İran uzmanı Talebi: İran ve Suudi Arabistan arasındaki bu "acı ve tatlı paradoksal yakınlaşma", bölgenin geleceği açısından kritik bir döneme işaret ediyor

Mayis Alizade Independent Türkçe için Ortadoğu ve Körfez ülkeleri uzmanı Rıza Talebi ile konuştu

Görsel: AA

Irak'taki Baas diktasından 21,5 yıl sonra Suriye Baas Partisi'nin de 11 günlük halk isyanı sonucunda, -Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in tabiriyle- "tarihin çöplüğüne gönderilmesi", Türkiye'nin elini güçlendirdiği kadar İran'ın elini zayıflattı.

İroni midir nedir; şu garipliğe bakar mısınız Allah aşkına:

Sovyet döneminde Haydar Aliyev ve Hafız Esad yakın arkadaşlardı, bu dostlukları Aliyev'in Haziran 1993'te iktidara dönmesinden sonra daha da pekişmişken Beşşar Esad da İlham Aliyev'in en kıymetli misafirlerinden biri olarak Azerbaycan'ı ziyaret etmişti.

Şimdi, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, 8 Aralık'ta devrilen Suriyeli meslektaşının başında durduğu bir rejimden "Esad diktası tarihin çöplüğüne gönderildi" diye bahsediyor.

"Uluslararası politikanın değil ilkesi, annesi-babası bile yoktur" denilirken muhtemelen bu gibi örneklere isnat ediliyor...

İçinde Irak'ın ve Suriye'nin de bulunduğu "direniş ekseni", daha Esad ailesinin tepetaklak olmasına kadar bir dizi acziyetin içine düşmüştü:

3 Ocak 2020'de rejimin gözbebeği Kasım Süleymani'nin Bağdat havaalanında bizzat Başkan Trump'ın emriyle dronlarla katledilmesinden sonra Suriye, Lübnan, Gazze ve İran topraklarına düzenlenen İsrail operasyonlarına gereken yanıtları verememesi, Tahran'ın itibarını iyice düşürmüşken Hamas lideri Heniye'nin Tahran'da, Hizbullah lideri Nasrallah'ın Beyrut'ta, Hamas lideri Sinvar'ın Gazze'de katledilmesi rejimi zaten şaşkına çevirmişti.

"Direniş ekseni"nin sondan önceki ve belki en önemli zincirini teşkil eden Suriye'den dışlanmasının, Tahran rejimini aşırı telaş içinde yeni arayışlara itmesi kaçınılmaz bir durum.

Esad ailesi iktidarının Suriye'de sona ermesiyle Tahran rejimi ne düşünüyor?

İran'ın devreye sokabileceği yeni plan veya girişimleri var mı?

Independent Türkçe'nin sorularını Almanya'nın Leipzig Üniversitesi araştırmacılarından Ortadoğu ve Körfez ülkeleri uzmanı Rıza Talebi cevapladı.
 

Rıza Talebi.jpg
Ortadoğu ve Körfez ülkeleri uzmanı Rıza Talebi

 

"Suudi Arabistan bölgesel stratejik dengelerde vazgeçilmez bir aktör olmayı sürdürdü"

İran ve Suudi Arabistan arasındaki ilişkiler tarih boyunca ideolojik, siyasi ve ekonomik çelişkilerle şekillendiğine işaret eden Rıza Talebi, "İki ülke arasında özellikle Gazze meselesi, Ortadoğu'da liderlik mücadelesi ve İslam dünyasında hakimiyet arzusu gibi konular temel çatışma noktalarıdır. Son yıllarda, bu rekabete Çin ve Rusya gibi küresel güçlerin bölgedeki etkisi de eklendi. Bu güçler, Suudi Arabistan'ı ana eksen olarak görme eğiliminde. Örneğin, Katar krizinde dahi, her ne kadar Katar ve Suudi Arabistan arasında ciddi gerilimler yaşansa bile Suudi Arabistan bölgesel stratejik dengelerde vazgeçilmez bir aktör olmayı sürdürdü. Bu bağlamda, Suudi Arabistan'ın İsrail ile yakınlaşması da yeni bir denge arayışının göstergesidir. Ancak, bu yakınlaşma Suudi Arabistan'ın kendi iç politikalarını da yeniden şekillendirmesine yol açtı. Özellikle Veliaht Prens Muhammed bin Selman döneminde Suudi Arabistan, siyasal İslam'dan uzaklaşmayı ve bir tür 'iyi diktatörlük' imajıyla modernleşme sürecini hızlandırmayı hedefledi. Bu durum, ülkede radikal İslam'ın etkisinin azalmasıyla sonuçlanmış, ancak bölgedeki radikal İslamcı hareketlerin -özellikle de Sünni İslam'ın cihatçı kollarının- zayıflamasına ve İran'ın anti-kapitalist Şii İslam söyleminin meşruiyet zeminini kaybetmesine yol açtı. Örnek vermemiz gerekirse, Irak ve Suriye'deki gelişmeler bu durumun açık bir yansımasıdır" değerlendirmesinde bulundu.


"İran, Trump'ın döneminde uygulanan azami baskı ve  yaptırımlar nedeniyle, Suudi Arabistan'a taviz vermeye hazır hale gelmişti"

Talebi, "Son dönemde Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin, Katar'la birlikte Suriye politikalarını değiştirdiği gözlemleniyor. Bu yeni yaklaşımda, geçmişte desteklenen vekalet savaşları (proxy wars) ve cihatçı gruplar terk edilerek Sünni Arap İslam'ı yeniden yapılandırılmaya çalışılıyor. Bu süreçte İhvan hareketi (Müslüman Kardeşler) gibi oluşumlar karşı bir tehdit olarak konumlandırılırken, İran'ın Şii İslam'ı ve Türkiye'nin İhvan yanlısı Sünni İslam'ı farklı birer kutup olarak ortaya çıkmaktadır. Bu stratejik dönüşüm, bir anlamda Ortadoğu'nun yeni bir 'Soğuk Savaş' sahası haline geldiğine işaret ediyor" dedi.

Rıza Talebi, sözlerini şöyle sürdürdü:

Nasıl Ukrayna'da Rusya ve Avrupa savaşırken, ABD ve Çin bu çatışmanın dışında mücadele veriyorsa, Ortadoğu'da da benzer bir denklem şekilleniyor. Ancak bu süreçte, İran'ın yalnızlaşma politikası dikkat çekici. İran, Trump'ın başkanlığı döneminde uygulanan azami baskı politikası ve uluslararası yaptırımlar nedeniyle, Yemen ve Suriye gibi meselelerde Suudi Arabistan'a taviz vermeye hazır hale geldi. Her ne kadar tavizlerin tam anlamıyla hayata geçtiği söylenemese de bu durum İran'ın bölgedeki stratejik konumunu zayıflattı.


"Suudi Arabistan, Yemen'den Hürmüz Boğazı'na kadar geniş bir coğrafyada dengeleri kontrol altına almak isterken, İran'ın rejimsel zorluklarla başa çıkma çabası bu sürece yeni bir boyut katıyor"

İran'ın bu yeni süreçte yalnızlaşmasının, Suudi Arabistan'ın liderliğinde şekillenen "İbrahim Anlaşmaları" yerine, bir tür "İsmail Anlaşması" perspektifine doğru evrilildiğini söyleyen Taleni, "Bu yeni yaklaşımda, İhvan'ın güçlenmesi, Hizbullah'ın zayıflaması ve İran ile Türkiye'nin politikalarının değişmesi bekleniyor. Geçmişte, İran ve Suudi Arabistan'ın ortak bir tatbikat yapacağına dair haberler dikkat çekmişti. Bununla birlikte, Suudi Arabistan'ın son dönemde İran'ın toprak bütünlüğünü savunması ve İsrail'i 'durdurma' çağrısı yapması, yeni bir bölgesel denge arayışına işaret ediyor" şeklinde konuştu.

Bu durumun, Suudi Arabistan'ın hem İslam dünyasının lideri hem de ABD'nin bölgedeki stratejik ortağı olma iddiasını güçlendirdiğini ifade eden Talebi, "Aynı zamanda bu gelişmeler İran'ın da bu yeni düzen içinde kendine bir yer bulmaya çalıştığını gösteriyor. Suudi Arabistan, Yemen'den Hürmüz Boğazı'na kadar geniş bir coğrafyada dengeleri kontrol altına almak isterken, İran'ın rejimsel zorluklarla başa çıkma çabası bu sürece yeni bir boyut katıyor" dedi.
 


"Çin, Rusya ve ABD gibi büyük güçler, Suudi Arabistan'ı bölgesel dengeyi sağlayacak bir eksen olarak görüyor"

"Suudi Arabistan'ın bu yeni stratejik yaklaşımı, İran açısından bir dizi riski de barındırıyor" diyen Rıza Talebi, bunları şöyle sıraladı:

  • Askeri çatışma riski: İran, İsrail ile doğrudan bir çatışmak yerine Suudi Arabistan'ı hedef alabileceği bir duruma sürüklenme endişesi taşıyor. Bu durum, Suudi Arabistan'ın ABD ve bölgedeki diğer müttefikleriyle ilişkilerini daha da derinleştirme ihtiyacını artırdı.
     
  • Ekonomik dengeler: Petrol ticareti, Hürmüz Boğazı'nın kontrolü ve uluslararası ticari güzergahlar gibi konular iki ülke arasındaki ilişkilerde kritik öneme sahip.
     
  • Büyük güçlerin rolü: Çin, Rusya ve ABD gibi büyük güçler, Suudi Arabistan'ı bölgesel dengeyi sağlayacak bir eksen olarak görüyor. Bu durum, Abu Dabi gibi diğer bölgesel aktörlere de bir mesaj niteliği taşıyor.


"Suudi Arabistan, kendini garanti altına alırken, İran da bu yeni dengeye yer edinme çabasını sürdürüyor"

"İran ve Suudi Arabistan arasındaki bu 'acı ve tatlı paradoksal yakınlaşma', bölgenin geleceği açısından kritik bir döneme işaret ediyor" diyen Rıza Talebi, sözlerine şöyle açıklık getirdi:

Suudi Arabistan, kendini garanti altına alırken, İran da bu yeni dengede yer edinme çabasını sürdürüyorr. Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın politikaları ve İran'da Mücteba Hameney'in yükselen profili, her iki ülkenin bir tür 'iyi diktatörlük' modeliyle yeni bir düzen oluşturma arayışını yansıtıyor.

"Bu süreçte, siyaset sahnesinin görünen yüzü buzdağının yalnızca küçük bir parçası" diye vurgulayan Rıza Talebi, "Arkada, kapalı kapılar ardında yürütülen müzakereler ve güç savaşları, Ortadoğu'nun kaderini şekillendirmeye devam ediyor" ifadeleriyle sözlerini sonlandırdı.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU