu.
Özal'ın ekonomide yaptığı hamleler Evren'in takdirini toplamıştı.
Özal, 24 Ocak Kararları ve devamında gereken ekonomik uygulamaları başarıyla hayata geçirmişti.
Özal, siyasete atılmaya karar verdiğinde ise Kenan Evren MHP ve MSP'lileri partisine yaklaştırmama sözünü vermesi şartıyla parti kurmasına izin vermişti.
Aslında ordu içindeki gruplar Özal'ın barajı geçemeyeceğini ve kontrol edilebilir bir kişi olduğunu düşündükleri için siyasete girişmesini engellemediler; ama Özal'ın özellikle siyasete girmesini ise hiçbir zaman teşvik de etmemişti.
Özal yalnızca fırsatları değerlendiriyordu ve cuntanın başı olan Kenan Evren ile iyi bir diyalog kurmuştu.
İleride ise Kenan Evren, Turgut Özal'ın mütedeyyin duruşu ve irtica karşıtı faaliyetlere yönelik isteksiz tavırlarından rahatsız olacaktı.
Yine de Özal'ın yükselişi engellenememiş ve Başbakanlığa kadar önü açılmıştı.
Turgut Özal, Başbakanlığa gelmesiyle arabesk ikinci baharını yaşamaya başladı.
Özal, arabesk konserlerine katılıyor, bahsi geçen sanatçıları makamında ağırlıyor hatta İbrahim Tatlıses'in "Seni Sevmeyen Ölsün" şarkısını partisinin seçim şarkısı olarak belirlemişti.
Yine FSM köprüsünün açılış reklam filminde Semra Hanım ile beraber seçtikleri kaset İbrahim Tatlıses'e ait olacaktı.
Hatta Özal ve ailesi zaman zaman yurtdışı seyahatlerinde arabesk sanatçıları yanında götürecekti.
İş öyle noktaya ulaşmıştı ki Hakkı Bulut gibi isimler 1989 seçimlerini SHP gibi partilerin kazanması durumunda arabeske zarar vermelerinden endişe ettiğine dair basına beyanlar vermeye başlamışlardı.
1991 seçimlerinde ise İbrahim Tatlıses, Anavatan Partisi ile yollarını ayırarak Şanlıurfa'dan bağımsız olması arabesk müziği için iktidarla kurulan ittifakın sonu anlamına geliyordu.
Devlet Bahçeli'yi siyasete döndürenlerden biri de arabeskçi Ferdi Tayfur'du
Arabesk müziğine en düşkün politikacılardan birisi de MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli idi.
2002 yılında partisinin baraj altında kalması ile siyasetten çekildiğini açıklayarak istifa etmesi Türk siyasi hayatında deprem etkisi yaratmıştı.
Sonrasında MHP'liler Bahçeli'yi ikna ederek yeniden siyasi sahaya çekmek adına yoğun çaba sarf ettiler.
Bu çabanın arkasında bulunan isimlerden birisi de yakın zamanda kaybettiğimiz arabesk müziğinin önemli isimlerinden Ferdi Tayfur idi.
Tayfur, seçim zamanlarında "Emmoğlu" gibi şarkılarını MHP'li bazı politikacılar için düzenleyerek seçim çalışmalarında kullanmalarına izin vermişti.
2002'de TRT'de arabesk krizi
2002 yılında "Bir Başka Gece" isimli programda Orhan Gencebay ve Ferdi Tayfur'un sahne alması TRT'yi yine karıştıran hadiselerden birisi olmuştu.
Dönemin Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu programı hazırlayanlar ve izin verenler hakkında soruşturma açmış ve bu durum basına da geniş bir biçimde yansımıştı.
TRT'nin tekelinin kırılıp özel TV kanallarının kurulmasıyla dizi ve şov programları sathına yine arabeskçiler damga vurmuştu.
Aynalı Tahir ile Alişan ve İbo Şov gibi programlarda İbrahim Tatlıses reytinglerin tepesinde yer alıyordu.
Lakin bu dönemde arabeskin belini büken devlet tarafından görmezden gelinmesi değil de 1990'lar pop müziğinin durdurulamaz yükselişiydi.
Çoğu arabeskçi varlıklarını korumak adına pop tarzı şarkılar söylemeye ya da eski eserlerini pop türünde seslendirmeye çalıştı.
Buna en hızlı ayak uyduran İbrahim Tatlıses oldu.
Müslüm Gürses, Ferdi Tayfur ve Orhan Gencebay popülitelerinin düşmesi pahasına kendi tarzlarını koruyarak kenarda kalmayı tercih edecekti.
Lakin Ferdi Tayfur'un vefatı sonrası gösterilen ilgiden anlıyoruz ki çoğu arabeskçi hala toplum içindeki etkisi ve gücünü korumaktalar.
Özetle, devlet zaman zaman görmezden gelse de halk ve politikacılar hiçbir zaman ne arabesk müzik ne de arabeskçilerle bağını kopardı.
Pop müzik hiçbir zaman halk üzerinde arabeskin oluşturduğu politik ve sosyolojik etkiyi yaratmadığı için olsa gerek pop şarkıcılarının bugünkü politik duruş ve fikirleri geçmişte arabeskçilerin sahip olduğu etki kadar güçlü değil ve politikacılar tarafından o kadar da önemsenmediklerini söylemek yanlış olmayacaktır.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish