Yeni Amerikan edebiyatının babası: Ben başkalarının irademi eğip bükeceği bir insan değilim; ancak kendi irademi eğip bükmeyi beceriyorum

Mayis Alizade Independent Türkçe için yazdı

Amerikalı yazar Sherwood Anderson (1876-1941)

Sherwood Anderson, benim mensup olduğum yazarlar kuşağının babası ve Amerikan edebiyatının, bizim mirasçılarımızın sürdüreceği geleneğin temelini atmış kişiliktir. Ona gereken değeri vermediler. Dreiser onun ağabeyi, Mark Twain ise ikisinin de babasıdır.


Kendine üstat olarak gördüğün bir yazara yıllar sonra bu değeri verme erdemini William Faulkner sergilemişti.

Ondan etkilenerek öyküler yazmaya başlamış ve bu işin "tam da kendisine göre bir iş olduğunu" hisederek sımsıkı bağlanmıştı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Her gün buluşup iki şişe viski içtikleri Sherwood Anderson'la buluşma yerine birkaç gün gitmeyince Anderson, onu görmeye gelerek "Sen bana dargın mısın?" diye sormuş; "Roman yazıyorum" yanıtını alınca sadece "Aman Allah'ım" diyerek çekip gitmişti.

Kısa süre sonra sokakta karşılaştığı Anderson'un eşi, "Okuması için zorlamamanız durumunda, Sherwood kitabınıza onay yazısı yazarak yayınevine göndermeye hazırdır" deyince Faulkner yazmak için daha da hırslanmış ve 24 yıl sonra edebiyat alanında Nobel ödülünü kazanmıştı.

Ve sadece kendisinin değil, Amerikan edebiyatına 1920'lerde gelen kuşağın ve ondan sonraki tüm edebi nesillerin sürdüreceği geleneğin babasının Sherwood Anderson olduğunu katiyetle ifade etmişti.

Burada zerre kadar mübalağa olmadığı gibi, bir öğrencinin üstadına vefa duygusu da işin çok az kısmını oluşturuyor; burada dakik bir tespit ve adam gibi bir itiraf var.

1920'lerin sonlarından itibaren Sherwood Anderson'a yazdığı mektuplarda Thomas Wolfe'un da onu bir üstat ve aşırı sıkıntılı durumlarında en güçlü manevi destekçisi olarak gördüğünü belirttr.

Belki o kadar genç yaşta (1900-1938) hayatını kaybetmeseydi, Faulkner'inkine benzer bir tespiti ve itirafı günün birinde Wolfe'un kaleminden de okuyacaktık.

Dos Passos'un da, Caldwell'in de, Hemingway'in de, Fitzgerald'ın da ondan ne ölçüde etkilendiğini Amerikan edebiyatının son yüzyılını izleyenler çok iyi biliyor ve görüyorlar.

Sherwood Anderson'un Türkçe basılmış kitaplarına okurların büyük rağbet gösterdiği şüphesiz.

William Faulkner'ın tespiti ışığında bakıldığında, bir yazarın edebiyatının yeni döneminin beşiği başında nasıl ve neden durduğunu en net biçimde görebiliyoruz.

Bu bağlamda, Sherwood Anderson'un dünyanın tüm genç yazarları için bir örnek teşkil edebileceğini ve bir üstat rolünü oynayabileceğini düşünmek yanlış bir tutum olmayacaktır.

Amerikan edebiyatının son bir asırlık geleneğinin beşiği başında durmuş bir kalem sahibinin yaşamla ilgili bazı deyimlerini Independent Türkçe okurlarıyla paylaşmanın bizleri de mutlu ettiğini belirtmek isterim…

Bazen akıl, ilerleme gücünü kaybettiğinde, vücut onun yerini alır ve o zaman başlanmış işin bitirilmesi geri dönülmez, kaçınılmaz olur.

 

Muhtemelen karakterimden dolayı günaha direnemiyorum, o yüzden günaha batacağım. Kutsallık kazanmazsam bile, dilimde Allah Kelamı, aklımda ise benim olmayan kadının omuzları ve boynu olacak.

 

Her bir insanın vücudunda sonu olmayan sessiz düşüncelerin kocaman bir kuyusu vardır. Kesin biçimde belirlenmiş bu veya diğer kelimeler sesli telaffuz ediliyor; ancak aynı zamanda içerdeki derinlikte, en gizemli derinlikte farklı kelimeler sesleniyor. Bu, düşüncelerin ve ifade edilmemiş duyguların yığılımıdır.

 

Her bir erkek çocuğun yaşamında ilk kez geçmişine yüz tuttuğu bir an gelir. İşte belki o zaman çocuk, yetişkinlik çağına adım atar. Çocuk kendi küçük şehrinin sokaklarını dolaşır. O, dünyaya nasıl bir şahsiyet olarak giriş yapacağına dair geleceği düşünür. Çocukta vicdanlı düşünceler ve esef duyguları uyanır. Ya belki istediği gibi olmazsa...

 

Adam, hayattan istediğini bir türlü alamadı. Ne istediğini ise kendisi de bilmiyordu.

 

Kadında, dünyayı anlamsız insanların doldurduğuna ve susmadan konuştuklarına ilişkin bir düşünce vardı.

 

'Senin hayat bilimine ihtiyacın olacak' dedi kadının sesi titreyerek. Elini George Willard'ın omzuna koydu ve gözlerine bakması için kendine doğru çevirdi. Yoldan geçenler, şimdi onların kucaklaşacaklarını düşünebilirlerdi. 'Yazar olmak niyetindeysen, kelimeleri şımartmaman gerekir' diye kadın izah ediyordu.

 

Wash Williams korkusuz bir insandı. Bir olaydan sonra yaşamdan nefret etti ve şairin kendinden geçmesi gibi tüm kalbiyle nefret etti. Öncelikle kadınlardan. Kadınları "ifrit" olarak adlandırıyordu. Erkeklere ise biraz farklı yaklaşıyordu. Erkeklere acıyordu. "Dünyada herhangi bir ifritin ayakkabısının altında oturmamış insan var mıdır?"

 

Yenoah'ın hiçbir işi doğru yürümüyordu. Adam bir türlü büyümediği için insanları anlamıyor ve kendisini anlamalarına muvaffak olamıyordu. İçindeki çocuk hep gerçekliğe, onun para yanına, cinsiyet konularına ve çelişkili görüşlere çarparak yara alıyordu.

 

Adam sessizce uzanmıştı, vücudu yaşlı olduğu gibi, ondan gelecek fayda da azdı; ancak içinde bir şeyler tamamen genç kalmıştı. Adam, hamile kadın gibiydi; ancak karnında bebek değil, gençlik taşıyordu.

 

Zamanında ve gereken yerde doğmayan insan, bunun azabını yaşıyor ve başkalarına da azap yaşatıyordu.

 

Yakınlar, istenen an sana karşı çok ilginç davranabiliyor, başka bir zaman canını çok acıtırlar. İstesen de istemesen de onlara karşı ihtiyatlı olunması gerekir.

 

Korkunç bir hızla koşmak istiyordum, durmadan koşmak, koşmak. Şehirden, kıyafetimden, kocamdan, vücudumdan, her şeyden defolmak istiyordum… Her şeyden kaçmak istiyordum; ancak bir şeye varmayı da istiyorum. Neler yaşadığımı anlıyor musunuz, azizim?

 

Jessy'nin gücü yarıya kadardı. O, başkalarının üzerinde hakimiyet kurmasını becerirken, kendi üzerinde kuramıyordu.

 

Ben başkalarının irademi eğip bükeceği bir insan değilim; ancak kendi irademi eğip bükmeyi beceriyorum.

 

Hayatı anlama yeteneğinin olabileceğini düşünen kadın, genç adamın önündeki yaşam kapısını açmaya tahammül edemiyordu.

 

Hadi, hadi. Bırakın beni kaynatsınlar, ütü yapsınlar ve nişastalasınlar.

 

Adam kendine dair düşünceler üretiyordu ama gençlikte bu düşünceler hep keder uyandırıyordu.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU