Tekrar merhaba...
Bugün bazı acı gerçekleri konuşacağız ne yazık ki...
Efendim, Türkiye koskoca bir dilenciler ülkesi haline geldi.
Bakın, vallahi kurgu falan değil, geçenlerde 2 gün art arda yaşadığım zincirleme vakaları anlatmak istiyorum.
SMA hastası çocuk ailelerinin kent meydanlarında, mahalle pazarlarında artık normalmiş gibi kanıksadığımız valilik onaylı "dilenme" stantları var ya, semt pazarına giderken onların önünden geçtim.
Pazar acayip pahalı. Makul fiyatlı bir şeyler bulmak için bütün pazarı turluyorum. Fiyatlar belki biraz düşer diye ekseriyet akşama doğru pazara geliyor.
Kenara atılmış çürükler içinde yenilebilir sebze meyve bulmaya çalışanlar artık utanmıyorlar. Kanıksandı bu.
Pazarda dolanırken bir kadın yanaştı, "Bana yiyecek bir şeyler alır mısın?" diye sordu.
Daha önce de denk gelmiştim.
Evet, artık buna da alışmaya başladı herkes.
Ben alışamıyorum...
Ertesi gün meydanda, caddenin karşılıklı bütün kaldırımlarına yayılmış 7-8 kadar SMA stantlarındaki hoparlörlerin ağlayan anne anonsları arasından geçip mahalleye doğru ilerledim.
Bir zincir markete girdim. Raflara uzun uzun bakıyorum; indirimli, uygun fiyatlı ürünleri bulmaya çalışıyorum.
Yanıma bir kadın yanaştı yine. Elinde çiçek yağı, makarna, başka bir şeyler daha var. "Bana bunları alır mısın?" diye soruyor.
Parası yetmediği için kasada kimi ürünleri bırakanları görmüştüm de, böylesine ilk kez rastladım.
Sanırım millet buna da alışacak.
Ben alışamıyorum.
Elimden bir şey gelmiyor, utanıyorum.
Lakin iktidara çöreklenmiş sefasını sürenler hiç utanmıyor.
Anneleri hurda topladığı sırada derme çatma kulübelerinde yanarak can veren beş kardeşin ardından AKP Grup Başkan Vekili Özlem Zengin, o hilal kaşlarını kaldırarak, "Her şeyi paraya bağlıyorsunuz" diye muhalefeti azarlıyor.
Nereye bağlayalım hanımefendi?!.
İsterseniz milletin her derdini çaput yapıp sarayın kapısına bağlayalım.
Hakikaten, en uygunu o olur.
Lakin Tayyip Erdoğan'ın kullandığı sarayların kapıları yeter mi o kadar çaputa, işte orasını bilemiyorum.
Ya, toplam 12 saray deniyor.
Kaçak Saray, Yazlık Saray, Ahlat'taki saray, Vahdettin Köşkü, Yıldız, Beylerbeyi, Huber Köşkü...
Geçen Çankaya'ya da çıktılar...
Şimdi Van'da yeni bir saray inşa edileceği söyleniyor...
Ben bu kadarını biliyorum.
SMA hastası çocukların ailelerini valilik onayıyla sokaklarda dilendiren bu iktidar, 2025 bütçesinde sarayın sadece mal ve hizmet alımı için yaklaşık 10 milyar lira bütçe ayrılmasını öngörüyor.
Ejder meyvelerine, kestane ballarına, manda yoğurtlarına ciddi zam geldi tabii.
Hayır, 10 milyar yetmez, ek ödenek de ister bunlar, ona da alıştık.
Bu arada ne oluyor?
Millet pazarlarda bir lahana için dileniyor...
Ya işte böyle, her şeyi paraya bağlıyoruz...
Siz o hilal kaşlarınızı kaldırarak emekliye, "12 bin 500 lira ile 1 ay nasıl sürünürsen sürün" dedikten sonra milyonlarca liralık makam arabalarınıza binecek, çekip gideceksiniz ve biz de egzozunuza boğulacağız, öyle mi?
Bu milletin bebekleri para için özel hastanelerin yenidoğan servislerinde katledilecek, o para hastane patronlarının cebine girecek, bir tek hastane patronunu tutuklamayacaksınız, hemşireleri yakıp bu işten de sıyrılacaksınız...
Bak, her şeyi paraya bağlıyoruz...
Bu milletin çocukları ilkokullarda açlıktan bayılıyor ve sizin yüzünüz bile kızarmıyor.
Evlerinde doğru düzgün beslenemeyen çocuklar bari okullarda bir öğün yemek yesin diyoruz, millete söven Mehmet Cengiz'e bütçe var, çocuklara yok, üstüne okul müdürleri velilerden temizlik parası istiyor.
Geçtim yemeği falan, ufacık çocuklara su yok, leş gibi okul tuvaletlerindeki çeşmelerden su içiyorlar.
Sonra bir bakıyoruz, bu sene Milli Eğitim Bakanlığı 6 milyar liraya yakın kaynağı ne idüğü, ne yaptığı belli olmayan yandaş Maarif Vakfı'na aktarmış!
Peki ne yaparmış bu vakıf?
55 ülkede 466 okul, 44 yurt açmışlar!
Türk kültürünü tanıtıyorlarmış!
Bizim memlekete ise yurt ne lazım?
Gençlere yeni hapishaneler inşa ediyoruz, içinde bir sürü ranza!
Mahkumları denetimli serbestlikle salıyoruz, olmuyor, ranzalara üçüncü katlar çıkılıyor...
Ya, tanıtın şimdi Türk kültürünü!
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Evet, burası sadece dilenciler ülkesi değildir.
Kafası mümkünse tarikatlarla, hurafelerle uyuşturulan, olmuyorsa sentetik uyuşturucularla beyni uçurulan koskoca bir lümpenler ülkesidir.
Taksim Meydanı'na devasa bir cami kondurup rahatladılar ya, o camiye komşu sokaklarda neler olduğuna bir baksınlar.
Her köşe başında torbacılar dolanıyor.
Yankesiciler, gaspçılar, dolandırıcılar...
O Beyoğlu, Taksim... Ortadoğu'nun fuhuş merkezi olmuş. Ara sokaklarda muhabbet tellalları Arapça, Farsça çığırtkanlık yapıyor.
Gençler hapishaneden itinayla çıkarılıp hükümetin gayrı resmi sözcüsü haline getirilen Alaattin Çakıcı'ya özeniyor, TikTok'tan racon kesiyorlar.
Bitmiyor, ekranı bir kaydırıyorsunuz, yarı çıplak göbek atıp hediye toplamaya çalışan ev hanımlarına tosluyorsunuz!
Bir defa daha kaydırdın mı kesin Muhammet Yakut'a rastlarsın.
Adam konuşuyor. Herkes susuyor.
Sahi, geçen sene, "Söz namustur" diye ifşaata başlayan Sedat Peker'e ne oldu?
O niye birden susmuştu?
***
Ya, bu ülkenin bağırsakları önüne dökülmüş, namazını kılan yok.
Namaz dedim de...
Bence 2025'te Diyanet'e ayrılan 130 milyar liranın üzerinde bütçe yetersizdir.
Zira fevkalade milliyetçi ve mukaddesatçı şen ortaklar AKP-MHP'nin amel defteri hayli kalabalık.
O günahları okuyup üflemeye 130 milyar lira yetmez.
Lakin bizim anlatmaya nefesimiz yeter, kaldığımız yerden devam edeceğiz...
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish