Esad rejimi öncesi Suriyeli Alevilerin durumu

Faik Bulut Independent Türkçe için yazdı

Kolaj: Independent Türkçe

Suriye'deki yaklaşık irili ufaklı 22 dini ve etnik topluluktan biri olan Arap Alevilerinin geçmişi merak konusudur.

Biz Alevi toplumunun son yüzyılından, daha çok da baba Hafız Esad ile oğlu Beşşar'ın 53 yıllık rejimi öncesinden bir kesit sunacağız.

Geçmişi daha iyi anlayabilmek için de güncel durum hakkında bazı bilgiler vereceğiz. 
 


HTŞ (Heyeti Tahriri Şam) cihatçılarının Türkiye'nin de desteği ve teşvikiyle 27 Kasım 2024 tarihinde Halep'i ele geçirmesini takiben Hama, Hums ve Şam şehirleri birbiri peşi sıra düştü.

Her ne kadar sıkı bir disiplin içinde hareket etmeleri ve kimseye zarar vermemeleri hususunda uyarıda bulunulsa da 18 cihatçı gruptan oluşan HTŞ bileşenlerinden bazılarının Halep'e girerken, ellerindeki pankart benzeri kartonlara mezhepçi bir güdüyle "Sünniler geliyorrrrr!" diye yazdıkları, "Halep Sünni'dir, Sünni kalacaktır!" sloganını duvarlara nakşettikleri görüldü.

Bu arada yolda sokakta rastladıkları erkekler ile başı açık kadınlara "Alevi misin, Sünni misin" diye sorup ona göre muamele edenlere rastlandı.

Emevi camisinde namaz kılanların, "Camiyi Sünnilere kazandırdık, bundan böyle Rafıziler (Şii ve Aleviler) buraya giremez!" demeleri de işin cabasıydı. 

Halep'te Alevi toplumunun önemli tarihsel kişiliklerinden Hüseyin bin Hamdan El Hasibi'nin türbesine saldırıldığı ve türbe görevlilerinin öldürüldüğüne dair görüntülerin dolaşıma sokulması üzerine birçok şehirdeki Alevi topluluklar sokağa döküldüler. 

Olayları yatıştırmak amacıyla harekete geçen geçici Şam hükûmeti, "Türbeye yönelik saldırının eski bir vaka olduğunu" açıkladı. 

Diğer yandan SOHR (Suriye İnsan Hakları Gözlemevi), Tartus'un Kherbat El Mezza köyünde ikamet eden bazı kişilerin evlerinin aranmasına izin vermemesi üzerine çatışma çıktığını öne sürdü. 1


Mezhepçilikten zulme giden yol

Aleviler ile azınlıkların sokağa çıktığı Hums'ta yaşanan olaylarda Sünni bir kızın yaşamını yitirmesi sonrası Sünni gruplar, Alevilerin şehri terk etmesi talebiyle şehirde gösteri düzenlediler.

Aynı taleple farklı şehirlerde gösteri yapan Sünni protestocular, Şam'daki HTŞ yönetimine destek verdiler. 

HTŞ silahlı gruplarının akşam saatlerinde Hums kent merkezinde başlattıkları operasyonlar sırasında birçok noktada başlayan çatışmalar gece boyu sürdü. Neticede çok sayıda sivil insan yaşamını yitirdi.

Heyet Tahrir Şam (HTŞ) Alevi protestocuları dağıtmak için bazı noktalarda ateş açtı ve ölenler oldu.

Gösteriyi görüntüleyen videolarda duyulan sloganlar ise dikkat çekiciydi:

Alevi, Sünni hepimiz biriz ve Suriyeliyiz. Hepimiz barış istiyoruz!


HTŞ'nin etkili ekran yüzlerinden Cemil Hasan göstericileri şu sözlerle tehdit ediyordu:

Ey İran ve Esad artıkları! Sokağa çıkan herkes iyi bilsin ki tüm askeri güçlerimiz devrede. Sizleri en ağır şekilde cezalandıracağız. Hums, Lazkiye ve Tartus'ta huzur operasyonu başlatmış durumdayız. İran'ın talimatlarını yerine getirenleri başlarındaki sarıkla asacağız!
 

Alevi kutsallarına saldırı ve kişilere yönelik şiddeti protesto gösterileri
Alevi kutsallarına saldırı ve kişilere yönelik şiddeti protesto gösterileri

 

BBC Arapça Servisi, Esad rejimi çöktükten sonra Alevilerin yoğun yaşadıkları Lazkiye ve Tartus bölgelerinde bir saha araştırması yaptı. Buna göre: 

Baba ve oğul Esadların doğum yeri olan Kardaha ile diğer Arap Alevi köyleri; her zaman için Nusra Cephesi, Ahrar El Şam gibi selefi-cihatçı örgütlerin hedefinde oldu. Arap Alevileri, Suriye ordusuna asker sağladıkları gibi kurdukları yerel savunma kuvvetleriyle kendi bölgelerini de savundular. Buna rağmen yöre ahalisi savaş boyunca ciddi bir can kaybına uğradı.


İnsan Hakları İzleme Örgütü gibi çeşitli uluslararası kuruluşlar da yönetim karşıtı silahlı grupların bu bölgede bazı katliamlar gerçekleştirdiğini açıkladı.

2013 yazında Lazkiye yakınlarındaki bazı Alevi yerleşimlerinde yaşananlar ve Mayıs 2013'te Tartus'un Banyas ilçesindeki vukuatlar/cinayetler bunlara örnek gösteriliyor.
 

Alevi yoğun Lazkiye'de baba ve oğlu Esad'ın pankartları
Alevi yoğun Lazkiye'de baba ve oğlu Esad'ın pankartları

 

BBC İzleme Servisi'nin incelemesine göre; Lazkiye ve Tartus'taki Esad yanlısı sosyal medya hesaplarının çok büyük bir bölümü, yönetimin devrilmesiyle pozisyon değiştirdi.

Esad taraftarı bir Alevi, "Şam ele geçtiğinde dünya başıma yıkıldı. Yazık oldu!" diyerek derin üzüntüsünü dile getiriyor.

Bazı Arap Alevileri ise kaygılı olduklarını söylüyor. Örneğin Tartus'ta yaşayan Ali duygularını şöyle anlatıyor:

Kıyı bölgesinde yaşayan birçok Alevi gibi ben de korku ve panik içindeyim. Bizi korkutan, bu ülkede azınlık olmamız. Kaderimiz tamamen belirsiz. Muhalifler bizleri katletmeyeceklerini söylüyorlar ama bunun hiçbir garantisi yok.

HTŞ üyeleri, Tartus'ta ev ev dolaşarak insanlardan silahlarını teslim etmelerini istiyorlar. Bu yüzden kendimi çaresiz ve zayıf hissediyorum. Bizi koruyan hiçbir şey yok. Yapabileceğimiz hiçbir şey yok. İzliyoruz, korku ve çaresizlik içinde kıvranıyoruz. Çünkü saklanacak hiçbir yerimiz yok.

 

Lazkiye'deki bir Alevi kızı selfie çekiyor
Lazkiye'deki bir Alevi kızı selfie çekiyor

 

BBC Arapça, Esad yönetiminin devrilmesi sürecinde kıyı bölgelerine giden Şam sakini Alevilerden Ferah ile de konuştu.

İlginç şeyler anlatıyor: 

Normalde 3 saat süren yolculuğumuz 15 saat sürdü. 11 arama noktasından geçtik. HTŞ üyeleri bizlere ‘Alevi misin Sünni mi?' diye sordular. Sünni olduğumuzu söylemeye mecburduk. Aramızdaki kadınlar muhaliflerden korktuğu için yol boyunca başörtüsü taktılar.

Arama noktalarındaki HTŞ üyelerinin çoğunun davranışı aşağılayıcıydı. Hakaretin dışında bizlerden birilerinin alnına silahı dayayıp ‘Ya kıymetli eşyanı ve arabanı bize bırakır gidersin ya da kelleni uçururuz!' diyerek elimizde ne varsa gasp ettiler. Sadece ikisi bize iyi davrandı.


Şam'daki birçok Alevi aile sahil kesimlerine gitti.

Binlerce Alevi de deniz veya kara yoluyla Lübnan'daki Alevilerin yanına sığındı.

Bu sayının 100 bini bulabileceği de söyleniyor.

BBC Arapça Servisi'ne konuşan Basil isimli Alevi ise çoğunluktan farklı düşünüyordu:

Esad yönetiminin devrilmesinden memnunum. Şimdi kendimi hiçbir şekilde tehlikede hissetmiyorum. Ben ve bir arkadaşım dışarı çıktık, HTŞ'lilerle resim çektirdik ve hiçbir şey olmadı. Tersine, onlar (muhalefet) bizi bir despottan kurtardılar. Ben çok iyimserim ve geleceğin biz Aleviler için daha iyi olacağına inanıyorum.


Tartus'tan Betül isimli bir kadın da iyimser olduğunu ancak bazı Alevilerin provokasyonlardan ya da olayların bir iç savaşa döneceğinden korktuğunu belirtiyordu. 2

Lübnanlı Aleviler ise Suriye sahil kesimindeki Alevilerle çok yönlü bağları olmalarına rağmen, Suriye'deki olaylardan mümkün olduğunca uzak durmaya bakıyorlar. 3

Reuters haber ajansının aktardığına göre;

Yönetimi deviren örgütlerden bir grup temsilci, 9 Aralık'ta Esad ailesinin memleketi Kardaha'da, yörenin önde gelen toplum liderleriyle bir araya geldi. Görüşme olumlu geçti. Bu komutanlar yerel önderlere güvenlik sözü verdiler. Görüşme sonrasında toplum liderlerinin imzaladığı belgede, Suriye'nin dini ve kültürel çeşitliliği vurgulandı, ayrıca Kardaha sakinlerinin elindeki tüm silahların teslim edileceği konusunda anlaşmaya varıldı.


Son günlerde, Uygurlardan oluşan, cihatçı Türkistan İslam Partisi'nin de aralarında olduğu bazı grupların dini vurgusu yüksek mezhepçi sosyal medya paylaşımları da özellikle dikkat çekiyor.

Fransız haber ajansı AFP, Arap Alevilerinin yoğun oldukları Lazkiye ve Tartus'ta Esad rejimi yanlısı milislerin bazı aileleriyle görüşüp izlenimlerini yayımladı: 

Tartus'a bağlı El Meşrefe Köyü ahalisi, savaşta hayatını kaybeden milisler için sahilde bir anma töreni düzenledi. Ölenlerin aileleri evlatlarının çerçeveli fotoğraflarıyla birlikte bu anmaya katıldılar.

Rejim uğruna en değerli şey olan evlatlarını feda etmelerine rağmen Esad'ın yurtdışına kaçmasına çok içerlemişler. Esad taraftarları acıyla boğulmuş ve içleri kan ağlıyor:

'Esad bizi terk etti. Demek ki hiçbir şeye değmiyormuşuz!'

60 yaşındaki Cemile acısını ve derdini şu sözlerle dile getiriyor:

'22 yaşındaki oğlumu 2012 yılında yitirdim. Odasına girip fotoğrafını karşıma alarak kendisiyle konuşurdum. Çocukluk günlerini yâd ederdim. Kendisi için ağlamazdım. Zira savaşta vurulmuş bir yiğitti. Ancak şimdi artık böyle yapmıyorum. İçim almıyor artık. Esad ve ailesi için her şeyimizi verdik. Onlar müreffeh bir hayat yaşarken bizler vatan uğruna aç sefil kaldık. Lakin Esad çocuklarımızın geleceğini bitirip açlığa mahkûm ettikten sonra çekip gitti. En çok da buna yanarım.'
4

 
Beşşar Esad'ın gitmesine kızan kesimin bir değerlendirmesi daha var: 

Baba ve oğul Esad'ın 53 yıllık iktidarı boyunca Alevi bölgelerinde dişe dokunur yatırımlar yapılmadı. Sanki fakir kalmamıza yönelik bir siyaset izleniyordu. İç savaş başlayınca da evlatlarımızı cephede kullanmaktan başka bir işe yaramadılar!


Alevilere yönelik katliam ve zulme Türkiye'den tepkiler

Suriye'de yaşanan trajik olaylar, Türkiye'deki Alevi inançlı farklı kesimlerle demokratların ortak tepkisine yol açtı.

Geçen 10 günde dile getirilenleri hatırlatarak geçelim:

Paris'teki Alevi dernekleri Suriye'deki Alevilere yönelik saldırıları protesto ettiler.

Talepleri şunlardı:

Suriye'deki tüm azınlıkların hayatlarının ve haklarının korunması; jeopolitik oyunlar çerçevesindeki dış müdahalelerin son bulması; savaş ve insanlık suçlarının araştırılıp gereğinin yapılması.

Paris Asuri-Keldaniler Dayanışma Derneği Temsilcisi Tony Fidan şöyle dedi:

Asuriler ve Keldaniler de etkileniyor ortamdan. Şam'daki iktidarın eylemlerinin hedefiyiz.


3 Ocak Ankara Emek ve Demokrasi Platformu, Suriye'de Alevilere yönelik katliamları protesto etmek amacıyla bir basın açıklaması yaptı.

"Suriye'de Alevi katliamı var!" yazılı pankart açılırken "Suriye halkları yalnız değildir. Susma haykır, halklar kardeştir!" sloganları atıldı.

Platform adına basın açıklamasını yapan Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Ankara Şube Eş Başkanı Mustafa Karabudak şunları söyledi:

Suriye halklarının yaşadığı katliam ve sürgün devam ediyor… Alevileri göçe zorlama ve yaşam alanlarına, mallarına, mülklerine çökme meselesi de önemli bir sorundur. Savaşa ve mezhepçiliğe karşı dün olduğu gibi bugün de mücadele edeceğiz! Mezhepçi saldırganlığın ve savaşın karşısına hep birlikte dikileceğiz!


DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ile Tuncer Bakırhan, 4 Ocak 2025'de Hatay Samandağ'daki ünlü Alevi ziyaretini gezdikten sonra, demokratik Suriye'nin inşası için hep birlikte mücadele etme çağrısı yaptılar.

Suriye'deki Alevi katliamlarına tepki gösteren Bakırhan "İnsansızlaştırmayı durdurun; Suriye Alevisiz, Kürtsüz olmaz!" dedi.

Türbe önünde konuşan Şıh Ahmed ise şunları dillendirdi: 

Suriye'de yaşanan çatışmalar tüm Alevileri etkiliyor. Halkların arasına fitne sokuluyor. Kafa kesen de kafası kesilen de 'Allahu ekber' diyor. Suriye'deki olayların bir şekilde ele alınıp bu haksızlıkların, zulmün en azından azınlıkları rahatlatmak babında ele alınması gerekiyor. 

Suriye'de Alevi rejimi olduğu iddiasıyla Aleviler katlediliyor. Suriye'de hiçbir zaman Alevi rejimi olmadı. Baas rejiminde bazı olaylar olmuş olabilir ama bunu Alevilere mal etmek haksızlıktır. Sosyal medyada gördüğümüz kadarıyla 'Alevi misin değil misin?' diyerek insanları katlediyorlar. Hangi devlet bu olaylara el koysa biz ona minnettar oluruz.
5

 

Alevi annesi oğlunun fotoğrafını alıp konuşuyor ama ağlamıyor / Fotoğraf: AFP
Alevi annesi oğlunun fotoğrafını alıp konuşuyor ama ağlamıyor / Fotoğraf: AFP

 

Suriyeli Alevilerin özet tarihçesi

Haçlı Seferleri sırasındaki yazışmalarda isimleri geçen Aleviler, koyu Sünni egemenlerin hedefi haline gelmişlerdi.

Söz gelimi sofu din âlimi İbn Teymiye bu inanç topluluğu hakkında olumsuz ve mezhepçi fetva vermesiyle bilinirdi.

O günden buyana bu kesim aleyhinde olmadık rivayetler, hayali söylentiler/karalamalar ortalıkta dolaşır.

Osmanlı devrinde Arap Alevileri, sürekli baskı altındaydılar.

O vakitler dağlık bölgelerdeki bir Alevinin şehre inmesi neredeyse tabu gibiydi. Kutsal kitap Kuran'ı alıp satmaları bile yasaklanmıştı. 

Osmanlı, Alevi bölgelerine çok az öğretmen ve jandarma/zabıta gönderiyordu. 

I. Cihan Harbi'nde toplam sayıları 100 bin kadardı. Genelde ziraat işleriyle uğraşıyor; Alevi feodal ağalarının topraklarında ucuz işgücü veya maraba olarak çalışıyorlardı. Avrupa'ya ihraç edilmek üzere kaliteli pamuk ve tütün üretiyorlardı. 

Fransa bölgedeki çıkarlarını korumak maksadıyla Şark Ordusu kurduğunda Kürt, Dürzi, Çerkes, Hıristiyan ve Alevi gençleri askere alındılar.

Fakat hayat şartları düzelmedi. 


Hafız Esad, "Alevilerin hamisi" miydi?

61 yıllık Baas iktidarı devrilmeden önce, Suriyeli Arap Alevilerinin sosyo-politik durumları nasıldı? 

Sorunun derli toplu cevabını Suriyeli tarihçi ve akademisyen Sami Mubeyyed'in makalesinde bulabiliyoruz.

7 Ocak 2025 tarihli makale Londra merkezli Suudi Arabistan dergisi Al Majalla'nin Arapça nüshasında yayımlandı. Önemli noktaları özetle şöyle: 

  • Baba ve oğul Esad döneminde Arap Alevilerinin yaşadıkları yerler "mahrumiyet" bölgesi diye anılıyordu ki, ekonomik açıdan pek düzelmedi. 
     
  • Hafız Esad, 1970'te askeri darbeyle iktidarı ele geçirdiğinde General Salah Cedid'i tutuklayıp hapse attı. General 1993 yılında ölene kadar orada tutuldu.
     
  • Esad, iktidara geldiğinde feodal ilişkilerin egemen olduğu Lazkiye-Tartus hattında bazı büyük toprak ağası Alevi aileleri (Kenc, Abbas, Hevvaş gibi) sürgüne gönderdi. Yerlerine güvendiği ve işine yarayabilecek mütevazı Alevi ailelere mensup genç subayları yanına aldı. 
     
  • Her iki olay, inanç önderlerinin (Şıh ve eşraf zümresi) Esad'tan hoşnut olmamalarına yol açtı. 
     
  • İktidarının ilk yıllarında konumunu koruyup sağlamlaştırmak maksadıyla Aleviler ve diğer azınlık (Dürzi, Şii, İsmaili, Hıristiyan vs) mensuplarıyla sözlü bir ittifak yapan Hafız Esad "Alevilerin hamisi" algısını yarattı. Aynı Esad, bilhassa Dürzi ve Alevileri devamlı dizginleyip kontrol altında tutmaktaydı.
     
  • Baas iktidarından yıllarca önce bilhassa Fransız yönetimine karşı bağımsızlık sürecinde Aleviler hatırı sayılır mevki makamlara gelmişlerdi. Misal Hava Kuvvetleri ile askeri kolluk kuvvetleri komutanlıkları, sağlık ve içişleri bakanlığı, basın-medya, kamu sektörü gibi alanlarda Alevi inançlı kadrolar istihdam edilmişlerdi. 6
     
Lübnanlı Aleviler temkinli
Lübnanlı Aleviler temkinli

 

Fransız sömürgeciliği döneminde Alevi Devleti

I. Dünya savaşı sonrasında Lübnan ile Suriye'deki mandat (sömürge) yönetiminin yüksek komiseri General Henri Joseph Étienne Gouraud, Lazkiye ve Tartus bölgelerinde özerk/federal bir Alevi devleti (Fransızca adıyla Territoire des Alaouites) kurup uygulamaya başladı.

O zamana kadar Nusayri veya başka isimlerle bilinen topluluk, ilk kez Fransızlar tarafından Alevi olarak resmen adlandırıldı.

1923 yılı nüfus sayımına göre; anılan bölgelerde toplam 101 bin Alevi, 94 bin Sünni, 34 bin Hıristiyan ve 5 bin de İsmaili yaşıyordu.

Aleviler çoğunluğu oluşturmalarına rağmen kırsal ve dağlık alanlarda bulunmalarından ötürü okuma yazma oranları hayli düşüktü; eğitim-öğretimden yeterince nasiplerini almamışlardı.

Bu alanda Müslümanlar ile Hıristiyanlar daha imtiyazlı ve üstündüler.

Dolayısıyla kamu alanındaki kadroları oldukça fazlaydı.

Örneğin kamu sektöründe çalışan Alevi oranı sadece yüzde 4 kadardı. 

Başkent Şam'daki sayıları yerli ahalinin yüzde 8 ile 10'u kadardı.

Görünüşte Alevi Devleti'nin kendine has parlamentosu, kolluk kuvveti, pulu ve bayrağı (beyaz zemin üzerine sarı güneş) vardı.

Bu devletin kalkınması için bir milyon Fransız frangının harcanması gerekiyordu ki, sömürge yönetimi daha gelişmiş sayılan Halep ve Şam devletçiklerinin gelirlerinden kesip buraya aktarıyordu. 

General Henri J. É. Gouraud, kendi planı uyarınca kurduğu Alevi devletini Alevi inançlı yerli birine teslim etmedi; burayı iki Fransız subayın idaresine bıraktı.

Bu ikisi de yargı, ptt ve gümrük işlerini yürütmek üzere Fransız müsteşarları görevlendirdiler. 

Yerel parlamento (veya kanton yönetimi) 12 yerliden oluşuyordu: 7 Alevi, 2 Hıristiyan, 2 Sünni ve 1 İsmaili.

Yüksek Komiser Robert DoQui, atamaları yapmıştı.

1922 yılında Suriye federal devleti kurulunca Halep ve Şam devletleriyle birlikte Alevi devletçiği de bu çatının altında yer aldı.

Böylece Federal Parlamento oluşturuldu.

Parlamentoda 33 Alevi temsilci bulunuyordu.

Çoğu da aristokrat, aşiret reisi, eşraf ve feodal konumundaki köklü aile mensuplarıydı.

Diğer iki temsilciden biri Hıristiyan, öteki Sünni idi. 

Aleviler ilk kez 29 Ekim 1923 tarihli milletvekili seçimlerinde demokrasinin bu yanıyla tanıştılar.

Seçime katılım oranı yüzde 77 idi. 7

O tarihte ilk kez Alevi'nin Sesi isimli bir gazete çıkarıldı.

Alevi zümresi, ülkenin birliğini isteyenlerle ayrı Alevi kantonundan yana olanlar diye ikiye bölündü. 
 

II. Dünya Savaşı sırasında Banyas'taki Suriyeli Aleviler / Fotoğraf: Frank Hurley
II. Dünya Savaşı sırasında Banyas'taki Suriyeli Aleviler / Fotoğraf: Frank Hurley

 

Suriye'nin birliği mi, ayrı bir devletçik mi?

Federal idari sistemin iptal edilmesinden sonra 1925'te kurulan yeni idari aygıtın adı "Suriye Devleti" oldu.

Fransızların atadığı Sünni meşrepli ikinci Cumhurbaşkanı Şeyh Taceddin El Hasani 1943 yılında vefat edince, sömürge yönetimi ülkede zümre ve mezheplere göre bir sınıflandırma yapılmasına çalıştı.

Ancak Başkan Şükrü Kuvvetli, "Ben bakanlarla yetkilileri şu veya bu mezhepten yahut dinden oldukları için değil, liyakat ve kifayet esasına göre belirlerim" diyerek Fransız önerisini reddetti.

O devirde İskenderun (Arsuz) kökenli Zeki El Arsuzi isimli Alevi düşünürün yıldızı parladı.

Bu zat, ulusalcı fikirlerini hayata geçirerek Baas Partisi'nin fiili kurucusu ve teorisyeni olarak ünlendi.

1943 seçimlerinde köklü Hevvaş ailesi (Alevi) mensubu İsmail, parlamento başkan yardımcısı seçilerek Lazkiye bölgesini temsil etti. 

Aynı yöreden (Cevbet'u Burğal köyü) olup kendine özgü aykırı Alevi düşünceleri ve pratikleriyle tanınan milletvekili Salman El Mürşid milletvekili seçildi ki, kendisi o süreçte Mürşidiye isimli farklı bir Alevi akımını kurup öncülük etti.
Salman Mürşid, ezilen köylülerden yanaydı.

Bölgedeki Alevi toprak ağaları ile Fransız sömürgecilere karşı mücadele için kendi taraftarı ve müritlerinden oluşan vurucu bir fedai grubu kurdu.

Feodal ve mütegallibe kesimi başta Başkan Şükrü Kuvvetli olmak üzere Şam hükümetini ikna ederek Salman'ın tutuklanıp işkence görmesini ve 1946'da idam edilmesini sağladılar. 8
 

25 Alevi Şeyhinin haklarının korunması için imzaladığı bildiri
25 Alevi Şeyhinin haklarının korunması için imzaladığı bildiri

 

Askeri ve sivil bürokraside Aleviler

Başkan Kuvvetli, idam edilen Salman El Mürşid ile diğer Arap Aleviler arasında ayrım yapmak için, asılan dini-siyasi şahsiyete alternatif olarak Şeyh (Şıh) Salih Elali'yi sahneye çıkardı.

Bu zat, 1919 yılında Suriye sahillerinde Fransız işgalcilere kök söktüren bir silahlı direnişin öncüsü ve sembol ismiydi.

Kuvvetli, kendisini başkente çağırıp 16 Nisan 1947'de ona kahramanlık madalyası verdi.

Aynı Başkan, dönemin ünlü gazetecisi Alev inançlı Abdullatif Yunus'u da yanında istihdam etti.

Gazeteci 1958 yılında "Bir Devlet Ricalinin Şahsında Milletin Tarihi" isimli kitabında Başkan Kuvvetli'nin övgü dolu biyografisini yazdı.

1945'te yani Kuvvetli devrinde Suriye milli ordusu kurulma sürecinde daha önce Fransız yönetiminin teşkil ettiği Şark Ordusu'nun bütün imkânları ve insan kaynakları, bu ordunun tasarrufuna sunuldu.

Ordunun oluşumunda Arap Alevilerin büyük katkısı oldu.

Dolayısıyla Muhammed Maruf, İlmeddin El Qavvas, Gassan Cedid ve Muhammed Nasır gibi Alevi asker yetkililer, ordunun kurucu babaları olarak bilindiler. 

Bu haliyle bakıldığında bilhassa ordu saflarında ve askeri kurumlarda Aleviler dışlanmış değillerdi.

Mesela Gassan Cedid isimli Alevi şahsiyet, koyu Arap milliyetçisi Suriye Toplumcu Milli Partisi (STMP) önderlerinden olup, 1940'lı yıllarda Birleşmiş Milletler teşkilatında ülkesinin askeri ataşesi olarak görev aldı.

1948 yılındaki Arap-İsrail Savaşı'nın Filistin cephesindeki Suriye Kurtuluş birliğinin komutanlığını da yaptı. 

Muhammed Nasır isimli Alevi meşrepli bir komutan 19 Aralık 1919'da Hava Kuvvetleri Komutanı olarak atandı. O tarihte ordu kademesindeki en yüksek rütbeli Alevi komutan bu zat idi.

Silah arkadaşı diğer bir Alevi olan Aziz Abdulkerim ise topçu birliklerinin komutanı oldu.

Askeri polis (kolluk kuvvetleri) sorumlusu Muhammed Maruf ise aşiret ve askeri kimliğiyle tanınıyordu.

1956'da başarısız bir darbe teşebbüsünde bulunmuştu.

Alevi subaylar, Hüsnü Zaim'in Başkan Şükrü Kuvvetli'ye karşı giriştiği (29 Mart 1949) darbeye katıldılar.

Aynısını Sami El Hennavi'nin Başkan Hüsnü Zaim'e yönelik darbesinde de tekrarladılar (14 Ağustos 1949).

Öyle ki Zaim'i yakalayıp darağacına sürükleyen subay bizzat İlmeddin El Qavvas idi. 

22 Nisan 1955'de Suriye Toplumcu Milli Partisi üyesi bazı Alevi subayların isimleri, askeri istihbarat sorumlusu Albay Adnan El Maliki cinayetine karıştı.

Öldürülen istihbaratçı bu subayların ordu saflarında çoğalıp tahakküm kurmasından korkuyordu.

Dolayısıyla başta parti başkanı Gassan Cedid olmak üzere hepsini yakından takip ediyordu.

Elinden geldiğince hem parti faaliyetlerini kısıtlamak hem de Alevi subayların gücünü kırmak niyetindeydi. 

Alevi subaylar hakkında toplu soruşturma açıldı.

Tahkikat sonucu fiili katilin Yunus Abdülrahim olduğu ortaya çıkınca, suçlu Şam futbol sahasında başına silah dayayıp intihar etti.

Diğer iki failden biri yakalanıp idam edildi.

Parti Başkanı Gassan Cedid Lübnan'a kaçtı, ancak istihbarat elemanları kendisini Beyrut'ta bulup 19 Şubat 1957'de infaz ettiler. 

Birbirini izleyen Suriye hükümetlerinde bilhassa 1954 yılından itibaren çok sayıda Alevi şahsiyet ve politikacı bakanlık makamlarında görevlendirildi.

Münir El Abbas, Bedevi El Cebel, Dr. Vehib Ğanim bunlardan bazılarıdır. Dr. Ğanim, sonradan darbe yapıp devlet başkanlığı yapacak olan Hafız Esad'ı Baas Partisi'ne üye yaptıran kişidir. 9

Belirtmek gerekir ki, adı geçenlerin çoğu ya önemli bir din adamının (Şıh) evladı veya köklü aile mensubuydular. Kimileri hükümette birkaç defa yer aldılar. 

Dolayısıyla diğer gerekçelerine ilaveten Hafız Esad'ın "Devlet kademelerinde Alevilere ve azınlıklara yer verilmiyordu" diyerek 1970 yılında darbe yapması, Alevileri pek inandırmamıştı.

Zira hem kendi hem de oğlu iktidardayken en fazla ihmal edilen kesim yine Aleviler, Dürziler ve Kürtler olmuştu. 

 

 

Kaynaklar:

1. https://tr.euronews.com/2024/12/25/, 25 Aralık 2024.
2. https://www.bbc.com/arabic/articles/cn081pwyz54o, 10 Aralık 2024. https://www.bbc.com/turkce/articles/cm2ljqg63rdo, 12 Aralık 2024. https://tr.euronews.com/2024/12/26/, 26 Aralık 2024.
3. https://www.independentarabia.com/node/615180/, Beşir Mustafa, 7 Ocak 2025.
4. https://www.independentarabia.com/node/614123/, 19 Aralık 2024.
5. https://artigercek.com/politika/dem-parti-es-genel-baskanlari-samandagda-insansizlastirmayi-durdurun-suriye-alevisiz-kurtsuz-olmaz-330099h, 4 Ocak 2024.
6-7-8-9. https://www.majalla.com/node/323642/.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU