Mozambik'te 9 Ekim'de yapılan başkanlık seçimlerinden sonra ülke derin bir krizin içinde.
Seçimlerin yapılmasının üzerinden iki ay geçmesine rağmen hala sonuçlar doğrulanmadı.
Benzer şekilde 2019 yılında düzenlenen seçimlerin onaylanması da 91 gün sürmüştü.
Botsvana ve Mauritius'ta, Mozambik'ten birkaç gün sonra seçimler düzenledi ve iki gün içinde muhalefetin kazandığı ilan edildi.
Senegal'de muhalefet seçimleri kazandığında yine kısa süre içinde sonuçlar Anayasa Mahkemesi tarafından onaylandı.
Somaliland'ın tartışmalı seçimleri de yine muhalefetin başarısıyla sonuçlandı ve 6 gün içinde açıklandı.
Ancak Mozambik'te sular bir türlü durulmuyor.
İktidardaki Mozambik Kurtuluş Cephesi'nin (FRELIMO) adayı Daniel Chapo'nun kazandığı seçim sonuçlarını adil bulmayarak itiraz eden muhalefet lideri Venancio Mondlane, destekçilerine grev ve gösteri çağrılarında bulundu.
Mondlane'nin avukatının öldürülmesinin ardından ülke geneline yayılan protesto gösterileri süresince 100'den fazla Mozambikli hayatını kaybetti.
Ülke 1990 yılında Marksist Leninist sistemden çok partili sisteme geçişinden bu yana en uzun süreli ve en fazla kayıpla sonuçlanan protesto gösterilerine sahne olmaya devam ediyor.
Halk, yıllardır süregelen statüko, derinleşen eşitsizlikler ve devletin sıkı kontrolüne karşı ayaklanıyor.
Mozambik'in tarihine ve mevcut duruma yakından baktığımızda, bu kriz sadece bugünün değil, onlarca yılın birikiminin bir sonucu.
Mozambik bu noktaya nasıl geldi?
Mozambik, 1975'te Portekiz'den bağımsızlığını kazandığından bu yana Frelimo tarafından yönetiliyor.
Her ne kadar 1990 yılında çok partili demokrasiye geçilse de Frelimo devlet kurumları üzerindeki kontrolünü bırakmadı.
Ekonomik gücün elitler arasında yoğunlaşması, halkın giderek yoksullaşmasına yol açtı.
Özellikle 2016'da patlak veren "ton balığı tahvili skandalı" olarak bilinen 2 milyar dolarlık yolsuzluk krizi, yabancı yatırımları baltaladı ve Mozambik ekonomisini çöküşe sürükledi.
Bu durum, halk arasında devletin hesap verebilirliğine yönelik öfkeyi derinleştirdi.
Frelimo kamuoyundaki desteğini önemli ölçüde kaybetti. Ancak seçim komisyonlarını yöneten parti yapılan her seçimi kazanmaya devam etti.
Büyük hidrokarbon rezervlerine sahip olmasına rağmen Mozambik, BM İnsani Gelişme Endeksi'nde 193 ülke arasında 183. sırada yer alarak dünyanın en az gelişmiş ülkelerinden biri olmaya devam ediyor.
Ülke, aynı zamanda Beira gibi liman kentlerini yıkan ve geçimlik tarım yapan çiftçilerin mahsullerini defalarca sular altında bırakan ölümcül siklonlarla da mücadele ediyor.
Afrika'nın genelinde olan "kaynak laneti" sorunu Mozambik'te de var. Gaz rezervleri bakımından zengin olan Cabo Delgado, sadece isyancılar ve devlet için değil, çokuluslu şirketler ve militarize müdahaleler için de bir savaş alanı haline geldi.
Rusya ve Güney Afrika'dan gelen paralı askerler de dahil olmak üzere bir dizi yabancı askeri operasyon bu bölgedeki terör eylemlerini bastırmaya çalışıyor.
Cabo Delgado bölgesi çok sayıda Müslüman nüfusu barındırıyor. Kaynak zengini bölgede iç savaş yedi yıldır devam ediyor.
Mevcut hükümet, iç savaştan yabancı güçleri sorumlu tutuyor.
Oysa yerel halkın, kaynak zenginliğini çalan ve yerel halka hiçbir şey bırakmayan seçkinci kesimin bu savaştaki payı da hesaba katılmalı.
Yalnızca seçimler değil statüko protesto ediliyor
Halkın büyük bir kesimi Mondlane'nin sadece yüzde 20 oy almış olmasına karşın tüm halkın kendisini dinlemesi ve protestolara katılmasının bir çelişki olduğunu belirterek seçim sonuçlarının adil olmadığına inanıyor.
Ancak protestoların tek amacı seçim sonuçlarına yönelik itiraz değil.
İktidar partisinin devlet üzerindeki sıkı kontrolüne duyulan hoşnutsuzluk, halk arasında daha demokratik bir yönetim, hesap verebilirlik ve daha iyi bir gelecek taleplerini artırdı.
Bu talepler, diğer Afrika ülkelerinde de son zamanlarda gördüğümüz üzere özellikle sosyal medyada aktif olan ve Mondlane'in destekçileri arasında yer alan şehirli gençler arasında daha fazla yankı buluyor.
Mondlane'in kampanyasında önemli bir yer tutan halkın hoşnutsuzluğunun ana kaynakları, demokratik alanın eksikliğine duyulan öfkeden polis vahşetine, zengin ve fakir arasındaki uçuruma, yolsuzluğa ve yoksulluğa duyulan öfkeye kadar uzanıyor.
Halk uzun zamandır ülkenin yer altı zenginliklerinden sağlanan faydalardan mahrum bırakılıyor ve doğup büyüdükleri topraklarda "fazlalık" haline getiriliyor.
Protestoların ekonomik bedeli
Tıpkı yakın zamanda Kenya'da vergi yasasına karşı yürütülen protesto gösterilerinin ağır ekonomik sonuçları gibi, Mozambik de protesto gösterilerinin bedeliyle yüzleşmeye başladı.
Protestoların etkisiyle Güney Afrika, Mozambik sınırını kapatınca, Güney Afrika'dan yapılan ithalata büyük ölçüde bağımlı olan ülkedeki gıda tedariği olumsuz etkilendi.
Çok sayıda dükkân kapatıldığı için milyonlarca dolarlık zarar oluştu.
Yalnız ticaret değil, sınır etrafındaki yolculuklar ve günlük yaşam da sekteye uğradı.
Kamu yollarında çalışan şirketler (yaklaşık 58 şirket) çalışamadığı için maaşlar ödenemiyor.
Mozambik yönetimi turistlerin ziyaret ettiği bölgelerin emniyetli olduğunu belirterek, ülkenin önemli gelir kaynaklarından biri olan turizmin gösterilerden etkilenmemesi için çabalıyor.
Ancak son iki gün içinde 13 binden fazla turist rezervasyonları iptal ettirdi.
Mondlane, protestoların devam edeceğini ve gerekirse aylarca süreceğini belirtiyor.
Mozambik, yalnızca bir seçim krizinden değil, aynı zamanda tarihsel, ekonomik ve sosyal bir hesaplaşmadan geçiyor.
Kaynaklar:
https://www.crisisgroup.org/africa/east-and-southern-africa/mozambique/what-driving-mozambiques-post-electoral-protests
https://clubofmozambique.com/#politics-society
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish