Kültürel ve sanatsal olarak saf kalmak sadece melez bir ironi!

Vahap Aydoğan Independent Türkçe için yazdı

Görsel: Independent Türkçe/ChatGPT

Doğada var olan canlıların hamisi kabul edilen, çerçevesine sığamayan, dokunup değişimi ve dönüşümü görev sayan canlı şüphesiz ki insan oldu.

İnsanın ekosistemin ritmini bozması, doyumsuz bir duygu dünyasına sahip olması ve süreç içerisindeki dinamiklerin devinimi, kendisini de başkalaşmaya zorladı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Küresel ve postmodern bir dünyada kültürel farklılıkların sentezi yaşanırken, küresel kültüre karşı toplumların kendi kimliklerini koruma ve kültürel kodlarına sahip çıkma çabasıyla toplumsal birçok reaksiyonun varlığı kaçınılmaz oluyor.

Küreselleşen ya da melezleşen kimlik, günümüz sanatçılarının en çok kafa yorduğu ve üretimlerinde özne olarak ele aldığı kavramların başında gelir.

Özellikle postmodern kuramların etkisiyle kişisel kimlikten kültürel kimliğe bir yol izlendiğini görüyoruz.

Coğrafi ve etnik kimliği, etnik ve melez kültürü bir sorunsal alan olarak ele alıp bu konulara odaklanan sanatçıların yanı sıra; cinsel kimlik, dini ve mistik temaları irdeleyen çalışmaların da bir potada melezleştiği görülüyor.

Teknolojik gelişmeler, iklim felaketleri, savaşların insanların üzerindeki baskıyı artırarak daha güvenli yerlere yönlendirmesi, küresel boyuttaki salgınlar, ekonomik olarak kapital sınırları zorlamaya çalışan güçler ve sistematik olarak dejenere olan toplumların ve kültürlerin iç içe geçmesi; melez bir dünyaya evrilmeyi zorunlu kıldı.
 

 

Bugünün dünyasında özellikle dünya savaşlarının sonuçları ve küreselleşmenin kendi dinamikleriyle beraber getirdiği kavramlar arasında "teklik" anlayışının hâkimiyetini kaybettiği çok açık.

Coğrafi ve kişiler arası etkileşimler, melez anlayışı spontane bir şekilde sınırların ötesine taşıyor.

Kültürel paradigmalar, öz olarak kendisini ne kadar korusa da değişen ve dönüşen bir dünyada değişimler kaçınılmaz.

Algılar, yaşam biçimi, kaygılar, giyim, gastronomi ve sanatsal yaklaşımlar sosyokültürel ve psikolojik alanlarda bir geçiş süreci ile kaynaşmaya devam ediyor.

Değişmeyeceği düşünülen radikal tabular bile değişim karşısında boyun eğmekte ve hızla farklılaşıyor.

Fiziksel mekân algılarımız da hızla yerini yenisine bırakıyor.

Küreselleşmenin iktisadi ve kültürel yönlerinin ruh sağlığımız üzerindeki etkisi ise azımsanamayacak boyutlara ulaştı.

Çünkü kapitalizm artık sadece metayı pazarlamamakta; aynı zamanda ses, görüntü, imge, düşünce ve sürreal nüansları da pazarlıyor.
 

1
Vaha Aydoğan, hilal modelini Göbeklitepe ören yerinden alınan motiflerle süsleyecek / Görsel: AA

 

Dil, teknoloji, sanat, siyaset, ticaret ve ulaşım gibi tüm kavramların yaratıcıları kuşkusuz bizleriz.

Bu yeni üretimler o kadar güçlendi ki, yaşamı kitlesel bir organizasyonla şekillendirdik.

Bu bağlamda kültür, tarih ve toplumsal süreç içerisinde yaratılan bütün değerler, melez bir yaratım sürecine de hizmet etmeye başladı.

Melez kavramının kültürel ve sosyo-iktisadi alanlarda sürekli değişen ve dönüşen bir yapıya sahip olduğunu söyleyebiliriz.

Kültürün yalıtılmış ve homojen bir alan olarak incelenemeyeceğini ve hayatın dinamikleri karşısında melez kavramının kaçınılmaz bir realite olduğunu kabul etmeliyiz.

Bu sebeple yeni sanat formları, enstalasyonlar ve dijital-teknolojik üretimler, sanat ve sanatçıların yerel anlamda kültürel üretim algoritmalarının değişmesini kaçınılmaz kılıyor.

Değer yargıları ve insan yaşamındaki algoritmalar değiştikçe kültürlerin sanat anlayışlarında da çoklu üslup ve tekniklerin arttığını görüyoruz.

Farklı kültürlerin bir potada kaynaşması ancak melez bir yapıyla harmanlanabilir.

Üslup, tarz ve yaratıcı düşüncelerin birbirleriyle etkileşimi, melez sanatın doğuşunu kaçınılmaz kılıyor.

Teklik, çoğulcu bir değişim ile şekil değiştirmiş ve doğal olarak sanatçı ile sanatı da aynı derinlikte etkiledi.

Sanat ise bu değişime kayıtsız kalmamış ve birçok disiplin alanını bir arada kullanarak melez bir üsluba evrildi.

Bu olağandışı durumların sonucunda melez insan, melez dil, melez müzik ve benzeri birçok kültürün kaynaşması, birbirine geçmiş disiplinlerin varlığını doğurdu.

Teklik anlayışı yerini çoğulcu bir yapıya bırakmış, sanat ve sanatçılar da bu değişimden etkilendi.
 

 

Gastronomi, giyim, yaşam tarzı, kültür ve sanatsal bakış açılarının iç içe geçtiği bir çağda saf kalmanın sadece ironik ve romantik bir düşünceden öteye gitmeyeceği açık.

Sanatçıların hangi coğrafyada eser verdiklerinden ziyade, hangi tarzda ve disiplinlerde nasıl eserler ürettikleri daha dikkat çekiyor.

Modern sanatın geride kaldığı; çağdaş ve dijital sanatlar gibi yeni yaklaşımların hayatımıza girdiği bir dönemde, bu eserler melez sanatın varlığını bize sorgulatıyor.

Örneğin, dijital sanatın klasik sahalardaki hareketliliği ya da bireyin sanat eserinin bir parçası olduğu kavramlar, sanatsal zenginlik açısından büyük bir değer taşıyor.

Sonuç olarak, küreselleşen dünyada değişen ve dönüşen sanat ile sanatçıların melez sanat kavramından etkilenmesinin kaçınılmaz olduğunu görüyoruz.

Bu kültürel kaynaşma biçiminin toplumlar arasında farklılıklar göstereceği de aşikâr.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU