İslam, Anadolu'ya ilk defa Hz. Ömer ile kavuştu.
Gerek Türkler zamanında gerekse de Arap liderlerin devrinde Anadolu'nun fethi asırlarca sürdü.
Normal şartlarda bu kadar güçlü ve ihtişamlı orduların birkaç haftada boydan boya kana bulayarak alabileceği bir coğrafyanın neden asırlarca sürdüğü sorusunun cevabı esasen çok açık.
Anadolu'yu yurt kılanlar İslam, mührünü Anadolu'ya işgal için değil, fetih için vurmak istiyordu.
Başka bir deyişle bu belde vatan yapıla yapıla elde edildi.
Bu devre, İslam tarihçileri bahsi geçen sürece fütuhat devri demektedirler, birkaç saplantılı Batılı tarihçinin aksine bu döneme Bizans kaynakları dahi "yıkım" devri diyemiyorlar.
Yalnız Anadolu için bu durum geçerli değildir, İstanbul 61 kez kuşatılmış ve 60 kuşatmanın başarısız olduğu ifade ediliyor.
Esasen bu da yanlış bir okumadır;
Birkaç istisna kenara bırakıldığında 60 kez geldiğinde İslam orduları şehri hiç olmazsa yıkıp ve katliam yapabilecek güce ziyadesiyle sahipti.
Hiçbirinde bunu yapmadan geri dönmeleri esasen okumayı bilenler için çok şey anlatıyor.
Nitekim bu seferlerin sonucunda Galata, Sirkeci ve Yedikule'de bölgeler fetheden Müslümanlar, buraları imar ederek adeta İstanbul ahalisine yaşadıkları sefalet karşısında onları bekleyen ikbali temaşa etti.
Bizans ise burada yaşayan Müslümanlara katliam gerçekleştirerek 23 bin civarında ahalinin cinayetine girişti.
İşte bu katliam, Battal Gazi efsanesini doğurur.
Bu yazıda Evliya Çelebi, İbnü'l Esir ve Taberi'den hareketle ve Anadolu irfanını inşa eden sözlü kültürün gücünden yararlanarak Battal Gazi'yi anlatmaya çalışacağız.
Meseleye yalnızca akademik bilgilerle yaklaşıp asırlarca Türk ordusuna ilham kaynağı olmuş Battal'ı yok etmek yerine, halkın onu gördüğü gibi anlatmaya çalışacağız.
Bunu yaparken nispeten ciddi kaynakların onun hakkında söylediklerini makbul kabul edeceğiz.
Bu bir yerde inanç meselesi olduğuna göre efsanemizi kuru akıl yürütmelere mümkün olduğunca kurban etmemeye gayret edeceğiz.
Malatyalı değil, gayrimüslimdi
Bugün çoğu Malatyalı, Battal'ı hemşerisi olarak görmektedir. Malatya'yı gezdiğiniz zaman Battal Gazi'nin şehrin her taşına sindiğini görüyoruz.
Doğrusu Malatyalıların merdane karakterine Battal Gazi çok yakışsa da İbnü'l Esir ve Taberi'ye göre o Antakyalıdır.
Üstelik, İslam'ı cebinde bulmuş bir mirasyedi değil, sonradan İslam ile şereflenmiş gayrimüslim bir köledir.
Battal'ın Malatyalılığına vurgunun daha çok Evliya Çelebi'de görüyoruz.
Lakin İbnü'l Esir ve Taberi'nin kayıtlarını her daim Evliya Çelebi üstadımıza göre makbul etmek dosyanın ayağa düşmesini engelleyecektir.
Battal, asıl adı Abdullah olan Abdullah el-Battal'ın sıfatıdır.
Bu kelime "kahraman", "yiğit" gibi anlamları ihtiva eder.
Elbette, yukarıda söylediklerimizi belki de tenzih edecek bir ayrıntıyı da aktarmamız gerek.
İstanbul'u kuşatmak, her İslam komutanı için büyük bir şereftir.
Lakin her şerefli kişi İstanbul'u kuşatmış dersek doğru olmaz.
Nitekim Müslim bin Ukbe de İstanbul'u kuşatan komutanlardandır.
Oysa ona "Battal" gibi bir sıfat verilmediği gibi, "şerefsiz" anlamına gelen birçok unvana bizzat Müslümanlarca layık bulundu.
Nedeni şu ki; tarihe "Harre Günü" olarak geçen Medine Katliamını gerçekleştiren, son derece şeref yoksunu, operasyonun komutanı da bu adamdır.
Binlerce mazlum ve masum Müslüman kanını dökmüş, Medine kadınlarına günlerce tecavüz edilmişti.
Battal Gazi, 717-740 yılları arasında İstanbul seferleri başta olmak üzere pek çok sefere iştirak eder.
Evliya Çelebi'ye göre onu bu denli kahraman yapan İstanbul üzerine yaptığı bir çeşit intihar operasyonudur.
Evliya'ya göre; Bizans yukarıda sözünü ettiğimiz İstanbul katliamlarını gerçekleştirince intikam görevi Battal'a verilir.
Battal'ın İstanbul kuşatması diğerlerinden son derece farklıdır.
Müslüman askerleri bir çeşit intihar operasyonu ile bayağı karga tulumba şehrin içine dalar.
Bazı kaynaklar Battal'ın asıl hedefinin İmparatorun kızını kaçırmak olduğunu da söyler.
Evliya Çelebi'ye göre Bizans imparatorunun bizzat kendisini kaçırır.
Hatta Evliya'ya göre, kızı bulamayınca İmparatoru kaçırır.
İbnü'l Esir ve Taberi ise hadisenin ayaklarını biraz daha yere indirir.
Battal Gazi, bu operasyonla binlerce Müslümanın intikamını almak ve Bizans'ın aklını başına devşirip böylesi bir katliama girişmemesi için gözdağı vermişti.
Sarayın kalbine kadar Müslümanların gözünü kırpmadan ölüme koşması ve ahaliyi gafil avlayarak şehre girip çıkmaları kentte adeta terör estirmişti.
Bu hem bir intikamdı hem de İstanbul dışındaki Bizans ordusu içinde dehşet verici bir haberdi.
Battal Gazi'nin bu kahramanlığı kısa sürede tüm bölgede efsaneleşmesine neden olacaktı.
Eskişehir sathında yine Bizansla mücadele ederken şehit düşmüştü.
Onun İstanbul operasyonu şiirlere, Türkülere karışacaktı.
Osmanlı dağılma devresinde pek çok yiğit Mehmetçik küffarın katliamlarını engellemek için Battal'ın intihar operasyonlarını örnek alacaktı.
Bu sayede kaybedilen topraklarda düşman katliam yaparken en azından bir kez daha düşünmek zorunda kalacaktı.
Dosyayı bitirmeden "Atı alan Üsküdar'ı geçti" atasözümüz de Battal'a atıftır.
Onun şimşek gibi operasyonunu anlatmak için kullanılagelmiştir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish