Irak ile IKB'de değişen dengeler ve rakip Kürt partileri arasında siyasi kriz

Faik Bulut Independent Türkçe için yazdı

Kolaj: Independent Türkçe

Irak Kürdistan Bölgesi'nde (IKB) siyasi istikrarsızlık ve kardeş kavgası bir türlü bitmiyor.

Bu makalede Kürt siyasi partileri arasındaki ihtilaf ve çekişmeleri ele alacağız.
 


22 Nisan 2024'te Bağdat'ı ziyaret eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Irak Başbakanı Muhammed Şiya El Sudani görüşüp uzlaştılar.

Daha sonra imzalanan 15 Ağustos 2024 tarihli anlaşmanın en önemli maddesi, PKK örgütünün "yasadışı" veya "terör hareketi" olmasının kabul edilmesi ve ona karşı ortak mücadele idi.

Türkiye-Irak Güvenlik Anlaşması'nın devamı Ankara'da 4'üncü zirvede tamamlandı. Böylece güvenlik iş birliği ve terörle mücadeleye dair mutabakat zaptı imzalanmış oldu.  

Son süreçten önce başkent Bağdat'ta İçişleri Bakanlığı önünde düzenlenen 1 Temmuz 2024 tarihli basın toplantısında gözleri bağlı 3 kişi, "PKK üyesi" olmak suçuyla halk önünde teşhir edilmişlerdi.

Diz çökertilmiş bu kişilere yöneltilen suçlama "Kürdistan bölgesinin birçok yerinde sabotaj eylemleri yaparak milyonlarca dolarlık mal ve yüzlerce insanın can kaybına sebep olmak, ayrıca Kerkük-Ceyhan petrol boru hattını kundaklamayı planlamak" idi. 

Tutuklulardan 3'ünden 2'sinin daha önce Kürdistan Yurtseverler Birliği (YNK) birimlerinde görevli oldukları da belirtilmişti. 

Tiyatro gösterisini andıran bu teşhir olayı, temsili açıdan Türk-Irak ortak güvenlik anlaşmasının bir parçası diye sunulmasına rağme, ikna olmayan medya ve siyasi çevrelerde epeyce tartışıldı. 

Güvenlik Anlaşması, hem Bağdat hem de Erbil'deki siyasi çevrelerin saflaşmasına yol açtı.

Herkes kendi menfaati doğrultusunda adı konulmayan bir ittifak içinde konumlandı. Örneğin KDP Türkiye ile Bağdat hükümetinin yanında saf tuttu.

İran yanlısı Şii Haşdi Şabi bloku anlaşma görüşmelerine katılmasına rağmen fiiliyatta fazla bir şey yapmadı.

Güneydeki Kürtlerin ikinci büyük partisi YNK, anlaşmaya katılmadı.

Ayrıca anlaşmaya itiraz eden çok sayıda Kürt ve Iraklı Arap çevresi de muhalif olarak kaldı ama bu itirazlarını yüksek sesle dillendirmekten kaçındılar.

Suskunluğu fırsat bilen Türkiye, askeri operasyon kapsamını genişletmiş oldu. 

Dolayısıyla gözleri bağlı tutukluların yukarıdaki gibi teşhiri, esasında Türkiye'nin PKK örgütüne karşı Irak'ın kuzeyinde sürdürdüğü askeri operasyonların hem Erbil hem de Bağdat'taki olumlu/olumsuz yansımasıdır.

Güvenlik anlaşmasının ilk askeri sonuçları, bilhassa YNK idaresi ve kontrolündeki Süleymaniye ile çevresinde görüldü.

Şimdiye kadar ikisi gazeteci kadın olmak üzere 20 kişiden fazla sivil insan (Türkiye'ye göre terörist) SİHA ateşiyle katledildi.

Seyir halindeki bazı araçlar vuruldu. Süleymaniye Havaalanının müştemilatı bombalandı. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Esasen 3-5 yıldır IKB'deki iki büyük parti (KDP ve YNK) arasında ciddi anlaşmazlıklar bulunuyor.

Koalisyon hükümetinin ortakları olmalarına rağmen birçok bakımdan birbirine zıt siyasi tutumlar alabiliyorlar. 

Söz gelimi KDP, ciddi biçimde PKK karşıtı operasyonlarda Türkiye'ye yardım ediyor.

Oradaki askeri birimlere yol gösterip istihbarat verebiliyor KDP Peşmergeleri.

PKK militanlarının bölgeden çıkarılması hususunda Türk yetkililerle hemfikir olan KDP sorumluları neredeyse bütün siyasi ve ekonomik hesaplarını Türkiye'ye (bilhassa AKP iktidarına) bağlamış durumdalar.

Ayrıca KDP, genel seçimler ile Kerkük'teki mahalli oylamada YNK dışındaki siyasi partilerle ittifak yaptı.

Türkiye ile iş tutarken İran'a karşı görünmez sert tutumlar alabiliyor. Rakibi YNK'yi de İran yanlısı olmakla suçluyor.

Halbuki YNK, hem İran hem de ABD'ye yakın durmaktadır. 

KDP-Türkiye ittifakının hedefi haline gelmiş olan YNK, bilhassa Bafel (Pavel) Talabani, İran ile Irak'taki uzantıları sayılan Şii inançlı partilerle açık veya örtülü ittifaklar kurarak Türkiye kuşatmasından kurtulmaya bakıyor.

Askeri operasyonlarını Süleymaniye ve Soran bölgelerine kadar uzatan Türkiye, Süleymaniye havaalanına olan uçuşları da yasaklayarak YNK'yi dört bir yandan sıkıştırıp kendine itaat etmeye veya en azından istediği tavizleri koparmaya çalışıyor. 

Mesela Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, 19 Ocak 2024 tarihli Meclis özel oturumunda "Süleymaniye'ye yönelik yaptırımlarımıza rağmen KYB (yani YNK), PKK'ya müzahir tutumunu değiştirmezse daha ileri tedbirler almakta tereddüt etmeyeceğiz" demişti.

Savunma Bakanı Yaşar Güler ile MİT Başkanı İbrahim Kalın KYB'ye yönelik ikazlarını yineledi ve gerekirse "ileri tedbirler" alınmasında tereddüt edilmeyeceği vurgulandı.

Türk tarafının iddiası şudur:

1-ABD ve İran, Türkiye ile ilişkileri daha iyi olan Barzani ailesine karşı Bafel Talabani'yi güçlendiriyor.2-Bafel Talabani bunun karşılığı olarak Süleymaniye'de PKK'ya alan açıyor. PKK'nın Süleymaniye Havaalanı'nı kullanmasını sağlıyor. 3-KYB'nin özel kuvvetleri içerisinde PKK'lıların eğitim almasına olanak veriyor. 4- Süleymaniye'de PKK'ya hastane kurdurdu. 5-KYB'ye yakın Kerkük Valisi, PKK'yı bölgeye davet etti. PKK'nın Sincar'a yerleşmesini sağladı. 1


Ayrıca Bafel Talabani'nin sorumluluğu altındaki iki istihbarat kuruluşu olan Zenyari ile Terörle Mücadele Grubu'nun hem "PKK hem de YPG ile ilişkilerde aktif olarak kullanıldığı, her iki örgütün iletişim ve bağlantı kanallarını genişleterek militanlarına eğitim olanakları sağladığı" da Türkiye'nin suçlamaları arasında yer alıyor. 2

Bu husustaki yazımın belkemiğini Irak'ta bağımsız gazetecilik yapan Shelly Kittleson'un bir makalesi oluşturacaktır.  

Çünkü S. Kittleson Ortadoğu uzmanı sıfatıyla Londra merkezli El Mecelle dergisi ve Washington DC çıkışlı Al-Monitor gazetesi dâhil birçok yayın organında Lübnan, Suriye, Irak, Türkiye ve Kürtler hakkında politik değerlendirmeler yapıyor.

Bölge ve bilhassa Irak politikaları konusunda iyi analiz yapan gazeteci Shelly Kittleson, yukarıdaki tartışmalardan hareketle Kürt örgütleri arasındaki çekişme-çatışmalara yoğunlaşırken, Irak Kürdistan bölgesindeki siyasi-askeri ittifaklar krizine irdeleyip sorguladı. 

Arapça yayın yapan haftalık Al Majalla dergisi, Arap dünyasının en önemli yayın grubu sayılan Şark'ul Avsat gazetesine bağlı olup Londra çıkışlı. Gazeteci Shelly Kittleson'un bu dergide irdelediği Kürdistan'daki istikrarsız durumun özetini sizinle paylaşacağım:

Bölgedeki gelişme ve değişimler sonucu PKK örgütünün içinde bulunduğu konum, bir zamanlar yakalanan IŞİD militanlarının Bağdat'ta halk açık bir alanda dizleri üstünde halka teşhir edilmesini akla getirdi.

Zira (yukarıda bahsi geçen) 'sabotaj, kundaklama ve benzeri yıkıcı eylemler yapmak' suçundan tutuklu üç Kürt, 1 Temmuz 2024 tarihinde gözleri bağlı olarak Bağdat'taki İçişleri Bakanlığı önünde basın toplantısında teşhir edildiler. 

İki gün sonra ise KDP manevi ve fiili lideri Mesut Barzani, başkent Bağdat'ı ziyaret ederek Iraklı yetkililerle (Başbakan M. El Sudani ve diğer üst düzey sorumlular) birçok konuyu kapsayan detaylı görüşmelerde bulundu. Bazı yabancı diplomatların da katıldığı farklı görüşmeler, 'tarihi olay' olarak değerlendirildi.

Üst düzey bir Türk sorumlu, görüşmeler hakkında şunları söyledi:

'Erdoğan'ın ziyareti sırasında iki esas konu ayrıntılı biçimde ele alındı: Terörle mücadele ile Dicle ve Fırat suları meselesi! 

Terör hususundaki müşkülatın başı sonu hem PKK hem de Talabani'nin partisi YNK'dir.

Problemin aşılmasında Bağdat hükümetiyle birlikte önemli ilerleme kaydedildi. Mesela Irak yönetimi, Aralık 2023'te ülke için önemli bir tehdit/tehlikeye kaynağı olan örgütün (PKK) yasaklanmasını kararlaştırıldı. Irak'tan daha fazla çaba harcaması ve adım atmasını bekliyoruz. 

Örgüte karşı alınacak askeri ve taktik önlemler hakkında bir şey diyemem fakat eskisinden daha güvenli olacağını temin edebilirim.'


Iraklı bir sorumlu da PKK ile yıllar önce yasaklanmış BAAS partisi arasında bir benzerlik kurarak, her ikisine de siyasi hayat hakkı tanımayacağına işaret etti.

Bu durum, (Irak Kürdistan bölgesindeki) Kürt partilerinin istikrarsız ilişkileri ve Bağdat merkezli siyasi çevrelerle zikzaklı/değişken ittifaklarını göstermesi bakımından da önemlidir. 

Misal, Ağustos ayında Kerkük Kent Meclisi'nin seçimi için gösterilen adaylar ile başkent Bağdat'ta yapılan toplantı, KDP ile YNK arasındaki gerginliği iyice artırdı. Süleymaniye merkezli YNK, İran bağlantılıdır; Erbil'e hükmeden KDP ise Türkiye'nin müttefikidir. 

KDP, yukarıda bahsi geçen 'sabotajcı ve kundakçı iki Kürt militanının daha önce YNK saflarında görevli olduğunu' ileri sürmektedir. 

YNK'nin Kürdistan'daki baş rakibi sayılan KDP, uzun zamandan beri Bağdat'taki merkezi hükümete karşı çok boyutlu bir mücadele içine girmişti. Bu defa gelişmenin yönü tamamen değişmiş görünüyor. Nitekim değişimin özeti, yukarıda sözü edilen tutuklu üç militanın İçişleri Bakanlığı önündeki basın toplantısında teşhiri münasebetiyle Kürdistan İçişleri Bakanlığı görevlisi Hemin Mirani'nin yaptığı açıklamadan anlaşılıyor:

'PKK örgütünün askeri ve güvenlik kadroları Suriye, Türkiye ve Kandil (mıntıkası) tarafından gelip Kıfri, Süleymaniye ve Sincar yörelerinde askeri eğitim almak suretiyle bir takım terör eylemlerini gerçekleştirdiler. Bu bölgelerin hepsi (Bavel Talabani'nin başında bulunduğu-FB) YNK denetimindedir.'


Teşhir edilen şüpheli üç kişiden birinin itirafına bakılırsa, 'kendisi Peşmerge-70 (YNK'nin silahlı ve vurucu timi-FB) isimli askeri biriminde çalışırken, diğeri tutuklu da 'Süleymaniye'de Terörle Mücadele Biriminde subay' imiş. 

KDP bağlantılı İçişleri Bakanlığı sorumlusunun iddiasına göre; 'Her iki şüpheli de PKK tarafından eğitilmişler!'

 Bu vesileyle KDP, 'Kürdistan yönetimine sürekli problem çıkarmakta olan PKK militanlarının sınır bölgelerini derhal terk etmesini' istemektedir. Oysa rakibi YNK, PKK ve yandaşlarına daha hoşgörülü yaklaşıp gerekli hallerde bazı kadrolarına himaye edebiliyor. Ancak PKK mensuplarının işledikleri suçlarla herhangi bir ilgisi olmadığını vurguluyor.

Geçen yıl El Mecelle dergisiyle söyleşen üst düzey bir YNK yetkilisi, kurucu liderleri Celal Talabani'nin 'izinden giderek Irak merkezi yönetimiyle sıkı bağlar kurduklarını ve 2005-2014 yılları arasında Irak Cumhurbaşkanlığı yapan tarihi liderleri Talabani'nin 'her faaliyet ve icraatını Bağdat yönetimini merkeze alarak yerine getirdiğini' vurgulamıştı. 

Başkent Bağdat'taki Iraklı sorumlular da, El Mecelle dergisine verdikleri demeçlerinde 'YNK ile Bağdat hükümetleri arasındaki ilişkiyi, KDP'ninkinden daha güvenli ve sağlam bulduklarını' dile getiriyorlardı. 

Ağustos ayında imzalanan Güvenlik ve İşbirliği Anlaşması'nı izleyen süreçte (Erdoğan ile Başbakan M. Şiya El Sudani görüşmesinin ardından Mesut Barzani'nin Bağdat'ta üst düzey görüşmelerde bulunması) artık dengelerle birlikte ittifakların da değiştiği söylenebilir. 

Mevcut durumda Türkiye-Irak-KDP aynı safta yer almış görünüyorlar. Karşı tarafta ise PKK, YNK, bazı Şii hareketler ile onun arkasındaki İran var. Nitekim Kerkük Yerel Meclisi seçiminde, İran ve uzantılarının desteklemesi sonucunda YNK'nin adayı vali oldu. Türkiye-Iraklı Sünniler-KDP-Türkmenler ittifakı vali çıkaramadı. 

Dengelerin değişmesi sonucu adını vermeyen Türk yetkili uyarı, tehdit ve suçlamayı içeren bir açıklama yaptı:

Terör örgütüyle Irak topraklarında yıllarca mücadele ettik. Daha fazla kan dökülmemesi için bundan sonrasını Iraklılara (KDP ve Bağdat yönetimi-FB) bırakıyoruz. Onlar görevlerini yerine getirsinler.


Süleymaniye'ye hükmedenler (YNK) kaybedilmiş bir davanın peşindeler. Terör örgütünü himaye etmesinler diye onları defalarca uyardık. Ama pratikte bir önlem aldırmadılar. 
Ayrıca bu şehir, uyuşturucu kaçakçılığının merkezi haline gelmiş. Bizatihi bu durum bir insanlık suçudur. Dolayısıyla biz ve Irak hükümeti, her iki konuda da Süleymaniye'dekileri yakından izliyoruz.


Gazeteci Shelly Kittleson, yazısının sonunda iki önemli tespit daha yapıyor:

İlki, "Kürt partileri Sincar bataklığında" ara başlığını taşıyor. 

Ağustos 2014'te Êzdîlerin yoğun yaşadıkları Sincar bölgesini yakıp yıkan ve kadın-erkek, yaşlı-genç demeden çok sayıda masum insanı katleden IŞİD cihatçılarına karşı direnip onları geri püskürtmek için amansız bir çatışmaya giren PKK militanlarını kasteden bir Türk yetkili şöyle diyor:  

Örgüt, denetimine aldığı bu bölgede üs kurdu. Bir daha geri çekilmedi. 

Birbirleriyle rekabet halinde olan siyasi hareketler (KDP, PKK, Haşdi Şaabi) farklı Êzdî gruplarına yanlarına alıp askeri eğitimden geçirdiler. Kısaca Sincar bölgesinde ciddi bir iktidar kavgası var. Buna karşılık KDP, katliamdan kurtulan on binlerce Êzdîyi kendi kontrolündeki mülteci kamplarında barındırıyor ve yaşadıkları eski topraklarına gitmelerine izin vermiyor. 

Ayrıca bu mülteciler, güvenlik nedeniyle de anayurtlarına dönme hususunda tereddütlüler.  

Dolayısıyla Irak hükümeti, Sincar bölgesi ve (PKK yanlılarının yaşadıkları) Mahmur Kampına müdahalede zorluklarla karşılaşıyor.


10 Temmuz'da Kürdistan'ın başkenti Erbil'de El Mecelle dergisine görüş belirten Êzdî inançlı aktivist Mirza Dinayi, "Denetiminin kime ait olduğu/olacağı konusunda Kürdistan Yönetimi ile Bağdat arasında ciddi ihtilaflar olduğu gibi, tartışmalı bu bölgelere yaklaşım hususunda KDP ile rakibi YNK arasında da siyasi çekişmeler yaşanıyor" dedi. 

Ona göre; KDP ile YNK hem Sincar hem de Musul ile çevresi hakkında farklı tutum içindeler. Zira YNK İran destekli oluşumlarla ittifak yaparken, KDP Türkiye'nin arka çıktığı grupların müttefikidir.

Shelly Kittleson güneyli iki büyük partinin bölgenin iki önemli devletiyle ilişkisini de irdeliyor. Özetle şöyle bir değerlendirme yapılıyor:

Irak Kürdistan'ına egemen olan KDP'nin İran ilişkileri soğuk ve mesafelidir. YNK ise Tahran ile daha sıkı ilişkiler içindedir. İran Devrim Muhafızlarının 15 Ocak 2024'te Erbil'e saldırıları ve benzeri taciz hareketlerinden sonra Kürdistan Başkanı Neçirvan Barzani, apar topar Tahran'ı ziyareti etti.

Başta Ruhani Lider Ali Hamaney olmak üzere İranlı sorumlularla bir dizi görüşme yaptıktan sonra, 'İran önemli bir komşumuzdur. Zor zamanlarımızda bizlere yardım etmiştir. Dolayısıyla Kürdistan bölgesinden İran'a yönelik bir tehdit oluşmaması için çalışmaktayız' dedi.  

Buna karşılık İranlı yetkililer de kendisine hoş davranıp bazı olumlu (İranlı hacıların Kerbela'ya geçişlerini sağlamak gibi) tutumlarını övdüler. Analistlere bakılırsa, iki taraf ilişkileri eskisine oranla daha iyileşecektir.

Bu gelişme, Irak yönetiminin tavrında değişikliğe yol açmıştır. Söz gelimi Bağdat hükümeti, eskiden YNK ile ittifak halindeyken bundan böyle 'terörle mücadele kapsamında' PKK karşıtı politikasında KDP'yi yanına alabilecektir. 

Bu değişimin ışığında seyreden Türkiye-Irak ortak mücadelesi, İran'ın da dolaylı onayını alarak PKK örgütüne uygulanan baskıyı katmerleştirecektir. Buna mukabil, YNK ile yıllarca sıkı bağları olan Bağdat, Süleymaniye'de hüküm süren Talabani'nin partisini geri plana itip,  KDP ile ittifakı geliştirip güçlendirmeye bakacaktır.


İran ile ittifaklar düzleminde Shelly Kittleson'un yazmadığı bir gelişmeye değinmeliyim:

İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan 11-13 Eylül'deki Irak ziyareti kapsamında Kürdistan bölgesini gidip Barzanilerin bulunduğu Erbil'de Kürtçe bir konuşma yaptı. Oradan da Süleymaniye'ye uğrayıp YNK ve Talabani ailesiyle de görüştü. 

Muhtemelen Türkiye'nin yol açtığı istikrarsız değişimi gören PYD Eşbaşkanı Salih Muslim, 7 Eylül 2024'te verdiği demecinde "Rojava ile Irak Kürdistanı'nda operasyonlar yapmakta olan Türkiye'yi bölgede istikrarsızlık yaratmaya yönelik bir politika izlemekle" suçluyor.

S. Müslim; her iki bölgeye yönelik askeri ve siyasi faaliyetlerin "tek bir Kürt partisinin değil, üç parçadaki bütün Kürt parti ve oluşumların imhasını amaçladığını" ileri sürüyor. 

Irak ile Türkiye arasındaki yapılan güvenlik anlaşmanın tüm Kürt halkına karşı bir oyun olduğuna dikkat çeken PYD Eş Başkanı Salih Muslim, bunun  20 Ekim 1998 tarihinde Türkiye ile Suriye arasında Adana'da imzalanan Terör ve Terör Örgütlerine Karşı Ortak İşbirliği Anlaşmasına benzediğini ve dolayısıyla "ilgili ülkelerde yaşayan Kürtlerin beka (hayatta kalma, ölüm kalım) tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu söylüyor."

Sonuç olarak jeopolitik hesaplarla veya dar örgüt çıkarları yüzünden halk menfaati için birlik ve ittifak yapmak yerine birbirine düşen Kürt parti ve hareketlerin vaziyeti, Kürtçede sıkça dillendirilen özdeyiş kabilindeki şu şiiri hatırlatıyor: 

Em ji li xelqê re dost û yar in/em ji li hev re gur û mar in.
(Biz yabancılara dost ve yâreniz/ kendimize ise kurt ile yılan gibiyiz)

Em xelqê re denbêj in/em ji hev re lâl û gêj in
(Yabancıların türküsünü çığırırız/kendimize gelince dilsiz ve sersemiz)

Em ji xelqê re cih û war in/ em ji hevre erdê sar in
(Eloğluna barınak ve ocağımız açıktır/ birbirimize gelince soğuk yer gibiyiz)

Em ji helqê re şir in/ em ji hev re şûr in
(Başkası adına aslan kesiliriz/ kendimiz için birbirini kesen kılıç misaliyiz)

 

 

Kaynaklar:

1. https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/abdulkadir-selvi/hakan-fidanin-uyardigi-bafel-talabani-kim-42392922, Abdülkadir Selvi, 19 Ocak 2024. https://www.aa.com.tr/tr/analiz/gorus-portre-bafel-talabani-kimdir/3124685, Anadolu Ajansı, 15 Mart 2024.
2. https://www.aa.com.tr/tr/analiz/gorus-portre-bafel-talabani-kimdir/3124685, 15 Mart 2024.
https://nabd.com/s/142579666-dc821a, 6 Eylül 2024.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU