Hemen herkes, halkın oylarıyla seçilmiş bir belediye başkanının görevden alınmasının doğru bir yöntem olmadığını söylüyor.
"Madem görevden alacaktınız, seçimlere girmesine neden izin verdiniz" sorusunu da haklı olarak soruyor.
Ben, kayyım uygulamasının kimin işine yaradığına kafa yormaktan yanayım.
Türkiye, kayyım sorununa hiç vakit kaybetmeden bir çözüm üretmelidir.
Hatırlayım, 15 Temmuz 2016'daki FETÖ'cü darbe girişiminin ardından Olağanüstü Hal (OHAL) ilan edilmişti.
Söz konusu dönemde 674 sayılı KHK ile yerel yönetimlerle ilgili yapılan değişiklikler kapsamında belediye başkanlıklarına "kayyım" ataması uygulaması getirildi.
İçişleri Bakanlığı resmî sitesinde, kayyım uygulamasına ilişkin tüm bilgileri bulabilirsiniz.
Bu nedenle sözü uzatmadan, 2016'dan buyana 149 kez Kayyım uygulamasına gidildiğini hatırlatarak asıl konuya geçelim.
Kayyım kimin işine yarıyor?
Kesinlikle terör örgütü PKK'ya yarıyor.
Çünkü PKK bu sorunu çok iyi kullanıyor.
Peki bu nasıl oluyor?
Tıpkı milletvekili adayları listesinde olduğu gibi belediye başkan adayları listesi de terör örgütünün Başkanlık Konseyi tarafından, başka bir deyişle Kandil tarafından hazırlanıyor.
Kandil bu listeyi hazırlarken sinsi bir plan yapıyor.
Belediye başkan adaylarını, örgütsel faaliyetleri nedeniyle haklarında davalar olan ve bu davaların mahkumiyetle biteceğini bildiği kişiler arasından seçiyor.
Terör örgütü, bu kişilerin seçildikten bir süre sonra sonuçlanan davalarda mahkûm olacaklarını ve görevden alınacaklarını, yerlerine kayyım atanacaklarını biliyor.
Örgüt, hedeflediği kayyım uygulaması gerçekleşince de Kürtlere haksızlık yapıldığı, oylarının yok sayıldığı, Kürt seçmenin iradesine değer verilmediği propagandasıyla halkı sokaklara döküyor.
Her kayyım uygulaması, PKK'nın, Kürtlerin devletle olan ilişkisini bitirmeye yönelik stratejisine malzeme oluyor.
PKK, Kayyım üzerinden Kürtleri devlete daha çok yabancılaştırıyor, düşman ediyor.
Ayrıca Türk-Kürt ayrışmasına zemin hazırlıyor, Kürtleri Türkiye'nin geri kalanından uzaklaştırıyor.
Ve kayyım, her geçen gün terör örgütü ve siyasi uzantılarının yanında yer alacak şekilde politize olanların çoğalmasına katkı sağlıyor.
Bu şekilde politize olmuş kitleler ise terör örgütü ve siyasi uzantıları tarafından çok daha kolay yönlendirilir, kullanılır.
Daha da gecikilmeden kayyım uygulamasının PKK'ya malzeme olmasına son vermelidir.
İktidarın elinde bunu yapabilecek imkanlar var ve birtakım değişikliklere gidilebilir.
CHP, iktidar olduğunda kayyım uygulamasını tamamen kaldıracağını söylüyor.
Bu gerçekleşirse, neler olacağını yaşayıp göreceğiz.
Eğer Cumhur İttifakı bir sonraki seçimleri kazanarak devam edecekse, bu durumda yeni dönemde kayyım sorununu küçük bir değişiklikle çözebilir.
Buna göre, milletvekili ve belediye başkan adayı olacaklardan sadece savcılıktan alınacak temiz kâğıdı değil aday hakkında devam eden bir dava bulunmadığına ilişkin belge de istenebilir.
Böylelikle davaları süren kişilerin seçildikten sonra kayyım uygulamasıyla karşı karşıya kalmasının ve bunun terör örgütü tarafından istismar edilmesinin önüne geçilmiş olur.
Türkiye'nin bütçesinden Güneydoğu bölgesindeki belediyelere verilen önemli miktarlardaki paranın terör örgütüne gitmesi, belediyenin olanaklarının, araçlarının, iş makinelerinin örgütün yararına kullanılması elbette kabul edilemez.
Devletin tedbir almasından ve böylesi bir duruma müdahale etmesinden daha doğal bir şey de olamaz.
Ama açık konuşmak gerekirse, bölgedeki Kürt kökenli vatandaşlarımıza bu durumu kolay kolay anlatamazsınız.
Çünkü büyük çoğunluk, DEM Parti ve terör örgütü PKK'nın hem baskısı hem de propagandasının etkisi altında.
Bölgeye gidip, halkla konuşanlar ne demek istediğimi çok iyi anlayacaktır.
Ayrıca kayyım uygulamasına yönelik protestoların, eylemlerin sadece bölgede kalmadığı, Adana, Mersin, İstanbul, İzmir, Ankara gibi metropollere de sıçradığı, huzuru kaçırdığı ve toplumsal barışa zarar verecek noktalara ulaştığı düşünülürse, sorunun bir an önce çözülmesi ülkenin yararına olacaktır.
Hepimiz biliyoruz ki yeni kayyım uygulamaları gelecek.
Ama unutmayalım ki her kayyım, terör örgütünün, Kürt kökenli vatandaşlarımızı Devletten uzaklaştırmak için yapacağı kirli propagandalarına malzeme olacaktır.
Terör örgütü ve siyasi uzantılarının elinden bu silah bir an önce alınmalıdır.
Çünkü bu sorun artık sürdürülemez bir hale gelmiştir.
Yazıyı okuyanlar arasında, 2 konu üzerinden hatırlatma yapanlar olacaktır.
Bunlardan birincisi, "Terör örgütü PKK, hakkında dava olmayan, örgütle ilişkisi bilinmeyen birilerini aday yapar. Bu kişi seçilince belediyenin olanaklarını PKK lehine kullanır. Devlet de bunu tespit eder ve kayyım ataması yapar. PKK'nın planı da yine işler" diyecektir.
İkinci olarak ise, Esenyurt örneği verilerek, "Ahmet Özer DEM partili değildi, ayrıca yürürlükte de bir davası yoktu, ama kayyım uygulamasına gidildi" diyenler çıkacaktır.
Aslında bu tür yorumlar, yanıtları da içinde barındırır.
Konu biraz ayrıntılı bir şekilde incelendiğinde söz konusu yanıtlar bulunacaktır.
Bu yorumlara yanıtların neler olduğuna ilişkin görüşlerimizi daha sonra kaleme alacağımız yazılarda aktaracağız.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish