Lavrentyev'in açıklamalarından bir kesit:
…kabul etmiyoruz, bunu defalarca belirttik. Türk tarafının bu adımlardan kaçınacağını umuyoruz, çünkü harekatın Suriye'de olumsuz sonuçları olabilir.
Türkiye'nin harekâtı çözüm olmaz, sadece sorunu derinleştirir, Lübnan-İsrail sınırında ve Gazze Şeridi'nde çözüm bulunmamış kriz koşullarında, olası harekatın istikrarsızlaştırıcı etkisi olur. Suriye'de İdlib gerilimi azaltma bölgesinde faaliyet yürüten Heyet Tahrir Şam (HTŞ) gibi yapılar bundan istifade edebilir.
Moskova'nın hesaplarından biri de ABD'nin çekilip çekilmeyeceği belirsizliğinden faydalanarak Kürtleri Şam'a yaklaştırmak.
Diğer taraftan bu zamana kadar sadece Ankara ile görüşme konusunda değil, Kürtlerle yakınlaşma meselesinde de Moskova'yı dinlemeyen bir Esad var.
Gelinen aşamada ABD'nin Suriye'den çekilmesi durumunda oluşacak boşluğu taraflar kendi lehlerine kullanmak için "silahlarını çekmiş" durumda.
Görünen o ki, ABD çıkarsa, Suriye, Moskova-Ankara hattında gerginliğe yol açabilecek gelişmelere gebe.
Türkiye ve Rusya dışişleri bakanları arasında dün(bugün!) bir telefon görüşmesi gerçekleştirilmesi muhtemelen özel temsilcinin Astana'da yaptığı açıklamalarla bağlantılı.
ABD çekilme kozunu Kürtleri Ankara'ya yaklaştırmak için, Rusya ise bu durumu Kürtleri Şam'a yaklaştırmak için kullanıyor.
Bunu yaparken Vaşington Ankara'ya, Moskova'da Şam'a "Kürtlerle anlaşın" telkininde de bulunuyor.
Bu telkinler şu ana kadar bir sonuç vermiş değil.
Bundan sonra da vereceğine dair somut bir gösterge yok.
Anlayabildiğimiz kadarıyla Ankara "Öcalan kozunu" kullanma planlarını tartışıyor.
Öcalan'ın Mazlum Kobani ile özel bir bağı olduğuna dair haberler basına yansımıştı.
Bu "Kandildekiler üzerindeki etkisi ayrı, Rojava'dakiler üzerindeki etkisi ayrı" olabileceği şeklinde bir yaklaşıma yol açmış olabilir.
Bilemiyoruz tabii sadece bir öngörü.
Şam ise eğer ABD çelişirse, Kürtlerin her halükârda kendisine yanaşacağını düşünüyor.
"Bu zamana kadar Moskova'dan bu işin çözümüne dair "Çeçenistan modeli"nden tutun da "Tanzanya modeline", kadar hiçbir teklifi kabul etmemişken, "biraz daha sabredelim, çoğu gitti azı kaldı" modunda bekliyor.
Asıl itibarıyla ne yapacağını bilmiyor.
Peki ya ABD çekilmezse?
Ya askerlerini çeker ama hava sahasını açmazsa?
Bu ve benzeri soruların cevapları şimdilik yok.
Bu arada son zamanlarda İsrailli bazı bakanlar ve yetkililerin konuyla ilgili sosyal medya üzerinden yaptıkları açıklamalar ön plana çıkıyor.
Benzer açıklamalar Irak Kürdistan Bölgesindeki referandum öncesi süreçte de yapılıyordu. Sonrası malum.
Eğer ABD çekilirse İsrail'in Suriye'de İran'ın etkisini yok etme planları suya düşer.
Eğer ABD çekilirse zaten Ukrayna'da bitecek olan savaş sonrası Rusya, Suriye'ye ek güç gönderir ve artık Suriye'de Rusya'yı "kimse tutamaz".
Bu sebeple aslında Türkiye Amerikan güçlerinin Suriye'den çekilmesini değil, sadece "önünü açmasını" istiyor.
Çünkü aksi taktirde sahada yazının başında belirttiğim, Astana'daki açıklamaları yapan ve Ukrayna savaşını da "kazanmış" bir Rusya ve bölgedeki etkisini yitirmemiş bir İran ile muhatap olmak hatta karşı karşıya gelmek durumunda kalabilir.
Kalırsa ne olur, diyenler olacaktır.
Cevabım şu:
Entia non sunt multiplicanda praeter necessitatem.
Kısaca, "birden fazla seçenek, çözüm varsa, daha kolay olanını seçin" ya da "bir sorunun en basit çözümü en iyi çözümdür."
Dönüp dolaşıp aynı yere geliyorum: Çözün şu "olmayan Kürt sorunu"nu bitsin bu işler, önümüze bakalım.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish