Bilim çevrelerinde "Trump paniği" ve iklim değişikliği ile mücadelenin geleceği

Doç. Dr. Dilek Yiğit Independent Türkçe için yazdı

Donald Trump, küresel ısınmaya ve ekolojik hasara karşı mücadeleyi engellemekle suçlanıyor / Fotoğraf: Saul Loeb/AFP

ABD'de gerçekleştirilen başkanlık seçimlerini kazanan Donald Trump 20 Ocak 2025 tarihinde resmen görevine başlayacak.

Trump'ın bu ikinci başkanlık döneminde ABD'nin dış siyasetinin ve  dış ekonomik ilişkileri ile dış ticaret politikasının nasıl olacağına yönelik tartışmalar, Trump'ın bir önceki başkanlık döneminin sağlamış olduğu veriler ışığında sürerken, üzerinde neredeyse uzlaşmaya varılan husus Trump'ın yine uluslararası ilişkilerde çok taraflılığı hedef alacak olması. 

Bu çerçevede, Trump'ın BM, NATO, IMF, Dünya Bankası, OECD ve DTÖ gibi uluslararası kuruluşları hedef alan söylemler benimseyeceği, eleştiri oklarını supranasyonel AB'ye yönelteceği ve uluslararası anlaşmalar ile çok taraflı girişimlerin etkinliğini sorgulayacağı öngörülüyor.

Bu öngörüler Avrupa'da kurulu düzen hükümetleri/partileri açısından rahatsız edici olabilir ama ulusal egemenliği törpülediği gerekçesi ile çok taraflılığa muhalif Avrupa aşırı sağı için Trump bir rol model olacak gibi.

Dolayısıyla Trump'ın seçim zaferi bazı siyasi çevrelerde memnuniyetsizlik, bazılarında ise memnuniyet yaratıyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Ama memnuniyetsizliğin açık olarak gözlemlendiği bir diğer çevre bilim çevreleri.

Zira Trump ilk başkanlık döneminde pek de "bilim seven lider" olmadığını göstermişti.

Trump'ın bir önceki başkanlık döneminde bilime yaklaşımını analiz eden çeşitli çalışmalar Trump'ın bilimsel çalışmaları "bastırdığına", "küçümsediğine" ve "görmezden geldiğine" işaret ederken, bazıları ise Trump'ın bilimsel araştırmaları engellemeye çalıştığını, bilimsel çalışmalara ayrılan bütçeyi kıstığını, bilimsel verilere "sansür" uyguladığını ve bu "sansürcü" tavrın bilim insanlarını da kendi kendilerine sansür uygulamak zorunda bıraktığını ileri sürüyor.

Trump'ın seçim zaferi ile bilim çevrelerinin "bilimsel özgürlüğü" savunmak zorunda kalacağı yeni bir dönemin başladığı iddia ediliyor.

Oysa diğer taraftan ABD'de her başkan döneminde bilimin az veya çok politize edildiği yönündeki savlar Trump döneminin bu anlamda çok da "farklı" olmayacağına işaret ederken, bilim çevrelerini tedirgin eden asıl husus Trump döneminde bilimin politize olmasının "normalleşme" riskinin mevcudiyeti.

Hâl böyle olunca da Trump'ın yeni başkanlık döneminde hangi bilimsel verilerin geçerliliğini sorgulatacağı, hangi bilimsel çabaları ne şekilde etkileyeceği yönünde akıllarda sorular oluşuyor.   

Bu kapsamda ön plana çıkan ise, zaten politize olduğu gözlemlenen iklim değişikliği meselesi; Trump'ın iklim değişikliği ile mücadelede ulusal ve küresel çabaları nasıl etkileyeceği sadece merak değil, özellikle de ABD'nin dünyanın en büyük sera gazı yayıcılarınından biri olması ve dolayısıyla da iklim değişikliğine dair ulusal politikaların küresel etkilerinin göz ardı edilemeyecek olması nedeniye kaygı yaratıyor.

Ama bu kaygıyı asıl besleyen Trump'ın açıkça iklim değişikliği şüphecisi, hatta inkarcısı olması.

Trump geçmişte "küresel ısınma kavramının ABD'nin rekabet gücünü azaltmak amacıyla Çin tarafından yaratıldığını" belirtmiş ve birçok vesile ile de iklim değişikliğinin "gerçekse" bile insan eliyle olmayacağını ve bilim çevrelerinin iklim değişikliği meselesini abartmakta olduğunu ifade etmişti.

Paris Anlaşması'nın işsizliğe ve düşük ücretlere neden olacağı gerekçesiyle ABD'yi Paris Anlaşması'ndan çekmiş, Obama döneminin çevrenin korunmasına yönelik mevzuatını etkisiz kılmıştı.  

ABD'nin Green Climate Fund (GCF), the UN Framework Convention on Climate Change (UNFCCC) ve Intergovernmental Panel on Climate Change (IPCC) katkılarını eleştirmişti.

Trump son seçim kampanyası esnasında da, bir önceki başkanlık dönemindeki yaklaşımına uygun şekilde iklim değişikliğini "büyük bir aldatmaca" olarak gördüğünü saklamadı, alternatif  enerji kaynaklarını küçümser bir izlenim yarattı ve iklim değişikliği ile mücadele amacıyla uygulanan "yeşil" politikaları eleştirdi.

Bu durum elbette çevreciler açısından bir sorun ama sorunun bir diğer yönü Trump'ın iklim değişikliği süphecisi/inkarcısı tavrının ABD açısından "radikal" bir durum olmadığının, ABD'de iklim değişikliği şüphecisi/inkarcısı söylemlerin ana akım siyasetin bir parçası olduğunun gözlemleniyor olması.  

Bu koşullarda iklim değişikliği şüphecisi/inkarcısı söylemler Trump'ı, Trump da bu tür söylemleri daha da besleyecek gibi. 
 


Trump iklim değişikliği ile mücadeleyi nasıl etkileyebilir?

Trump'ın ülkesinde yeşil yatırımları ve ilgili hükümet harcamalarını önleyerek, fosil kaynaklardan yeşil enerjiye geçiş sürecine sekte vurarak ve ülkesinin sera gazı emisyonunu artırma riski taşıyan politikalar benimseyerek iklim değişikliği ile mücadeleyi olumsuz etkileyeceği tahmin ediliyor; bu kapsamda ilk test alanının 2022 Enflasyonu Azaltma Yasası olacağına işaret eden uzmanlar, ABD'nin sera gazı emisyonunu azaltmaya ve küresel ısınma ile mücadeleye ilişkin yatırımları artırmaya yönelik bu yasanın Trump'ın hedefinde olduğunu belirtiyorlar.

Diğer taraftan Trump'ın uluslararası ilişkilerde çok taraflılığı hedef alan bir lider olarak da  iklim değişikliği ile mücadelede küresel çabaları zayıflatma gayreti içinde olacağı, ABD'yi Paris Anlaşmasından çekeceği ve iklim değişikliği ile mücadelenin finansmanı amacıyla atılacak küresel adımları engellemeye çalışacağı öngörülüyor.


Trump'ın iklim değişikliği ile mücadeleyi olumsuz etkileyeceğine yönelik öngörüler biraz "abartılı" olabilir mi?

Trump'ın iklim değişikliği ile mücadeleyi olumsuz etkileyeceği yönündeki öngörülerin abartıldığını belirtenler çevreler de mevcut; küresel düzeyde yeşil enerjiye geçiş sürecinin çoktan başlamış ve hızlanmış olduğunu belirtenler Trump'ın bu süreci durduramayacağına, bu sürecin ABD'li ve ABD'siz devam edeceğine işaret ediyorlar.

Bu çerçevede diğer bir argüman ise ABD'nin Çin ile rekabeti kapsamında yeşil enerji yatırımlarında küresel üstünlüğü Çin'e kaptırmak istemeyeceği, yani bu rekabet ABD'nin iklim değişikliği ile mücadeleden istese bile kopamayacağına işaret ediyor olabilir. 

Kısaca bilim çevrelerinin Trump'ın seçim zaferi sonrası "panik" yaşadığı koşullarda, iklim değişikliği ile küresel mücadelenin nasıl etkileneceği, iyimser bir bakış açısı benimsense bile, belirsizliğini koruyor. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU